Bugün daha önce yayımlanan bir yazımın iskeleti üzerinde bazı zenginleştirmeler yaparak (bugüne uyarlayarak) yazıyı okuyucu ile buluşturmak istedim.
Ak Parti bina edilirken üzerinde yükseldiği temel “94 ruhu” idi. Yani Erdoğan’ı İstanbul BŞB başkanı seçtiren ruh. Bu isimlendirme teşkilat disiplini, aşkı ve azmi ile yapılan çalışmalar sonucu; 94 Belediye seçimlerinde yakalanan başarıdan dolayı konmuştur.
Bugün anlatıldığı zaman insanların inanmakta zorlandığı gerçeklerin yaşandığı ruhtur 94 ruhu. Mesela: (Reisin duygulanarak anlattığı bir olaydır)“Sene 1985. İstanbul’da İl başkanlığı görevine getirildim. İstanbul’un o zaman 19 ilçesi vardı fakat kurulan parti teşkilatı sayısı 8 idi. Yoğun bir gayretle, 3 ayda 19 ilçenin tümünde teşkilatlarımızı kurduk. Her akşam 18 ile 22 arasında açık olacak diye karar aldık. İl merkezinden telefonlarla kontrol ediyorduk. Bir akşam, Şişli cevap vermiyor dediler. Arabaya atlayıp gittim. Kapı açıldı. İsmen henüz tanımadığım, gözleri yaşlı bir kardeşimiz vardı. ‘Niye ağlıyorsun?’ diye sordum. Biraz kederlendim başkanım dedi. Ya hu neyin var, belki ben yardımcı olabilirim dedim, Biraz kederlendim başkanım, hiçbir derdim yok dedi. Peki, telefon cevap mı vermiyordu dedim, “Başkanım bir işim vardı, onun için yarım saat geç açtım teşkilatı” dedi. Bana ağlama gerekçesini açıklamayan bu kardeşimiz, Abdülmecit kardeşimizdi. Ertesi sabah ağlamanın gerekçesini öğrendim. Meğerse Abdülmecit Yücel kardeşimin eşi doğum esnasında şehit olmuş. O da yavrusunu yengesine teslim etmiş. Hanımını da hastanenin morguna indirmiş. Nöbetim var diyerek koşarak nöbete gelmiş. Değerli kardeşlerim, bu davanın mayasında Abdülmecit’lerin bu imanı var.”
O yıllarda İstanbul teşkilatında koşanlardan yazar Sibel Eraslan’ın 94 ruhunu kaleme aldığı bir yazısından aşağıdaki altından daha değerli satırları nakletmek istiyorum
1994 yılındaki seçimlerde Bakırköy'de sandık başında bebeğini düşürdükten sonra, kan revan içinde ama sandığı terk etmeyen kadınların ruhudur. Mahalle arasında, sinema salonunda, kahvehanede, düğün salonunda, velhasıl bulduğu her boşlukta etrafına topladığı insanlara memleketten dünyadan haberler verirken, bebeğine veremediği sütler, pardösüsünden taşan annelerin ruhudur... (Dikkat ediniz süt emme çağındaki bebeğini siyasi çalışmalar yüzünden emzirmeye vakit bulamayan annelerin pardösüsünden taşan sütten bahsediliyor) Bağcılar'dan Fatma Can, Köln'den Güleser Topuz ile sütlerimizi akıttığımız bir davadır 94 ruhu.1994 ruhu, çaldığı kapıdan kovulduktan sonra, diğer kapıya yüzündeki gülümseme hiç bozulmadan dönebilecek kadar sabırlı ve sebatkâr insanların ruhudur... Saliha Can Güçlü bir hatibe idi
” Gülümsemekten yanaklarım ağrıyor” derdi. Kimseyi kırmazdık, herkesin derdini dinlerdik, davet edildiğimizde ayakkabılarımızı çıkartıp; yerde, divanda, sandalyede oturur, yaşlıların, hastaların, yoksulların, dulların, yetimlerin gönüllerini alırdık…
94 ruhu; halkın ruhuydu...
Bu paragrafı hafızanıza yazınız.
1994 seçim öncesi, son hanımlar komisyonu divanımızda, niçin geç geldiğini biraz da kendisine yakıştıramayarak (çünkü çok çalışkandı) sorduğum Gaziosmanpaşa kadın Komisyonu Başkanı Ayşe Güneş 'in, “evdeki okuma yeni bitti, ben de koşarak geldim” deyişini, 400 kişinin önünde başını hafifçe önüne eğerek, “bugün annemi ahirete yolcu ettik” deyişini, herkesin sessizce ağlayarak ama toplantıyı da büyük bir ciddiyetle tamamlamasını sağlayan ruhtur 94 ruhu, (Star Gazetesi 28 Şubat 2021)
Bunları niçin anlattım? 1994 seçimlerini kazanan Erdoğan’ı oraya taşıyan ruh ile 2019 ve 2024 seçimlerindeki ruhukıyas edebilesiniz diye anlattım. Birinde ciddi bir hizmet aşkı, azim ve fedakârlık var, diğerinde ise; kendi partilileri tarafından iddia edilen,trollerle algılarla yapılan sahtekarlık var. 2019 seçimlerinde oy çalma ile başladılar. O seçimde oy hırsızlıkları yakalandı, sahte ikametler, sahte adreslere seçmen kaydı tespit edildi. Sayım yapılırken engelleme kararı veren hâkim kısa süre sonra emeklilik dilekçesi verdiSeçim iptali yasal olarak doğru idi. Siyaseten karşı tarafın mağduru oynaması sonucu aleyhte neticelendi. Mardin vekili Orhan Miroğlu anlatmıştı.(Miroğlu PKK’nın ölüm listesinde yer almış biridir) İstanbul’da tekrarlanan seçimi,rakamlarını da ayrı ayrı vererek HDP oyları ile aldılar demişti. İlk seçimi 13 bin oyla almışlardı. O seçimdeyakını olan kişileri muhtarlıkta desteklemek için 60 bin küsür Ak Partili seçmen kaydını İstanbul’dan memleketlerine taşımıştı. Bu tespit resmi evrak ile yapılmış bir tespittir. Hulasa 1994 ruhundan kopunca şamar gecikmedi.
Ne oldu derseniz? Olan İstanbul’a ve İstanbulluya oldu. Oy çalma ile başladılar ya, seçimlerden sonra ise çaldılar da çaldılar. Ne çaldılar? Saz çalmadılar herhalde. Etkin pişmanlıktan yararlanma yarışı yaşandı neredeyse. Birbirini şikâyet eden edene. Tarihi
Bir yolsuzluk olayı yaşandığı anlaşılıyor. 94 ruhu ile 2019-2024 ruhunu kıyas etmek artık çok kolay değil mi?
Ayırım kelimesi Lügatımızda yoktu. Herkesle görüşür, her yere girer çıkardık. Yine bizim Reis’ten bizzat dinlediğim bir olayı nakletmek istiyorum. Reis İstanbul il başkanıyken; Romanlar yoğun oldukları bir mahallede kendisini yemeğe çağırırlar. Gittim, masalar kurulmuş donatılmış. Tabi ki masalarda içki şişeleri vardı. Ben de konuşma yaparken Kur’an da içkinin haram ediliş sürecini anlatayım dedim.
İçki ile ilgili kesin yasak ayeti henüz gelmemiş. Ashaptan biri sarhoş bir halde namaz kıldırıyor. Kâfirun suresini okurken şaşırıyor. Dili sürçüyor. La a’budu ma ta’budun (ben sizin taptıklarınıza tapmam) Burada baştaki “La” olumsuzluk bildirir. Başına geldiği kelimeyi olumsuz hale getirir. (Taparım kelimesinin önüne gelince; tapmam olur) Namazda ayetin olumsuzluk edatı olan La unutulup kalan kısım okununca (ben sizin taptıklarınıza taparım) yani bende sizin taptığınız putlara taparım manası çıkmış ki Allah kelamı tamamen tersine çevrilmiş ki; namaz bozulur.
