Dr. Özcan Kars

Tarih: 26.09.2024 21:35

Can’ın Özünden-11 / Kişisel – Toplumsal Gelişim-6 / İçsel Bakış-3

Facebook Twitter Linked-in


Sen kimsin?
Bu soruya ne cevap veriyorsun?

senden bir tane
virane sanırsın kendini
nasıl göründüğün mühim değil
taşları al ve yeniden koy üst üste
farkında mısın bilmem
senden sadece bir tane
eşsizliğinin kıymetini bil
ya doğrul biraz ya da eğil
kibir de / sürünmek de sana göre değil
yenilen hücrelerin gibi
sil camlarını pencerenin
çek nefesini derince
doldur içine ciğerlerinin
aç gönül gözlerini
gör gökyüzü sofrasını
mavi gök seni bekliyor
Mehmet Fatih Koşan
(Bir Yemin Gibisin Şiir Kitabından...her bir mısra için gönülden teşekkür ediyorum)

İnsanın kim olduğunu bilmesi büyük bir erdem. 
Peki "ben ... buyum" diyorsun ya, ne kadar o'sun, hiç düşündün mü?
Olmak istediğimiz her şey için çok çalışırız çabalarız (genelde, istisnalar vardır mutlaka) da, olmak istediğimiz yere geldikten sonra, kendimizi geliştirmek için gerçekleştirmek için ne ve neler yapıyoruz?
Peki sen bu musun? Bu kadar mısın? Çocukken sana sorduklarında; “büyüyünce ne olacaksın?” dediklerinde, o gün söylediklerin aklında mı? O gün söylediklerinle bugün durduğun yer arasındaki farka hiç baktın mı? Sıkı dur… Bugün bulunduğun yerle beş yıl sonra, 10 yıl sonra olmak istediğin kişi ve durum hakkında aradaki mesafeyi gözünde bir canlandır bence. Bir simülasyon yap mesela. Bugün gelecekteki hayallerin tek tek çiz ya da yaz mesela. Ben mi?...
Yeni akademik dönem de başladı. Üniversiteler açıldı. Üniversite dışındaki bir akademisyen olarak, "dışarıdan bakan bir kişi" gözüyle, "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul" şarkısı pek bir dokundu bana...
Allah rahmet eylesin, bu ülkenin önemli bir değeri olan "Süper Vali" olarak da bilinen Recep Yazıcıoğlu"yla 2000li yılların başında yaptığımız bor sohbet aklıma düştü.
Genç bir doktora öğrencisiyim o zamanlar. Bir konferansında yüzyüze tanışmak nasip oldu. Kendisine dernek ve vakıfların önemi konusunda düşüncesini sordum. O tarihlerde Merkez Valisiydi, o bilinen tavrıyla, "ne anlatacağım sana, yarın mahkeme var, Erzincan Kültür Vakfı için (Erzincan Valisi olduğu dönemde) soruşturma açtı mahkeme, gel savunmamı dinle, konuya bakışımı anlarsın orada" dedi. İşte o günden sonra diyaloğumuz başladı. Zaman zaman biraraya gelip sohbet ettik. İşte bu sohbetlerden birinde bana, kulağıma küpe bir şey söyledi; "nerede çalışırsan çalış, sisteme dışarıdan bakma özelliğini kaybetme" demişti. Kendime ilişkin büyük bir farkındalık oluşmasına katkı sağladı. 
Başka yazılarımızda belki sohbetlerinden aklımda kalıp konuyla örtüşen örnekleri de paylaşmak mümkün olur inşallah.
Akademiye geri döneyim. Ben bu ülkede devlet okulunda okumuş biri olarak, üniversite eğitimini de Hacettepede tamamlamış bir akademisyenim...
Akademik terbiye ve görgüyü bizlere kazandıran tüm Hocalarımı, arkadaşlarımı ve öğrencilerimi şükranla, ölenleri de rahmetle anıyorum. 90lı yılların hemen başında lisans eğitimini, 2000li yılların başında da lisansüstü (doktora) eğitimini tamamlamış biri olarak o yıllara birazcık "nostalji rüzgarı etkisinde" baksam da, en son 2021 yılında üniversitelerde ders vermeyi bıraktım. ("Ders vermeyi bırakma kararı" da ayrı bir yazının konusu sanki.) Bir meslek elemanı olarak çalışmaya gayret etsem de, daha çok sivil toplum alanında "kendimi var etmeye" çalışıyorum. Avanos’ta kilden kap kacak ya da vazo yapan bir usta misali, o çamur kuruyana kadar, devam...
Sözün ucu yine kaçtı...
Akademik merakımı canlı tutmak için sürekli okuyorum. Farklı dünyalara açılmak, farklı insanları tanımak, zaman yolculuğuna çıkmak için okuyorum. Tarihe olan merakım sayesinde tarihi kişilikleri bu kitaplar aracılığıyla tanımak da çok büyük bir ayrıcalık...
Okuma yoluyla olmaya, dolmaya çalışıyorum. Konuşarak ve yazarak dolan, boşa gitmesin diye çaba gösteriyorum. Bazıları bu çabamın da beyhude bir çaba olacağını söylese de... "OKUYORUM - YAZIYORUM - KONUŞUYORUM" (Faydasız ilimden Allah'a sığınırım....)
Şimdi dostlar, biz insanoğlu önce konuşmayı öğreniyoruz, derdimizi anlatmak için sonra okumayı en son da yazmayı. Hepsini bir arada öğrenen var mı bilmiyorum.
Okumak ve konuşmak birbiriyle yakından ilişkili, bu ilişkiye yazmak da ilave edilince iş çok bilinmeyenli denklem haline geliyor.
Pek çok iletişim kazasında; "ama ben öyle demedim", "beni yanlış anladın"la başlayan suçlayıcı dil kullanıveririz. Hiç kendimizin yanlış ifade etmiş olacağımızı kondurmayız yine kendimize...
Mevlana Hazretleri bir sohbetinde talebelerine, "anlattığınız kadar değil, karşı tarafın anladığı kadarsınız" demiş…
Şimdi akademisyen olarak bize düşen; meramımızı anlatmanın farklı yollarını keşfetmek.
Kimisi görsel, kimi işitsel, kimi de ille de dokunacak sobaya ki, eli yanınca anlasın... 
Söylediklerimiz gözünüzde canlanmıyorsa, kulağınızda kalmıyorsa, gönlünüze dokunmuyorsa, eyvah ki ne eyvah...
Bize düşen ne olur bu durumda, Avanoslu usta gibi toprağı ıslatıp, yeniden yoğurup, yeniden şekil vermek...
Kırılan bir testiyi onarmak zordur, bu nedenle Nasrettin Hoca su testisi kırılmadan çocuğu ikaz eder...
Ey insanoğlu, yapmadığın gönlü kırma...

HZ. MEVLANA DEMİŞ Kİ?
● Dayan be gönlüm! Biçare değilsin Yaradan sana yar.
● Kimsesiz değilsin, Yanında Kimsesizler Kimsesi var.
● Biliyorum, Sığmazsın hiç bir yere bu sevdayla. Dünya sana dar.
● Ama dayan gönlüm! Dayan ki Her gecenin mutlaka bir sabahı var.
● Bize Gözün Değil, Gönlün Gördüğü Yürek Gerek. 
● Düşlerdeki Tabir Değil, Gerçeğe Vuslat Gerek.
● Dünya gözü ile bakan, yüzü; gönül gözü ile bakan, özü görür.
● Ey Gönül! Bir sürü dostlarının yanında, elbet ki düşmanların da olacak; 
● Ama imtihan bu ya, onca düşmanın var iken seni dostun vuracak.
● Gönül öyle yol geçen hanı değil, Dergahtır..! 
● Paldır küldür girip çıkılmaz, Günahtır..!
● Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme... 
● Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime, 
● Dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme...
● Ey gönül! Ne tuhaf değil mi? 
● Bir ömür, şah damarından daha yakın bir Sevgiliyi aramakla geçiyor.

Kuran- Kerim’de Sâd Sûresi 72. Ayet’te; İnsanın yaratılışıyla;
“Ben ona güzel ve düzgün bir şekil verip rûhumdan üflediğim zaman, siz de hemen onun önünde secdeye kapanın!”

Peygamberimizin (S.A.V.) Hadislerinde;
“Allah, câhiliye gururunu ve atalarla övünme âdetini ortadan kaldırmıştır. ‘Takva sahibi mümin’ ve ‘bedbaht günahkâr’ (ayrımı vardır). İnsanlar Âdem’in çocuklarıdır, Âdem ise topraktan yaratılmıştır.” (Tirmizî, Menâkıb, 74)

Canın Özünden, Can-ı Gönülden … 
Sağlıklı ve topluma faydalı günler geçirmeniz dileğiyle, saygı ve selamlarımla...
   
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —