…
Kendini tanımak için fırsatları değerlendirmek lazım. Bilgiye talip olmak, maddeyle manayı bir arada değerlendirmek ve işin sırrına ulaşmak…
…
Mesnevi’den bir öykü (Ölümsüzlük Ağacı Nerede?*)
Ülkenin birinde bir bilgin; “Hindistan’da bir ağaç var, meyvesinden yiyen ne yaşlanır ne de ölür” demiş. Bu kulaktan kulağa o ülkenin padişahının kulağına gitmiş. Padişahın aklı fikri bu ağaç ve meyvesi olmuş. Güvendiği bir adamı Hindistan’a göndermiş.
Adam meşakkatli bir yolculuktan sonra varmış oraya, sormuş soruşturmuş. Aradan yıllar geçmiş. Kime sorsa herkes onunla alay etmiş. Kim nereyi tarif ederse gitmiş ama nafile, ne öyle bir ağaç ne de onun meyvesini bulabilmiş.
Artık bulamayacağını düşünüp memleketine Padişahın yanına dönmeye karar vermiş.
Hindistan’da bulunduğu süre içinde orada yaşayan bilge ve cömert bir kişinin yaşadığını öğrenmiş. Ümitsizce yola düşmeden önce bu bilgeye uğrayıp, duasını almak istemiş. Bilgenin yanına saygıyla yaklaşıp; “Meyvesi hayatın sermayesi olan ve bütün dünyanın arzu ettiği o ağacı bulamadım. Bana merhamet edin. Ümitsizim ve çaresizim…”
Bilge, Padişahın adamını yanına çağırmış, gülümseyerek; “Ey temiz adam, aradığın ağaç, bilgidir. Bunu alim anlar. O çok yüce, çok büyüktür. Öyle ki, her tarafı kaplamıştır. Ona ağaç demek yanlış olur. Onun adı bazen ağaç, bazen güneş, bazen denizdir, bazen bulut…
Bilge sözlerini şöyle tamamlamış:
“Dostum sen, ağacın ismine takıldığın için isteğine ulaşamamışsın. Görünüşe kapılıp yolunu kaybetmişsin. Surete takılıp manayı bıraktığın için de onu göremiyorsun. İsme takılma, yeryüzündeki sıfatlara bak ki, o sıfatlar seni zatın sırrına eriştirsin…
(*Mesnevi Öyküleri, TİMAŞ Yayınları, 2013)
Kıssadan hisse, bilgiye talip olmak, maddeyle manayı bir arada değerlendirmek ve işin sırrına ulaşmak…
...
Ölümsüzlük pek çok filme, romana konu olmuştur. Aslında insan, içindeki ruhunun ölümsüz olduğunu bir anlayabilse…
İlle de görecek, ille de gördüğü sürece yaşadığını kabul edecek. Ama bugün insanlık pek çok bilim insanının, alimin, aklını insanlık yararına kullanıp icat / buluş geliştiren kişilerin ortaya koyduğu bilginin, küşattan kuşağa aktarılmasıyla “fiilen, görünür icatlarla” gözümüzün önündeyken, halen ölümsüzlük iksiri aramak bir çelişki değil midir?
…
Günümüzde dünya nüfusunun 9 milyara yakın olduğunu düşünelim. İlk İnsan Adem Peygamberimiz ve Havva Annemizden bugüne ne kadar da çok insan geldi geçti. Peki adı bilinen ve anılan kaç kişi var? Hadi diyelim ki, “ölümsüzlük iksirini” buldun, onunla ne yapacaksın? O iksiri sadece kendin içeceksen, yüz yıllar boyu yalnız yaşamayacak mısın? Önceki yazılarımda sorduğum soruyu tekrar edeceğim? Sen kimsin? Hayattaki varoluş amacın ne? Nasıl anılmak istiyorsun? Musalla taşında son namazın kılındıktan sonra, İmam soracak: “Nasıl bilirdiniz?”, “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” diye sorunca, neler duymak istiyorsunuz?
Gönül bu ne kadar da çok şey istiyoruz, değil mi? Peki anılmak istediğimiz gibi bir yaşam sürdük mü? Halen bir fırsat varken, bilginin peşine düşüp, Allah’ın Müslümanlara ilk emrine muhattap insan olduğumuzu düşünerek “Okumak” gerekmez mi?
…
İnsan okudukça cehaletinin farkına varıp, yer yarılsa da yerin dibine geçsem demiyorsa, ayağa kalkıp, daha iyi bir insan olmak için çaba göstermiyorsa, iki cihanda da hüsranda olacak, bu çok açık.
Kendini tanıma sürecinde okumak ilk ve etkili yollardan biri…
Yunus Emre Hazretleri bir şirinde ne demişti:
“İlim ilim bilmektir,
ilim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin,
Ya nice okumaktır?”
…
Haydi açıp okuyalım, “Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adıyla, Bismillahirrahmanirrahim…
Kuran- Kerim’de
Bakara Sûresi 44. Ayette;
“Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?”
Peygamberimizin (S.A.V.) Hadislerinde;
"Kardeşini güleryüzle karşılamaktan ibaret bile olsa hiçbir iyiliği hor görme" (Nevevî, Riyazü's-Sâlihin, I, 159)
…
Canın Özünden, Can-ı Gönülden …
Sağlıklı ve topluma faydalı günler geçirmeniz dileğiyle, saygı ve selamlarımla...
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars