GÜNÜN MANİSİ: (Ramazan'ın 17.Günü)
Yetimleri sevindir,
Acılarını dindir,
Berekettir Ramazan,
Seven kalbe güvendir.
**************************************
Ey benim Kadri yüce Allah'ım! Sen muktedirsin ,kudret sahibisin ne dilersen onu verirsin. Bizlere iyilik ve güzellik ver senin her şeye gücün yeter daima var olan Rabbimiz.
Geçen yıl yaşadığımız acı felaket daha dün gibi. Yüce Allah'ım acılı olanların acısı dindir, mağdur olanlara yardım et, gönlü kırıkları gözet, mutmain eyle Allah'ım.
ASRIN FELAKETİ
Yıl iki bin yirmi üç, günlerden altı şubat. Pazartesi gecesi saat 04:17’ de yer çatladı, gök patladı, bir anda koptu kızıl kıyamet. Derle topla kırk, kırk beş saniyede yıkıldı ülkenin bir bölümü. Yollar yarıldı, dağlar kırıldı, oynadı yer yerinden. Gecenin bir yerinde yakaladı zelzele, kaçabilen kaçtı yalınayak, başı açık nereye gittiklerini bilmeden koştular, koştular…
Ayakları kesildi buzlu yerlerde gökten kar dökülürken yerde binalar yerle bir oldu. Bir anda toparlanıp toz duman içinde koştular bir meydan buluncaya kadar. Arkada kalan eşini, evladını düşünüp yeniden koştular, çoktan yıkılmıştı binalar ve yakınları enkaz altında kalmıştı. Onlar yakınlarını ararken saat 13:24’te bir büyük deprem daha oldu. Hasar alan binaların büyük kısmı da bu arada yıkıldı. 7,7 lilk ve 7,6 lık iki deprem mahşeri yaşattı adeta.
Bir kızıl kıyametti kopan, feryadı figan akşama kadar bağrıştılar içeriden gelen imdat seslerini duya duya çırpındılar ancak çare olamadılar birbirlerine, beklediler çaresizce yardım gelene kadar. Ulaşım zordu yollar yarılmıştı ve sokaklar enkazla dolu, öylece akşam oldu. Yatacak yer yok, tutacak dal yok. Belki akşam üzeri bazıları varan yardımları alabildi alamayanlar geceyi üşüyerek geçirdi. Üşüyüp ölenler oldu. Bir depremzede anlatıyor ayaklarımın soğukta bıçakla kesildiğini hissettim öyle bir üşümeydi ki bu anı anlatmaya söz kifayet etmez. Bir diğeri diyor ki perişan bir haldeyim bir ara yardım kamyonu gördüm bir çorap verin başka bir şey istemem dedim bir çorap, bir de su verdiler, ömür boyu unutmayacağım bu yardımı, hep dua edeceğim onlara diyor. Bu, çaresizliğin resmi olsa gerek.
Yüz yılın felaketi…
Deprem büyük, hasar büyük, öyle ki aynı gün içinde çifte deprem oldu. Hakk’ın verdiğinden sual olunmaz zira düzeni böyle kurmuş Mevla. Zaman zaman fay kırılacak, yer sarsılacak. Biz insanlar olarak bu olaylara kendimizi hazır etmeliyiz. Belli ki tek çare sağlam bina, eğitimli insan. Deprem konusunda bilinçli olup hazırlıklı olunursa can kaybı en aza iner. Dünya malı zamanla yerine gelir. Biz genelde millet olarak gösterişe harcadığımız parayı sağlığımıza, sağlamlığa harcayamıyor, ne kadar geçiştirirsek o kadar kâr sayıyoruz. Evet, felaket büyük, on bir ilimizi ilçesiyle, köyüyle yıktı yumdu gitti. Bir çok komşu iller de hasar gördü, çok can yaktı bu deprem, çok ocak söndürdü. Yavrular yetim, insanlar kimsesiz, anneler, babalar evlatsız kaldılar.
