9659,96%1,15
34,61% 0,16
36,31% 0,04
2918,20% 0,02
4950,44% 0,00
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, haftalık olağan Meclis Grup Toplantısında konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çağrısını yineleyerek, "İmralı'yla DEM grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyoruz" dedi,
Bahçeli, “Siyaseti fareli köyün kavalcısına benzer şekilde yapanların tuzak ve tezgahlarına aldanıp da geleceğimizi tesadüflere havale edemeyiz. Türkiye’nin ve Türk milletinin tarihi mücadelesini onurluca sürdürmek mecburiyetindeyiz. Milletimizin arasına ayrımcılık tohumu ekmeyi demokratik hak olarak tarif ve tevil eden ucube insanlık defolarıyla ortak bir geleceğin istikametinde yürümek pek tabii imkan ve ihtimal dışıdır. Kürt kardeşlerimizi sömüren, çocuklarını zorla dağa götüren, kanlarını emen, duygularını ajite eden ne kadar bölücü ve terörist varsa hepsi birden kaybetmeye, bunun da bedelini misliyle ödemeye mahkumdur. Terörsüz bir Türkiye, huzurlu, müreffeh ve güvenli bir Türkiye demektir. Türk milletinin asil ve asli mensubu olmak duruyorken, Emperyalizmin kanlı menüsünde yer almaya tamam demek insan onurunun hiçe sayılmasıdır. Hiçbir Kürt kardeşim böylesi korkunç bir vebale ortak olmamış ve olmayacaktır. Kürt’ü Türk’ten ayırmak dünyayı güneş sisteminden ayırmak kadar imkansız ve deli saçmasıdır. Anımız bir, acımız bir, ahlakımız bir, aminimiz bir, geleceğimiz de birdir. O halde el ele verip, gönüllerimizi birbiriyle yoğurarak terörü ve bölücülüğü gündemimizden tamamıyla çıkarmalıyız.” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Grup Toplantısından satır başları şöyle:
Milliyetçi Hareket Partisi her sözünün arkasındadır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü: “Kandil’de ve Türkiye düşmanlarının mahzeninde DEM’lenip Türkiye’yi devirmek isteyenler bir karar eşiğindedir. Bölücü terörün mü DEM’isiniz? Yoksa kader ortaklığının ve bin yıllık kardeşliğin DEM’i mi olacaksınız? Terörizmi lanetleyecek misiniz? Yoksa sırtınızı yaslamaya devam mı edeceksiniz? Milliyetçi Hareket Partisi her sözünün arkasındadır. 22 Ekim 2024 tarihli Grup Toplantımızdan itibaren ne demişsek aynen yanındayız. İmralı’yla DEM Grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz. İnandığımız yolda hiçbir baskıya aldırış etmeyiz. Onun bunun tezvirat ve tefrikalarıyla Türkiye’nin hayrına olacak görüş ve düşüncelerimizden kesinlikle vazgeçmeyi."
Medya Organlarını ve Medya Patronlarını Tek Tek Not Alıyoruz
Devlet Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti: “Televizyon ekranlarına yuvalanan özel görevli MHP düşmanlarını, Ne dedikleri, neyi teklif ettikleri, nasıl bir yöntem ve reçete sundukları belli olmayan cahil ve küstah yorumcu müsveddelerini, Bilhassa Halk Tv başta olmak üzere MHP’ye saldırı ortamı açan, taltif ve teşvik eden medya organlarını ve medya patronlarını tek tek not aldığımızı, yeri ve zamanı gelince de burunlarından fitil fitil getireceğimizi, kalabalıkta yapılan itibar suikastlarının tenhada özrünün kabul edilmeyeceğini muhataplarına duyurmak istiyorum. Akılsız, ahlaksız ve asılsız konuşanların, sahibinin sesini aktaranların, bu sinsi tertibe çanak tutanların, sponsor olanların, maaş bağlayanların alınlarını karışlar, kirli yakalarına da yapışırız. Türk-Kürt kardeşliğini kemikleştirip Türkiye Yüzyılını gerçeğe dönüştürmek için sabırla mücadele ediyorken, etnik bölücülüğün ve terör örgütünün hain emellerine kucak açan ve destek olan namertleri Türk milleti affetmeyecektir. Terör çıkmaz sokaktır. Terör insanlığın ortak düşmanıdır. Terörle hiçbir yere varılamaz. Kürt kardeşlerimizin terörle, terör örgütüyle ne ilgisi ne de ilişiği söz konusudur. Türkiye Cumhuriyeti hepimizin devletidir. Türk milleti hepimizin şanı, şerefi, mensubiyet cevheridir. Yeterince çile çekildi. Yeterince acı yaşandı. Silah seçenek değil kucaklayıcı siyaset hedefimizdir."
“İşsizlik talih değil istihdam hedefimizdir”
İşsizlik talih değil istihdam hedefimizdir. Yıkmak değil yatırım ve üretim hedefimizdir. Karamsarlıkları paylaşmak yerine umutlarımızın şafağında buluşalım. Asgari ücretle çalışanlarımızdan emeklilerimize, memurlarımızdan çiftçilerimize, esnaflarımızdan işçilerimize, iş adamlarımızdan dar ve orta gelirli insanlarımıza varıncaya kadar ekmeğini büyüten, büyüdükçe güçlenen, tasasız bir hayatın temelini kuran süper güç Türkiye’ye ulaşalım.
“Caniyahu Köşeye Sıkışmıştır ve Sonu Görünmüştür”
Geçen haftanın umut verici, en azından yüreklerimize sur serpen gelişmelerinden birisi İsrail Başbakanı Caniyahu ve eski savunma bakanı aleyhine Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından alınan tutuklama kararıdır. İnsanlık suçu işleyen katilleri yakalamak için hukuk devrededir. Caniyahu köşeye sıkışmıştır ve sonu görünmüştür. İsrail halkı sokaklara dökülmüş, vicdan ve sağduyunun refakatinde Caniyahu protesto edilmiştir. AB Yüksek Temsilcisi’nin, birlik üyesi ülkelere Uluslararası Ceza Mahkemesi tutuklama kararını uygulanmasıyla ilgili hatırlatmada bulunması çarpıcı bir gelişmedir. İsrail yönetiminde soykırım suçuna karışmış failler dökülen her masum kanın damla damla hesabını verecektir ve bu günler uzak değildir. Roma Statüsü’nün 86 ve 87. maddeleri doğrultusunda, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin aldığı tutuklama kararının taraf ülkelerce uygulanması hukuki bir yükümlülüktür. Bu açık yükümlülükten Statü taraftarı hiçbir ülke kaçamaz, muafiyet bahşedecek herhangi bir imtiyaza da sahip olamaz. Söz konusu Statü’nün 89. maddesi gereğince, Caniyahu ile eski savunma bakanının Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olan herhangi bir ülkeye gitmesi halinde ellerine kelepçe vurulup Lahey’deki mahkemeye çıkartılması bir hukuk ve insanlık namusudur. Aralarında Fransa, İspanya, Belçika, Cezayir, Kanada, Güney Afrika, İtalya, Hollanda ve İrlanda’nın yer aldığı ülkeler Caniyahunun ülkelerine gelmesi halinde tutuklayacaklarını açıklamışlardır. Çember daralmış, vakit yaklaşmış, akıbet netleşmiştir. Soykırım suçlularından hesap sorulması artık sabır ve zaman meselesi halini almıştır. İnsanlığa karşı suç işleyen katillerin, 50 bine yakın masumun kanı alınlarına kazınan şerefsiz canilerin ibretlik sonlarını göreceğimiz günlere inşallah az kalmıştır. Caniyahu ve eski savunma bakanı azılı suçludur, bu soykırımcıların arkasında duran ülkeler de işlenmiş suçlara taammüden ortaktır. 20’inci yüzyılda Yugoslavya, Almanya ve Ruanda’da yaşanan insanlık suçlarının belki de en ağırı bugünkü zaman diliminde Gazze’de tezahür etmiştir. Üç ülkenin hukuki hesaplaşması sonuçlanmıştır. Şimdi sırayı Gazze almıştır. Birleşmiş Milletler “Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”nde belirtilen suçlar ile Birleşmiş Milletler “1949 Cenevre Savaş Suçları Sözleşmesi”nde savaş suçu olarak açıklanan suçlar kapsamında Caniyahunun ve eski savunma bakanının kaçışı kurtuluşu söz konusu değildir. Sırbistan Devlet Başkanı Miloseviç’in Kosova’daki cinayetlerin bırakınız emrini vermesini, bu cinayetlerden haberdar olduğu halde engellememekten dolayı sorumlu ve suçlu bulunduğu bilinen bir gerçektir. Kaldı ki Gazze’de emzikli bebeklerden kadınlara, çocuklardan yaşlılara kadar infaz emrini doğrudan veren bizatihi Caniyahudur. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin devletleri yargılamadığı, kişi sorumluluğunu esas aldığı ve sadece gerçek kişilere hesap sorduğu dikkate alındığında, adaletin tecellisiyle Caniyahu ve soykırımcı yandaşlarının ömür boyunca demir parmaklıklar ardında cezasını çekmesi kaçınılmaz bir hak ifası olacaktır."
Filistin’in huzura kavuşması Ortadoğu’nun huzur bulması demektir.
Haksızlık telafi edilmeden sıkılı yumruklar açılmayacak, akan kan durmayacak, huzursuzluk tesirini kaybetmeyecektir. Filistin’in huzura kavuşması Ortadoğu’nun huzur bulması demektir. Biz huzuru bir insan hakkı olarak telakki ediyoruz. Kaldı ki insanlığın huzur bulmasını amaçlıyoruz. Daha adil, daha eşitlikçi, daha güvenli, daha yaşanabilir, daha hakkaniyetli, daha özgür, daha fazla hak ve sorumlulukla perçinlenmiş bir dünya tablosu için ortak akıl ve ortak gelecek paydasında mutabakata varmanın bir fırsat olduğu kanaatindeyiz. 14 Kasım 2023 tarihinde Meclis Grup Toplantımızda yaptığım konuşmamda İsrail-Filistin ihtilafına dair altı maddelik çözüm teklifimizi paylaşmış ve şunları söylemiştim:
“İlk olarak, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların durması, sürdürülebilir barış ve ateşkes ortamının tesis edilmesi ve insani yardım koridorlarının açılması şarttır.
İkinci olarak, İsrail’e kapsamlı yaptırım programı uygulanmalı, Gazze’yi harap etmesinden dolayı tazminata mahkum edilmelidir.
Üçüncü olarak, İslam ülkelerinin katılım ve desteğiyle barış gücü oluşturulmalı, garantörlük kurumu işletilmelidir.
Dördüncü olarak, uluslararası barış konferansı toplanmalıdır.
Beşinci olarak, iki devletli çözüm iklimi acilen yeşermeli, 1967 sınırlarına haiz, başkenti Doğu Kudüs olan egemen, toprak bütünlüğünü sağlamış bağımsız Filistin devletinin tanınması sağlanmalıdır.
Altıncı olarak da, eli ve vicdanı kanlı Netenyahu ve yönetimi işledikleri savaş suçlarından dolayı Lahey Adalet Divanı’nda yargılanmalıdır.”
Bugün de aynı görüşteyiz, aynı düşüncedeyiz, zalimin zulmü varsa hakkın bükülmez bileği olduğunu cesaretle, inançla haykırmanın azim ve kararındayız. Allah’ın inayetiyle bu altı maddenin alayı gerçekleşecektir. Hak zayi olmayacak, zulmün hükmü sökmeyecek, mazlumların ahı zalimleri mahvı perişan edecektir. Merhum Cemil Meriç’in aynısıyla vurguladığı gibi; “Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.” Yine dediği üzere: Cinayete ses çıkarmayan caninin suç ortağıdır. Biz mazlumların sesiyiz, mağdurların sevinciyiz, gariplerin selamıyız, muhtaçların sefiriyiz, hakkı yenmişlerin seferiyiz, yetimlerin sedasıyız, bu vatan benim, bu bayrak benim, bu devlet benim, bu millet benim diyen her kardeşimizin dert ortağı, gönül ocağıyız. Gücümüz birliğimiz, güvencemiz kardeşliğimizdir. Biz Türk milletiyiz, hepimiz ve hep birlikte Türkiye’yiz.
“Bugüne kadar milletimizin hiçbir ferdi eşitsizliğe maruz kalmamıştır.”
Türk demokrasisi fırsat eşitliğini her zaman korumuş ve öne almıştır. Ayrıca Kürdistan diye bir yer de yoktur, bu ağız sipariş almış bir ağızdır ve son derece sakıncalıdır. Pişmiş aşa su katmak için kapı önünde bekleyen kifayetsiz muhterislere itibar etmeksizin yolumuzda kararlı adımlarla yürüyeceğiz. Fakat muhalefetteki akort bozukluğu, çatlak sesler, uyumsuz ve uygunsuz değerlendirmeler ne yazık ki çoğalmaktadır. CHP Genel Başkanı’nın DEM Partili ortaklarıyla katıldığı Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı 13.Olağan Genel Kurulu’nda mezhep ayrımcılığını kışkırtması, Alevi-Sünni kutuplaşmasına hizmet etmesi aymazlıktır, art niyetliliktir, nimet bilmezliktir. Üstelik utanmadan sıkılmadan, yüzü kızarmadan, şuur kepeklerini indirmiş halde rejimi değiştirmekten bahsetmiştir. Özgür Bey, rejimi, yani Cumhuriyet’i değiştirmeyi nasıl başaracaksın? Darbeyle mi yol alacaksın? İsyan mı çıkaracaksın? Dış güçlerden yardım mı dileneceksin? Söyle bize, Türkiye Cumhuriyeti’nin 101 yıllık rejimini nasıl ve hangi yürekle tasfiye edeceksin? CHP’nin DEM’lenmesi başını döndürmüş, siyasi iradesini hurdaya çıkarmıştır. 22 yıllık bir iktidarı sürekli eleştirip, bu 22 yıl içinde niye iktidar olamadığını analiz edemeyen, millet iradesini kazanamayan, üç-beş belediye başkanının hukuken haklı gerekçelerle görevlerinden geçici olarak uzaklaştırılmasını yanlış yorumlayan, mahalli yönetimlerle merkezi yönetimi birbirine karıştıran CHP iflah olmaz derecede çarpık ve hastalıklıdır. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda İçişleri Bakanı’nın önüne geçip anti demokratik ve faşizan müdahalelerle girişini engellemeye kalkışan çakar almaz CHP’nin güdümlü milletvekilleridir.
“Tezkerelere hayır diyen bugünkü garabet CHP’dir.”
Kılıç çekip korsan yemin eden bazı teğmenler üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ni siyasi tartışmaların içine çekmeye yeltenen, Aziz Atatürk’ü sloganda hatırlayıp eser ve emanetlerini çiğneyen bugünkü CHP’dir. Alenen disiplinsizlik yapan teğmenleri savundukları kadar terörle mücadeleyi savunmayan, tezkerelere hayır diyen bugünkü garabet CHP’dir. Camiyi bilmeyen, Cemevini bilmeyen, Alevi ile Sünni arasında hendek ve husumet kazısını yapmak için çırpınan, etnik ve mezhep provokasyonu cinayetine teşne olan bugünkü işbirlikçi CHP’dir. Kıbrıs’ta Rum görüşlerine binaen federasyon tezini savunup mavi vatana masal diyen köksüzlerin ve kimliksizlerin çatı örgütü bugünkü gayri milli CHP’dir. Terör örgütü yandaşlarını partiye doldurup, Esenyurt ve Ovacık’ta görüldüğü üzere, sonra da görevdeki bazı belediye başkanlarının geçici olarak görevden uzaklaştırılmasını halkın cezalandırılması olarak açıklayan DEM’lenerek ayağa düşmüş bugünkü CHP’dir. Hep dedim, yine diyorum; bu CHP’den bir halt olmaz, bu CHP’yle ulaşılacak parlak bir gelecekten bahsetmek de akıl ve vicdan ölçüleriyle bağdaşmaz, bağdaşamaz. Mahkemeye giderler, kendilerini müdafaa yerine iftiralara bel bağlayıp kameralar eşliğinde şov yaparlar. İstanbul sular altında kalmışken Belediye Başkanı tam da malum bir mahkeme günü soluğu Almanya’da alır. Saraçhane rövanşının Ankara’da icrası amacıyla Almanya’ya kaçan ve Türkiye’yi yabancılara şikayet edenlerin Aziz Atatürk’ün mirasına sadakat gösterdiğini söylemek için şahide gerek yoktur, çünkü her şey ortadadır, siyaset işportacılarının maskesi düşmüş, israf ve ihanet deşifre olmuştur.
“Kerkük Türk’tür, Irak Türkmenlerinin de sonsuza kadar yurdudur.”
Yeni yüzyılda bir Türk mucizesine, dev gibi doğrulan Türk asrına hep birlikte imza atacağız. Biz hazırız, ayağımıza pranga vurmak isteyenleri ezip geçeceğiz.
Bölücü, yıkıcı, taklitçi, teslimiyetçi ve neoliberal tehditleri aşa aşa yolumuzda ilerleyeceğiz. Mutlaka başaracağız, mutlaka yapacağız. Cumhuriyetimizi, kuruluş felsefesine hakim olan bağımsız, güçlü ve demokrasi ile gelecek hedefleriyle buluşturmak Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın sorumluluğudur ve bihakkın sorumluluktan da kaçmayacağız. Sözlerime son vermeden önce önemle altını çizmek istediğim bir konu da Kerkük’teki nüfus sayımıdır. Nüfus sayımı öncesi PKK kamplarından Kerkük’e yığınak yapıldığına dönük iddia ve ifadeler eğer doğruysa bunun sonuçları şüphesiz ağır olacak, sayımın gayri meşruluğu tescillenecektir. Kerkük’ün demografik yapısını kurcalayıp, bu Türkmen kentiyle beraber Irak Anayasasında tartışmalı bölgelerin oldubittiye getirilmesi Türk milletinin kabul etmeyeceği istila girişimidir. Kerkük Türk’tür, Irak Türkmenlerinin de sonsuza kadar yurdudur. Hiç kimse yanlış hesap yapmasın, soydaşlarımız, Irak Türkmenleri asla yalnız değildir.