9450,87%0,02
39,71% 0,30
46,10% 0,20
4256,11% 0,62
6791,55% 0,00
ANKARA - 25.06.2025 - Son yıllarda artan iklim değişikliği ve peş peşe gelen aşırı sıcak hava dalgaları, yalnızca çevresel ve sağlık sorunlarına değil, jeolojik sorulara da kapı araladı. "Aşırı sıcaklar depremleri tetikler mi?" sorusu, hem kamuoyunun hem de bilim dünyasının merceğinde.
Toprak genişliyor, faylar zorlanıyor
Jeologlara göre, sıcak hava dalgalarının etkisiyle yer yüzeyinde oluşan termal genleşme, toprak ve kayaçlarda gerilim oluşturabiliyor. Bu durum özellikle aktif fay hatları üzerinde mikrosismik hareketlenmelere yol açabiliyor. Ancak bu etki, tek başına büyük bir depreme neden olacak kadar güçlü olmayabilir.
Yerel etkiler büyük resmi etkiliyor mu?
Bazı araştırmalarda, özellikle yaz aylarında ve aşırı sıcak dönemlerde küçük ölçekli yer sarsıntılarında artış görüldüğü belirtiliyor. Ancak uzmanlar, bu artışın doğrudan sıcaklığa bağlı mı yoksa farklı çevresel etkenlerle mi ilişkili olduğunu netleştirmek için daha fazla veriye ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Depremlerin temel nedeni sıcaklık mı?
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi’nden Prof. Dr. Ahmet Ercan, “Depremler, yer kabuğu içindeki enerji birikimi ve fay sistemlerinin kırılması sonucu oluşur. Aşırı sıcaklıklar, bu süreçte tetikleyici olabilir ama tek başına ana neden değildir,” diyerek sıcaklık-deprem ilişkisini çerçeveliyor.
Yer kabuğu ısınıyor, stres artıyor
Araştırmalara göre, yüzeyin ısınması yer kabuğundaki mekanik stres üzerinde etkili olabilir. Özellikle kurak ve çatlamış zeminlerde ısının etkisiyle meydana gelen genleşme, bazı durumlarda fay hattı üzerindeki stresi artırabiliyor.
İTÜ'den Prof. Dr. Okan Tüysüz, konuyla ilgili yaptığı açıklamada sıcak hava dalgaları ile depremler arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığını vurguladı. Tüysüz, "6 Şubat depremi Şubat ayında kar yağarken oldu. Kar yağdığı zaman deprem oluyor diyemeyeceğimiz gibi, sıcaklıklar, soğukluklar ve diğer meteorolojik olaylarla depremin ilgisi yok" dedi.
Türkiye'de 485 bilinen fay hattı olduğunu hatırlatan Tüysüz, "Bu fay hatlarından bir tanesi deprem üretse ülkede deprem etkinliği sürmüş oluyor. Özellikle 4-5 büyüklüğündeki depremler her an meydana gelebilir. Buna başka anlamlar yüklemek anlamsız olur" ifadelerini kullandı.
Bilimsel veriler destekliyor
Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Hasan Sözbilir de konuya bilimsel açıdan yaklaştı. Sözbilir, "Atmosferik olayların depremle bağlantısı, pek kabul edilen bir durum değil. Çünkü depremlerin levha tektoniği kuramına göre oluştuğu kabul edilir" dedi.
Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS) verilerine göre, depremler güneşli, yağmurlu, sıcak, soğuk tüm hava koşullarında eşit olasılıkla meydana geliyor. İstatistikler, spesifik hava durumunda deprem riskinin artmadığını gösteriyor.
"Deprem sıcağı" efsanesi
Halk arasında yaygın olan "deprem sıcağı" kavramının bilimsel dayanağı bulunmuyor. 1999 Gölcük Depremi'nin sıcak havalarla beraber gelmesi, bu inancın yerleşmesine neden olsa da uzmanlar bunun sadece tesadüf olduğunu vurguluyor.
Jeoloji uzmanları, Antik Yunan'dan beri süregelen bu inancın Aristoteles döneminden kalma yanlış teorilere dayandığını belirtiyor. MÖ 4. yüzyılda Aristoteles, sarsıntıların yeraltı mağaralarında sıkışan rüzgardan kaynaklandığını öne sürüyordu.
Depremler nasıl oluşuyor?
Prof. Dr. Sözbilir, deprem oluşumunu şöyle açıkladı: “Yerin derinliklerindeki manto katmanında gelişen konveksiyon akımları nedeniyle yeryüzünden 100 kilometre derinliğe kadar inen katı litosfer parçalarının astenosfer üzerinde birbirine göreceli hareketleri levha sınırlarında stres birikimine neden olur.”
Gerçek risk faktörleri
Uzmanlar, deprem riskini artıran gerçek faktörlerin tektonik hareketler, fay hatları üzerindeki stres birikimi ve jeolojik yapı olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin aktif fay sistemleri üzerinde bulunması, deprem riskinin asıl sebebi.
Marmara, Bingöl Yedisu gibi bölgelerde büyük deprem beklentisi olan yerlerin artık zamanını doldurmuş olduğunu belirten uzmanlar, meteorolojik olaylar yerine depreme hazırlıkta odaklanılması gerektiğini vurguluyor.