ANKARA - 30.06.2025 - İnsan beyninin dış uyarım olmaksızın doğal bir ışık yaydığı keşfedildi. Bu zayıf ama ölçülebilir ışık, "biyofoton emisyonu" olarak adlandırılıyor. İlk başta bilim kurgu gibi gelen bu olgu, aslında hücre içi biyokimyasal reaksiyonların yan ürünü olabilir. Ancak bu ışığın tam olarak ne işe yaradığı hâlâ bilinmiyor.
Araştırmalar, bu ışığın özellikle oksidatif reaksiyonlar sırasında ortaya çıktığını ve foton formunda yayıldığını ortaya koydu. Canlı bir beynin içinde tespit edilen ışık yoğunluğu, laboratuvar ortamındaki hücrelere göre çok daha belirgin.
Beynin kendi işığı: Sadece atık mı, yoksa bilgi taşıyıcı mı?
Bu biyolojik ışımanın sadece metabolik bir yan ürün mü olduğu, yoksa beyin hücreleri arasında bilinmeyen bir iletişim biçimini mi temsil ettiği tartışma konusu. Bazı bilim insanları, bu ışımanın bilgi iletiminde rol oynayabileceğini ve nörolojik işlevlerde aktif bir bileşen olabileceğini düşünüyor.
Nörolojik hastalıklara yeni bir pencere açabilir
Araştırmacılar, beyin ışığının nörolojik hastalıklarla ilişkisini inceliyor. Alzheimer, Parkinson ve epilepsi gibi hastalıkların, bu biyofoton emisyonlarını etkileyip etkilemediği araştırılıyor. Eğer ışık desenlerinde hastalıklara özgü değişiklikler tespit edilirse, bu fenomen hastalıkların erken teşhisinde devrim yaratabilir.
Bilimsel yöntemlerle ölçüm mümkün
Gözle görülemeyecek kadar zayıf olan bu ışık, ileri düzey dedektörler ve optik teknolojilerle ölçülebiliyor. Bu sayede bilim insanları, beynin farklı bölgelerinde yayılan ışık desenlerini inceleyerek, hangi metabolik süreçlerin hangi emisyonları tetiklediğini analiz edebiliyor.
Gelecek çalışmalar ne vaat ediyor?
Bu fenomenin anlaşılması, sadece nörolojik hastalıkların tedavisinde değil, aynı zamanda beyin-makine arayüzlerinin geliştirilmesinde de önemli rol oynayabilir. Işığın varlığı ve yapısı, belki de gelecekte düşünceleri dış dünyaya yansıtmanın bir yolu olabilir.