Dr. Özcan Kars

Tarih: 13.02.2025 12:28

Can Özünden-48 / İçsel Bakış-19/ İnsan ve Dostluk

Facebook Twitter Linked-in

 


güneş*
yüzü aydınlık olur
güneşi kalbinde taşıyanın
eli açık
gönlü geniş
gözü tok
alnı pak
izi derin
yolu düz
dostuna müşfik
düşmanına mert
işi sağlam
özü bünyan
sözü biryan olur
Mehmet Fatih KOŞAN
(*Bir Yemin Gibisin, Sinada Yayınevi, 2022. Değerli dostum Fatih beye paylaşım izni için teşekkür ediyorum.)
Dostlarınızı tek tek hatırlayın lütfen. Bu tarife uyan dostlarınızı bir kez daha not edin gönül defterinize ve onları arayın hemen, bugün Berat Kandili, dualarını isteyin. Dostun dosta duasından daha değerli neyi olur ki?...

İnsanoğlunun en değerli hazinesi dostları, dosttan dostu çıkarırsan geriye bir şey kalmaz. Kişisel gelişim dünyasında bazılarının anlamak istemediği noktalardan biri de; “kişisel gelişim yolculuğunun kolektif / birlikte yapılması gereken bir süreç yani yolculuk olduğudur. Kişisel gelişim süreci bir yarış değildir aslında, birlikte hayata değer katmaktır. Dünyadan aldıklarını bırakırsın ama dünyaya kattıkların kalıcıdır. İşte bu yüzden “artı değer” katıyorsan yaşamına, çevrene ve insanlığa, gönlün ferah olsun. 

Sizlere önereceğim kitap bundan yaklaşık 100 yıl önce kaleme alınmış. Kişisel gelişim alanın benim kütüphanemdeki başucu kitapların yazarı Dale Carnegie’nin “Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı” kitabıdır (Epsilon Yayınları). Günümüzde herkes “hap bilgi” peşinde, dünyanın güneş etrafındaki dönüş hızına bile neredeyse isyanı var. “Durdurun dünyayı” çığlıkları kulaklarımızı tırmalıyor. Oysa sohbetin de “dem alması” gerekir. Dost dostla bir araya gelse, sadece yan yana otursalar, saatlerce aynı sessizlik içerisinde birbirlerinin kalp atışlarını duyarak ve de birbirlerine ayak uydurarak yol alsalar, değmeyin o muhabbetin keyfine. Evet yanlış okumadınız konuşmadan da muhabbet olur, olur da işin ehli olmak için, muhabbet ehlini bulmak, ondan öğrenmek ve sonrasında da uygulamak gerek.  

Usta yazar Carnegie, liderlerin uygulaması gereken temel prensiplerden bahsediyor kitabında;
- Konuşmaya içten bir övgü ve iltifatla başlayın,
- İnsanlara hatalarını dolaylı yolardan anlatarak gösterin,
- Karşınızdaki insanı eleştirmeden önce kendi yanlışlıklarınızdan söz edin. Yani iğneyi kendinize (eğer canınız yeterince acımamışsa) çuvaldızı başkasına…
- Emir vermek yerine sorular sorun,
- Gerçek bir liderseniz; kimsenin hatasını yüzüne vurmayın!
- En küçük bir gelişmeyi bile övün. Beğenilerinizde içten, övgülerinizde cömert olun.
- Karşınızdaki kişiye korumak isteyeceği bir özellik yakıştırın.
- İnsanları yüreklendirin. Hataların kolayca düzeltilebilecekmiş gibi görünmesini sağlayın.
- İnsanların isteklerinizi seve seve yerine getirmelerini sağlayın.
Hayatınızda size liderlik yaptığını düşündüğünüz kişileri daha yakından tanıyın, onlardan daha çok öğrenecek şeyiniz olduğunu unutmayın….

Dilenci Hikayesi* 
Bir Kral, sabah gezintisinde bir dilenciye rastlamış.
- Dile benden ne dilersen, deyince Kral, dilenci gülerek;
- Sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz, demiş…
Dilenci elindeki kaseyi Krala uzatmış ve “bunu herhangi bir şeyle doldurabilir misin? diye sormuş. Kral gülmüş, yanındakilere işaret etmiş ve kaseyi altınla doldurmalarını emretmiş. Ama kase bir türlü dolmuyormuş… Kral bu işe bozulmuş ama (bozuntuya vermeden), “tamam sen kazandın da bu kase neden yapılmış ki dolmuyor? Diye sormuş. Dilenci şöyle cevap vermiş:
- “Çok basit, insan dimağından yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden, doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir. İstek dediğin nedir ki! İstek ulaşılana kadar belli bir süre heyecan veren bir duygudur… İstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek bir “dilenci” olursun. Bir istekten diğerine çırpınıp durursun. İsteğin bu yönünü kavradığında yaşamının dönüm noktasındasın demektir. Bu durum ancak seni mutlu edecek şeyleri dışarıda değil, kendi içinde aradığın zaman gerçekleşir. Ve gerçek tatmine ve mutluluğa ancak o zaman erişirsin”, der…
(*Cengiz Erşahin, Hayat Değiştiren Bilgelik Öyküleri, Tutku Yayınları)

Değerli dostlar, insanın aynaya bakması, karşısındakini görmesi (nasip meselesi olsa da), kendisini tanıması, kendisinin farkına varması o kadar da kolay, basit ve hızlı (hemen) olmuyor. İnsan zaman zaman (aslında çoğu zaman) kendisine bile katlanamıyorken değişmenin, gelişmenin, negatiften (olumsuzdan), pozitife (olumluya) dönmenin zamanı gelmedi mi? Hani seksenli yıllarda bir çizgi film repliği vardı: “Değiş tonton” deyince değişiveriyordu. Değişiminiz, hayatınıza değer katsın… 

Kuran- Kerim’de; Nisa Sûresi 125. Ayette;
“Allah’ı görürcesine iyilik yapan bir kimse olarak bütün varlığıyla Allah’a teslim olan ve şirkten uzak dupduru bir tevhid inancıyla İbrâhim’in dînine uyan kimseden daha güzel bir dine kim sahiptir ki? Üstelik Allah, İbrâhim’i dost edinmiştir." (https://www.kuranvemeali.com/)
Peygamberimiz (S.A.V.) hadislerinde;
“Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur.” (İbn Hanbel, II, 400 / https://www.islamveihsan.com/)

Canın Özünden, Can-ı Gönülden … 

Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —