Tansel GEYİK


ALİ RIZA BEY AMCA (4)

[DEDE RESÛL AĞA-BABA DURSUN EFENDİ]


.......Bir anda,  Gülümser teyzenin sesiyle gözlerimi açtım. Tam karşımda, elinde kağıt peçete ile sarılı bir tabakla duruyordu. O yoğun düşüncelerin içinde, içimi ferahlatmaya çalışırken geldiğini fark etmemiştim.
–Hayırdır, sen eyi misin? Yohsa başın mı ağrır? Uykun neyin mi geldi yohsam? Alışık olmayanlara buranın havası pek kötü çarpar. Belki de acıktın gali. Hemen gidip yemekleri hazır edeyim, o zaman....

................................

Ali Rıza amca, Gülümser teyzenin nefes almadan konuşmasını sona erdirdi. Kapının önünde tepsiyle göründü. Bir yandan arkasına basılı ayakkabılarına ayaklarını sokmaya çalışırken, bir yandan da Gülümser teyzeye;
–Tamam Gülüm, tamam. Bak misafirimiz senin yaptığın kahveyi çok beğenmiş pek bi haz etmiş. Bi daha istediydi. Ben de yaptım, getirdim. Birlikte içecez. Sen teleslenme. Sakin ol gali. diyerek kahveler elinde yanıma gelip eğilerek, sessizce;
–Bi de şimdi bu gayfeyi iç bakalım. 
–Eline sağlık. dedikten sonra, bol köpüklü ve kokusu çok hoş olan bu kahveden bir yudum aldım.
Ali Rıza amca, bize bakan Gülümser teyzeye dönerek;
–Hadi Gülüm sen de elindekini mutfağa goy da, yemekleri hazır et olmaz mı? Gali acıktık! dedikten sonra, gelip yanımdaki sandalyesinde yeniden yerini aldı.
Kahvesinden höpürdeterek bir yudum aldı ve;
–Dedem Resûl Ağa, pek bi ileri görüşlü adammış. Ben görmedim, genç yaşta göçmüş dünyadan. Babam, Dursun Efendi'den çok dinlerdik onu. Beni karşısına alır, pek bi güzel anlatırdı babasını. Uzun boylu, yapılı bir adammış. Pek de disiplinliymiş ha!. Evde olduğunda; çıt çıkmaz, kimse karşısında konuşamazmış. Babam başlarda pek bi gönülsüz olsa da, onu zorla okutmuş dedem. Önce bağıra çağıra İlkokulu bitittirmiş; ardından da o zamanların üniversitesi olan Köy Enstitüsü'ne kendi götürüp kaydını yaptırmış. Beş yıl Eskişehir'de yatılı okutmuş babamı. O kaçmış okuldan, dedem kulağından zorla tutup götürmüş tekrar. Bir iki yıl böyle geçmiş. Emme ondan sonra babam çok bi sevmiş okulu, yaz tatillerinde bile köye gelmemiş, orada kalmış. Tarlada çalışmış. Ahırlarda hayvan pisliği bile temizlemiş. Senin anlayacağın; hem ziraatcilerin hem de baytarların yanlarında kalarak bi güzel öğrenmiş onların işlerini.  "İyi ki babam beni okutmuş, iyi ki benden vazgeçmemiş" der, gülerek anlatırdı. Sonra sağlık memuru olarak  çıkmış okuldan. Emme babama yalnızca sağlıkla ilgili şeyler öğretmemişler, Köy Enstitülerinde;   her bi şeyi aklına sokmuşlar babamın.  
Hatırlarım; bütün bitkilerin, böceklerin Latince adlarını bilir söylerdi. İçtiğin kahvenin gavurcasının "Pistacia terebinthus" olduğunu rahmetli babam der der dururdu...
Kahvesinden bir yudum alarak;
–Nasıl bizim gayfemizi beğendin mi?
–Gerçekten tadı, kokusu çok güzel, beğendim. İçinde süt var galiba. 
–Evet bildin. Biz su koymayız,  sütle pişiririz gayfeyi. Çünkü süt kayfeyi pek bi köpürtür...
Buralarda biz "çedene kahvesi" deriz. Bazı yerlerde "menengiç ya da "çitlembik" de derler..dedi ve sonra bana dönerek;
Sen kalp ameliyatı olduydun değ mi?
–Evet, sen nereden biliyorsun? diyerek tebessüm ettim.
–Yılmaz yeğenim dediydi. Ona geleceğini söyleyince, seni anlattı bana eyice. Ben mücadele eden insanı çok bi severim, çok haz ederim. Sen de çok bi gayret etmişsin, çok çabalamışsın ama kalbin dayanmamış gali...
Bak, bu kahve sana çok iyi gelir, kimse bilmez ama bunu. Damarları açar, kolesterolü düşürür. Tansiyona da bire birdir hani...
Şeherlerde neskayfeler gırla gidiyor. Herkes içinde ne olduğu belli olmayan bu kimyasal yüklü içecekleri midelerine güzelce indiriyor. Ondan sonra daha yirmi yaşına gelmeden başlarında saç kalmıyor gençlerin. Mide, bağırsak kanseri kol geziyor. Halbuki; içtiğin bu kahve doğal, içinde hiç bi katkı neyim yok.  Bak, dağ, tepe dolu bundan. Ama önceleri kimse bilmezmiş o vakitler. Babam köye döndükten sonra fark etmiş. Toplamış gördüğü her yerde bu yabani tohumları. Kurutmuş güzelce, sonra da dibeklerde  öğüterek bu hale getirmiş. Bunları hep köy enstitülerinde, yani orada öğrenmiş. Sade  bu köyde yaşayanlara değil, tüm civara da öğretmiş.  Buralarda yıllardır hep bu kahve içilir, hep bu kahve ikram edilir misafire...
Rahmetli, şifalı otları da bilirdi, heybesine doldurur doldurur gezdirirdi. Sonra kimin ihtiyacı varsa verir, nasıl kullanacağını da bi güzel tarif ederdi..
–Ne zaman vefat etti baban?
Derin bir nefes alarak devam etti;
–Ben askerliğimi Edirne'de yaptım. 60 ihtilâli olduğunda ben askerdim. Hudutta Jandarma olarak tam otuz ay gezdim durdum...
Gülerek;
– O zaman bedelli falan yok tabii. Herkes bir arada. Köylüsü de, kentlisi de; fakiri de, zengini de aynı karavanadan yemek yer, aynı tastan su içerdik. İstanbullu bir arkadaşım vardı. Aynı zamanda tezkeremizi aldık. Beni bırakmadı, aldı götürdü İstanbul'lara. Beyoğlu'nda Hacopulo Han'da çay ocağı vardı. Toptan manifaturacıların bulunduğu çok büyük bir handı. Bir yıl yardım ettim, dükkanlara çay servisi yaptım. Çok da güzel para kazandım. Küçük kardeşim askere çağrılınca, mecbur döndüm köyüme. Bir yıl olmadan da Gülüm 'le evlendim. Levent'im doğmaya yakın, babam yine bir hasta ziyareti dönüşü beyaz atının üstünde bahçeye geldi. Çok bitkin görünüyordu. Üstü başı da kan içindeydi. Önce anlayamadık biz. Meğer mide kanaması geçirirmiş. Evde odasında birkaç gün yattı ve son nefesini verdi. 1965 yılında babamı kaybettik. Ondan sonra hayat pek bir zor oldu bizim için.
–Neden?
–Çünkü her şeyi babam yapar, babam bilirdi. O bize ne yapmamızı söyler, biz de yapardık. Bir anda kendimizi öyle naçar, yapayalnız hissettik gali...
–Peki buradakiler sana neden "Bilge emmi" diye seslenir? Anlattığına göre asıl rahmetli baban çok bilgili bir adammış. 
Biraz durdu, düşündü ve devam etti.
–Dedim di sana. Dedem çok ileriyi gören bir adammış. Babamın iyi eğitim alması için çok uğraşmış. Onu sürekli yüreklendirmiş. O dönemde, o imkânlarda bile her şehere gittiğinde hangi kitabı bulsa alıp babama getirirmiş...

Sonra içini çekip derin bir nefes aldıktan sonra ;
–Babam hasta yatağında bitkin, gözlerini bile açmadan öylece yatarken birgün yanına iyicene yaklaşmamı istedi. Çünkü sesi bilem çok az çıkıyordu son zamanlarda.
"Bak oğlum, salonda duran ceviz sandık var ya, onun içinde benim köy enstitülerindeki tüm notlarım var. Beş yıl boyunca ne öğrendiysem işte o sandığın içinde. Her şeyi not ettim, her şeyi bir güzel yazdım. Benim tek hazinem bunlar. Onları sana bırakıyorum. İyicene oku. İhtiyacın olan bütün bilgiler o sandığın içindeki notlarda ..Yalnız sana vasiyetim şu olacak: Bu öğrendiklerini herkesle paylaşacaksın. Ne öğrendiysen; sen de tüm köye, hatta diğer köylere de gidip anlatacaksın. Sana son sözüm bunlar olacak." dedikten birkaç gün sonra gözlerini kapadı babam...
–Sen de bu vasiyetini yerine getirdin demek. Bu yüzden köyde kaldın yani..
–Evet, öyle oldu gali. Yoksa ben buralarda durmazdım. İstanbul'a geri giderdim.  "Köylünün ayağı asfalta değmeyecek, yoksa bi daha köyüne dönmez." diye bir söz var. Çok doğru bi söz valla. Görmüyon mu, köyden şehre göç eden dönmez gali köyüne. 
Gardaşım da askerden sonra dönmedi buralara. Askerliğini Aydın'da yaptıydı. Orada da kaldı. Oradan da evlendi. Çocuklarıyla beraber õnceleri her yıl gelirdi, şimdilerde ise kaç yıl geçti ama artık gelmez. Babam bana vasiyet etmeyeydi belkim ben de şehre göçerdim. Ama iyi ki vasiyet etti de gitmemişim.
–Pişman değilsin yani..
–Elbet değilim. Hiç de olmadım. Ben burada toprağa dokunmanın, bir buzağıyı hayatta tutmanın ne kadar önemli olduğunu yaşayarak gördüm. Dalından çıkan o küçücük filizlerin  büyüdüğünü görmek gibisi var mı heç?  Sabah horozların sesiyle uyanmak kadar güzel bir şey var mı? Bizim yediğimiz doğal, içtiğimiz doğal, söylediğimiz her şey de doğaldır. Buralarda yapmacık bi şey göremezsin, duyamazsın. Bizim sevincimiz de hüznümüz de olduğu gibidir. İçine bi şey katmayız, öylece yaşarız içimizde. Ve en gıymatlısı da paylaşırız neyimiz varsa, kimimiz varsa. Sevincimiz paylaştıkça çoğalır, üzüntümüz de azalır. Ama şeherlerde öyle mi? Selam bile vermez komşun, verdiğin selamı almaz başka biri..dedikten sonra uzaklara daldı tekrar ve sesi hüzünlü bir şekilde;

