Vüsale ALİYEVA

Tarih: 12.02.2024 19:30

AFAD  NEDEN  BAKANLIK DEĞİL?

Facebook Twitter Linked-in

Son yüzyıllık dönem için Türkiye’nin deprem  ve afet olaylarını kronolojik gözden geçirelim: 

Erzurum 1924 yılı içinde üç ayrı depremle sarsılmıştır Deprem önce  13 Mayıs 1924 yılında olmuş, sonra 6 Eylül 1924 yılında, en şiddetlisi  ise 13 Eylül 1924 tarihinde meydana gelmiştir.  Bu son 13 Eylül depremi ciddi anlamda mal ve bazı  kaynaklarda  belirtildiği üzere  60, bazı kaynaklarda 310   can kaybına neden olmuştur. 

1926 yılı 22 Ekim Kars depremi  355 can kaybı,  1930 yılında Hakkari sınırında 2. 514 can kaybı,  01 Mayıs 1935 yılında Digor’da 200 can kaybı ile sonuçlanan deprem,  19 Nisan 1938 yılında Kırşehir’de  149 can kaybı,  1939 yılı  26 Aralıkta 116.720 ağır hasarlı bina ile 32. 962 can kaybı,  1941 yılı 10 Eylül tarihinde 194 can kaybı ile sonuçlanan deprem, 1942 yılı 20 Aralıkta Niksar –Erbaa’da 32. 000 ağır hasarlı bina, 3.000 can kaybı,  1943 yılı 26 Kasımda Tosya- Ladik’te  2.824  kişinin ölümü ile sonuçlanan deprem, 1944 yılı  1 Şubatta Bolu- Gerede merkezli depremde 3.959 can kaybı,  1953 yılında 18 Martta 9.670 binanın ağır hasar gördüğü depremde 265 can kaybı,  1966 yılı 19 Ağustosta Varto’da 20.007 ağır hasarlı bina ile 2.394 can kaybı,  1970 yılı 28  Martta Gediz merkezli depremde 9.452 ağır hasarlı bina ile 1.086 can kaybı, 1971 yılı 22 Mayısta 5.617 ağır hasarlı bina ile 878 can kaybı,  1975 yılı 06 Eylülde 8.149 ağır hasarlı bina ile 2.385 can kaybı,  1976 yılı 24 Kasımda Çaldıran-Muradiye merkezli depremde 9.552 ağır hasarlı bina ile 3.840 can kaybı, 1983 yılı 30 Ekimde Erzurum- Kars merkezli depremde 3.241 ağır hasarlı bina ile 1.155 can kaybı, 1992 yılı 13 Martta Erzincan- Tunceli bölgesinde 6.702 ağır hasarlı bina ile 653 can kaybı,  1999 yılı 17 Ağustosta  Gölcük- Kocaeli’de 66.441 ağır hasarlı bina, 17.408 can kaybı ve hala bulunamayan insan kayıpları,  1999 yılı 12 Kasımda Düzce- Bolu bölgesinde 15.389 ağır hasarlı bina ile 845 can kaybı ve son 2023 yılı  6 Şubat depreminde  50 binden fazla can kaybı binlerce ağır hasarlı binalar,  henüz bulunamayan insanlar…. 

Daha aradaki yıllarda baş vermiş depremleri saymadım  makale başından sizi yormasın diye. 

Bu kadar depremden sonra 2009 yılında AFAD – AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI adlı İç işleri Bakanlığına bağlı bir Kurum kuruldu. 

Bu kurumun an görev ve  yetkileri -  Afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve olayların meydana gelmesinden önce hazırlık ve risk azaltma, olay sırasında yapılacak müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması, yurt içinde ve yurt dışında insani yardım operasyonlarının yapılması ve koordine edilmesi ile bu konularda politika önerilerinin geliştirilmesi ve uygulanması hususlarını kapsar.  Bir  deprem ve doğal afetler ülkesi olan Türkiye için bu görev ve yetkiler  Bakanlık kapsamında mahiyetine ve amacına daha uygun devlet kurumu olmaz mı?  6 şubat depremi sırasında bir çok eksiklikler ortaya çıktı, bunlardan  birisi koordine olmak, diğeri ise Arama- Kurtarma Personeli yetersizliği idi.  Son günlerde  gündeme çok gelen olası  İstanbul depremi için  3 milyon kadar Arama- Kurtarma görevlisi deprem bölgesine acilen ulaşması lazım diye rapor öngörülmüş.  Peki Allah muhafaza o deprem gerçekleşirse deprem bölgesine ulaşacak 3 milyon Arama- Kurtarma gönüllü ve personeli  çıkar mı? Elbette tek başına Kayseri halkı bile tek yürek olur, yardıma koşar, lakin Arama- Kurtarma görevlisi, veya gönüllüsü olmak için birkaç eğitim sürecinden geçmek, pratik-tatbikat  etkinlikleri ile hem sahada verimli, profesyonel  çalışmak için, hem  de ağır duygusal  vakalara psikolojik hazır olmak için süreçlerden geçmek, bu alanda uzmanlaşmak gerek.  Asrın Felaketi olarak tarihe en acı günlerimizden biri gibi göz yaşları ile yazılan bu deprem sonrasında  bir çok  Sivil Toplum Kuruluşu  - Arama- Kurtarma Dernekleri, Gönüllü İnsani yardım Kuruluşları resmi kayıtlarla kuruldu. Bu dernekleri kuranlar malum 6 Şubat 

Depreminde kendi yüreği, isteği ile deprem bölgesine koşan yiğit Anadolu insanlarıdır.  Türkiye’nin Deprem Gerçeğini günlerce en zor koşullarda, yarı aç yarı tok, uykusuz ve saatlerce enkaz bölgelerinde can kurtarmak, yetişmek ve insanlığa derman olmak için deprem illerimize yetişen mert insanlarımız fark ettiler.  Bundan sonra olası afet ve depremler için daha donanımlı, işinin ehli ve uzman kurtarıcı olup bölgeye tez ulaşarak mümkün mertebe çok can kurtarmak isteyen fedakar insanlar  Arama- Kurtarma Dernekleri oluşturup,  özellikle gençler  bu kutsal kuruluşlara, hatta ben derdim ki, bu vefakar insanlar ailesine katıldılar. 

Bu  kuruluşlara üye olan insanlar ağırlıklı olarak  sabit maaşla çalışan, aile geçindiren  işçi sınıfından ve öğrenci kesimi sayesinde her geçen gün büyümektedir. Fakat gel gör ki,  enkaz çalışmaları için gerekli araç- gereç ve ekipman desteğine  ihtiyaç duymakla  çoğunluk Arama- Kurtarma gönüllüsü tüm gerekli ekipmanını kendi bütçesinden karşılamaktadır. 

Son yüz yıldır her birkaç senede bir tekrarlayan depremler, afetler yaşadığı halde AFAD gibi teşekkülü kurumun Bakanlık statüsüne geçmesi neden gündeme gelmiyor?  Bakanlık konumuna yükselecek olsa bu kurum tüm Arama- Kurtarma Sivil Toplum Kuruluşlarını bünyesine ala bilir, yetiştire bilir ve ekipmanla teçhiz ede bilir. 

Azerbaycan kardeş ülke olduğu için oradan örnek vermek istiyorum.   

Şamaxı  depremi 1902 yılında  6.9 büyüklüğünde baş vermiştir. Deprem  zamanı şəhərin 2.000 –den fazla şehir  halkı  hayatını kaybetmiş, binlerce insan yaralanmış, 20.000  kadar insanın evi dağılmış,  evsiz , eşyasız kalmış, onlarca tarihi yapı, hamam, cami, medrese dağılarak  enkaza dönüşmüştür. 

Azerbaycan bağımsız olduktan sonra devletçilik yolunda tam düzen kurulduktan sonra 2005 yıl 16 Aralık tarihinde Türkiye’deki AFAD mahiyetindeki gibi fakat ayrıca Bakanlık olarak Fevkalade Haller Nazırlığı- Olağanüstü Durum Bakanlığı olarak kurulmuş ve bu gün AFAD kurumunun acil durum ve afetler zamanı yapması gereken tüm işlevleri ve  yetkileri Bakanlık düzeyinde ve daha kapsamlı bir oluşumla Azerbaycan Olağanüstü Durum Bakanlığı olarak kontrolü altına alır, tüm çözüm sürecini her konu ve konumu ile yönetir. 

Oysa Azerbaycan’da son 100 yıldır yıkıcı ve büyük çapta deprem veya afet olmadı,  6 Şubat depremindeki gibi binlerce vatandaşımızı kaybetmedik. Ama tedbir her insana gerekli olduğu gibi, güçlü devletlerin de geniş çerçevede dikkate alması gereken bir konudur, ben derim ki, devletin bir nevi beka meselesidir.  6 şubat depreminde Türkiye’ye gelen yabancı Arama- Kurtarma ekiplerinin içinde eminim bir çok Türkiye’nin iyiliğini hiç istemeyen ülkelerin ajanları vardı. Ve bu gün biz habire MOSSAD ajanı topluyoruz bir yerlerden. 

Hiçbir istenmeyen ülkenin yardımına muhtaç olmadan kendi çalışkan ve yürekli halkımızın el  ve dirayet gücü ile tüm afetlerin üstesinden gelebiliriz.  

 Peki ne bekliyoruz? 

Daha bir depremi kaldıracak ekonomi var mı, daha bir yıkıntıyı çabuk atlata bilecek gücümüz kaldı mı? 

Daha bir depremle ayağa hızla kalka bilecek azmimiz var mı? 

Tüm bu olası felaketleri dikkate alıp acil bir şekilde AFAD gibi mühim ve ehemmiyetli kurumun Bakanlık statüsüne geçmesi Türkiye için elzemdir! 

 

Vüsale ALİYEVA 

Kayseri 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —