Ateşin keşfi ile birlikte insanoğlunun enerji serüveni debaşlamıştır. Ancak enerji temininin sistematik bir ihtiyaç haline gelmesi ve küresel bir sorun boyutuna evrilmesi,kuşkusuz ki sanayi devrimi ile eş zamanlıdır.
1698 yılında İngiliz mühendis Thomas Savery’in, buhar motorunu icadı[1] sanayi devrimine giden süreç için ilk adım kabul edilse de James Watt’ın, 1763 yılında bu motoru ısı enerjisinin mekanik enerjiye dönüştürülmesi prensibine göre çalışacak şekilde daha verimli hale getiren[2] pistonlu buhar motorunu[3] geliştirmesi ilesanayi devriminin itici gücü yapmayı başarmıştır.
Buhar motoru ile birlikte üretimden, ulaşıma düşük maliyetle yüksek kaliteli ürün ve hizmetler süreci de başlamıştır. Ancak makineleri çalıştıracak enerji ilk önce kömür, sonra petrol, ardından doğalgaz, nükleer enerjinin keşfi ile nükleer enerji üretiminde yararlanılan kıymetli madenler, en sonra da kıymetli toprak elementleri silsilesi ile kaynaklara erişim ve paylaşım mücadeleleri yaşanmıştır. Bu paylaşım mücadeleleri iki defa topyekûn dünya savaşı yaşanmasını da beraberinde getirmiştir. Lakin kaynaklara erişim, paylaşım ve kullanım mücadeleleri hibrit savaşlarla, vekalet savaşlarıyla, işgallerle, ilhaklarla ve daha birçok farklı yöntemlerle dünyanın her bölgesinde devam ede-gelen dönemler yaşanmıştır ve halen yaşanmaya devam etmektedir. İnsanlık var olduğu sürece devam edeceği de muhakkaktır.
Elektrik enerjinin keşfi ise insanlık tarihinde yeni bir boyutu getirmiştir. 1820’lerde ilk elektrik akımını, ilk elektrikli motoru ve ilk elektrikli dinamoyu üretmeyi başaran İngiliz bilim insanı Michael Faraday[4] sanayi devriminde yeni bir devri başlatmıştır. Zira sanayi devriminin başlangıcı olarak kabul edilen 1760 tarihinden 1900’lere kadar “Su ve Buhar Gücü ile Mekanizasyon” dönemi yaşanırken elektriğin ve elektrikli motorların icadı ile 1970’lere kadar devam eden süreç“Montaj hatları ve seri üretim” dönemi[5] olarak kabul edildiği görülmektedir.
İlerleyen zamanda enerji kaynakları ve hammaddeler çeşitlense de elektrik enerjisinin yeri bir başka olmuştur. Zira günlük hayattan en ileri teknolojiye her alet, edevat ve makinaya neredeyse her sistem elektrik enerjisine ihtiyaç duyar olmuş, elektriksiz bir hayat düşünülemez hale gelinmiştir.
Jeotermal, hidroelektrik, rüzgâr, güneş, petrol, doğalgaz, dip dalga ve nükleer elektrik santrali gibi birçok sistem ile elektrik üretimi yapılmaya başlanmıştır. Nüfus artışı, sanayi ve teknolojik gelişmeyle doğru orantılı olarak her geçen gün elektriğe olan ihtiyaç/bağımlılık da artış göstermektedir. Bu durum kesintisiz ve istikrarlı elektrik üretimine ihtiyacın zorunluluğunu doğurmuştur. Bu da nükleer güç santrallerini ön plana çıkartmıştır. Zira nükleer elektrik santralleri hariç nerdeyse bütün sistemlerde çevre, iklim, hammadde gibi birçok etkene bağlı olarak üretimde artı-eksi durumlarla karşılaşıldığı muhakkaktır.
Nükleer güç santralleri üretime başladığı andan itibaren ekonomik ömrü dolana kadar 7x24x365 gün aynı verimlilikle istifade edilen bir sistem olarak öne çıktığı bir gerçektir. Ortalama 60 yıl, müteakiben revize ile + 30 yılaynı verimlilikle hiçbir doğa şartına bağlı kalmaksızın istifade edilebilmektedir. Ayrıca üretim oranı olarak çok daha verimli olduğu da hesaba katıldığında çok verimli ve stratejik bir yatırım olduğu gerçeği de ortaya çıkmaktadır.
Dünya genelinde nükleer elektrik tesislerine Nükleer Güç Santrali (NGS) adı verilmektedir ve Temmuz 2025 itibarıyla 31 ülkede toplam 416 nükleer reaktörün işletmede, 15 ülkede ise 62 adet reaktör inşa halinde olduğu uluslararası basın kuruluşlarında yer aldığı görülmektedir. Türkiye’nin ilk NGS Rusya ile imzalanan özel bir anlaşma kapsamında Mersin Akkuyu’da inşa edilmektedir ve yakın zamanda üretime alınması beklenmektedir. Böylece Türkiye de NGS gibi çok stratejik bir tesise sahip olacaktır. Dolayısı ile Akkuyu NGS, Türkiye’nin olası bir savaş durumu hali başta olmak üzere terör eylemlerine karşı olağanüstü askeri savunma sistemine sahip olmayı da gerektireceği muhakkaktır.
Kaldı ki İsrail’in Gazze ve Suriye politikaları başta olmak üzere yayılmacı ve saldırgan tutumlarına karşı duruş sergileyen Türkiye’nin ve stratejik tesis Akkuyu NGS’ninhedef olması gerektiği yönünde American Enterprise Institute (AEI) isimli düşünce kuruluşunda çalışan bir akademisyen olan Michael Rubin’in makalesi dikkat çekicidir.
Zira Michael Rubin’in İsrail-İran arasında yaşanan ve 12 gün süren çatışmaların hemen ardından 2025 yılı Haziran ayı içerisinde yayınlamış olan bir makalede “… İran’dan sonra hedef Türkiye olmalıdır ve hedef Akkuyu Nükleer Santrali olmalıdır…” sözleriyle[6] hedef gösterdiği açıkça görülmektedir; çünkü İsrail, bu süreçteki saldırılarında özellikle İran’ın nükleer santrallerini hedef almaya çalıştığı uluslararası basın kuruluşlarına yansımıştır.
Ancak Rubin üzerinden bu tehdidin sadece Türkiye’ye olmadığı unutulmamalıdır; çünkü Akkuyu NGS, özel anlaşmalar kapsamında Rusya Devleti’ne ait ve özel statülü bir tesistir ve tehdidin bir diğer muhatabıkuşkusuz ki Rusya’dır.
Sonuç Olarak;
Akkuyu NGS’ye olası bir İsrail saldırısı gerçekleşirse, Türkiye ile birlikte Rusya da askerî açıdan İsrail’ ile karşı karşıya gelir mi? Aynı zamanda dış politikasını İsrail’in güvenliği üzerine inşa etmiş olan ABD, İsrail ile birlikte hareket eder mi? Böyle bir durumda iki NATO üyesi Türkiye ve ABD karşı karşıya gelir mi? Rusya, Türkiye’nin yanında yer alarak eş zamanlı olarak İsrail ve ABD’yle karşı karşıya gelir mi? Türkiye ile ŞuşaBeyannamesi imzalamış olan Azerbaycan’ın tutumu ne olur? Türk Devletleri Teşkilatı ne yapar? En önemlisi ise bütün bu olasılıklar dahilinde NATO’nun 5. Maddesi nasıl işletilir? Yani çok bilinmeyenli, çok taraflı bir kaos ortaya çıkacağı muhakkaktır. Bütün bu olasılıklar geri dönüşü imkânsız Üçüncü Dünya Savaşı’nı doğuracak bir sürecin tetiklenebileceği unutulmamalıdır.
Michael Rubin bütün bu olasılıkları bilemeyecek bir kişi de olmadığına göre maksat nedir? Evangelist inanca sahip Amerikalı zengin elit kesimin; Altın Çağ’ı başlatacak Mesih-Kral’ın dünyaya yeniden gelmesi öğretisi kapsamında Tanrıyı Kıyamete Zorlama senaryosu mu planlanıyor? Sorusu akılara gelmektedir.
Rubin üzerinden İsrail’in Akkuyu NGS tehdidinin yaşandığı günlerde Türkiye’nin yerli ve milli Çelik Kubbe Savunma Sistemi’nin devreye alınması, uzun bir süredir yerli ve milli savunma sistemlerine yatırımların ne kadar büyük bir öneme haiz olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı, BULTÜRK Ankara Temsilcisi, TDPB Basın Kulübü Başkanı.
Kaynaklar:
[1] Thomas Savery, İngiliz Mühendis ve Mucit, Britannica, https://www.britannica.com/biography/Thomas-Savery (Erişim Tarihi: 23.08.2025)
[2] Recep Külcü, “Sanayi Devriminden 1700 Yıl Önce Yapılmış Erken Bir Keşif: Heron’un Buhar Türbini (Aerolipie)”, Akademia Sosyal Bilimler Dergisi, 2016, 2(1), 32-39. Dergipark. chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1248626 (Erişim Tarihi: 23.08.2025)
[3] Osman Baran Kaplan, “Sanayi Devrimi’nin İtici Gücü: Watt’ın Buhar Makinesi”, Bilim Genç Tübitak, 30.11.2019. https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/sanayi-devriminin-itici-gucu-wattin-buhar-makinesi (Erişim Tarihi: 23.08.2025)
[4] L. Pearce Williams, Michael Faraday, İngiliz Fizikçi ve Kimyager, Britannica, 21 Ağustos 2025 https://www.britannica.com/biography/Michael-Faraday (Erişim Tarihi: 23.08.2025)
[5] Raziye Kılıç, “Sanayi Devrimlerinin Serüveni: Endüstri 1.0’dan Endüstri 5.0’a”, Takvim-i Vekayi, C.: 11, No: 2, ss: 276-291, 31.12.2023. chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3620483#:~:text=Sanayi%20devrimleri%2C%20insanlığın%20teknolojik%20yolculuğunu,yükselişi%20ve%20makineleşme%20süreciyle%20özdeşleşmiştir.#1409937]-3620483.pdf (Erişim Tarihi: 23.08.2025)
[6] İnternet Haber.com., ABD’nin Kritik İsminden Endişe Verici İddia! Sırada Akkuyu Mu Var? 22.06.2025.https://www.internethaber.com/abdnin-kritik-isminden-endise-verici-iddia-sirada-akkuyu-mu-var-2402950h.htm