Aklımda deli Sorular
Orta büyüklükte olan ve uzun yıllar Batıya endeksli bir dış politika çizgisi benimseyen Türkiye, yüzünü Batıdan Doğuya çevirmeli mi? Çin ve Rusya’yla ilişkilerde Türkiye aleyhine gözüken dengesizlik bu ülkelerle yakınlaşılması durumunda artar mı? Türkiye Batıya daha az bağımlı olayım derken Doğuya daha fazla bağımlı hale gelir mi? Stratejik otonomi peşinde koşup hem Batı hem de Doğulu aktörlerle çıkar odaklı bir çizgi takip etmek mümkün mü?
ABD’yle her geçen gün daha fazla gerilen ilişkiler karşısında Türkiye için en güvenilir liman hala AB mi? Ülkeye giren doğrudan dış ekonomik yatırımların yüzde yetmişten fazlasının Avrupa’dan kaynaklandığı ve toplam ticarette Avrupa ülkelerinin payının neredeyse yüzde elli olduğu dikkate alındığında Türkiye’nin AB üyelik sürecini geride bırakma lüksü var mı? Avrupa’ya mesafe koyalım derken, Orta Doğu bataklığına iyice saplanma riski nedir? Batıya karşı elini güçlendirmek adına giderek yakınlaştığı Rusya ve Çin, Türkiye’yi Batıyı bölmek için kullanıyor olabilirler mi? Bölgesel ve küresel oyuncu olmaya çalışırken büyük güçler arasındaki güç mücadelesinde oyun sahasına dönüşme riski nedir?
İşin değer ve kimlik boyutu da cabası. Batılı ve Doğulu aktörlerle kurulan ilişkiler kimlik ve değer unsurları yok sayılıp salt faydacı ekonomik ve güvenlik çıkarları temelinde tanımlanabilir mi? Türkiye hangi kulüpte yer almalı? Hiç bir kulüpte yar almak istemiyor ve kendi yolunda yürümek istiyorsa, bu ne derece mümkün? Bunlar zor sorular ve bu kısa yazıda bunları cevaplamak imkânsız. Yine de bu yönde yapılacak tartışmalara ışık tutması düşüncesiyle…