Gazze Savaşı’nın, bazılarının dar ve duygusal bakış açısıyla gördüğü gibi sadece bir Arap-İsrail Savaşı olmadığını, aslında yıllardır planlanan bir stratejinin ürünü olduğunu savaşın başlangıcından beri defalarca yazdım. Yazılarımı takip eden dostlar da bilir; bu konuyu defalarca dile getirdim.
Şimdi ise; yazdıklarımı haklı çıkarmak istemediğim halde, yazdıklarımın haklı çıkmasına Türkiye ve dünyada neler konuşulup neler yaşandığına bakarak şahit oluyoruz:
Özellikle Avrupa'da, savunma bütçelerinde silah alımına ayrılan pay artmış durumda. Dünya'daki silah şirketleri, fabrikalarındaki işçi sayısını %30 artırmalarına rağmen %10 işçi eksiği olduğunu açıklıyor. Savaşta olmayan bu ülkeler, bu kadar silahı nerelerde kullanacak?
Norveç'in altı ay yetecek miktarda tahıl alacak depolar yaptırdığı haberleri var. Trump, 3. Dünya Savaşı çıkmadan ABD seçimlerini yapabilmekten endişe duyduğunu belirtti. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, topyekûn savaş riskinin her geçen gün arttığını açıkladıktan sonra, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de “Lübnan, İsrail ve bölge yeni bir savaşı kaldıramaz. AB de bundan etkilenecektir” dedi.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, “Hizbullah ile İsrail arasındaki savaşın bölgesel bir savaşa dönüşme riski taşıdığını” belirterek uyarıda bulundu. Buradaki "bölge" bizim bölgemiz, hatırlatırım.
İsrail, askerlikten muaf Ultra Ortodoks Yahudilere de zorunlu askerlik hizmeti getiriyor. Buna tepki gösteren Ultra Ortodoks Yahudiler, toplanarak İsrail'de otoban kapattı.
Dünya Savaşı başlamadan önce ilk yapılan etkinlik ittifakların kurulmasıdır. Putin'in en son Kuzey Kore ziyareti, ziyaret esnasında Kim Jong-un ile dostane pozları; Çin ile son zamanlarda daha fazla dostane hatta kardeşçe gelişen ilişkileri hatırlatırım. Putin, füzelere nükleer başlık takılmasını emretti.
Bundan sonraki aşamayı karşılıklı restleşme, boy gösterisi, diplomatları gönderme ve en sonunda da olayları planlayan Avrupa’daki ABD olan İngiltere'yi nükleer silahla vurma ciddi tehdidi olacak diye düşünüyorum. Bu, İngiltere'yi ve savaşları film gibi televizyondan seyreden keyif düşkünü İngiliz halkını irkiltir; “Ne oluyoruz” dedirtir.
3. Dünya Savaşı’nı engeller mi? Engellemese bile başlangıç süresini uzatır. Aşamalı kontrollü sertleşme politikası uygulayan Putin, bunu iyice sıkışırsa yapacaktır.
Peki; Türkiye cephesinde durum nasıl?
En yüksek mertebeden Cumhurbaşkanı tarafından; “Türkiye'nin güneyinde kurdurulmak istenen teröristan devletine müsaade etmeyeceğiz” açıklaması yapıldı. Cumhurbaşkanı, Bakanlar ve Türkiye'nin Kuvvet Komutanlarından oluşan MGK'da; “Oldu bittiye müsaade edilmeyecektir” açıklaması yapıldı. Meclis ve Bakanlar Kurulu'nda olan, Seferberlik ve Savaş açma yetkisini hızlı karar almak için Cumhurbaşkanı kendi üzerine aldı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “önce İsrail Savaşı'nda oynanan oyunu görüyoruz” diyerek; daha geçenlerde ise ilk defa 3. Dünya Savaşı vurgusu yaparak, “3. Dünya Savaşı riski var” açıklaması yaptı. Hemen arkasından MSB Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Akürk; “3. Dünya Savaşı gibi karanlık bir tabloyu başta ülkemiz olmak üzere kimse istemez, ama ordumuzun da her türlü senaryoya hazır olduğunu belirtmek gerekir” dedi.
Bölgesinde yanacak ateşten uzak kalamayacak, ordusu, konumu, jeopolitik yapısı, lojistik imkanları tarafından benzeri olmayan bölgedeki tek güç olan Türkiye için derin savaş riskleri var. Bir NATO ülkesi olan, olayları şimdiye kadar soğukkanlı bir politikayla idare eden; topraklarında bulunan, savaş durumunda NATO ve ABD üslerinin vurulması durumunda; yıllardır PKK terör örgütünü besleyen; her türlü eğitimi verdiren ABD ve İsrail'den, silah sisteminin geneli NATO teknolojisine dayalı olan NATO; yani, başı çeken ABD, İngiltere, İsrail'den yana mı olacak? Yoksa NATO üyesi olduğu halde, şu anda ilişkileri iyi olan hatta en iyi müttefiki Rusya'dan yana mı olacak?
Bu soruya nacizane şahsımın cevap vermesi gerekirse; NATO’dan yana olmak zorunda kalacak derim. Artık, 3. Dünya Savaşı metafor olmaktan çıktı.
Bir uzmanın bir sözü aklıma geldi: “Eğer salgın hastalıklar ve büyük savaşlar olmasaydı, şu an dünya topraklarındaki bir metrekareye iki insan düşecekti.” Avenjalik dini görüş mantığı, dünya'daki ticaret savaşları, iklim değişikliği, gıda sorunu, nüfusun hızlı artması gibi sebepler, sadece seçkinlerin yaşayacağı bir dünya oluşturmaya yönelik fikirler karar mercii hastalıklı beyinlerde 3. Dünya Savaşı’nı gerekli kılıyor.
Bu hastalıklı beyinler oldukça, bu beyinlerin yönettiği ayakların sesleri, 3. Dünya Savaşı'na doğru daha sert ve bağıran adımlarla gidecek gibi!
Kaçınılmaz son; nükleer silahların kullanılacağı sonunda sonu olacak bu son ne zaman olur? Bana bu soru bir programda sorulmuştu; 10 seneden aşağı olmaz demiştim; yine aynısını diyorum! Devlet başkanları, üst düzey yetkililer bu açıklamaları yapmadan neredeyse bunları ta baştan yazan bizleri, beni; komplo teorisyeni diye adlandıran, sınıflandıran, öteleyen insanların artık, akıllarının başlarına gelip ait olduğu saflara çekilip güce güç katması ve yüz milyonlarca masumun da ölümüne yol açacak 3. Dünya Savaşı'nın değil; bir kişinin dahi ölmeyeceği küçücük catışmaların dahi çıkmaması ve yalancı çıkıp, yazdıklarımın bir komplo teorisyeni saçmalıkları olarak tarihte yerini alması dileğiyle;
Barış içinde; sağlık, huzur, saygıyla kalın!
BARIN Hasan Alioğlu
Tarihçi, Araştırmacı Gazeteci