2023 yılını geride bırakıp 2024 yılına girdik. Geçen sene yani 2023 Yılı deyince aklınıza ilk olarak ne geliyor? Kuşkusuz hepimizin aklına gelen şey aynı; 6 Şubat Kahramanmaraş depremi, çoğumuzun sabah haberlerinde gördüğü o kara gün...
2023 yılı Türkiye için hüzün, acı, çaresizlik gibi bir çok duygu barındırdı. O gün için hepimizin aklında kalan birkaç sahneden bahsetmek istiyorum. Hatırlayalım; yıkılmış bir binada kızının elini saatlerce bırakmayan çaresiz bir baba, enkaz altında tam deprem saatinde durmuş saat, enkazdan çıkmasını beklediği çocukları için cebinde bisküvi saklayıp ağlayan baba ve buna benzer birçok acı hadise.
Bu olayları hatırladıkça acılarımızı üzüntülerimizi de hatırladık. Sabah kahvaltısı bile yapamadığımız, kulağımızın her zaman gelecek bir mucize için haberlerde olduğu, su içerken bile utandığımız o kara günler...
Peki bunca acının sebebi nedir? Kader mi? Yoksa ihmal mi?
Ülkemiz bir deprem ülkesi, geçmişten bugüne bu ve buna benzer yüzlerce deprem yaşamış bir deprem ülkesi. Peki depremi her seferinde böyle büyük acılarla, felaketlerle atlatmak kaderimiz mi? Asla değil!
Binaların sağlam yapılması, müteahhitlerin denetlenmesi, yerleşim yerlerinin başta deprem olmak üzere doğal felaketlere dayanıklı ve fay hatlarından uzak alanlarda inşaa edilmesi, halka doğal felaketlerde ne yapmasını bilmesi için yeterli ve doğru eğitimin verilmesi, çürük binaların tahliye edilmesi ve yıkılması, doğru kentsel dönüşüm uygulaması...
Buna benzer tedbirlerle canımızı kurtarabiliriz. Acılarımıza yenilerinin eklenmesini önleyebiliriz.
Acıları unutmak insana verilmiş en büyük nimetlerden biri fakat bu acı öyle kolay kolay unutulmuyor, unutmamak lazım tabii unutmamak ve ders almak.
Belki de bu saydığımızı da kapsayacak en önemli söz “Deprem kaderimiz ama ihmal kaderimiz değil “.