Bu olaydan sonra “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilecek derecede ayıkıncaya kadar namaza yaklaşmayın” Nisa suresi 43 ayet nazil olmuştur.
Reis devamla; ben ayeti okuyup açıklama yapınca Romanın biri masaya bam! diye vurdu ve “Ah ulan be! O, La’yı unutmasaydı şimdi ne rahat kafa çekecektik” Dedi.
Milletvekili seçildiğim 2007 seçim kampanyasında bir öğlenden sonrası programında seçim irtibat büroları açılışı vardı. Bu ofislerin açılışında çok yüksek oranda bizim kendi partililerimiz gelir. Neredeyse ayakkabı numarasına kadar bildiğin insanlara konuşma yaparsın. Siyasilerin kendilerinin çalıp, kendilerinin oynadığı programlardır bunlar. İki ofis açılına katıldım. Tam beş tane daha ofis açılışı var ve üç vekil adayı o programdayız. Arkadaşlar siz devam edin dedim ve ayrıldım. Yerelde Olay ve As TV, ulusalda İhlâs ve Doğan haber ajansına haber verdim ve saat bildirdim. Bursa’daArap Şükrü olarak bilinen meyhaneciler sokağına seçim ekibimle sağlı sollu olarak daldım. Yanıma da o sokağın en meşhuru Balıkçı Reşat Kayapalı’yı alarak kameralar eşliğinde dolaştım. Şansımıza o gece Türk gelin, İngiliz damatla karşılaştık. Kemancıya bahşiş derken gazeteciler için ana haberin yanında alt detaylarla da zenginleşen bir çekim olmuştu.Bu haber bütün ulusal TV ve İnternet sitelerinde yayımlanmıştı.
Bunları yaparken 1994 seçimlerinde İstanbul’da insanımızla buluşmak için takip edilen yolu örnek alıyorduk. Her yer Türkiye idi ve herkes bizim insanımızdı. Merhum Bahri Zengin abimiz (Refah Partisi Genel başkan yardımcısı) bizim kuşak için ufuk açan entelektüel bir insandı. Kadınları siyasette aktif hale getiren o idi. Bize bu yaklaşımları da o öğretmişti. Bizim ReisKendisinden çok şey öğrendik demiştir.
Vatandaş dokunabildiği siyasetçiyi sever,CB Erdoğan’a insanımız baktığında bu bizden biridir dediği için kazanıyor. Bu bağ kalpten gelen insani bir bağdır. Mideden (menfaatten) gelen hayvani bağ değildir. İnsanımız şunu biliyor ve inanıyor. Erdoğan
Benim derdim için elinden geleni yapar.
İl başkanlığım dönemindeBursa yıldırım ilçemizde çaycı Mehmet kardeşimiz bir gece Reisi arıyor, telefonla konuşup derdini anlatıyor. Vatandaş aradığında telefonuna dönen, cevap veren siyasetçi değilseniz amiyane ifadeyle dükkânı kapatıp gitmeniz partinizin selameti için elzemdir. O vakitler Ak Parti’de bir bakan görevinden ve partiden istifa ediyordu. Gerekçe olarak ta “başbakana ulaşamıyorum”demişti Basın mensupları o gün bana sorduklarında “Valla bizim çaycı Mehmet ulaşıyor, bakan bey ulaşamıyorsa böyle beceriksiz birin istifası hayırlı olmuştur.” Demiştim.
Vatandaş haksız olsa da (Provokatörler hariç) bir siyasi o vatandaşla kavga ederse kaybeder. Sabır gerekir, ikna etmek gerekir. Vatandaş olaylara düz bakar. 22 ve 23.dönem Milletvekili Sedat Kızılcıklı anlatmıştı. Bir vatandaş kendisini arıyor ve problemini iletiyor ama ne problem. Sedat kardeşimiz olayın boyutunu anlatırken “senin bu dediğini yapmak için mevcut kanunlar yetmiyor, Anayasayı bile değiştirmek gerek diyor” Vatandaşın cevabı. “Değiştir o zaman ne diye oy verdik” Anlatmak istediğimiz siyasi makamlar naz çekme yeridir.
Amasız fakatsız, samimiyetle koşma, vefa, dostluk,yardımlaşma, sahip çıkma 94 ruhudur. Son bir hatıra ile bitirelim. Bursa Ulu Cami avlusunda esans satanlar vardı.
Merhum Erhan Keleşoğlu 1989 seçimlerinde DYP listesinden Osmangazi Belediye başkanı seçilmişti. Cami avlusunu satıcılara kapatmak istedi. Bir seferinde zabıtalar zor kullanıp satıcıları çıkarmaya kalkınca; bizim gariban esans satıcıları “Yahudi uşakları, İsrail askerleri” gibi hakaretler etmişler. Tabi ki mahkemelik olmuşlar. Avukat olarak Ak Parti kuruluşunda Genel Sekreter olanErtuğrul Yalçınbayır’ın ortağı olduğu hukuk bürosuna gitmişler. İstenen ücret o dönem parasıyla 500 bin TL. Bir sabah oradan geçerken beni yakaladılar, durumu anlattılar ve bizim bu parayı ödemeimkânımız yok dediler. Bende kendilerine gidin selamımı söyleyin davayı alsınlar parayı ben öderim dedim. Sonuçta Arkadaşlar hakaret davasından sıyrıldılar. Ertuğrul beyin ofisine gittiğimde; bana “vekâlet ücretini niçin üstlendin” dedi. Bende bu arkadaşlar esans satarak geçinmeye çalışan gariban insanlar. Amma! Gecenin yarısında uykudan uyandır, al şu Parti bayrağını Uludağ’ın zirvesine götür dik dersen, bayrağı alır pijamasıyla koşmaya başlarlar dedim.Bu denli azimli ve fedakâr insanlardır demiştim. Ertuğrul bey, Hayrettin sadece dosya masrafı 50 bin TL ver yeter dedi. Ama ortakların var deyince dosya masrafını aldık ya yeter dedi. Hakkını helal et dedim. Bin kere helal olsun demişti.
Yazıyı kontrol için okurken duygulandığımı fark ettim. Bizim derhal, hani“fabrika ayarları” diyorlar ya; kuruluş ayarlarına dönüp 94 ruhunu yakalamamız lazım. Çünkü Türkiye kuşatma altındadır. Her an itlerini, dahili ve harici soytarılarını harekete geçirip saldırtacak müttefik görünümlü sinsi ülke liderleri var. Türkiye’nin çağı bir kez daha Iskalama hakkı yoktur. Böyle bir ıska felaketimiz olur. Bu kuşatmaRecep Tayyip Erdoğan gibi bir liderle yarılabilir.Devlet Bahçeli "Sayın Cumhurbaşkanı yanınızdayız, Türk milletini yalnız bırakamazsınız. Ayrılamazsın, Türkiye Yüzyılına beraber yürüyeceğiz. Yeni yüzyılın kurtarıcısı olarak sizi görüyoruz."derken; derinkuşatmayı fark ederek bu konuşmayı yaptığı açıktır.
Günün sözü
Bir başbakan sahneye çıkıp soytarılık yapsa yarım dakika beceremez, foyası ortaya çıkar. Ama bir soytarı, kimseye hissettirmeden yıllarca başbakan koltuğunda oturabilir. Peter Ustinov