TANSEL GEYİK

Tarih: 06.04.2025 18:09

TELEFON MUCİZESİ

Facebook Twitter Linked-in

4 Şubat tarihinde rahatsızlanan, o günden sonra kendisine ait bir fotoğraf karesi vermeyen, hiçbir video paylaşmayan Sayın Bahçeli, iki ay sonra Merhum Alparslan Türkeş'in ölüm yıldönümünde kabrinin başında kameraların karşısındaydı.

Hastalığı süresince yaptığı iddia edilen telefon görüşmelerini tüm kamuoyu yakından takip etti, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımları da gündemdeki yerini korudu.

Ancak ilginçtir; Sayın Bahçeli'nin iyileşip yeniden ayağa kalkmasından ziyade, verilen görüntülerde dublör kullanıldığı yönündeki iddialar daha çok konuşulur oldu.

Yalnızca ayağa kalkıp, görevinin başına gelmesini dört gözle bekleyenler(!) bu  tartışmalarının çok uzağında yer aldı.
Zorunlu iki aylık  “devre arası”nı hemen kapatma, kaldıkları noktadan devam etme heyecanı, haklı olarak onları bu önemsiz detayın(!) dışında kalmaya zorladı...

Önemsiz diyorum, çünkü televizyonlardaki görüntüler gerçeği miydi, yoksa dublörü müydü gibi “sığ” tartışmalara hiç mi hiç girmediler. Tarzları gereği “derin” sularda yüzmek daha cazip gelir onlara. Çünkü amaçlarına ulaşabilmeleri için tek yol; 22 Ekim 2024 tarihinde başlayan sürecin devam etmesi. Asıl dertleri bu.
Ne de olsa kendileri için tarihi bir fırsat!

Peki kim bunlar, derin bir oh çeken kimler?

Mesela, Sayın Bahçelinin sağlığına kavuşmasına DEM Parti kurmayları çok sevindi, birlikte “barış halayı” çekecekleri günü sayıyorlar şimdi.
Dublörü olsa ne fark eder? 
Halay başında mendil sallasın kâfi.
Yeter ki süreç tıkır tıkır işlemeye devam etsin...

İçerideki bebek katili bölücü başı da eminim mutludur. Zira umut hakkını dile getiren “kurtarıcı bilgesi” yine işinin başında.
Dublör de ne demek?
Yeter ki kendisi ev hapsine çıksın...

Kongrelerini yapmaları için 4 Mayıs'ta Malazgirt'e davet ettiği, kırmızı bültenle aranan terör örgütü üyeleri de ellerini ovuşturarak heyecanla davetin tekrar edilmesini bekliyor.
Dublörü olsa ne yazar.
Yeter ki lahmacun partileri süre gelsin...

Bitti mi?
Hayır!

“Büyük İsrail” hedefi olanları da ekleyelim listeye. Bu zevat da ellerinde teflerle zılgıtlar çekiyor şimdi.
Dublör saçmalığı da neymiş.
Yeter ki BOP sekteye uğramasın!

Hepsinin gözü aydın...

Sevinmekte gayet haklılar, çoğunun ağzı kulaklarında şimdiden.
Çünkü rahmetli Sinan Ateş'in ailesine bırakın taziye ziyaretini, telefonla dahi baş sağlığı dilemeyen Sayın Bahçeli, DEM Partinin vekillerini ve kurmaylarını hastalığı boyunca hiç mi hiç ihmal etmedi. 
Hasta yatağında bile aradı, sordu...

Pervin Buldan'ından, Ahmet Türk'üne, Sırrı Süreyya Önder'inden Tuncay Bakırhan'ına kadar...
Selahattin Demirtaş'ı da unutmadı tabi.
Onu da aradı.
Bu nasıl bir sevgiyse...

İnsan hastalandığında daha duygusal olur; en çok yakınlarına, sevdiklerine hasret duyar.
Gözü onları arar; seslerini duymak ister, telefonla konuşmak bile büyük moral olur insana...

Anlaşılan yaptığı telefon görüşmeleri Sayın Bahçeli'ye çok iyi gelmiş. Çünkü uzmanların söylediğine göre, kalp kapakçığı değişen, yaşı yetmişi açmış birinin iki ayda ayağa kalkması neredeyse bir mucize!

Görünen o ki, bu mucizenin gerçekleşmesi sevdiklerinin kendisine verdiği moral motivasyon desteği sayesinde olmuş.
Ne kadar şanslı.
Herkes kendisini bu kadar içten (!) sevenlere sahip değil çünkü.

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” atasözünün bundan sonraki versiyonu sanırım şöyle olacak:

“Bana hasta yatağından telefonla aradığın kişileri söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!..”

Sağlıcakla kalın.
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —