…
karanlık*
karanlıkta yol bulmak zordur
kendi karanlığın bile olsa
içindeki dehlizerde kaybolursun
sana ait uçurumlardan düşersin
ormanların açıkta bırakır seni
kendi yağmurunda ıslanır
kendi kışında donarsın
senin olması değiştirmez bir şeyi
karanlıkta yol bulmak zordur
kendi karanlığında bile olsa
Mehmet Fatih KOŞAN
(Bir Yemin Gibisin, Sinada Yayınevi, 2022. Değerli dostum Fatih beye paylaşım izni için teşekkür ediyorum.)
...
Sen neye niyet edersen, evrendeki her şey sana “bir şekilde” mesaj taşıyor. Yeter ki sen farkında ol, etrafında olanlara karşı duyarlı ol, “aman sende, icat çıkarma” deme. Paul Coelho’nun Simyacı kitabını okuyanlar “hayatın mesajları” konusunda “işaretleri takip etmenin önemini” hatırlayacaktır.
Önceki gün Ankara Metrosu Mesa istasyonunda beklerken (zamanım varsa, ineceğim istasyona göre ya ön ya arka vagona binmek için) sıklıkla durduğum ama bakmadığım ya da dikkat etmediğim duvara baktım. Siyaha yakın koyu gri duvarda, özellikle yağmurlu dünlerden sonra ciddi su sızıntılarının bıraktığı beyaz lekeler gözüme takıldı, lekeleri aşağıdan yukarıya, soyut resme bakar gibi bakmaya başladım, bir şeyle bulmaya çalıştım. Ağlayan bir çift göz gördüm, ağlayan insanın gözlerin ardında yüzü belli belirsiz duruyordu karşımda... Açtım telefonumu ve gördüğümü fotoğrafladım. Telefonun notlar kısmına şunları yazmışım:
“Ağlayan göz…
En son ne zaman ağladın? Hıçkıra hıçkıra, Salya sümük…
Nedeni her ne ise, ağladıktan sonra uyudun mu? Uyandıktan sonra tonlarca yükün sırtından kalktığını hissettin mi? İnsan duygusal bir varlıktır. Ne ara katılaştı kalbimiz?... Yapay zeka çağında robotlaştık adeta, kurulmuş saat gibiyiz, kurduğumuz – kurulduğunuz, kurguladığınız – kurgulandığımız kadar yaşadığımızın farkında mısınız? (George Orwell, 1984 romanını hatırlarcasına…)
…
Farkındalık başlı başına ayrı bir konu olmakla birlikte konunun özü, insanın “iletişimde olma haliyle başlıyor” süreç. Kendisini dünyaya kapatmış ya da kendi dünyasında yaşayanlar birileri tarafından “özel ilgilenilmesi gerekenler” listesinde yer almaktadır…
Konuyu dağıttım belki yaşam da öyle değil mi, sular bulanmadan durulmuyor. Dağıtmadan toplanmıyor.
Dur ve etrafına bak. Kendine sık sık sor lütfen: Ben kimim ve neredeyim? Ne için buradayım? Mevlana Hazretlerine atfedilen bir söz var: “Şu an bulunduğun yer, olman gereken yerdir”. İnsan yaşadıklarından bir “ders” almalı ki, ilerde yaşayacaklarına “kolaylaştırıcı” olsun…
…
Doğan Cüceloğlu Hocamızın (Allah rahmet eylesin), İletişim Donanımları kitabında “İletişim Matrisi” bölümünde iletişim ortamlarını şöyle ele almıştır:
“İletişim Matrisinin ‘ortam boyutu’:
1- Korku ortamı / 2- Hayal Kırıklığı / 3- Öfke Ortamı / 4- Huzur Ortamı
Bu dört temel ortam Varoluşun beş boyutunun (1- Umursanmak, 2- Kabul Edilmek, 3- Değerli Olmak, 4- Yeterli / Güçlü / Güvenilir Olmak, 5- Sevilmeye Layık Olmak) da yaşandığı ortamdır. Yani dostlar okumak ve anlamak gerek…
...
İnsanın önce kendisiyle ve sonra çevresiyle kurduğu iletişim zaman içinde belli kalıplara oturuyor ya da hapsoluyor. İnsanın çocukluğunda yaşadığı aile ortamından, okul ve arkadaş ortamına kadar yaşam içerisinde girdiği ve gireceği her ortam aslında temel olarak bu iletişim matrisi içindeki dört “ana odadan (Korku / Hayal Kırıklığı / Öfke / Huzur)” ibaret. Ömür boyu “huzur adasında” olmayı hayal edip, o huzura kavuşamadan gidenlerden olmayız inşallah. Mevcut yıldan 11 Ay 11 gün geride kaldı, yepyeni bir yıla sayılı günler kalmışken, bizler için de “muhasebe günü” gelmedi mi? İlk adımı atmak zordur. Aynaya bakmak cesaret ister, aynalar yalan söylemez. Gözler ise asla, kalbin aynasıdır onlar zira…
…
Bu yazının sonuna bir hikaye koymam lazım dedim, açtım kitabı…
(Cengiz Erşahin, Bilgelik Öyküleri, Tutku Yayınları, 2009),
Suyun Sırrı:
“Su kendine sırdaş arıyordu, önce buluta verdi sırrını. Ağır geldi sır buluta. Sağanak döktü suyun tüm sırlarını. Sonra göle gitti su. Göl nehre, nehir dereye … sonunda su okyanusa ulaştı. Artık suyun sırrı okyanustaydı, ondan başkası bilmiyordu. Ne taştı okyanus, ne de bir başkasına taşıdı suyun sırrını, ne de kurudu…
Geçen karşılaştık suyla. Bir bardaktaydı. Suskundu. Çok uğraştım, konuşturamadım. Ben tam giderken;
“Dur” dedi su.
Durdum ve dedi ki:
- Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma! Taşıyamazlar, kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar…”
…
Kuran- Kerim’den Bakara Suresi 96. Ayette;
“Elbette sen onları, insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun. Hatta onlardaki hırs müşriklerde bile yoktur. Her biri bin yıl yaşamak ister. Oysa ömrünün uzatılması onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Çünkü Allah onların bütün yaptıklarını görmektedir”.
…
Peygamberimizin (S.A.V.) Hadislerinde;
"Ameller niyetlere göre değerlendirilir."( Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11.)
…
Canın Özünden, Can-ı Gönülden …
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars