• BIST 100

    10316,40%-2,27
  • DOLAR

    41,82% 0,03
  • EURO

    48,56% 0,34
  • GRAM ALTIN

    5573,39% 0,89
  • Ç. ALTIN

    9152,64% 1,05

ÖZEL RÖPORTAJ: KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE MEDYA

Kadına Yönelik Şiddet ve Medya” Kitabının Yazarı Hakan Erdem ile Farkındalık Dolu Bir Röportaj

GÜNCEL 14.10.2025 19:33:00 48 0
ÖZEL RÖPORTAJ: KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE MEDYA

ANKARA- 14.10.2025- Ülkemizin önemli gazeteci-yazarlarından aynı zamanda Adalet Bakanlığında Değer Dergisi Yazı İşleri Müdürü olarak görev yapan Hakan Erdem, kaleme aldığı “Kadına Yönelik Şiddet ve Medya” adlı eseriyle toplumsal farkındalığa büyük katkı sağlıyor….

Akademik bir temele dayanan bu kitabında Erdem, medya dilinin ve habercilik anlayışının toplum üzerindeki etkilerini çarpıcı örneklerle ortaya koymaktadır. Hem gazetecilik hem de evrensel sorumluluk ilkeleri açısından önemli mesajlar veren yazar, medya profesyonellerinin etik bir bilinçle hareket etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. 

Dikkat çeken ve ses getiren çalışmanın mimarı ise medya sektöründe yapmış olduğu başarılı çalışmalarıyla adından sıkça söz ettiren Gözde Şahin'e ait..

Sektörün parlayan ismi Gözde Şahin, sunuculuk alanındaki yetkinliği, güçlü hitabeti ve sahne hâkimiyetiyle medya dünyasında dikkat çekmeye devam ediyor. Projem TV’de sunduğu “Gözde Şahin’le İşte Proje” programıyla büyük beğeni toplayan başarılı sunucu, İstanbul’da düzenlenen Altın Başarı Ödül Törenleri gibi prestijli organizasyonlarda sunuculuk yaparak profesyonelliğini gözler önüne serdi. Sadece televizyon ekranlarında değil, uluslararası organizasyonlar, protokol sunuculukları ve ödül törenleri gibi birçok önemli etkinlikte de yer alan Gözde Şahin, güçlü iletişim becerileriyle fark yaratıyor. İşte o farklara bir yenisini ekleyen Şahin, Haber spikerliğinden yazı işlerine, televizyon dünyasından akademik çalışmalara uzanan zengin kariyerinde Yazar Hakan Erdem'in, deneyimlerini ve “medyanın önemli bir güç olarak topluma yön verme misyonunu” bu özel röportajda  gözler önüne sermektedir. İşte O röportaj;

Öncelikle bu kitabı yazma fikri nereden doğdu? Bunu biraz öğrenelim sizden.

Aslında benim aklımda hiç kitap yazma fikri yoktu daha öncesinde. Selçuk Üniversitesi Gazetecilik Anabilim Dalında yüksek lisans yaptığım dönemde tezime çalışıyordum bu konuyla ilgili. Master konum kadına yönelik şiddetin basında sunumuydu. Yani kitabımdan da farklı bir konuydu aslında ama içerik aynıydı. Tez üzerinde üç sene çalıştıktan sonra tezimiz yayınlandı YÖK’te. Danışmanım Profesör Doktor Bünyamin Ayhan hocam Konya’da bölüm başkanıydı: “Hakan bu çok güzel bir tez oldu. Sen bunu kitaba çevirmeyi düşündün mü?” dedi. Benim aklımda böyle bir şey yoktu. Ben doktoraya devam edecektim çünkü kafamda o vardı. İş hayatı ve yoğunluklar nedeniyle doktoraya devam edemedim. Danışmanımın önerisini değerlendirmeye karar vererek çalışmamı kitaba dönüştürdüm. Bu süreç yaklaşık bir yıl sürdü.Hatta arkadaş çevrem de “yapmalısın” diye destek oldular. Bir sene de kitap aşamasına çalıştım. Yani üç sene tez aşamasından sonra bir sene de kitap aşamasına dönüştürmek için çalıştım. Dört sene sonunda “Kadına Yönelik Şiddet ve Medya” adlı kitabımı çıkarmış oldum. 

Günümüzde de kadına yönelik şiddet haberleri maalesef fazlasıyla gündemde. Bu  süreçte yazdığınız bu kitabın anlamı çok daha kıymetli aslında. Kadına yönelik şiddet  haberleri aktarırken farkında olmadan da medya bu tarz şiddetleri üretiyor mu sizce?

Aslında farkında olmadan diyemeyiz bilerek üretiyor. Medya aslında ideolojik bir güç değil midir? Mesela; yasama, yürütme, yargı diye bir güç var bizde. Dördüncü güç medya derdik, değil mi önceden? Bence şu anda en önemli güçlerden biri medya. Çünkü algı yönetimleri, insanları etkileme biçimleri, iletişim yöntemleri medya aracılığıyla yapılıyor. Her siyasetçinin neredeyse bir Twitter adresi var, Instagram adresi var. Gazetecilik yapanların var ve oradan insanlara sesleniyorlar. Bazı paylaşımlar infial yaratıyor bir anda. Böyle baktığınızda bu medyayı reyting amacıyla kullanırsanız nasıl bir alana dönüşür? Herkesin merak ettiği, tıklanma oranına endekslendiği. Çünkü tıklanırsa daha fazla izleniyor haberler, izlenirse daha fazla reklam alıyor yayınlar. O yüzden basın bunu bilerek yapıyor. Nasıl yapıyor? Reyting kaygısı güdüyor, değerleri öteliyor, arkaya bırakıyor ve aslında kendi ideolojileri ve para kazançları uğruna bizim değerlerimizden vazgeçmiş oluyorlar. Bu da kadına şiddet sorununun basında normalleşmesine yol açıyor. Bu normalleşme süreci nasıl mı gerçekleşiyor? Gazete haberlerinde, üçüncü sayfa başlıklarında, spotlarda ve her akşam televizyon ekranlarında bunu gözlemleyebiliyoruz. Bu sürece katkı sunan medya mensupları ne yazık ki bunu bilinçli bir şekilde yapıyor. Bu sebeple özellikle bu içerikleri hazırlayan kişilerin mutlaka farkındalık temelli eğitimlerden geçmesi gerekir. Toplumsal eşitlik bilinci kazandırılmalı, medya etiğine duyarlılık artırılmalı, kamusal yarar ilkesi yeniden önceliklendirilmelidir. Şiddeti sıradanlaştırmaktan ve duyarsızlaştırmaktan kaçınılmalıdır.

Bu nedenle yazılı basın ve görsel medya temsilcileri haber yazarken, kullandıkları görselleri seçerken ya da başlık belirlerken dikkatli olmalı; duyarlılık ilkesiyle, hak temelli bir anlayışla hareket etmelidir. Haber dili; kurbanı değil, faillleri görünür kılmalı, yargısız infazlardan kaçınmalı, spekülasyonlara değil belgelere dayalı olmalıdır. Etik sorumluluk bu noktada belirleyici unsur olmalı toplumsal eşitlik kavramı çerçevesinde haber üretimi sağlanmalıdır.

Bu durumu normalleştiren ama bunun farkında olmayan bir kesimden bahsettiniz. Yani medya bunun farkında olarak yapıyor ama farkında olmadan yapılan durumların da söz konusu olduğunu söylediniz. Örnek veriyoruz şu anda televizyonda izlenen birçok kadın programının da içeriğine baktığımızda aslında izlendiği için onların ekranda olduğunu biliyoruz ama insanlara ne sunarsanız insanlar da aslında onları tercih etmek zorunda kalıyor. Bu benim şahsi fikrim. Peki, haber dilinde yapılan hangi hatalar toplumda şiddeti normalleştiren bir etki yaratıyor sizce?

Haber başlıklarına baktığımız zaman “aşk cinayeti” başlığını çok sık görüyoruz bu haberlerde. “Dokuz yerinden bıçaklanan kadın” başlığını çok görürüz. Sürünerek, kesilerek öldürüldüğü başlığını çok görürüz. Sistematik araştırmaya baktığımız zaman bu olgular en fazla kadın haberlerinde, kadına şiddet haberlerinde, cinayet haberlerinde görülür. Hata nedir burada? Aşk cinayeti olduğunu bilip bilmeden direkt “aşk cinayeti” başlığını atmanızdır. Hep “edinilen bilgiye göre” diye bir tabir vardır basında. Edinilen bilgiye göre dediği zaman her şeyi koyabilir içine. Kimden edindiği belli değil. Kaynağı belirtmiyor. Kimin bu bilgiyi verdiğini söylemiyor. Belki de kendisi uyduruyor. Bunu nereden bileceğiz, bilemeyiz. O yüzden kaynak kesin olmadığı müddetçe, kesin olsa bile hayatını kaybetmiş bir kadının arkasından kesin olmayan bulgular üzerinden “aşk cinayeti” demek hem ahlaki değil hem de insanlığa sığan bir durum değil. Kadıncağız zaten cinayete kurban gitmiş ve arkasından bir de “aşk cinayeti mi acaba?” diye sorup insanların sanki onun ölümünün haklıymış gibi gösterme durumuna hizmet etmek basının görevi değildir. Yine dokuz yerinden bıçaklanan kadın diye olayın ayrıntısını verip şiddetin normalleşmesini sağlayıp insanların psikolojik alt yapısında artık duyarsızlaşmaya yol açmak da basının görevi değildir. Yine etik değerleri dışarıda bırakarak sadece haber verme mantığıyla hiçbir değeri gözetmeden, mesela şiddete uğrayan kadının açıkça adresini verip, adını verip şiddet uygulayan ya da öldüren erkeğin adını soyadını gizlemek de basının yaptığı yanlışlardan ve görevi olmayan durumlardan biri aslında.

Peki, bir haberci şiddet olayını aktarırken nerede olmalı? Yani haberi vermekle mağduru korumak arasındaki o dengeyi nasıl sağlamalı? 

Kesinlikle mağdur olan kişinin adını, soyadını, adresini vermemeli. Mağdur edeni açıkça vermeli. Çünkü toplum tarafından bir eleştiriye uğraması gerekiyor kişinin. Genelde ya yüzü kapalı olur ya da erkeğin adı gizli olur yapan kişinin. İkincisi fotoğrafları kullanırken dikkatli olacak. Kullandığı fotoğraflarda insanları rahatsız edecek, şiddeti normalleştirecek fotoğrafları kullanmamalı. Üçüncüsü kadının ahlaki ve namahrem duygusunu hezeyana uğratacak ya da onları toplum içerisinde küçük düşürücü tabirlerden kaçınmalı. Mesela başlığı şöyle atabilir: “Bir erkek cinayeti daha” Yani bunları yaparken başlıktan spota, spottan içeriğe tamamen kurguyu olayın özeti üzerinden ama verilecekleri ve verilmeyecekleri iyi ayırt ederek, bu söylediğim kavramlara göre ayırt ederek yazmak gerekiyor. Bu nedenle bunlara dikkat ederlerse, etik değerleri gözetirlerse, toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat ederlerse zaten bir sıkıntı kalmayacak. En çok şu an gündemde olması gereken noktalardan biri de bu olmalıdır diye düşünüyorum.

Kitabınızda bu çözüm yollarından da bahsediyorsunuz. Toplumsal farkındalık açısından medyanın ve kamusal otoritenin daha yapıcı bir rol üstlenmesi için kitabınızdaki içeriklerden kısa kısa bahsetsek neler yapılmalı?

Kamusal otorite dediğimiz kamu düzeni yani kamu düzenini sağlayan kurumlar. Ben bununla ilgili şunu önerdim. Sayın Cumhurbaşkanımıza da iletildi. RTÜK çalıştayında RTÜK başkanımıza da söyledim. Bir etik kurulu oluşturulması lazım. Bu etik kurulu kime hizmet edecek, neye hizmet edecek? Etik kurulunun yapacağı işlerde Adalet Bakanlığı, RTÜK, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yine İletişim Başkanlığı bir araya gelerek bir kurul oluşturacak. Bu kurula yapımcı, yönetmen ve medyayı dahil edecekler. Ne olacak? Bu kurul her ay toplanacak. Gündüz kuşağı programlarında, haberlerde, dizilerde ne yanlış yapılıyorsa bu konular tartışılacak ve artık bunlarla ilgili kararlar alınacak. O zaman ne olacak? Bize bir yol haritası çizilecek. Bu yol haritasında kadına şiddetin yanlış haberlerde verilmesi, dizilerde yanlış bir şekilde işlenmesi, ensest ilişki gibi, işte lgbt gibi, çocukları etkileyen durumlar gibi olaylar göz önünde bulundurularak yapımcı yönetmenlerin dikkat etmesi gereken şeyleri konuşulmuş olacak. İkincisi ne yapılabilir? Haber içeriklerinden sorumlu tüm profesyoneller yapımcı, yönetmen, muhabir ve içerik editörleri toplumsal cinsiyet eğitimi almalıdır Ona göre ürünleri oluşturmalılar.

Gazetecilik alanına ve medya sektörü mesleğine adım atacak gençlere neler tavsiye edersiniz?

Bu mesleğe yeni adım atacak kardeşlerimize şunu söyleyelim. Kesinlikle şuna dikkat etmeliler; şu an günümüzdeki medyadan herkesin bir şikayeti var. İşleyişinden bir şikayeti var. Çünkü medyayı medya patronları yönetmiyor. Medyayı inşaat sektörüyle uğraşanlar, başka işlerle uğraşanlar, medyanın içinden gelmeyen insanlar işletiyor, yönetiyor. E bu da ne yapıyor? O zaman medyanın işleyişini komple değiştiriyor. Tamamen parasal kaygıyla tamamen reklam kaygısıyla tamamen reyting kaygısıyla yönetiliyor. Çalışan, işe giren kişi de öncelik paraya bakacak, mecbur olarak ama şunu unutmayacak değerleri her zaman göz önünde bulunduracak. Ondan öncekilerin yaptığı yanlışları yapmayacak. Kendine özgün bir hava çizecek ve değerlerle uyuşan bir hava çizecek. Şöyle bir şey anlatmak isterim. Hürriyet gazetesinde bir ziyarete gitmiştim. Ankara Bölge Temsilcisini ziyaret ettik. Orada da haber için bir röportaj vermiştik. Dedi ki Aydın Doğan zamanında Hürriyet o zaman Aydın Doğan’ın önceki zamanı anlatıyor. Bizim asansörümüzde her işe gelen asansöre biner. Asansörde bir ilkeler tablosu vardır derdi. “Dürüst ol. Sakın yanlış, yalan haber yapma. Haber atlatma kaygısıyla dahi yalan haber yapma ve değerleri gözden geçirerek haber yap” diye. Bunu her gün okuduğunuz zaman ne olur? O zaman siz bunlara uyarak devam edersiniz. Ama bunları göz ardı ederseniz işte bu süregelen durumu siz de devam ettirirsiniz. O yüzden gençlerimiz kendini geliştirmeli ve kendilerine özgün bir yol çizmeli. Tabii ki olumlu yönleri örnek alacak ama olumsuz yönleri de örnek olmaması için dikkat edecekler.

 

Sizce kadına yönelik şiddet haberlerinin medya okuryazarlığı çalışmalarına dahil edilmesinin toplumsal dönüşüm açısından etkileri neler olabilir? Okullarda  müfredat kapsamına alınması yönünde çalışmalar yapılmalı mı sizce?

Elbette, kesinlikle hep söylüyorum bunu. Medya okuryazarlığı çok değerli bir şey ve inanın ben bunu sıklıkla dile getiriyorum, getireceğim ve çok duyulacak ülkemizde. Ben bunu sağlamak için elimden geleni yapıyorum. Medya okuryazarlığı neden çok önemli? İlk önce onu söyleyelim. Sonra kadına şiddet açısından değerlendireceğim. Medya okuryazarlığı Amerika’da 1935 yılında New York Times gazetesinin ve 350 basın kuruluşunun bir araya gelerek tüm okullarda zorunlu hale gelmesiyle başlar. İngiltere’de 1920’li yıllarda başlar. Türkiye’de 2006’lı yıllarda seçmeli ders olarak 6-7-8 sınıflarda seçmeli olarak başladı. Halen böyle. Zorunlu değildir ama kesinlikle zorunlu olmalıdır. Neden zorunlu olmalıdır? 6 yaşındaki çocuklar da tablete girip savurganca o tabletteki her şeyi, çizgi filmleri izliyorlar. Kötü ya da iyi ögeleri. 77 yaşındaki benim babaannem de Facebook’a girip kaydırarak izleyebiliyor biliyorlar. Gerçek bu çünkü. Babaannem girer bu sosyal medyada Arapça bir şey görür, ilahi görür dinler ama okumayı bilmez, okuma yazma bilmez. Çocukların o temiz zihinlerini korumak için de medya okuryazarı olmamız gerekiyor. 

Gelelim kadına şiddet yönünden medya okuryazarlığına. Şimdi kadına şiddette eğer biz ilkokulda, ortaokulda toplumsal cinsiyet eğitimini çocuklarımıza öğretirsek, çocuklar o düsturla yetişirse ileride bu sorunlar çok azalacaktır. İşte kadın ve erkeğin eşit olduğunu, birbirine saygılı olması gerektiğini, bu cinsiyetler dışında başka bir cinsiyet olmadığını… Şeyden bahsediyorum, üçüncü cinsiyet, trans bireyler, LGBT tarzı şeylerden bahsediyorum. Bu eğitimlerin mutlaka ilkokul, ortaokul dağarcığından yetişmesi lazım. Aynı matematik dersi gibi yerleşirse medya okuryazarlığıyla birlikte kadına şiddet olaylarında daha da azalma olduğunu göreceğiz. Bilinçlenen genç nesillerin ileride aynı hataları yapmadığını göreceğiz. O zaman diyeceğiz ki biz doğru bir yerdeyiz. Bunu yapmamız için çok zamana ihtiyacımız var. Hemen başlamamız gerekiyor. O yüzden de müfredatlara girmesi için yetkililere her zaman biz elimizden geldiğince bunu hatırlatıyoruz.

Adalet Bakanlığı’nda yazı işleri müdürü olarak da görev yapmaktasınız. Peki, sizce toplumun bu konularda bilinçli hale gelmesi için adalet kurumları, medya ve sivil toplum kuruluşlarıyla nasıl bir iş birliği içerisinde olmalı?

Tabii sivil toplum kuruluşları her zaman önemli ve değerlidir. Amaçlarından ve gayelerinden sapmayan sivil toplum kuruluşlarından bahsediyorum. Bunlar nasıl olur? Mesela, kadın dernekleri var. Bunların bazılarında feminizm tehlikesi vardır. Öncelikle şunu söyleyelim. Şimdi “izm” olan kelimeler, anarşizm gibi, feminizm gibi fanatizm gibi işte bu kelimeler hep böyle sıkıntı doğuran kelimeler. Neden? İnsanların gözünü kör edip tamamen kafasını bir yöne çevirdiği ve o yönde o akımın içerisinde neyi savunuyorsa ölümüne onu savunduğu bir yürüyüştür bu. O yüzden feministlerin yaptığı hata şudur: Tamamen kadın diyemezsiniz. Tamamen erkek diyemezsiniz. Aile diyeceğiz. Kadınımızın hakları var, erkeklerimizin hakları var, çocukların hakları var. O yüzden buna dikkat edeceğiz ilk önce onu söyleyeyim. İkincisi şimdi kadınla ilgili durumlarda, kadına şiddetle ilgili durumlarda kadınların sivil toplum derneklerine gidip başvurularını yaptığı zaman oraya güveniyorlar değil mi? O dernekler bakanlıklarla bir araya gelerek çalıştaylar düzenleyebilir. İşte sempozyumlar düzenleyebilir. Farkındalık etkinlikleri düzenleyebilir, tez ve antitez çalışmalar yaparak bunları bakanlıklara proje halinde götürebilir. Yani bir yönlendirme yapabilir aslında değil mi? Çünkü toplumun içerisinde bir derneksiniz. Anket yaptınız, gittiniz. Çıkan sonuçlara göre bunu üst merciye ilettiniz. Nitekim ben geçen sene Mart ayında Cumhuriyet Kadınları Derneğinin ve RTÜK’ün ortak yaptığı çalıştaya davet edildim. Çalıştayın adı “Kadına Şiddet ve Medya”ydı. Benim kitabımın adıydı. Bana da ulaşmışlar. Sayın Başkan Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı, çok selamlar olsun davet ettiler. “Ya hocam siz olmadan bu çalıştay olmayacak galiba” dediler. 100 kişilik bir çalıştaydı. RTÜK başkanımız da geldi. Medya da oradaydı ve toplamda 15 madde rapora alındı. Yedisi benim kitabımda geçen ve önerdiğim maddelerdi. Yani yüzde elliye etki etmişiz. Çok güzel değerlendirildi. Bunu niye söylüyorum? Demek ki söylediğimiz şeyler sirayet ediyor bir yerlere ve Aile Bakanımızın da ilgilendiğini görüyoruz. Bu da bizi mutlu ediyor. Topluma bir şeyler vermeye çalışmışız ve bu karşılık bulmuş. İnşallah daha da karşılık bulması için elimizden geleni yapmaya çalışacağız yapıyordum ama siz 

Kadının medyada bir obje haline getirilmesi sık sık eleştiriliyor. Sizce bu durum kadınların toplumdaki değerini nasıl etkiliyor?

Ne yazık ki kadın kimliğini zedeleyen bazı kadın figürler de bu algının pekişmesine katkı sunabiliyor. Toplumumuzda sanatçı diye tabir edilen, toplumun kanaat önderi olan kadınlar, kadınların imajını öyle aşağı alıyorlar ki yaptıklarıyla da yapmadıklarıyla… İsim vermeyeceğim. Mesela, üzerinde saçma sapan görsellerle işte bir özgürleştirmeyi çok fazla soyunmak olarak gösteren bir kesim var. Giyinmek herkesin hakkıdır elbette herkes istediği gibi giyinebilir. Burada bir sorun yok. Ancak bunu teşhircilik boyutuna taşıyıp kadını bir meta haline getirmek, onu cinsellik unsuru olarak göstermek oldukça yanlış bir tutumdur. Ne yazık ki bu durum son zamanlarda bazı kadınlarımız arasında da yaygınlaşmaya başladı. Üstelik genellikle reklamlarda da bu yaklaşımı görüyoruz. Kadınlar, dikkat çekmek ya da ürün tanıtmak amacıyla cinsel bir obje gibi kullanılıyor. Bu da kadın kimliğine ve toplumdaki saygınlığına ciddi şekilde zarar veriyor. Elbette genel anlamda erkekler kadınlara daha fazla zarar veriyor gibi görünse de bu açıdan bakıldığında tabloyu net bir oranla ifade etmek çok zor.

Aslında ekranlar, insanların farkındalık kazanması açısından çok önemli bir alan olmasına rağmen hâlâ birçok programda şiddete maruz kalmış kadın hikâyelerini izliyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

2018 yılında çıkarılan bir kararnameyle evlilik, boşanma ve evlenme programları sonlandırılmıştı. O dönemde bazı kesimler ‘Acaba bunlar da mı bitirilecek?’ diye sordu. Ancak eğer bir program topluma zarar veriyorsa, aile yapısını zedeliyorsa ya da kadınların değerini düşürecek bir biçimde başka kadınları olumsuz örneklerle ekranlara taşıyorsa bu programlar kapatılmalıdır. Uyardık, cezalandırdık ama değişim olmadı. Bu nedenle ya son bulmalı ya da bambaşka bir formata dönüştürülmelidir. Nasıl bir formata mı? Kadınların başarı hikâyelerini anlatan, onların üretkenliklerini ve cesaretlerini öne çıkaran programlara dönüştürülmeli. Mesela, ‘Kim Milyoner Olmak İster’ yarışmasına katılan bir teyze vardı. Adını hatırlamıyorum ama sosyal medyada fenomen olmuştu yaklaşık 100 bin takipçisi vardı. Tarlada yaptığı üretim videolarını paylaşıyordu, kendi emeğiyle ürün üretiyor ve insanlara satıyordu. Yarışmada 500 bin TL kazandı ve bu samimiyetiyle birçok insana ilham verdi. İşte ekranlarda bu tür kadınları daha fazla görmemiz gerekiyor. İşte bu tür örnekler onlara cesaret verir. Kadının da kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmesi, öz güven kazanması için bu tür motive edici programlara ihtiyaç var. Özellikle TRT başta olmak üzere diğer televizyon kanallarının da bu tür projelere yer vermesi, kadınları cesaretlendirmek açısından son derece önemli.

Peki, son olarak bu kitabı eline alan bir okurun hangi farkındalıkla sayfaları kapatmasını istersiniz?

Bunu yaşadığım güzel bir örnekle ifade etmek isterim. Ceza İnfaz Kurumlarına konferansa gittiğimde çok  şaşırdığım bir olay oldu. Ankara Sincan 4 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konuşmacı olarak davetliydim. 4 No.lu L Tipi Ceza İnfaz Kurumundan özellikle bahsediyorum çünkü yabancı hükümlülerin kaldığı bir cezaevidir ama Türkçe okumayı öğrenirler. Okuma yazma kursları vardır Ceza İnfaz Kurumlarında. Türkçe okumayı öğrenmişler ve benim kitabımdan almışlar. Ceza İnfaz Kurumu yönetimi okuma grubu kurmuş ve beni davet ettiler. Benim kitabımı bir ay boyunca 13 hükümlü okumuş. Sonra onun hakkında notlar çıkarmış. Yabancı hükümlüler Türkçe öğreniyor ve benim kitabımı okuyorlar. Ve ben konferansımı verdim hükümlülere, personele. Sonra onlar masalara geldiler yanıma. Sempozyum münazara gibi bir konsepte geçildi. Herkes kitabım hakkında o kadar güzel şeyler söyledi ki adam İngiliz ama kitabımla ilgili konuyu sanki benim kitabı yazmış gibi anlatıyor ve benim bakmadığım bir açıdan bir şey anlatıyor. Bana dedi ki: “Ben bu kitabı okuduktan sonra “Artık eşime şiddet uygulamayacağım. Ben de çok büyük farkındalık yarattınız.” dedi. Yine başka birisi “Ben anneme psikolojik şiddet uyguluyordum.” dedi. Söylemle yapıyordum bunu söyleyerek, bağırarak, çağırarak, “sen cahilsin” diyerek ama “Artık yapmayacağım hocam söz veriyorum.” dedi. Bunu Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü ve yabancı olan birisi Türkçe öğrenerek söylüyor dikkat edin. Çünkü farkında olduğu için. Evet, o farkındalık oluşmuş. Onlar için çok mutluyum bu anlamda. 

Ben kitabımı okuyan her bireyin şunu demesini isterim: “Toplumda her bireyin hakları eşittir. Kadın da erkek de aynı saygıyı aynı değeri hak eder. Annem, eşim, kızım her biri benim sorumluluğumda olan bir insan. Ben onları nasıl korur, gözetir, seversem toplumun diğer üyeleri de aynı özeni göstermelidir.” 

İşte bu bilinçle okur kitabı kapattığında zinciri kıran birey olur. Bu zinciri kırmanın yolu, bilinçten, eğitimden ve farkındalıkla yazılmış kelimelerden geçiyor. Teşekkürler…

 

Röportaj: Gözde ŞAHİN

Fotoğraf: Yağmur KILIÇCIOĞLU

 

Haber Editörü

admin

IMF, 2025 KÜRESEL BÜYÜME TAHMİNİNİ YÜKSELTTİ

TRUMP: İKİNCİ AŞAMA ŞİMDİ BAŞLIYOR

SINDIRGI'DA DEPREM

MARS'TA SAATLER DAHA HIZLI DÖNÜYOR

SAĞLIK BAKANLIĞI KPSS 2025/5 TERCİH SONUÇLARINI AÇIKLADI

BORSADA AÇIĞA SATIŞTA YUKARI ADIM KURALI UYGULANACAK

CHP LİDERİ ÖZEL ABB BAŞKANI YAVAŞ İLE BİR ARAYA GELDİ

ABD PASAPORT DEĞERİNİ KAYBEDİYOR

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN KRİTİK GAZZE MESAJI

ÖZEL RÖPORTAJ: KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE MEDYA

MHP LİDERİ BAHÇELİ'DEN TERÖRSÜZ TÜRKİYE AÇIKLAMASI

ANAYASA MAHKEMESİ'NDEN TFF'nin YETKİSİNE İPTAL KARARI

A MİLLİ FUTBOL TAKIMI GÜRCİSTAN KARŞISINDA AVANTAJ PEŞİNDE

AKRAN ZORBALIĞINDA KORKUNÇ İSTATİSTİK

DÜNYA KUPASI TARİHİNDE BİR İLK

ESKİ NİLÜFER BELEDİYE BAŞKANI TURGAY ERDEM TUTUKLANDI

GAZZE'YE YARDIM PLANI UYGULAMADA

ATEŞ TOPLARI GÖKYÜZÜNÜ AYDINLATABİLİR

OPERASYONLAR SONUÇSUZ KALDI

GÜMÜŞ TÜM ZAMANLARIN ZİRVESİNDE

FETÖ'NÜN HAVA KUVVETLERİ'DEKİ MAHREM İMAMLARINA OPERASYON

TÜRKİYE - GÜRCİSTAN MAÇININ GELİRİ GAZZE'YE BAĞIŞLANACAK

METEROLOJİ SAĞANAK YAĞIŞ İÇİN UYARISI

MEKSİKA'DA SON YILLARIN EN BÜYÜK FELAKETİ

‘Şarm el-Şeyh zirvesi, uluslararası toplumun Gazze'de kan dökülmesini durdurma arzusundaki birliğini ortaya koyuyor’

ALTINDAĞLI GENÇLERİN 13 EKİM COŞKUSU

BAŞKAN ÖZARSLAN VE BİNLERCE KEÇİÖRENLİ ANITKABİR’DE ATA’NIN HUZURUNDA

BURS VE ÖĞRENİM KREDİSİ BAŞVURULARI BAŞLADI

ANKARA'NIN BAŞKENT OLUŞU 13 EKİM 1923

Abi kardeş kavgasında ünlü şarkıcı Özcan Deniz'den yeni adım

Yükleniyor

CHP LİDERİ ÖZEL ABB BAŞKANI YAVAŞ İLE BİR ARAYA GELDİ

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN KRİTİK GAZZE MESAJI

MHP LİDERİ BAHÇELİ'DEN TERÖRSÜZ TÜRKİYE AÇIKLAMASI

ESKİ NİLÜFER BELEDİYE BAŞKANI TURGAY ERDEM TUTUKLANDI

REHİNE TAKASI BAŞLADI

ALİ BABACAN AK PARTİ'YE DÖNEBİLİR

GAZZE ZİRVESİNE KATILACAK LİDERLER

ElLYESEE SARAYI YENİ KABİNEYİ DUYURDU

MHP'den yeni kanun teklifi: Bebeklere özel sağlık hizmeti ücretsiz verilsin

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN GAZZE ZİRVESİ İÇİN YARIN MISIR'DA

SINDIRGI'DA DEPREM

ÖZEL RÖPORTAJ: KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE MEDYA

ANAYASA MAHKEMESİ'NDEN TFF'nin YETKİSİNE İPTAL KARARI

AKRAN ZORBALIĞINDA KORKUNÇ İSTATİSTİK

ATEŞ TOPLARI GÖKYÜZÜNÜ AYDINLATABİLİR

OPERASYONLAR SONUÇSUZ KALDI

FETÖ'NÜN HAVA KUVVETLERİ'DEKİ MAHREM İMAMLARINA OPERASYON

METEROLOJİ SAĞANAK YAĞIŞ İÇİN UYARISI

BAŞKAN ÖZARSLAN VE BİNLERCE KEÇİÖRENLİ ANITKABİR’DE ATA’NIN HUZURUNDA

ANKARA'NIN BAŞKENT OLUŞU 13 EKİM 1923

A MİLLİ FUTBOL TAKIMI GÜRCİSTAN KARŞISINDA AVANTAJ PEŞİNDE

DÜNYA KUPASI TARİHİNDE BİR İLK

TÜRKİYE - GÜRCİSTAN MAÇININ GELİRİ GAZZE'YE BAĞIŞLANACAK

A MİLLİ TAKIM BULGARİSTAN'A KONUK OLUYOR

FENERBAHÇE İÇİN ÇARPICI TRANSFER İDDİASI

SÜPER LİG'DE DERBİ ATEŞİ

SAMSUNSPOR AVRUPA'DA İLK GALİBİYETİNİ ALDI

FENERBAHÇE AVRUPA LİGİNDE İLK GALİBİYETİNİ ALDI

FENERBAHÇE AVRUPA LİGİNDE SAHAYA ÇIKIYOR

GALATASARAY'DAN TARİHİ GALİBİYET

ALTINDAĞLI GENÇLERİN 13 EKİM COŞKUSU

YENİMAHALLE'NİN DEV EĞİTİM YUVASI AÇILDI

ALTINDAĞ’IN KÜÇÜK KİTAP KURDU

Doğru İnsanlar Dayanışma ve Düşünce Derneği (Dİ-DER)

KEÇİÖREN’İN 40 YILLIK ALTYAPI SORUNU TARİHE KARIŞIYOR

ABB VE UNICEF İŞ BİRLİĞİYLE ‘YEREL DÜZEYDE ÇOCUK KATILIMI VE HESAP VEREBİLİRLİK EĞİTİMİ’

ALTINDAĞ BELEDİYESİ YENİ EK HİZMET BİNASI HAYIRLI OLSUN

İŞ ARAYAN VATANDAŞLARLA İŞVEREN FİRMALAR ARASINDAKİ KÖPRÜ: ABB KARİYER MERKEZİ

KEÇİÖREN’DEKİ SOKAK OYUNLARI FESTİVALİ’NDE DOYASIYA EĞLENCE

HAMSİ FESTİVALİ RENKLİ GÖRÜNTÜLERLE BAŞLADI

IMF, 2025 KÜRESEL BÜYÜME TAHMİNİNİ YÜKSELTTİ

BORSADA AÇIĞA SATIŞTA YUKARI ADIM KURALI UYGULANACAK

GÜMÜŞ TÜM ZAMANLARIN ZİRVESİNDE

ANAYASA MAHKEMESNDEN BELEDİYELERE KÖTÜ HABER

REKABET KURUMUNDAN ÜNLÜ SPOR MARKASINA CEZA

ALTIN YENİ HAFTAYA REKOR İLE GİRDİ

AYKKABI DEVİNDEN KONKORDATO İLANI

ELEKTRİK'TE DESTEKLİ TÜKETİM SINIRI DÜŞÜRÜLECEK

SU FİYATLARI EL YAKIYOR

MONTELLA ADANA'DA VERGİ REKORTMENİ OLDU

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.GALATASARAY A.Ş. 8 7 0 1 17 22
2.TRABZONSPOR A.Ş. 8 5 1 2 7 17
3.GÖZTEPE A.Ş. 8 4 0 4 9 16
4.FENERBAHÇE A.Ş. 8 4 0 4 7 16
5.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 8 4 2 2 0 14
6.BEŞİKTAŞ A.Ş. 7 4 2 1 3 13
7.SAMSUNSPOR A.Ş. 8 3 1 4 2 13
8.TÜMOSAN KONYASPOR 7 3 2 2 4 11
9.CORENDON ALANYASPOR 8 2 2 4 1 10
10.HESAP.COM ANTALYASPOR 8 3 4 1 -4 10
11.KASIMPAŞA A.Ş. 8 2 3 3 -1 9
12.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 7 2 3 2 -2 8
13.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 7 1 3 3 -1 6
14.GENÇLERBİRLİĞİ 8 1 5 2 -5 5
15.KOCAELİSPOR 8 1 5 2 -7 5
16.İKAS EYÜPSPOR 8 1 5 2 -7 5
17.ZECORNER KAYSERİSPOR 8 0 3 5 -12 5
18.MISIRLI.COM.TR FATİH KARAGÜMRÜK 8 1 7 0 -11 3

YAZARLAR