9659,96%1,15
34,61% 0,16
36,31% 0,04
2918,20% 0,02
4950,44% 0,00
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü' programında konuştu.
ANKARA- Kadına yönelik şiddetin kabul edilemez olduğunu söyleyen Erdoğan, sözleşmenin değil kanunun yaşatacağını ifade etti. Reyting uğruna kadına şiddetin dizilerde normalleştirildiğini belirten Erdoğan, "Sektörün kendine çekidüzen vermesi gerekiyor. Hepimize, özellikle senaristlere, yapımcılara, RTÜK'e iş düşüyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Programı' kapsamında Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi düzenlenen programda önemli açıklamalarda bulundu.
"Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olan 25 Kasım'da sizleri milletin evinde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Kadına yönelik şiddet eylemlerinde hayatını kaybetmiş tüm kardeşlerimize rahmet ailelerine sabırlar diliyorum.
Bir eş, bir baba ve Türkiye Cumhurbaşkanı olarak ülkemizdeki ve dünyadaki tüm kadınların onurlarını, onurluca yaşama haklarını koruma mücadelelerinde daima yanlarında olacağımı tekrar ifade ediyorum. Biz bugün burada bu programı gerçekleştirirken sınırlarımızdan birkaç yüz kilometre uzaklıkta bir soykırım devam ediyor...
Kadına yönelik şiddet insanlığa ihanettir. Özellikle de kadınlara yönelik şiddet, kabul edilemez bir vandallıktır. Kadına el kaldıran, fiziki yada psikolojik şiddet uygulayan herkes hak ettiği cezayı mutlaka çekmelidir, bunu temin etmek de devletin asli görevidir.
Bu anlayışla göreve geldiğimiz ilk günden beri pek çok adım attık. Bireysel, sosyal, ailevi ve siyasi düzlemde kadınları destekleyecek sayısız projeyi devreye aldık.
2012'de ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun, hukuki düzenlemelerimizin en önemlisiydi. Bu yasanın çıkması ile ülkemiz en kritik eşiği aştı, devletimizin şiddete sıfır tolerans politikası hukuki zemine ulaşmış oldu.
Muhalefetin İstanbul Sözleşmesi üzerinden ısrarla sürdürmek istediği dayatmaların hiçbir dayanağı yoktur. 'Sözleşme yaşatır' sloganı marjinal grupların kavga aracı olmaktan başka bir anlam taşımıyor.
"TÜM BUNLARI 'SAFSATA' DİYEN CHP'YE RAĞMEN ELDE ETTİK"
Türkiye 2011'den önce olduğu gibi 2020'den sonra da ihtiyaç duyulan düzenlemeleri yapmıştır. Bize bu iftiraları atanlar hükümetlerimizin bu süreçte hayata geçirdiği gerçekleri de gizlemektedir. 2015'teki TCK düzenlemesine kadar kadına yönelik şiddet, bir suç olarak bile tanımlı değildi. Bu suçun katalog suç haline getirilmesi, eşe karşı işlenen suçun tıpkı nikahlı eşe işlenmiş gibi ceza alması, iyi hal indirimi uygulamasının kaldırılması gibi adımlar, 2020'den sonra atılmıştır.
Kılık kıyafet sebebiyle okulundan, memuriyetten atılan on binlerce 28 Şubat mağduruna haklarını iade ettik. Kız çocuklarının okullaşma oranında yaşanan artış, kadınların iş gücüne katılım oranını yükselmesi, siyasatte ve bürokraside kadınların daha fazla hak sahibi olması, yasakçı zihniyete karşı verdiğimiz mücadelenin semerelerinden sadece birkaçıdır. Tüm bunları kadınların çektiği acılara 'safsata' diyen CHP'ye rağmen elde ettik. İnşallah çok daha iyi konumlara geleceğiz.
Bir daha bu ülkede 28 Şubat'ların yaşanmaması ve kadınların benzer zorbalıklara maruz kalmaması için önlemleri aldık, alıyoruz, ihtiyaç hasıl olması halinde her türlü önlemi alacağız.
CHP'NİN HELALLEŞME TİYATROSU RAFA KALKTI
Bölücü terör örgütündeki insan hakkı ihlalini görmezden gelenlerin meselesi asla kadınların hak ve hukuku olamaz.. Yıllardır ciğerparelerine yeniden sarılmak için mücadele veren Diyarbakır annelerinin feryatlarına kulak tıkayanların samimiyeti elbette sorgulanmalıdır. Özgür Özel Diyarbakır annelerinden bir selamı niçin esirgiyor? Kadın haklarını İstanbul Sözleşmesine sıkıştıran CHP, niçin bu annelerin yaşadıklarına sessiz kalıyor? CHP faşizan tarihi ile ne zaman yüzleşecek, kadın düşmanı söylemleri ile ne zaman hesaplaşacak? Ne zaman milletin değerleriyle barışacak? Görüyoruz ki eski genel başkanın parti içi darbeyle emekliye sevki ile CHP'nin helalleşme tiyatrosu da tümden rafa kalktı.
Ne hak yedik ne de hakkımızın yenmesine izin verdik. Bugün de aynı yerdeyiz. Aynı hassasiyetle hareket ediyoruz. Doğruluktan sapmıyor, yanlış bulduğumuz uygulamaları da açıklıkla ifade ediyoruz. Muhalefetin de bizimle aynı çizgiye gelmesini arzu ve ümit ediyoruz.
"DİZİ SEKTÖRÜNÜN KENDİNE ÇEKİDÜZEN VERMESİ GEREKİYOR"
Diğer yandan kadına şiddet konusunda sinema ve dizi sektörümüzün de kendine çekidüzen vermesi gerektiğine inanıyorum. Kadın ve demokrasi vakfının yaptığı kapsamlı inceleme reyting uğruna şiddetin normalleştiğini gösteriyor. Bu konuda bilgilendirici olması gereken diziler şiddeti teşvik eden, meşrulaştıran rol oynuyor. Hepimize, özellikle senaristlere, yapımcılara, RTÜK'e iş düşmektedir."
FİLİSTİN'İN ONURLU KADINLARI DÜNYAYA ÖRNEK OLUYOR
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında 50 bine yakın kardeşimiz şehit oldu. Yüzde 70'den fazlasını masum çocuklar ve kadınlar oluşturuyor. Gözü dönmüş Netanyahu hükümeti her gün onlarca kadını, bebeği yaşlıyı hunharca katlediyor. Dünyanın gözü önünde dünyanın sessiz ve tepkisiz bakışları altında 14 aydır adım adım ilerliyor. Filistin'in onurlu, gururlu kadınları, zalime boyun eğmeyen asil duruşlarıyla, imanlı yürekleriyle dünyaya ve kadınlara örnek oluyor. Şiddete uğrayan tüm kadınlarla olduğu gibi sizinle de tam bir dayanışma halindeyiz.
İçinde bulunduğunuz şartlar ne kadar ağır olursa olsun, sadece bu salonda bulunan hanım kardeşlerim değil Türkiye'nin tüm kadınları da sizin içi dua ediyor, Filistin'in kurtuluşu için mevlaya niyazda bulunuyor.
Lafa gelince demokrasi ve insan hakları konusunda ahkam kesenler, söz konusu sapkın akımlar olunca ortalığı ayağa kaldıranlar katliama sessiz kalsa da biz sizi yalnız ve çaresiz bırakmayacağız. En temel hakkınız olan hayat hakkınızı savunmaktan geri durmayacağız.