“Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa gör evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemelerine göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre yönetilen ve sadece İslam hukukuna göre defin edilen kişidir.
Son günlerde hızla artarak, daha cesur vahşetlerle işlenen cinayetleri seyrettikçe ülkemizdeki yargı sisteminin adalet kavramına olan yaklaşımı ile toplumun adalet inancına olan güvensizliğinin arasına aşılamayacak kadar derin uçurumlar girerek gittikçe bu mesafenin genişlendiğini fark etmekteyim ve bu korkunç bir şey. Ülkemizde her geçen gün muntazam hal alarak devam etmekte hızını aşan suç ve cinayetlerin esas kaynağının Uğur Mumcu’nun nokta tespitinin sonucu olduğunu düşünüyorum. Kamu düzenini yöneten bu yabancı sistem ağının mental Türk yaşantısına aykırı hukuk anlayışı ile örtüşmeyişi hayatımızı panik ve korku içinde sürdüreceğimiz boyuta getirip çıkardı. Diğer taraftan milletimizi zayıflatmaya ve zihni köreltmeye amaçlanan bu kahrolası Fulbright Eğitim Anlaşmasını iptal etmediğimiz sürece toplumun güvenini sağlamak çetin olur. Bu anlaşmanın sanırım bir parçası da üst düzey kamu görevlerine de test sınavları ile alınması yüzünden adil ve caydırıcı hüküm çıkarmaya, adaleti sağlamaya hizmet etmeyen yüzeysel kararlar verilmesine neden olan “dar kalıp” bir mevzuat sorunumuzun ciddi mesele gibi gündeme gelmemesidir. Yargılama ve adil hüküm çıkarmak gibi üstün zeka, mantık ve adalet anlayışını talep eden kamu görevlerine sadece mevzuat üzerinden çalışarak yüksek puan toplamakla savcı, hakim, avukat, yargıç olmanın neticelerine bakarsak dosyaları dikkatle incelemeyerek duruşma ve celseleri otomatik prosedüre bağlayan, sorgulamanın, yargılamanın, muhakeme etmenin sanki insana değil robota yapıldığı sanrısı ile çıkarılan hükümleri, verilen kararları mekanikleştiren yargı düzenini sil baştan, eski tarihi yönetim usullerimize yönelik, milli yargı sistemini oluşturmalıyız. Aksi halde adalet diye bir kavramın kalmayacağı gibi, korkarım “adalet” sözcüğüne nefret eylemi baş kaldırıp, en olmadık canlılara lakap diye takar, hicivlere konu yaparlar.
Dün Balıkesir’de 25 bıçak darbesi ile katledilen o genç delikanlı kim bilir ne hedefler belirlemiş ve babası asker olduğu halde kendi kazancını sağlamak, hayatı öğrenmek üzere bir işe başlamıştı. Resimdeki gülen gözlerinde hayat dolu o bakışlarda ne umutlar saklı idi. Bir sürü sabıka kaydı olan cani nasıl bir kin, vahşet barındırmış ruhunda ki, gencecik çocuğu kansızca öldüre bildi.
En kötüsü bu cinayetleri yapanların mutlaka kabarık sabıka kayıtları vardır. Anlamakta aklım , mantığım yetmiyor ki, son birkaç yıldır bu cinayetler aynı ağırlıkta devam etmesine rağmen neden adaletine güvenmek istediğimiz hakimler, savcılar sabıka kayıtları olan suç makinesi bu canileri serbest bırakıyor?
6 Nisan –bir buçuk ay önce de İzmir’de bir astsubayı eski eşinin babası ve biraderi amansızca kurşun ve bıçak saldırıları ile katlettiler.
Bir şey daha dikkatimi çekti, dün ölen çocuğun babası albay, yani askermiş: “40 yıl üniforma ile yüzlerce askerim oldu hiç birisinin burnu dahi kanamadı, kendi oğlumu koruyamadım”-dedi. Yani ben vatanımı korurken evladımı, ailemi devletimize emanet ettim diyor. Annesi ise oğlunu dünyadan koparan 6 suç kaydı olan cani için haklı olarak :” Bu katil, Türkiye adalet sisteminin yetiştirdiği katildir” demiş.
Son zamanlarda askeri, güvenlik güçlerimizin içinde intihar edenlerin artması, aile üyelerinin başlarına böyle ağır vukuatlar gelmesini tesadüfe bağlayamıyorum. Bana göre bu da bizi içimizden çökertme planının parçasıdır.
Fakat, benim sitemim yargı mensuplarımızadır. Kadınlar öldürülüyor, katil seri sabıkalı, çocuklar tecavüze uğruyor sapıklar daha önceden belli, masum insanlar katlediliyor, caniler defalarca hapis yatıp çıkan suç makineleri. Buna neden müsaade ediliyor?
Bu yargı mensupları kendi milletimizin insanları, kendi içimizden birleri iken, ne için toplumun refahını ilke edinmiyor?
Çağımızda bu yabancı kanun sistemini iptal edip kendi milli ve geleneksel yargı sistemimizi, kamu yönetim sistemimizi kura bilmemiz için artık kimseden çekinmeyecek, korkmayacak güce ulaştık. Toplumsal felakete daha fazla yaklaşmadan milli eğitim, milli yönetim, milli yargı sistemimizi düzenleyip milletimizi huzur ve güvende yaşatmazsak her kes bir azdan kendi adaletini kendi sağlamanın rehavetine kapılacak, o zaman zarar gören zarar verene ceza keser, kendi mantığı ile kanun- nizam sağlamaya kalkar ve kısas peşine düşerse güçlü devlet, azimli halk olmanın söz konusu olamayacağı çağ başlar ki, yabancı istihbarat ağlarının biz Türkler için hedeflediği de tam olarak budur: Milli Beka çöküşü!
Vüsale ALİ
Kayseri