9602,16%-2,09
36,45% 0,47
38,11% -0,14
3445,64% 0,50
5655,99% 0,32
Av.Uğuralp Dilek İle Röportajımız
Bildiğiniz gibi, beyaz yaka suçları genellikle iş dünyasında veya bürokratik ortamda, kişilerin güç ve konumlarını kötüye kullanarak işledikleri suçlardır. Bu suçlar genellikle fiziksel şiddet içermez; daha çok mali suçlar, yolsuzluk, dolandırıcılık, haksız kazanç sağlama ve kara para aklama gibi suçları kapsar. Beyaz yaka suçları, toplumu ve ekonomiyi doğrudan etkilediği için cezai sonuçları genellikle ağır olur. Hani bir söz var ya: “Kalem kötüye kullanıldığında silahtan tehlikelidir.”
İşte biz de tam olarak kalemle işlenen suçlara odaklanarak araştırma yaptığımızda, Uğuralp Dilek’in kapısında buluyoruz kendimizi.
İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube E. Emniyet Müdürü Furkan Sezer’in sunumuyla başlayan “Kriminoloji Perspektifinden Ekonomik Suçlar: Beyaz Yaka Suçları” adlı kitapta, yazar Av. Uğuralp Dilek gizli kalmış, gün yüzüne çıkmamış suçları ve bu suçları engelleme stratejilerini ele alıyor.
Beyaz yaka suçları sadece büyük şirketlerde gerçekleşen yasa dışı eylemlerle sınırlı değil. Peki, siz de fark etmeden bu suçların bir parçası olabilir misiniz? Kitabı okuduktan sonra gözünüzün önünde cereyan eden birçok suçun farkına varacaksınız. Güven suistimallerine karşı daha duyarlı ve bilinçli olmak için kitaba bir göz atmanızı öneriyoruz.
Kitabın yazarı size bir yerlerden tanıdık geldi mi? Eski okuyucularımız bilir. Henüz lise öğrencisiyken keşfettiğimiz Uğuralp Dilek, daha 17 yaşında ulusal gazetelerde makaleler yazmış ve bilimsel dergilerde çarpıcı, akıcı kalemiyle ekonomi ve aktüalite alanlarında en çok okunan yazarlar arasında dikkat çekmiştir. Ülkemizin yetiştirdiği müstesna genç akademisyenlerden biri olan Dilek, gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneğine sahip, geniş vizyonu ve güçlü hafızasıyla kesinlikle fark edilmesi gereken bir isim.
Başkent Üniversitesi’nde tam burslu olarak Hukuk ve Siyasal Bilgiler Fakültelerinde çift anadal yaparak dereceyle mezun oldu. Akademik başarısıyla yetinmeyen Dilek, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ceza Hukuku ve Kriminoloji yüksek lisans programına kabul edilerek tezini beyaz yaka suçları üzerine hazırladı. İleri derecede İngilizce ve Almanca bilen Dilek, Viyana Devlet Üniversitesi’nde burslu araştırma asistanlığına layık görüldü. Bununla birlikte, hayatı boyunca 40’tan fazla ülkeyi ziyaret ederek farklı kültürleri tanıma şansı buldu. Aynı zamanda Avusturya Türk Federasyonu’nun gönüllü bir neferi olarak kültürümüzü ve değerlerimizi temsil etti.
Hukukçular, şirket yöneticileri, finans sektörü çalışanları ve daha fazlası için kesinlikle okunması gereken bir eser. Kitap, suçların büyüklüğüne bakılmaksızın herkesin günlük yaşamında karşılaşabileceği risklere karşı nasıl daha dikkatli olması gerektiğini vurguluyor. Beyaz yaka suçlarını, hukuk, kriminoloji ve geleceğe dair öngörülerini konuştuğumuz; Atatürk’ün işaret ettiği o ışığı bilgisi ve vizyonu ile ülkemize yansıtmaya başlayan bu genç akademisyen, avukat ve yazar Uğuralp Dilek ile yaptığımız özel röportajımızı gururla sunuyorum.
-Sizi tanıyabilir miyiz?
Uğuralp Dilek: “1996 yılında Ankara’da doğdum ama hep Antalya’da yaşadım diyebilirim. Antalya Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra Başkent Üniversitesi’nde tam burslu olarak eğitim gördüm. Burada hem Hukuk Fakültesi hem de Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümlerinde çift anadal yaparak mezun oldum. Avukatlık stajım için uluslararası çalışmak adına İstanbul’da bir hukuk firmasını tercih ettim ve İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı’nda yüksek lisansa başladım. 2024 yılında tezim yayımlanarak mezun oldum ve şu anda akademik çalışmalarıma devam ederken aynı zamanda İstanbul Barosu’na kayıtlı aktif avukatlık yapıyorum.”
– Genç bir avukat olarak mesleğe başladığınızda karşılaştığınız en büyük zorluklar neler oldu?
Uğuralp Dilek: “Kesinlikle son yıllarda hukuk fakültelerinin ve haliyle mezunlarının sayısının artması diyebilirim. Şu an barolara kayıtlı 200 bini aşkın avukattan söz ediyoruz. Bundan on yıl önce, örneğin 2015 yılında, bu sayı TBB resmi rakamlarına göre 93 bin civarındayken, on yılda iki kattan fazla bir artış var. Bu da özellikle İstanbul ve Antalya gibi büyükşehirlerde ciddi bir enflasyon doğuruyor. Maaşlar düşüyor, serbest avukatlıkta dosya bulabilmek daha da zorlaşıyor. Ben de kariyerine maaşlı çalışan olarak başlayıp sonradan serbest avukatlığa geçmeye karar verdiğim için ikisinin de zorluklarını kendimce tecrübe ettim diyebilirim.”
– Avukatlık yaparken toplumsal adalet ve bireysel hakların korunması konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz?
Uğuralp Dilek: “Hukuku bir toplumsal sözleşme olarak görüyorum. Dolayısıyla sistemin varlık sebebi, soyut bir devlet kavramı ile bireylerin haklarını korumak ve toplumun beklentilerine uygun ceza mekanizmaları üretmektir. Eğer sistem insanları tatmin etmezse, o toplum kendi adaletini sağlama yoluna gider ki bu da felakete yol açar.”
-Ekonomik suçlarla mücadelede hukuk sisteminin en büyük zorlukları nelerdir? Mevcut yasalar yeterli mi?
Uğuralp Dilek: “Mevcut yasaların yeterli olmasından ziyade kanunsuz suç ve ceza olmaz gibi bir temel ilkemiz var. Yani teknik olarak eylem o anki uygulanan hukuka göre suç değilse bunu cezalandıramazsınız. Bunu özellikle yapay zeka, sanal para gibi siber alanda bugün takip etmek çok kolay değil. Yani suçlar hukuktan önce evrimleşiyor. Bunları elbette kanun uygulayıcıları da dinleyerek daha kapsamlı, şeffaf ve hızlı hale getirmek gerektiğine inanıyorum. Ayrıca caydırıcılık konusunda da cezaların ağırlaştırılmasını savunuyorum.”
– Avukat olmak isteyen okuyucularımıza tavsiyeleriniz neler olurdu? Bu meslekte başarılı olabilmek için hangi özelliklere sahip olmak gerekir?
Uğuralp Dilek: “Fakültede daha az önemli bir ders yoktur. İhtisaslaşmak isteyen arkadaşlarımızın da hukukun her alanına ilgi göstermeleri gerektiğine inanıyorum. Örneğin ceza hukuku ve ticaret hukuku gibi dersler gibi hukuk felsefesini ve hukuk tarihini de es geçemeyiz. Hep söylenilen okumayı sevmek gerektiği kanaatine katılıyorum, ama bir bu kadar da sosyal ilişkileri güçlü ve girişken bir yapıya sahip olunması gerektiğini düşünüyorum.
-Kitabınız “Kriminoloji Perspektifinden Ekonomik Suçlar: Beyaz Yaka Suçları”nın yazılma sürecini nasıl tanımlarsınız? İlham kaynağınız neydi?
Uğuralp Dilek: “İstanbul’da staj yaptığım firmada beyaz yaka suçlarına özel bir merakım vardı. Ayrıca sürekli akademik okuma ve yazma çalışmalarının teşvik edildiği bir hukuk bürosundaydım, bunun çok katkısı oldu. Bu çalışmadaki en büyük ilham kaynağım, kamu hukukuyla özel hukuku birlikte değerlendirebileceğim bir kesişim kümesi üzerinde çalışmak ve yabancı literatürden en etkin şekilde yararlanabileceğim bir konu seçmekti. Ayrıca Netflix’te izlediğim, yaşanmış bir olaya dayanan kitap uyarlaması Mindhunter dizisi de özellikle fail tipolojisi çalışmalarımda bana ilham verdi diyebilirim.”
– Ekonomik suçlar ve beyaz yaka suçları konusuna neden ilgi duydunuz? Bu alandaki bilgi eksikliği sizce ne kadar yaygın?
Uğuralp Dilek: “Belki de cinsel suçlar ya da adam öldürme suçları gibi toplumda infial yaratan suç türlerine göre daha az ele alınmış olması diyebilirim. Ancak ekonomik suçlar da toplumun her bireyinin cebinden çıkan bir maliyet doğuruyor. Örneğin Almanya’da 2001 yılı içinde işlenen suçların türe göre dağılımında suçların yaklaşık yüzde 2’sini oluşturan ekonomik suçların, yarattığı finansal maliyet bakımından yüzde 61 üstünde bir orana sahip olduğu hesaplanmıştır.
Tabii ki bu alandaki çalışmalar da özellikle uluslararası bağlamda gün geçtikçe artıyor. Devletler de bu suçlara karşı yirmi yıl önceye göre çok daha kararlı ve ilgili.”
– Beyaz yaka suçlarıyla mücadelede hem hukuki hem de toplumsal farkındalığı artırmak adına nasıl bir yol izlenmelidir?
Uğuralp Dilek: “Bu konuda hem hukuki düzenlemelerin güçlendirilmesi hem de toplumda bilinçlendirme çalışmalarının artırılması gerekiyor. Özellikle şirket içi denetimler ve etik kuralların uygulanması çok önemli.”
– Kitabınızın okuyuculara vermek istediği en önemli mesaj nedir?
Uğuralp Dilek: “Kişisel olarak sizin cebinizden para çalınması ile toplumu etkileyen bir ekonomik suç arasında fark yoktur. Bunu anlamak lazım. Kimi zaman Çiftlikbank, Thodex gibi dolandırıcılık vakalarında “helal olsun, oh olsun” gibi tepkiler ortaya çıkıyor. Halbuki hep beraber fakirleştik. Kaçakçılık, dolandırıcılık, rüşvet gibi suçlara bireysel değil, toplumsal açıdan yaklaşmalıyız.”
– Sizin sanatkâr bir ruhunuz da var. Müzikle ilgili çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Müzik grubunuz devam ediyor mu?
Uğuralp Dilek: “Öncelikle çok teşekkür ediyorum. Müzik uzun zamandır severek uğraştığım bir hobi; bağlama ve gitar çalmayı ve özellikle şarkı söylemeyi çok seviyorum. Sevdiğim şarkıları yeniden yorumlamayı seviyorum, bazen güzel şeyler ortaya çıkabiliyor. Yeni bir beste planım yok ama olursa ilk sizinle paylaşacağım.”
– Gelecekte başka kitap projeleriniz olacak mı?
Uğuralp Dilek: “Önümüzdeki dönemde siyaset bilimi ve uluslararası hukukla ilgili çalışmalar yapmak istiyorum. Biraz daha ülkemizle ilgili Türkiye’nin duruşuyla alakalı ve başka ülkelerde sunmak üzere yeni İngilizce çalışmalar yapmak istiyorum. Örneğin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz doğal kaynakları konusu hem hukuk hem siyaset bilimi açısından güzel konular. Özellikle İngilizce makaleleri bence teşvik etmek gerekiyor.”
– En sevdiğiniz şarkı ya da şiirin sözlerini bizimle paylaşır mısınız?
Uğuralp Dilek: “John Donne’un “Kimse Bir Ada Değildir” şiirini çok severim, bazen içimden mırıldanırım:
“Hiç kimse bir ada değildir,
Ne de bütünüyle kendisi,
Her insan kıtanın bir parçasıdır,
Gövdenin bir bölümü;
toprak parçası deniz tarafından alıp götürülse,
Avrupa küçülür.
Tıpkı haritadaki burun gibi,
Tıpkı senin veya bir arkadaşının sahip olduğu mülk gibi;
Bir insanın ölümü de beni azaltır,
Çünkü ben insanlığın kendisinde bir parçayım,
Öyleyse asla haber gönderip sordurma
Çanlar kimin için çalıyor diye;
Onlar senin için çalıyor.”
Röportaj: Ucanur Atalı