– Bilir misin? 
"insan hiç bir şeyle gelir ama; Her şeyin peşine düşer.  Sonra da her şeyi bırakıp, hiç bir şeyle gider.".. dedi ve  sessizleşti bir anda..

Ali Rıza amcanın sözünün bitmesini bekleyen Gülümser teyze de ortamı biraz değiştirmek için;
–Bey, yemekler hazır. Hadin gali misafirimiz de çok acıktı hem. Yemekler soğumasın.

Gülümser teyzenin adı gibi, gülümsediği zaman gözlerinin de içi gülüyordu sanki.  Geldiğimden bu yana ilk kez yüzündeki tebessümü görmüştüm.

Bunu farkeden Ali Rıza amca;
–Maşallah! Pek bi neşelisin Gülüm. Sana sevineceğin bı şey deyiverem de yüzün daha bi gülsün emi?
Gülümser teyze eşine dikkatlice bakarak;
–Hayırdır bey? dedi.
–Misafirimiz bu gece burada kalacak. Aşağıdaki evi hazır.....
Daha konuşmasını bitirmesine izin vermeden Gülümser teyze;
–Öyle mi? dedikten sonra telaşla devam etti.
– Ee, ben o zaman hemen aşağı inip hazır edem bari odasını, temiz nevresim de koyam. Akşam üşür belkim, yün yorganı da dolaptan çıkarıverem. Hemen aşağı inem de ...
–Gülüm dur bi nefes al yahu!. Acelesi yok. Yemeğimizi bi yiyelim hele. Sonra yaparsın. diyerek eşinin ellerini avucunun içine aldı. Sonra da gözlerine bakarak;
–Hadi içeri geçelim de senin yaptığın şu sarmaları nihayet bi güzelce yiyelim gali. 
Gülerek;
–İki günden beri misafirimiz gelecek diye bi tane yedirmedin bana..
Dün yaptığın yoğurdu da çıkardın de mi  dolaptan. Yoğurtla pek bi güzle olur sarma. Hadi Tansel bey geçelim eve de, oturalım sofraya. Allah ne verdiyse afiyetle birlikte yiyelim....

(Devamı, bir sonraki yazımda)

Sizin de burada yaşayanlar gibi; 
her şeyiniz doğal olsun...

Sağlıcakla kalın.

Tansel GEYİK

SURİYE GİRİŞTE TÜRK VATANDAŞLARINA VİZE ÜCRETİ GETİRDİ

AVRUPA'NIN EN HIZLI BÜYÜYEN HAVALİMANI SABİHA GÖKÇEN OLDU

TEKSAS'TA SEL FELAKETİ

İSRAİL'DEN YEMEN'E SALDIRI

ÜLKEDEKİ BEKARLARA EK VERGİ UYGULAMASI

Hamas: Gazze'de ateşkes önerisini Filistinli gruplarla görüşüyoruz, nihai karar açıklanacak

Batı basını: NATO, ABD askerlerinin Avrupa'dan çekilmesine hazırlanıyor

İngiltere merkezli bankadan Bitcoin için yeni tahmin: Rekor bekleniyor

SURİYE'DE PATLAMA

İran'dan nükleer tesisler mesajı: Bombalamayla yok edilemez

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2

YAZARLAR