Biraz geç başladı kurtarma çalışmaları, iletişim çağındayız, deprem kuşağındayız ve her zaman her an deprem olacakmış gibi hazır olmalıyız. Kurtarma çalışmaları ilk gün sahaya inmeli Afad, Kızılay daha ne varsa mehmetçikler, madenciler hepsi öğleye kadar sahaya inmeliydiler. Yol uzaksa uçakla, havalimanı yoksa helikopterlerle her ile, her ilçeye duruma göre dağıtım yapılmalıydı. İlk iki gün çok önemliydi. En azından imdat diye ses verenler çok daha kolay kurtulurdu enkazdan. Kızılayın gün içinde çadırıyla, çorbasıyla, tuvaletiyle aynı gün deprem yerlerinde olması hiç de zor değildi. Yaraların erken sarılmasında zaman çok önemlidir. Geç kalınmış da olsa çalışanların hepsinden Allah razı olsun. Çok özverili çalıştılar, çok can kurtardılar, ekipler müthişti.
Bu elim felakette komşu illerin valileri, kaymakamları ve belediye başkanları gün içinde online kriz masası kurup gece dışarıda kalan depremzedeleri herkes kendi şehrinde gece misafir edebilirdi, her hane eminim depremzedeleri misafir almak için yarışa girerdi. Depremzedeleri belediye otobüsleriyle getirilmeleri hiç de zor olmazdı. En azından geceleri ısınıp, uyumasalar bile yatak yüzü görüp az da olsa rahat ederlerdi. Sabah olduğunda kahvaltı yapıp yeniden enkazlarının başına götürülüp yakınlarını bekleme imkanı sağlanabilirdi. Yetkililer sosyal medyada gece için a şehrini b şehrine getiriyoruz diye bir çağrı yapsa herkes misafir almak için yollara düşerdi. Depremzedeler de bu durumda geceler boyu soğukta, sokakta kalmazlardı. Bunlar benim düşündüklerim elbette çok daha iyileri yapılabilirdi. Gördüğüm kadarıyla şimdiye kadar büyük depremlerin ilk günlerinde hep şaşkınlık yaşandı, oysa önceden hazırlıklı olunsa sistem makine gibi işler ve yaralar çok daha rahat sarılabilirdi.
Umarım bu elim felaketten hisse almışızdır. Bu bir doğa afeti, olmasın demeye sözümüz, hakkımız yoktur. O zaman kendimizi buna göre hazırlamamız şart olmalı. Herkesin dilinden döküldüğü gibi Japonlar bunu yapıyor. Bizde de Toki’ler ve sağlam yapılan yapılar en büyük örneği oldu kurallara uymanın önemini. İmar affı denen şey olmamalıymış, eski binalar yenilenmeli, yeterince sağlam olmayan binalar desteklenmeliymiş. Can kaybını önlemek ve zararı en aza indirmek için bunlar şart. Binaların sağlamlaştırılması için devlet güçsüz kimselere düşük kredi vermeli, yoksa bizim insanımız kolay kolay yapmaz, devlet onlara zorlayıcı kurallar koymalı. Yarın öbür gün bir deprem daha olsa halimiz aynı olacak, değişen bir şey yok. Ülkemizde Deprem Bakanlığı olmalı. Herkes her şeyi bilemez aşcı aş pişirir, müteahhit ev yapar. Evin teknik durumunu mühendisler bilir, yemeğin tadını gurmeler…
Herkesin bir uzmanlık dalı vardır. İşini doğru yapan hem millete hem kendine faydalı insandır. İnsan her şeyden önce erdemli olup işini doğru yapmalıdır. O zaman milletçe yüzümüz gülecektir. Bu elim felakette anladık ki Türkiye tek yürek, tek bilek. Bir bayrak altında Çanakkale ruhunu yeniden yaşadık. Her birey, büyük, küçük elinden geldiğince her ne yapabiliyorsa yapmaya çalıştı. Çocuklar kumbaralarını boşaltıp yardıma koştu, duygulanmamak mümkün değil. Televizyon kanallarının ortak olarak gerçekleştirdiği yardım kampanyası rekor kırdı. Bu milletin sırtı yere gelmez en kısa zamanda yaralar sarılacak, yüzler gülecek inşallah. Yeni depremlere milletçe hazırlıklı olmalıyız. Elbet çeşitli afetler olacaktır ancak insan aklı buna galip gelmelidir. Yüce Allah verdiği aklı en iyi biçimde kullanmamızı ister aksi halde bundan sorumluyuz. Düşene yardım etmek hem dinimizde hem örf ve adetlerimizde yerleşmiştir. Bu hasletimiz bize insanlığımızı hatırlatır.
Geçmiş olsun Türkiyem, geçmiş olsun Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Hatay, Diyarbakır, Malatya, Şanlıurfa, Adana, Osmaniye, Kilis, Elazığ ve depremden etkilenen ve adını sayamadığım tüm kardeşlerim, hepinize ayrı ayrı geçmiş olsun diyorum, hayatını kaybedenlere gani gani rahmet olsun, hastalara şifalar, zorda olanlara kolaylıklar temenni ederim. Ayrıca kurtarma ekiplerine nasıl bir teşekkür edilir bilemiyorum. Devletimiz bu kahramanlara nişan takmalı ve çeşitli ödüllerle ödüllendirmelidir. Asrın felaketinde her türlü emeği geçen tüm insanlara ben kendi adıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Hepimiz üzerimize düşen yardımı yaptık inşallah. Dışarıdan gelenlerden, içerden koşanlardan Allah hepsinden razı olsun. Rabbim bir daha böyle büyük felakatlerle imtihan etme bizleri. Ülkemize, devletimize ve milletimize selamet ver güç sahibi sensin Allah’ım.
Geceyle gelen afet bir elim zelzeledir,
Yıkıp viran etse de bu millet el eledir.
AH DEPREM ACI DEPREM
Ah ölüm acı ölüm, gece depremle geldin!
Enkaz altında canlar, deldin bağrımı, deldin.
Bu gece uzun gece, bu gece çok zor gece,
Ağıt yazayım dedim, yetmedi cümle, hece,
Kimi enkaz altında, kimi sokakta nice.
Bugün böyle yüzleştik biz bu acı gerçekle.
Ah ölüm acı ölüm, gece depremle geldin!
Enkaz altında canlar, deldin bağrımı, deldin.
Acı, umut, gözyaşı karıştı birbirine,
Yaktı vurduğu yeri, cem etti kederine,
Kara bir kabus düştü gecenin seherine,
Bugün böyle yüzleştik biz bu acı gerçekle.
Ah ölüm acı ölüm gece depremle geldin!
Enkaz altında canlar deldin bağrımı, deldin.
Benim yüreğim yandı Rabbim yanmasın kullar,
Dağ yerinden oynadı yarıldı koylar, yollar,
Kaybettik onca canı, sağ kalan kefen kollar,
Bugün böyle yüzleştik biz bu acı gerçekle.
Ah ölüm acı ölüm gece depremle geldin!
Enkaz altında canlar deldin bağrımı, deldin.
Diyorlar birbirine gel, durma, dışarı çık,
Yer ile yeksan oldu, Hatay, Maraş, Pazarcık,
Adana, Adıyaman, Malatya’dan yola çık.
Bugün böyle yüzleştik biz bu acı gerçekle.
Ah ölüm acı ölüm gece depremle geldin!
Enkaz altında canlar deldin bağrımı, deldin.
Kilis'ten, Elazığ’dan, haber geldi Urfa’dan,
Elbistan feryat figan, Adana, Antakya’dan,
Dün her şeyleri varken şimdi ah aman, aman!
Bugün böyle yüzleştik biz bu acı gerçekle.
Ah ölüm acı ölüm gece depremle geldin!
Enkaz altında canlar deldin bağrımı, deldin.
Dokuz saat içinde bir deprem daha oldu,
Vurduğu her insanın içine hüzün doldu,
Enkazda kalan canlar orda sarardı soldu,
Bugün böyle yüzleştik biz bu acı gerçekle.
Ah ölüm acı ölüm gece depremle geldin!
Enkaz altında canlar deldin bağrımı, deldin.
Rabia BARIŞ
Yüz yılın felaketi görülmemiş bir afat!
Tüm Türkiye tek yürek, şükür Elhamdülillah.
Ah! Sözün bittiği yer,
Gayrı söze ne gerek?
Bu elim felakette,
İçimiz yandı billah...
İçimiz sızladı, sinemiz yandı.
Sen bu çaresizlere çare ol yüce Allah’ım.
Koru bizi, ülkemizi çeşitli afetlerden koru.
Biz aciz kullarız basiret ver ya Rabbi!
Sana açtık ellerimizi, kanayan yüreğimizi,
Senden bekleriz huzuru, afiyeti,
Ey güç sahibi yüce Allah’ım!
Kudretinden inşirah ver gönlümüze….
Rabia BARIŞ
NOT : Bu köşede yer alan tüm şiir ve yazılar aynı zamanda gazetemiz yazarlarından olan T.C. Kültür Bakanlığı Halk Şairi Rabia BARIŞ'a aittir.