Alper TAN

Tarih: 28.06.2024 00:28

3. Savaşı, Dünyanın Her Köşesini Ateş Topuna Çevirecek!

Facebook Twitter Linked-in

Birinci Dünya Harbi sırasında milletimiz, taarruz, savunma ve yardım olmak üzere üç farklı başlıkta yer alan cephelerde cenk etmişti. Ordularımız, 6’sı birinci dereceden 3’ü ise ikinci dereceden 9 cephede savaşmıştı.

Bunlar, Kafkasya Cephesi, Hicaz-Yemen Cephesi, Irak Cephesi, İran Cephesi, Kanal (Süveyş) Cephesi, Suriye-Filistin Cephesi, Çanakkale Cephesi, Makedonya Cephesi, Galiçya Cephesidir. O büyük harbin ayrıntısına girmek bu yazının konusu değil.

Dikkatlice bakılacak olursa, Sovyetlerin dağılmasından sonraki yaklaşık 30 yıl zarfında dünyadaki savaşların büyük çoğunluğunun yine bu cephelerde olduğu görülecektir. Yugoslavya iç savaşı, Irak-İran Savaşı, ABD ve müttefiklerinin Irak’ı işgali, Karabağ Savaşları, Rusya tarafından Gürcistan’ın kuzey kısmının işgali, Libya iç savaşı, Yemen iç savaşı, Mısır’da yaşananlar, Suriye iç savaşı ve Filistin’de devam eden savaş...

Osmanlı Devleti’nin parçalanması ve yıkılmasına yol açan 1. Dünya savaşındaki cephelerde, yaklaşık bir asır sonra yine savaşlar yapılıyor. Geçen asırdaki savaşlarda coğrafya parçalanmış ve dağıtılmıştı. 21. Asrın ilk çeyreğinde başlayan bu mücadele ise yeniden birliğin ve bütünlüğün teminini getirecek olan savaşlardır.

Osmanlı’dan koparılan parçalar üzerinde çeşitli isimlerle kurulmuş olan kukla rejimlerin ve manda yönetimlerinin sonu gelmiştir. Bunu belirtirken bu ülkelerin tekrar Türkler tarafından yıkılması ve ele geçirilmesini kastetmiyoruz. Bu topraklarda yaşayan halkların iradesinin yönetime hakim olması ve işgalci, mandacı, sömürgeci güçlerin kovulması, insanların huzura ve refaha kavuşmasını işaret ediyoruz. Tıpkı geçmişte asırlarca huzur ve barış içinde bir arada yaşadığımız gibi…

İşgalci devletler bunun farkındalar. O sebeple bölgeye yeniden çökme hevesindeler. Bunun için taşeron terör örgütleri kurup, besleyip semirtiyorlar ve bölge ülkelerine musallat ediyorlar. Sonra da o örgütleri bahane edip ülkeleri fiilen kontrol altında tutuyorlar.

Onun için Filistin’deki savaşı bahane edip Doğu Akdeniz’e ve çevresine uçak gemileri getirip, askeri üsleri takviye ediyorlar. Bunun için nükleer denizaltıları konuşlandırıyorlar. Hepsi bölge ülkelerine ve halklarına gözdağı maksatlı, gelmekte olanın önünü kesmek amaçlı.

3.Dünya Savaşı kapıda

3. Dünya savaşına ramak kaldı. Taraflar bu büyük savaşa hazırlanıyor. Büyük çatışma, insanlığını kaybetmiş zalim sömürgecilerle, Müslümanların ana omurgayı oluşturduğu ama ırk, inanç, kültür bakımında yelpazenin her kesimine mensup mazlum milletlerin savaşı... Şu andaki gelişmeler bunun habercisi. Nükleer silahların kullanılması dahil her şey göze alınmış vaziyette. Şartlar ve dünya dengeleri 100 yıl öncesinden çok çok farklı. Batı dünyasının bu savaş kazanma şansı yok.

İsrail, Hamas gibi küçücük bir kitlenin karşısında nasıl ki paçavraya çevrildi ise Taliban karşısında pes etmiş ABD ve bazı Avrupa devletlerini de benzer şoklar bekliyor. Karşılıklı olarak kılıçlar o kadar bilendi ki bunun devamında taraflar ölümüne hareket edebilirler. Rusya’nın geçen ay Avrupa'da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması’ndan (AKKA), çekilmiş olması çok açık tavır olarak görülmeli. “Avrupa'da konvansiyonel askerî ekipmanların önemli kategorilerine kapsamlı sınırlar getiren ve fazla silahların imha edilmesini şart koşan” bu anlaşmadan Rusya’nın çekilmiş olmasının anlamı şudur: Artık kitle imha silahları dahil her türlü silahlar kullanılabilir.

Dünya çok keskin biçimde ayrışıyor ve taraflar yeni yerlerini alıyor. ABD ve yanındaki Batı dünyasının tehditleri karşısında Rusya da “Sen nükleer silahlarla Ortadoğu’yu tehdit edersen ben de Batı’yı üzerim” diyor dolaylı olarak. O da koyuyor silahını masaya.

Halklar geliyor…

Gazze’de gerçekleştirilen Batı destekli soykırım karşısında ırk, din, renk, coğrafya fark etmeksizin dünyanın vicdanlı insanları ayakta. Bunları sıradan bir protesto eylemi olarak görmek yanıltıcı olur. Bu gün vahşet karşısında sokağa çıkan yüzmilyonlar, yarın, zalimleri devirmek için başka şekilde de çıkarlar. Arap Baharı yarım kaldı ama Batı’ya gelecek baharın üfültüleri bütün dünyayı rahatlatabilir.

İslam Dünyası birleşti

İslam Dünyası uzun çalışmalar neticesinde 11 Kasım 2023’te Riyad’da yapılan İİT-Arap Ligi ortak zirvesinde alınan kararlarla açık ve net bir mesaj verdi: “Artık bütün gücümüzle ortak düşmanlara karşı ortak hareket edeceğiz.” Böyle bir tavır belki de son yüzyıllarda ilk defa oluyor. Rusya’nın da keskin bir biçimde İslam Dünyası’nın yanında olması çok çok önemliydi. Batı bunu beklemiyordu. Batı’nın Ukrayna üzerinden Rusya ile savaşıyor olması ve İslam ülkelerinin Rusya ile doğrudan/dolaylı dayanışması siyasi/stratejik dengeyi değiştirdi.

7 Ekim 2023’te başlayan Filistin kıyamı, hem İslam ülkelerindeki hem de Doğu ve Batı ülkelerindeki yönetimlerin, halkların, kurumların tavırlarının, duruşlarının ve taraflarının açıkça görünmesini sağlayan “turnusol” görevi yapmaktadır. Buradan çıkacak duruma göre yeni hesaplaşmalar da olacaktır.

Önümüzde iki yol var

Önümüzde iki yol var: Ya büyük bir barış ya da büyük bir savaş... Ama şu an görünenlere bakarsak savaşa daha yakınız. Eğer barış sağlanamazsa bu savaş tarihte hiç olmadığı kadar büyük olacak ve yüzyıllarca unutulmayacak kadar çok derin izler ve hasarlar bırakacak. Çünkü savaş teknolojileri çok ilerledi. Çok değişik silahlar var. Ama belki bunu kullanmaya kimse fırsat bulamayabilir de…

ABD ve Avrupa

Şu an Batı Dünyası, çok keskin diş gösteriyor. ABD daha kararlı gibi ama Avrupalılar her an pozisyon değiştirebilecek bir ruh halinde. Ama Afrika’yı kaybetmenin kuyruk acısı ile çılgın kararlar da alabilirler. Keskin sirke küpüne zarar. Çılgın kararlar Batının sonunu hızlandırır.

Ukrayna ve Filistin’de iyice sıkışmış olan ABD, her hakareti yaptığı Çin’den medet bekler hale düştü. ABD’nin hedefindeki Pekin, Müslüman ülkelerle diyaloğunu ve her alanda ilişkilerini hem genişletiyor hem de derinleştiriyor.

Hindistan

Hindistan’ın kafası biraz karışık. Karar vermekte zorlanıyor. Ama artık şartların çok değiştiğinin farkında. Müslüman ülkelerle aynı safa geçebilir. Ama en kötümser ihtimal tarafsız durması…

Japonya ve Güney Kore

Asya’da Japonya ve Güney Kore gibi devletler de şimdi bir değerlendirme yapacaklar. Bu devletler çok büyük ihtimalle, bu güne kadar mecburen beraber oldukları Batı blokundan uzaklaşıp bu tarafta yer alacaklar. Türk devletlerinin safı zaten belli.

İran!

İkircikli bir görüntü veren İran’ın da Müslüman düşmanlarının planlarına hizmet edecek ikircikli duruşunu terk edip İİT-Arap Ligi zirvesinde onaylanan kararların arkasında durması Tahran için de faydalı olacaktır.

Ukrayna’yı zor günler bekliyor

Yıkıcı bir savaşa mecbur kalmış olan Ukrayna, Filistin’de yeniden yükselen ateşle birlikte Batı Dünyası tarafından yalnız bırakılmış vaziyette. Kiev’in Batı’ya güvenmesi, büyük hayal kırıklıklarına yol açabilir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemi yeniden okuması ve ona göre bir strateji belirlemesinde fayda var.

Balkan devletleri iyi düşünmeli

Filistin’de masum yavruları, sivil halkı, hiçbir ahlaki ve hukuki kriter gözetmeden hunharca ve kitleler halinde katlederek soykırım yapan İsrail, bu cesareti, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi devletlerden alıyor. Bu vahşi devletlerden medet uman ve ülkelerinin güvenliğini bu devletlerin temin edeceğini zanneden Balkan ülkeleri ise hem Ukrayna hem de Filistin’de yaşananlardan ibret almalılar.

Ermenistan’ın tercihi

Ermenistan yönetimi, dünyada değişen küresel şartları doğru okumuş görünüyor. Erivan, Batının jandarmalığı üzerinden elde edeceğini zannettiği maceraperest/hayalci politikaları terk ederek yeni döneme uyum sağlarsa halkına huzur, refah ve barışı da getirmiş olur.

Yunanistan ne yapacak?

Ankara’da farklı, Tel Aviv’de farklı, Atina’da daha farklı konuşan Yunanistan hükümetlerinin de artık karar verme vaktidir. Yunanistan ve Kıbrıs’taki Rum yönetimi, küresel fesat sisteminin bölgesel senaryolarının ucuz figüranları olma rollerinin sonuna geldiler. Buraya kadar olanlar bir tarafa. Ancak Yunanistan ve Kıbrıs Rumları, bu yeni kavşakta kritik bir tercihle karşı karşıya. Bakalım ne yapacaklar.  

Çemberi biraz daha daraltarak bir de içeri bakalım..

Dünya dönüşürken devletler ve toplumlar testten geçtikleri gibi ülkemizdeki toplum kesimleri de testten geçiyor. Filistin’deki, savunulamaz vahşetler dolayısıyla kadim dostları, ABD, Avrupa ve İsrail’e açık destek vermekten çekinenler, “7 Ekim saldırısından Hamas sorumlu, Hamas bir terör örgütü” anlamında konuşmalar ya da paylaşımlar yaparak katillere selam çakarak, göz kırparak taraflarını belirlemiş durumdalar.

“Araplar, bizi arkadan vurdu,” “Filistinliler topraklarını Yahudilere sattılar” iftirası atıp, milletimiz, katillerin ve katilleri destekleyenlerin ürünlerini boykot edince indirim yapan boykotlu markaların mağazalarının önünde kuyruğa girenler, katillere kuyruk olmayı tercih etmişlerdir. Zalime karşı durmanın en zayıf şeklini bile göstermeyenleri, milletimiz, milli hafızasına not etmektedir.

Kürtler, Selahattin’i mi yoksa Mescid-i Aksa’yı işgal edenleri mi destekleyecekler

Son hatırlatmamız da Kürt kardeşlerimize… Kürt kardeşlerimiz, geçmişte, Kudüs’ü, Urfa’yı, Hatay’ı işgal ederek diz boyu kan akıtan Haçlı-Siyonist ittifakının ülkemizdeki aparatlarını mı tercih edecekler yoksa Kudüs’ü ve çevresini tekrar İslam beldeleri ve Dar-üs Selam yapan Selahattin Eyyubi’nin yolunu mu?

Birinci Dünya Savaşı’ndan bir asır sonra şimdi yine aynı cephelerde savaşıyoruz; geçen asırlarda kaybettiklerimizi almak için. Ama emin olunuz bu defa savaş o cephelerle sınırlı olmayacak. Eğer adil bir barış olmazsa şiddet, sınırlı bir coğrafyada kalmayacak, adına uygun şekilde 3. Dünya Savaşı, yerkürenin bütün köşelerini ateş topuna çevirecek…

Büyük bir hesaplaşma olacak. Herkes hazır olsun, herkes tercihini yapsın…

Kaynak:Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —