Halide Halid


Mehman’sız Mehman’la “Kara gözlüm”…

ŞEHİT Hanımı…



          
Bundan önce de onlar hakkında yazmıştım. Her biri başka sever, başka bekler yârini; kimisi aşkının yasını acılarla kıvranarak tutarken, kimisi hâlâ bir kaybın yokluğuna inanamıyor.
Mert, onurlu, ŞEHİT yârinin adını şerefle korumak, ondan yadigar evladı veya evlatları kaldıysa, onları babalarının ismine layık büyütmek gibi görevi zarif omuzlarında taşır ŞEHİT Hanımı…
Gözlerinde hasret yağmurundan deniz yaratır ŞEHİT Hanımı.
O denizde yıllarla pak, temiz koruduğu sevgisini yıkayıp dahi berraklaştırır.
Bazen haksızlıklara, yalanlara, manevi şiddetlere maruz kalır ŞEHİT Hanımı.
Bütün bunlara rağmen sınmaz, eğilmez her zaman ayakta durmaya çalışır.
Maalesef bu adı hakkıyla taşıyamayan eşler de az değil. Ama onlar bu kahraman hanımlarımızın gölgesinde kayboluyorlar.
Size sunacağım sıradaki kadın kahramanım Azerbaycan Silahlı Küvvetleri’nin yarbayı 2.Karabağ Savaşının ŞEHİTİ, yiğit subayımız Mehman Ganbarov’un  eşi Huraman Hanımdır.
Yine pencerenin karşısında, yine bakışları Mehman’ın geri döneceği yollara odaklanmış, yine telefonundan hep beraber dinledikleri “Kara gözlüm” şarkısının zarif müziği etrafa yayılmış:
Yoktur ne zamandır ne kararım, ne güzarım
Gitmiş beni yad eylememiş sevgili yarım.
Ben onun yollarını bak ne kadar beklemişim:
O benim kalbime taşmış ben onu bilmemişim.
Uyumayıp sübhe kadar fikri hayal eylemişim.
Meger ben sevdiyimi nazlı yara söylemişim.
Kara kaşlım, kara gözlüm kalbimi kan eyledin
Salıp aşkın ateşine sonra perişan eyledin.
Bu şarkının sözleri sanki onların yarım kalan aşk hikayesini anlatıyor. 
Sevgili eşinin geri dönmeyeceğine inanamıyor ki Huraman.
Mehman zamansız gedişiyle Huraman’a bir ömür bitmeyecek hayat hikayesi bıraktı.
Akrabalar kuzenler. Çocuklukları beraber geçmiş. Köyleri yakın olduğu için hafta sonları birbirlerinin evine giderlerdi.
Kendi topraklarından kovulana kadar mutlu çocukluk geçirmişlerdi. Ermeni cellatları topraklarımızı işgal ettikten sonra Karabağlı soydaşlarımız kendi topraklarından ayrılmak zorunda kalıyorlar.
Mehman’la yaklaşık sekkiz yıl ayrı kalıyorlar. Mehman’la Huraman’ların ailesi farklı şehirlere yerleştikleri için sık sık görüşemiyorlardı.
Bir süre sonra büyüklerin istişaresi sonucu iki aile Berde şehrine yerleşiyor.
Berde’de aynı okula gitseler de ayrı ayrı sınıflarda okuyorlar.
Mehman orta okulu bitirmiyor. Askeriyeye olan ilgisi onu asgeri liseye götürüyor.
O dönemlerde Mehman Baku’den hemen Huraman’lara gelir, dayısının hanımı onun için sofra açar, her iki aile hep beraber yemek yer, diyip güler sonra da evlerine dönerlerdi.
Yüzleri gülse de her kesin kalbinde bir yara kanardı-ayrı düştükleri toprağın yarası.
Zaman sanki kuş gibi uçuyordu, artık Mehman’ın Huraman’a bakışları değişiyor, ikisinin de kalbinde aşkın kıvılcımları alevlenmeye başlıyordu.
Mehman Yüksek Askeri  Okulda eğitim alıyordu. İki gencin aşk hikayesi usul usul yazılıyordu.
O dönemde de nişanlanıyorlar. 
Mehman teğmen rütbesi ile okulu bitiriyor, askeri birliklerden birinde hizmete başlıyor.
Onlar 2003 yılının 13 Haziran tarihinde evleniyorlar. Gençlerin sevgi hikayesi artık ömür hikayesine dönüşüyor.
Huraman’la Mehman’ın zorluklu askeri hayatı başlıyor. Sevgili eşinin nereye tayini çıkıyorsa, Huraman da onunla beraber gidiyordu. Ondan hiçbir zaman ayrı kalmıyordu ve ayrı kalabileceğini bile düşünmek istemiyordu.
Mehman subay olarak ilk hizmetine Bakü’de Üçtepe denilen kasabada başlıyor. 
O dönemde ilk göz ağrıları Nurlan doğuyor. 
Bebeğe Nurlan adını veriyorlar. Oğlunun doğumundan 3-4 ay sonra Mehman’ın Gedebey iline tayini çıkıyor. Mehman bu ilde 6 yıl hizmet ediyor.
Nurlan ilk okula Gedebey’de gidiyor. Altı yıldan sonra ikinci evlatları doğuyor. Bebeğe Ceyhan adını veriyorlar.
Ceyhan doğduktan sonra Mehman’ın  sık sık hizmet yerleri değişiyor. 
Astara, Lenkeran, Beylegan, Ağcabedi, Füzuli ve diğer şehirleri karış karış dolaşıyorlar.
Çok çalkantılı bir hayat yaşıyorlar. Çok güzel günleri de oluyor. Askeri birliklerde yaşanan başlıca sıkıntılar ulaşımla ilgiliydi. Bazı yerlerde hastanelerin ve okulların çok uzakta olması nedeniyle sıkıntı yaşanıyordu.
O dönemde köy ve ilçenin yolları perişan durumda olduğundan gidiş-dönüş ulaşımı çok zordu. Ama iki genç el ele vererek bütün zorluklara göğüs geriyorlardı.
Mehman, Ağcabedi'de görev yaptığı dönemde T.C. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın Piyade Okul Komutanlığında MAP Tabur komutanlığı kursuna katılmak için Türkiye'ye gönderiliyor.
Kaderin bir cilvesi olarak bu seyahati ailesiyle beraber gerçekleştirebiliyor.
Türkiye'de çok güzel günler geçiriyorlar. Türkiyeli dostları onları çok sıcak karşılıyor ve aralarındaki arkadaşlık bir aile dostluğuna dönüşüyor. 
Kursu tamamladıktan sonra Füzuli'ye geri dönüyorlar. 
O dönem ermeniler henüz rahat durmuyorlardı . Her gün mevzilerimize ateş açıyorlardı.
Tüm dünyada olduğu gibi Azerbaycan'da da zorlu bir pandemi dönemi başlarken, aynı zamanda 2. Karabağ Savaşı da patlak veriyor.
Huraman’ı çok zor günler bekliyordu. O günler öyle zor olacaktı ki, çocukluğunda yaşadığı zorluklar onların yanında yalan olacaktı.
Savaş başladığında Mehman eve geliyor. Hanımı ve evlatları ile vedalaşıyor.
Askeriyeden eşyalarını getiriyor, eve bir miktar para bırakıyor ve diyor ki, "Günlük ihtiyaçlarınızı, yiyeceklerinizi ihmal etmeyin. Cahid kardeşime söyleyeyim, gelip sizi alsın."
Huraman itiraz ediyor. Mehman’a “ birden söylersen ha, kimseye hiçbir şey söyleme. Zaten gitmeyeceğim” diye kesin kararını bildiriyor.
Mehman vedalaşırken Nurlan’a evi, Huraman’a da çocukları emanet ediyor.
Bu görevi vermekle sanki bir daha geri dönmeyeceğini hissettiriyor.
Kapıdan gülerek çıkıyor, giderken “Ağdam’ı kurtarmaya gidiyoruz” diyor.
Torpaklarımızı düşmenden kurtarmak üçün çok acele ediyordu. Hem aceleciydi, hem de çok mutluydu.
Mehman’ın bu gelişi ve dönüşü  Huraman’ı büyülüyor. Kadın sanki rüya görüyor. O hayat dolu, güleryüzlü Huraman’ın yerinde tam başka bir Huraman duruyor. 
Hayatının ayrılmaz parçası olan eşi savaşa gidiyor, ama ŞEHİT gibi geri döneceğine inanamıyor.
Şarkıçı kız usluca “Kara gözlüm” söylüyor, Huraman’ın hasret dolu bakışlarında ise yaşlar birikiyordu.
Mehman’ın evden ayrıldığı gün, 27 Eylül’de artık savaş başlıyor. 28 Eylül’den ise  artık bomba, kurşun sesleri etrafa yayılıyor.
Huraman kendi kendine Mehman geri dönene kadar hiç bir yere gitmeyeceğine söz veriyor.
İlde bazi aileler kendi illerine dönüyorlar. Diger aileler ise eşleri geri dönmeden buradan gitmeyeceklerine yemin ediyorlar.
Mehma’nın gittiği ikinci gün Huraman ona telefon açmaya çok çalışsa da bir türlü  ulaşamıyor.
Kayınvalidesi de ard arda ona telefon açıyor, Mehman’dan haber alamadığını söylüyordu.
Huraman anneni sakinleştirmeye çaba gösteriyor, “Mehman beni ararsa mutlaka size yönlendiririm, konuşursunuz. Endişe etmeyin” diyor.
Her tarafta atışma, top, silah sesleri işitiliyor, evlerin camları sanki param parça olacakmış gibi titriyordu.
Huraman’ın kardeşleri, kaynı sık sık ona telefon açıyor, “orada bulunman artık imkansız. Mehman da sizden dolayı endişede.Ceyhan da bebektir” diyorlar.
Kadınsa “Mehman dönene kadar ben hiç bir yere gitmem” diye israr ediyor.
Günün birinde gece saat 00.00 sularında Mehman telefon açıyor. Sesi de çok kötü geliyor.
“Kuzen sen hiç endişelenme. Burada hat çekmiyor. Konuşmak için dağın tepesine tırmanmışım.Telefon açamasam merak etmeyin.”
Eşi ona annesinin de çok endişe ettiğini söylediğinde “Merak etme, annemle de konuşacağım”diyor ve telefonu kapatıyor.
Ertesi gün yine Mehman’a ulaşılmıyor. Meryem anne de sık sık gelinini arayarak oğlundan iyi bir haber almayı bekliyor. Her kes sanki diken üstünde oturmuş gibiydi.
Her gün çevrede ailelerden birine ŞEHİT ve ya yaralı haberi geliyor.
Bütün bunlara rağmen Huraman sözünden geri durmuyor. Mehman’ın geri dönüşünü bekliyor.
Artık üç gündü ki, onunla irtibata geçemiyorlardı. Üç gün Huraman için sanki üç yıla beraberdi.
O hala anlamıyordu ki, bir kaç saatten sonra eşinin hizmet arkadaşının açtığı telefon onun Mehman’lı dünyasını darmadağın edecek:
“Mehman yaralı, onu Baküye hastahaneye götürdüler. Ben geliyorum, çocukları da hazırla, sizi onu ziyarete götüreceğim. Mehman bana “Huraman’a de cocukları da alsın”diye  arkadaşı bildiriyor.
Huraman evden nasıl çıktığını, o yolları nasıl geçtiklerinin farkında değildi. O an kadının neler yaşadığını Yüce Allah’tan başka kimse bilemez.
O sık sık evlerini, dostlarını, akrabalarını arıyor, Mehman’ı soruyor, fakat kimse ona net olarak bir söz söylemiyordu.
“Mehman yaralıysa neden benimle kendisi konuşmuyor?” diye eşinin arkadaşına soruyor.
Adam kadına teselli vererek “Endişelenme kardeşim. Kendisine telefon vermiyorlar, o yüzden de seninle kendisi konuşamıyor” diyor.
Araba sanki kanat takmış gibi uçuyordu. Huraman camdan bakınca Bakü yönünde ilerlemediklerini farketti, Mehman'ın annesinin evine gidiyordı. 
"Ama biz Bakü'ye gitmiyoruz. Mehman Bakü'de, oraya gidiyoruz dememiş miydin?”diye heyecanla soruyor.
Bahçenin kapısına vardıklarında çevrenin kalabalık olduğunu gören Huraman dengesini kaybediyor. Bahçeye nasıl girdiğini hatırlamıyor.
Bahçenin ortasında Azerbaycan bayrağına bükülü cenaze görünce gözlerine inanamıyor. Kayınvalidesini, görümcesini cenazenin başında görse de, inanamıyor.
Hüngürtüyle ‘Bu o değil, bizi aldatıyorlar” diye bağırıyor.
Cenaze Berde ŞEHİTLER mezarlığına getiriliyor. İmam cenazenin açılmayacağını, bunun dinimizde günah olduğunu söylüyor.
İmamın bu sözlerini duyan Huraman “dünya dağılsa bile benim onun yüzünü görmem lazım. Aksi halde ben duramam.Ya beni de onunla birlikte mezara koyacaksınız, ya da onun yüzünü açacaksınız” diye feryat koparıyor.
Ne mezarlıktakı kalabalık, ne imamın israrı onu sakinleştiremiyor.
Kadının sakinleşmeyeceğini gören imam sonunda “ o zaman bayraklarla cenazenin önünü kapatın ki başka kimse görmesin, sadece ailesi görsün”diyor.
Huraman hüngür hüngür ağlayarak Allah’a “İlahi, ne olursun yüzünü açtığımda tabuttaki kişinin Mehman olmadığını görürsem, dizin dizin sürünürüm” diye Allah’a yalvarıyor.
Kardeşleri, görümcesi, kayınvalidesi, kaynı bir araya gelip bayrağı geniş açarak tabutun önünü kapatıyorlar ki, cenazeyi kimse göremesin.
Bu acı dolu sahneyi görmeden hayal etmek çok zor.
O anda Huraman görümcesine diyor ki, “Hatire  eger ben net göremezsem sen Mehman’ın kardeşisin dikkatli bak. Sen güçlü dur”.
Mehman’ın yüzü açıldıkta Huraman sanki bu dünyaya veda ediyor.  Mehman’ın yüzünü gölgeli görüyor. Görüyor ve sonra neler oldu hiçbirini hatırlamıyor.
Mehman’ın şehadetinin 40. gününe kadar neredeyse her gün Huraman ambulansla hastaneye kaldırılıyor.
Annesi onları yalnız büyütmüştü. Babası çok erken vefat etmişti. Çok zor günler geçirmişlerdi.
Kızının paramparça  halini gören anne bir gün onun ellerini avuclarına alarak “Senden tek ricam var, yavrum. Sütüm sana helal olsun. Sen çocuklarının yanında dik dur. Kendini toparla. Bana bak, siz evlatlarım için saçlarımı süpürge ettim, düşmedim. Senin de düşmeye, bu çocukları yalnız bırakmaya hakkın yok.” diyor.
Annesinin bu kalp dağlayan sözlerinden sonra Huraman başını kaldırdıkta kardeşlerini görüyor. Kardeşlerinden biri kalp hastasıydı.
Annesinin, kardeşlerinin, çocuklarının üzgün bakışları onu sanki rüyadan uyandırıyor.
O an kendine söz veriyor: “Ben ayağa kalkacağım. Ben Mehman’ın çocuklarını yalnız bırakmayacağım, onları kimseye muhtaç etmeyeceğim.”
Kardeşleri onu kayın validesinde bırakmıyorlar. Çünkü onların evi Mehman’ın şehadetinden dolayı bir an bile boş olmuyordu. Dertli anne, hasta gelin ve iki yavru çocuk.
Bunları düşünen kardeşi Huraman’ın  kayınvalidesine “Hala, ben ablamı götürüyorum. O burada kalırsa ölür, onun çocuklarına biz ebeveyinlik yapamayız. Onları Bakü’ye götürelim” diyor.
Huraman’ın Bakü’deki hayatı o kadar da kolay olmuyor.
Neredeyse her gününü psikologda geçiriyor.
“Yaşat” Vakfı ve “Zefer” Şehit Ailelerine Destek İctimai Birliği onlara çok destek oluyor. Huraman ayakta durmak için kendinde güç topluyor.
Böylece onun için hayat yeniden başlıyor.
"Ruhen yaşamasam da, çocuklar için hayatta kalmam gerekiyor, her gün ölmem ve dirilmem gerekirse bile" diyor Mehman’lı günlerini hayallerinde yaşatan ŞEHİT Hanımı.
Kendisi olmazsa, çocuklarına bakacak kimsenin olmayacağının bilincindeydi. En sorunlu konu ise küçük oğlu Ceyhandı. Ameliyat olması gerekiyordu. Mehman hayattayken çocuk üç ameliyat geçirmişti. Dördüncü kez ameliyat olması gerekiyordu.
Anne anlıyordu ki, bu ameliyatta evladına kendisinden başka kimse destek olamayacak. Bu yüzden güçlü olması ve ayaklarının yere sağlam basması gerekiyordu.
Mehman'ın cenazesi Berde'de defnedilmiş, eşi ve çocukları ise Bakü'de yaşamaktalar.
Uzak mesafeye rağmen sık sık Mehman'ı ziyarete gidiyorlar.
Mehman’ın annesi başta olmakla kardeşleri, bacısı onları yalnız bırakmıyorlar. Onlar da sık sık Bakü’ye gidiyorlar.
Kayınvalidesi Meryem ana Huraman’a çok destek oluyor. Bir gün Huraman’a böyle söylüyor:
"Ben bir anneyim, kızım. Eğer ben dik duruyorsam, sen de çocukların için dik durmalısın. Oğlumun kokusunu senden alıyorum. Mehman sana hep “dayıkızı” derdi. Sen sadece Mehman'ın kuzeni değilsin, çocuklarının annesi, onun çok sevdiği kadınısın. Seni her zaman ayakta, başı dik görmeliyim.
Yıllar geçiyor, Mehman’sız günlerinin artık 5 yaşı oluyor.
Büyük oğlu Nurlan, Azerbaycan Devlet Petrol ve Sanayi Üniversitesi Enerji Mühendisliği Fakültesi "Sabah" grubu 2. sınıf öğrencisidir. Küçük oğlu Ceyhan ise 7. sınıfta okuyor.
Aileye Mehman”in yakın dostları Vatan Savaşı Kahramanı, albay Nizami Mövlanov, Emekli Askerlerin Nesilleri Aydınlatma Kamu Birliği Genel  Başkanı Emin Hesenli  ve “Zafer” Birliğinin başkanı Sevinç Orucova her zaman destek olmuşlar.
Sohbet zamanı Huraman hayattan küstüğünü, geçen yıldan itibaren kendini toparlamaya başladığını söyledi.
Bütün yaşananlara rağmen ayakta duruşuna ve akıllı evlat payından dolayı Rabbine her zaman şükrediyor.
Yine pencere önü, yine uzaklara dikilmiş bakışlar, yine hayallerinde yaşattığı Mehman’lı günleri, yine de yarım kalan hayat hikayesinin devamı ve uzaklardan işitilen beraber dinledikleri  “Kara gözlüm” şarkısı...

ÖZGEÇMİŞ
Mehman Neriman oğlu Genberov 27 Mayıs 1981 tarihinde Ağdam ilçesinde doğdu.
İlk eğitimini Ağdam ilçesinin Maksutlu köy okulunda aldı. Göçkün hayatı yaşadı.
2002 Yılında Haydar Aliyev'in adını taşıyan Azerbaycan Yüksek Askeri Okulu'ndan mezun oldu.
25 Yıl ordumuza şerefle hizmet etti. Azerbaycan'ın savaş bölgelerinde görev yaptı.
Ali Başkomutan İlham Aliyev’in emriyle kendisine 20 yıllık kusursuz hizmetinden dolayı madalya verildi.
2015 Yılında Türkiye Cümhuriyeti Kara Kuvvetleri Piyade Okul Komutanlığında MAP Tabur komutanlığı kursuna gönderiliyor.
Mehman Genberov, 30 Eylül'de Fuzuli'nin kurtuluşu sırasında şehit oldu.     
Cenazesi Berde şehrinde defnedildi. İki erkek evladı vatana emanet kaldı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 09.12.2020 tarihli Kararnamesine göre Mehman Genberov ölümünden sonra Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün yeniden sağlanmasında yaptığı özel hizmetler ve işgal altındaki toprakların kurtarılması sırasında düşmanı yok etme muharebe görevini yerine getirirken gösterdiği kahramanlık örneği ve askerlik hizmetinin yerine getirilmesi sırasında gösterdiği cesaret nedeniyle "Karabağ Nişanı" ile, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 15.12.2020 tarihli Kararnamesine  göre Mehman Genberov ölümünden sonra "Vatan İçin", İlham Aliyev'in 25.12.2020-ci il tarihli Kararnamasine göre "Füzulinin azad olunmasına görə" madalyaları  ilə ödüllendirildi.
Ölümünden önce kendisine "Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin 10. yıl dönümü", "Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerin 90. yıl dönümü" jübile madalyaları, 3. sınıf "Kusursuz hizmet için" madalyası, "Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin 95. yıl dönümü" jübile madalyası, 2. sınıf "Kusursuz hizmet için" madalyası, "Azerbaycan Ordusunun 100. yıl dönümü" jübile madalyası, "Kusursuz hizmet için" 1.sınıf madalyalarla ödüllendirildi.

 

GAZZE'DE ACI BÜYÜYOR

Hindistan ve Pakistan 'tam ve hemen' ateşkes konusunda anlaştı

PAKİSTAN HİNDİSTAN'A OPERASYON BAŞLATTI

Japon elektronik üreticisi 10 bin kişiyi işten çıkaracak

VATİKAN'DA BACADAN BEYAZ DUMAN ÇIKTI : PAPA SEÇİLDİ

DÜNYANIN EN MUTLU ŞEHİRLERİ AÇIKLANDI

HİNDİSTAN VE PAKİSTAN BİRBİRİNİ VURDU

VATİKAN'DA KAPILAR KAPANIYOR

İSTANBUL'DA ONBİNLER GAZZE İÇİN ABD KONSOLOSLUĞUNA YÜRÜDÜ

ABD İÇİŞLERİ BAKANI UYARDI

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 33 27 1 5 53 86
2.Fenerbahçe 33 24 3 6 51 78
3.Beşiktaş 33 16 7 10 20 58
4.Samsunspor 33 17 10 6 12 57
5.İstanbul Başakşehir 33 15 12 6 6 51
6.Eyüpspor 34 14 12 8 5 50
7.Göztepe 33 12 10 11 13 47
8.Konyaspor 34 13 14 7 -3 46
9.Trabzonspor 33 12 11 10 11 46
10.Kasımpaşa 33 11 9 13 1 46
11.Kayserispor 33 11 11 11 -8 44
12.Antalyaspor 33 12 14 7 -22 43
13.Gazişehir Gaziantep 33 12 15 6 -5 42
14.Rizespor 33 12 17 4 -13 40
15.Alanyaspor 33 10 15 8 -10 38
16.Bodrum FK 33 9 16 8 -13 35
17.Sivasspor 34 9 17 8 -13 35
18.Hatayspor 33 4 21 8 -31 20
19.Adana Demirspor 33 2 27 4 -54

YAZARLAR