Büyük devletler nasıl yıkılıyor? İç ve dış sebepler nelerdir?
Büyük devletlerin yıkılışı, tarih boyunca iç ve dış sebeplerin bir araya gelmesiyle gerçekleşmiştir. Bu süreçler genellikle uzun vadelidir. Büyük bir devletin yıkılışı, siyasi, ekonomik, toplumsal, kültürel ve askeri faktörlerin birleşimiyle oluşur. Şimdi bu süreci ayrıntılı olarak ele alalım:
İç Sebepler
Yönetim Bozukluğu:
Yönetim krizleri ve merkezi otorite zayıflaması devletlerin dağılmasında en önemli sebeplerdendir. Devletin başındaki liderlerin yetersiz olması, kötü kararlar alması veya devlet mekanizmasını etkin şekilde yönetememesi çöküşü başlatır. Yolsuzluk ve rüşvetin artması, devletin halk üzerindeki güvenilirliğini ve otoritesini sarsar. Merkezi otoritenin çöküşü ile yerel yöneticilerin merkeze bağlılığı azalır ve onların bağımsız hareket etmeye başlamasını sağlar. Bu durum, devletin birliğini bozar.
Ekonomik Problemler:
Halktan alınan vergilerin ağırlaşması ve ekonomik yüklerin artması, halkın devlete karşı isyan etmesine neden olur. Kötü ekonomi yönetimi neticesinde, Enflasyon, borçlanma ve gelir dağılımındaki eşitsizlikler ekonomik yapıyı zayıflatır. Ülke kaynaklarının tükenmesi çok tehlikelidir. Toprakların verimsizleşmesi, ticaret yollarının değişmesi veya madenlerin tükenmesi gibi faktörler ekonomiyi çökertir.
Toplumsal Ayrışma ve Çatışmalar:
Farklı etnik ve dini gruplar arasındaki anlaşmazlıklar devleti içten böler. Halk arasında adaletsizlik ve eşitsizlik hissi, devlete olan sadakati azaltır ve isyanlara yol açar. Toplumun geleneksel yapısının bozulması ve kültürel çatışmalar, toplumsal düzeni sarsar.
Askeri Sorunlar:
Askeri Gücün Zayıflaması, ordunun yeni teknolojik gelişmelerin gerisinde kalması, yetersiz donanımlı veya disiplinsiz hale gelmesi, devleti savunmasız bırakır.
Dış Sebepler
Dış tehditler, zayıflamış bir devleti işgal ederek yıkabilir. Örneğin, Roma İmparatorluğu’nun Germen kabilelerinin saldırılarıyla yıkılması. Çok genişleyen devletler, sınırlarını savunmakta zorlanır ve dış tehditlere karşı savunmasız hale gelir. Ticaret yollarının kontrolü veya ekonomik kaynaklar üzerindeki rekabet, büyük devletlerin çöküşüne neden olabilir. Bölgesel veya küresel yeni güçler, eski büyük devletlerin yerini alabilir. Osmanlı’nın zayıfladığı dönemde Avrupa’nın güçlenmesi gibi. Devletin, müttefiklerini kaybetmesi, uluslararası alanda yalnızlaşmasına neden olur.
Tarihten Örnekler
Roma İmparatorluğu
Aşırı genişleme, ekonomik krizler, toplumsal ayrışma ve zayıf liderlik, düşman devletlerin saldırıları ve sınırların savunmasız kalması ile Roma İmparatorluğunun sonu gelmiştir..
Osmanlı İmparatorluğu
Merkezi otoritenin zayıflaması, ekonomik durgunluk ve yeniliklere ayak uyduramama, Avrupa’daki güç dengelerinin değişmesi ve büyük devletlerin Osmanlı’ya karşı birleşmesi neticesinde Osmanlı Devleti dağılmıştır.
Sovyetler Birliği
Ekonomik kriz, toplumsal memnuniyetsizlik ve etnik çatışmalar, Soğuk Savaş’ın ekonomik yükü ve ABD’nin politik baskıları ve bozucu faaliyetleri karşısında SSCB dağılmaktan kurtulamamıştır.
ABD’nin yıkılma senaryoları, iç ve dış sebeplerin birleşimiyle değerlendirilebilir. Bugün ABD, küresel bir süper güç olarak görülse de, tarihteki büyük devletler gibi çeşitli zayıflık ve tehditlere maruz kalmaktadır. ABD’nin ne zaman ve nasıl yıkılacağını anlamak için birçok dinamik faktöre bakmak gerekir.
ABD’nin Yıkılmasına Yol Açabilecek İç Sebepler
ABD’de ırksal eşitsizlik ve etnik farklılıklar geçmişten bugüne süregelen bir sorundur. Siyahiler, Hispanikler, Asyalılar ve diğer azınlıklar arasındaki eşitsizlikler, toplumsal huzursuzlukları her geçen gün daha da artıyor. Siyasi Kutuplaşma, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki derin siyasi ayrışma, federal yapıyı zayıflatıyor. 6 Ocak 2021’deki Kongre baskını gibi olaylar, demokrasiye duyulan güveni derinden sarsmıştır.
ABD’de gelir eşitsizliği hızla artmaktadır. Zengin ve fakir arasındaki uçurum, sosyal huzursuzluklara ve protestolara yol açıyor. Önümüzdeki süreçte bu tür olayları çok daha sık ve daha etkili şekilde görebiliriz. Ekonomik, zorluklar toplumun tahammül sınırlarını zorluyor. ABD’nin ulusal borcu sürekli artmakta ve ekonomik istikrar için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Sanayi ve teknoloji yarışında, Çin gibi ülkelerin ABD’yi geçmesi, Amerikan ekonomisini hızlı şekilde zayıflatıyor. Buna paralel olarak, orta sınıfın zayıflaması, tüketim ekonomisini ve toplumsal istikrarı tehlikeye atıyor.
Eyaletlerin Bağımsızlık Talepleri… ABD’nin federal yapısı, eyaletlerin güçlenmesine fırsat tanır. Örneğin, Kaliforniya veya Teksas gibi ekonomik açıdan güçlü eyaletler, bağımsızlık talepleriyle merkezi otoriteyi tehdit edebiliyor. Bu tür taleplerin önümüzdeki dönemde ciddi ve sert biçimde gündeme gelmesi bekleniyor. ABD Anayasası, zaman zaman günümüz şartlarına uymadığı eleştirileriyle karşı karşıya. Anayasal krizler, federal hükümetin meşruiyetini sorgulatacaktır. Kültürel yozlaşma, manevi çöküş ve değerlerin erozyonu.. Aile yapısı, toplumsal dayanışma ve dini bağlılık gibi geleneksel Amerikan değerlerinde aşınma, toplumun moral yapısını telafisi imkansız şekilde zayıflatıyor. Küreselleşme ve dijital çağ, Amerikan kültürünün parçalanmasına ve etkisini yitirmesine sebep oluyor.
ABD’nin Yıkılmasına Yol Açabilecek Dış Sebepler
Küresel güç dengelerinin değişimi, Türkiye ve Çin gibi devletlerin yükselişi ABD için ciddi tehditlerdir. Çin, ekonomik, teknolojik ve askeri gücüyle ABD’nin liderliğini tehdit etmektedir. Türkiye ise yıllardır ABD merkezli uluslararası sistemin adaletsizliklerini anlatarak dünyada büyük bir uyanışa öncülük etmiş ve küresel sistemin çöküşünü hayli hızlandırmıştır. “Alternatif bir sistemin mümkün” olduğunu ısrarla anlatarak ciddi mesafe almıştır. Bu rekabet, ABD’nin dünya sahnesindeki etkisini hızla azaltacaktır. Rusya’nın siber saldırılar, enformasyon kampanyaları ve jeopolitik hamleleri, ABD’nin gücünü ve uluslararası güvenilirliğini zayıflatıyor. Bütün bu faktörler, ABD liderliğindeki uluslararası ittifakların zayıflamasına sebep oluyor. NATO ve diğer uluslararası ittifakların zayıflaması, ABD’nin dış politikadaki gücünü düşürdüğü gibi güvenilirliğini de düşürüyor.
ABD’ye Karşı Koalisyonlar! Küresel gücünü kaybetmesi durumunda ABD’ye karşı Türkiye, Çin ve Rusya gibi ülkeler yeni ittifaklar kurabilir. Bu da ABD’yi iyice yalnızlaştırır. ABD’nin tarım, su kaynakları ve şehir altyapısı, iklim değişikliği nedeniyle zarar görebilir. Bu durum, ülke içindeki ekonomik ve sosyal yapıyı bozacaktır. Petrol, su ve diğer doğal kaynaklar üzerindeki küresel rekabet, ABD’yi yeni savaşlara ve krizlere sürükleyebilir. Bu da zaten yerlerde sürünen ABD imajını tamamen yıkacaktır.
Diğer bir handikap, teknolojik ve askeri dezavantajlar. ABD, siber saldırılara karşı büyük bir risk altında. Elektrik şebekeleri, bankacılık sistemi ve iletişim altyapısı saldırılarla çökertilebilir. Bu konuda çok sayıda deneme yapılmış olup bu mesajlar, hasımları tarafından Washington’a sık sık verilmektedir. ABD’nin en büyük riski, askeri hegemonyasını kaybetmesidir. Türkiye, Çin, Rusya ve diğer ülkelerin askeri harcamalarını artırmaları, daha etkili ve daha ucuz teknolojik savaş araçları geliştirmeleri, ABD’nin üstünlüğünün sorgulanmasına neden olmakta ve bu güne kadar ABD’nin kanatları altında kendini güvende hisseden ülkelerin derin bir korkuya kapılmasına yol açmaktadır. Bu sorgulama ve uzaklaşma ABD’nin sonunu getirecek diğer önemli hususlardan biridir.
ABD Nasıl ve Ne Zaman Yıkılabilir?
ABD’nin yıkılması, birden fazla büyük olayın birleşimiyle olabilir. Borç krizinin kontrolden çıkması, ekonomik sistemin çökmesine ve toplumsal huzursuzlukların başlamasına neden olabilir. Diğer bir risk, iç savaş veya federal çatışma. Toplumsal kutuplaşma ve eyaletlerin bağımsızlık talepleri, ABD’nin federal yapısını dağıtma potansiyeli taşıyor. ABD için en büyük tehditlerden biri müttefiklerini kaybetmesidir. Bu durum, uluslararası sahnede yalnızlaşmasına ve savunmasız hale gelmesine yol açacaktır. Öyle ki şimdilerde ABD’nin yakın müttefiki görünen bazı devletler, karşı cepheye geçerek ABD’ye karşı mücadele edebilir.
Hızla yükselen güçler karşısında küresel rekabetin kaybedilmesi, hasımlarının, ABD’yi ekonomik ve teknolojik olarak geride bırakması, Amerikan hegemonyasının sonunu getirecektir.
ABD’nin ittifak kurduğu ülkeler sadece Batılı ülkelerden, Japonya veya Güney Kore gibi devletlerden oluşmuyor. ABD’nin sadık müttefiki olan Pakistan, Türkiye, Suudi Arabistan gibi körfez ülkeleri, Mısır ve Ürdün gibi Müslüman ülkeler de vardı. Eğer derinlemesine bakılırsa, maddi-manevi açıdan ABD’yi bir asırdır ayakta tutanlar da bu ülkelerdi. Türkiye, Pakistan, Körfez ülkeleri, Mısır gibi ülkeler her bir coğrafyada, köşe başlarında ABD’nin veya kurduğu dünya sisteminin jandarmalığını, bekçiliğini yapıyorlardı. Ancak ABD, son 20-30 yıldır yürüttüğü İslam düşmanlığı siyaseti ve Siyonizme teslim olarak Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Balkanlar’da Müslümanları kitlesel halde katletmesi veya katledenleri desteklemesi ve bilhassa son olarak Gazze’de yaşanan soykırıma açık destek vermesi gibi işgal ve savaşlar neticesinde bu müttefiklerle birlikte tüm Müslümanların kinini ve nefretini kazanmıştır. Eskiden her coğrafyada jandarmalığını, bekçiliğini yaptırdığı Müslüman ülkeler, ittifak yapmaktan, müttefik olmaktan kaçınır ve uzaklaşır hale gelmişlerdir. Artık bu ülkeler, kısa zaman içerisinde değil ABD’ye müttefik olmak, karşısına geçerek başka ittifaklar içinde yer alırlarsa şaşırmayalım.
Gazze’de İsrail’in uyguladığı soykırım, öyle bir küresel etki uyandırdı ki sadece Müslümanlar değil, artık Hristiyan dünyası da ABD’nin insanlıktan çıktığına şahit olmakta ve ondan tiksinti duymaktadır.
Şimdi kısaca, ABD ile ilgili bazı bilgilere ve istatistiklere bakalım.
ABD Çok Korkunç Durumda
Ekim 2024 itibarıyla ABD’nin dış borcu yaklaşık 32 trilyon dolar, iç borcu ise 36 trilyon dolara ulaşmış durumda. Bu rakamlar, faiz oranlarının etkisiyle büyümeye devam ediyor,
ABD’de sivillerin elinde tahmini 20 milyondan fazlası ağır silahlar olmak üzere yaklaşık 435 milyon silah bulunuyor. Bu sayı, bebekler dahil olmak üzere kişi başı her Amerikan vatandaşına 1.3 silah düştüğünü gösteriyor. Dünyadaki toplam sivil silahların yarısı Amerikan halkının elinde. Asker, polis ve resmi görevlilerin elindeki silahlar bu rakamın dışında.
Son 5 yılın verilerine göre, ABD polisi her yıl yaklaşık 1200 sivili öldürüyor. Son 10 yıla bakıldığında, her yıl ortalama 21 000 kişi sivil halk arasındaki şiddet ve cinayetler sonucu hayatını kaybediyor.
ABD’li yetişkinlerin yaklaşık % 18’i düzenli olarak uyuşturucu kullanıyor. Ayrıca, her yıl aşırı doz sebebiyle 100.000’in üzerinde kişi hayatını kaybediyor. Tedavi açısından bakıldığında, yaklaşık 4 milyon kişinin bağımlılık tedavisi aldığı bildiriliyor ama ihtiyaç duyanların yalnızca üçte birine tedavi sunulabildiği belirtiliyor.
Her yıl yaklaşık 12 milyon kadın, eski eşi veya sevgilisi tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyor. Kayıtlara göre, ABD'de her 4 kadından 1'i eşi veya sevgilisi tarafından dövülme, yakılma veya boğulma gibi ciddi yaralanmalara sebebiyet verecek fiziksel şiddet yaşıyor.
Colorado merkezli Aile İçi Şiddete Karşı Ulusal Koalisyon (NCADV) adlı kuruluşun hazırladığı raporda, ABD'deki her 5 kadından 1'i hayatında en az bir kez tecavüze uğruyor. Yılda ortalama 433 bin 600 tecavüz vakası olurken, tecavüze uğrayanların % 15'i ise çocuk kurbanlardan oluşuyor. Birleşmiş Milletler’in hazırlattığı rapora göre; Her saat 5 kadın/kız çocuğu yakın partneri ya da aile üyeleri tarafından öldürülüyor. Ayrıca, yılda yaklaşık 430.000 tecavüz vakası kaydediliyor ve bu saldırılar genellikle kurbanın tanıdığı kişiler tarafından gerçekleştiriliyor.
ABD’de yıllık olarak yaklaşık 460.000 çocuk, kayboluyor ve her yıl yaklaşık bir milyon hırsızlık vakası rapor ediliyor.
Amerikalıların en büyük korkuları arasında hükümet yolsuzluğu, ekonomik istikrarsızlık ve nükleer tehditler öne çıkıyor. Chapman Üniversitesi'nin 2024 verilerine göre, Amerikalıların yüzde 65,2'si yolsuzluk yapan hükümet yetkililerinden korkuyor.
Amerika'daki evliliklerin yaklaşık yüzde 40 ila 50'si ilk evliliklerde boşanma ile sonuçlanıyor. İkinci ve sonraki evliliklerde boşanma oranları çok daha yüksek. Evliliklerin bozulmasında en yaygın nedenler arasında bağlılık eksikliği, sürekli tartışmalar ve sadakatsizlik öne çıkıyor.
ABD’de son yıllarda, toplumsal bölünme ve çöküş endişeleri ciddi bir boyut kazandı. Toplumun büyük bir kesimi, toplumsal çöküşten endişe duyuyor. Bu durum, özellikle 2024’te daha da belirginleşti.
Donald Trump'ın yeniden seçilmesi, Amerikan demokrasisinin sonu olarak görülüyor. Başkanlık seçimlerinin sonuçları, toplumsal huzursuzluğa yol açabilecek büyük bir çatışma potansiyeli taşıyor. Siyasi kurumlara duyulan güvensizlik nedeniyle de toplumsal yapının çökeceğinden korkuyorlar. Bu endişelerin sosyal patlamalara yol açması ve ülkeyi kaosa sürüklemesi ciddi bir ihtimal olarak duruyor.
Netice olarak, ABD’nin yıkılması, tarihi tecrübeler ışığında sürpriz değil, kaçınılmaz bir durum. Büyük güçlerin her zaman yükseliş ve çöküş döngüsü yaşadığı unutulmamalıdır. ABD, yükseliş döngüsünü çoktan tamamlamış ve hızlı bir çöküş sürecine girerek küresel süper güç statüsünü şimdiden kaybetmiştir. Sırada iç karışıklıklar ve federal yapının dağılması var. Onu da uzun olmayan bir süre zarfında dünyanın göreceğini düşünüyoruz.