10075,53%-0,23
34,86% 0,07
36,66% -0,12
3032,54% 0,58
4868,50% 0,64
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen “Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü” programına katıldı. Erdoğan, şöyle konuştu:
ANKARA- Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü” programında; “Eli kanlı Baas rejiminin sona ermesiyle birlikte inşallah Suriye’de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. Suriye’de barış ortamı kök saldıkça inanıyorum ki gönüllü geri dönüşlerin sayısı da zamanla artacaktır” dedi. Erdoğan ayrıca, “Unutmayalım ki, bir olursak iri oluruz, diri oluruz, saldırılar karşısında yıkılmaz bir kale oluruz. Ama birbirimize düşersek bu sefer de Allah korusun etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz” ifadelerini kullandı.
“Gazze’de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında hayat ve haysiyet mücadelesi veren kardeşlerimi selamlıyor, buradan kendilerine milletimizin ve partimizin dayanışma mesajlarını yolluyorum. Aynı şekilde 61 yıllık zulmün, istibdadın ve baskının ardından özgürlüklerine kavuşan Suriyeli kardeşlerimize, Suriye’nin kahraman ve fekadakar hâlkına da selam, sevgi ve en derin muhabbetlerimi iletiyorum.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin altını en fazla oyanlar dünyada bunun güya savunuculuğunu üstlenenlerdir. Meselenin bir diğer boyutu ise şudur: İnsan hakları günümüzde siyasallaştırılmış bir kavramdır ve çoğu zaman siyaset mühendisliği projelerinde bir araç olarak kullanılmaktadır. Geldiğimiz noktada insan hakları sadece dünyanın belli bir bölgesine ve belli bir insan nüfusuna uygulanan imtiyazlı haklar şeklinde algılanıyor. Zahirdeki tüm aktif söylemlere rağmen işin özünde renk, köken, kan ve inanç üzerinden daraltılmış bir insan hakları tanımı yapılıyor.
“Türkiye asırlardır mazlumlara eman yurdu olmuştur”
Türkiye asırlardır mazlumlara eman yurdu olmuş, merhametli bir ülkedir. Milletimiz de alicenap bir millettir. Kapımıza gelene ‘Türk müsün, Arap mısın, Kürt müsün’ diye sormadık. Bizden yardım dileyene ‘Müslüman mısın, Hristiyan mısın, Yahudi misin’ diye sormadık. Türkiye’ye sığınana sen beyaz mısın, siyah mısın diye sormadık. İhtiyaç sahiplerinin kimliğine asla bakmadan, inancına, derisinin rengine aldırmadan sadece ülkemizin kapılarını değil, gönül dünyamızın kapılarını da ardına kadar biz açtık.
“Türkiye, Suriye krizine daima vicdan odaklı yaklaşmıştır”
İlk günden beri bu meselede (Suriye) durduğumuz yer bellidir, tutumumuz bellidir. Söz ve eylemlerimiz apaçık ortadadır. Türkiye, Suriye krizine daima vicdan odaklı yaklaşmıştır. İnsanlığımızın, Müslümanlığımızın ve komşuluğumuzun gereği neyse zor dönemde bunu yapmaya gayret ettik. Suriyeli muhacirleri ensar ruhuyla 13 yıl boyunca hamdolsun en güzel şekilde misafir ettik. Hatırlayın, hep ne dedim? ‘Biz ensarız. Dolayısıyla bir muhacir neyi yapıyorsa işte biz bunu yapmaya mecburuz’ dedik. Ne zaman dedik? ‘Sizi kovacağız’ diyen bu ülkedeki ana muhalefete rağmen dedik. Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu. CHP’nin eski Genel Başkanı, Nazivari, ırkçı nefret söylemleriyle milletimizi galeyana getirmeye gayret ederken, evlerini, vatanlarını, kimi zaman ailelerini bir gecede terk etmek zorunda bırakılan mazlumlara insafsızca saldırdılar. Bu garibanları hedef hâline getirmekten utanmadılar. Sırf seçimde 3-5 oy daha fazla alabilmek uğruna ne bize ne milletimize ne de inancımıza yakışmayan yollara tevessül ettiler.
14-28 Mayıs seçimlerinde Anadolu irfanının galip gelmesi milletimizin tarihine yeni bir utanç lekesi bulaştırılmasının önüne geçmiştir. Şunu da ifade etmek durumundayız. Eli kanlı Baas rejiminin sona ermesiyle birlikte inşallah Suriye’de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. Suriye’de barış ortamı kök saldıkça inanıyorum ki gönüllü geri dönüşlerin sayısı da zamanla artacaktır. Şimdi CHP’nin ve bazı faşist grupların bu onurlu iklimi de sabote etmeye çalıştığını görüyoruz. Yaptıklarından dolayı biraz olsun mahcubiyet duyması gereken CHP’nin Şam’daki müttefiklerini kaybetmenin kuyruk acısıyla mülteci düşmanlığını köpürtmesi bu siyasi parti adına bir utanç vesikasıdır.
“Diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Suriye’den gelen hapishane görüntülerini seyretsinler”
Biliyorsunuz bunlar yıllarca şahsımıza diktatör iftirası attılar. Sadece bize değil, Türk demokrasisine de gölge düşürmek istediler. Hatta ülke ülke dolaşarak Türkiye’yi yabancılara şikayet ettiler. Bize bühtan eden CHP ve yandaşlarına tavsiyem, diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Suriye’den gelen hapishane görüntülerini seyretsinler. Diktatörün ne olduğunu gerçekten öğrenmek istiyorlarsa gitsinler, yere göğe sığdıramadıkları Baas rejiminin günah galerisine bir baksınlar. CHP ve ortakları ne yaparsa yapsın biz gönüllü geri dönüşleri de inşallah vakarla yürüteceğiz.
Rabbim Suriye’de açılan yeni sayfayı başarılarla doldurmayı Suriyeli kardeşlerimize nasip eylesin diye dua ediyoruz.
“Hak ve özgürlükleri yok sayan uygulamaların önüne biz geçtik”
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde zikredilen hak ve özgürlükleri daraltan, kısıtlayan, yok sayan uygulamaların önüne biz geçtik. Kültürel kimliği dolayısıyla kimseye ayrımcılığa uğramayacağı adil ve demokratik bir sistemi milletimizle birlikte biz hayata geçirdik. Başörtüsünün önündeki engelleri biz kaldırdık. Kılık kıyafetinden ötürü devletten ve kamusal alandan dışlanan kadınların hak ve hukukunu yine biz müdafaa ettik. Kültür Bakanlığımız bünyesinde kurduğumuz Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile Alevi ve Bektaşi vatandaşlarımızın haklarını yeniden ele aldık ve bu hakların kullanımında pek çok iyileştirme yaptık.
“Birbirimize düşersek çakallara av oluruz”
Etrafımızda yaşanan gelişmeler Cumhur İttifakı olarak bir süredir kamuoyumuza ve siyaset kurumuna yaptığımız çağrıların ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir. İç cephemizi güçlendirmeyi amaçlayan hamlelerin özellikle arkasında Türkiye’yi bölgemizdeki tehdit ve tehlikelerden uzak tutma arzumuz vardı. Gerilimlerin tırmandığı ve toplumsal fay hatlarının kaşındığı bir dönemde milletçe farklılıklara değil ortak noktalarımıza odaklanmalıyız. Görüş ayrılıklarımızı mezhep, meşrep ve köken farklılıklarımızın geri plana itip aynı hedef ve değerler etrafında kenetlenmeliyiz. Unutmayalım ki, bir olursak iri oluruz, diri oluruz, saldırılar karşısında yıkılmaz bir kale oluruz. Ama birbirimize düşersek bu sefer de Allah korusun etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz.”