Amerika ve Avrupa'da, köle ticareti yapan ülkeler tarafından, o kölelerin torunlarına tazminat ödenmesi tartışmaları sürüyor. Köle ticaretinde satılan insanların torunları, köleleştirmenin meydana getirdiği ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin günümüzde de devam ettiğini belirterek, tazminat talep etmektedir. Temel gerekçeleri, köleliğin ailelerini kuşaklar boyunca yoksullaştırdığı, eğitime erişimi sınırladığı, sağlık hizmetlerine ulaşmada engeller oluşturduğu ve toplumsal ayrımcılığı derinleştirdiği. Tazminat isteyen gruplar, bu tarihsel adaletsizliğin günümüzdeki eşitsizlikleri kalıcı hale getirdiğini vurguluyor.
Köle ticaretinin trafiği.
Bu talepler, sadece mali tazminatı değil, aynı zamanda daha geniş bir destek paketini kapsıyor. Karayip ülkeleri, borçların silinmesi, sağlık ve eğitim programları ile kültürel destekleri içeren bir tazminat paketini öne sürüyor. Amerika'daki bazı topluluklar da benzer şekilde sağlık, eğitim ve istihdam alanında iyileştirici programlar talep ediyor.
ABD'de, Kaliforniya gibi bazı eyaletler tazminat çalışmalarına başladı bile. İngiltere, Fransa, Hollanda gibi Avrupa ülkeleri ise resmi özürler ve sosyal fonlar oluşturdular; ancak bu ülkeler, doğrudan tazminat ödemekten kaçınıyorlar. Hollanda, 200 milyon euroluk sosyal bir fon kurarken, Fransa yalnızca "uzlaşmayı" savunuyor. Bazı Afrika ve Karayıp ülkeleri ise resmi özür ve borç silme taleplerini yineliyor. Tartışmalar, tarihi sorumluluğa dair farklı yaklaşımlar ve siyasi engeller nedeniyle hâlâ oldukça karmaşık durumda.
Köle ticaretinde transfer.
Batılı ülkeler köle ticareti sayesinde zenginleştiler
Köle ticareti, Avrupa ve Amerika'nın ekonomik gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Özellikle transatlantik köle ticareti, Batı ekonomilerinin zenginleşmesine büyük katkı sağlamıştır. 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar süren bu ticaret, Afrika’dan köleleştirilmiş milyonlarca insanın Amerika kıtasına taşınmasını içeriyordu. Özellikle şeker, pamuk, tütün gibi ürünlerin üretiminde köle emeği kullanılarak elde edilen gelir, İngiltere ve Amerika başta olmak üzere birçok Batı ülkesinin sanayileşmesini destekledi. Bu sermaye birikimi, Batı'nın ekonomik, askeri ve teknolojik olarak güçlenmesine de katkı sağladı.
Köle ticaretinde kaynak ülkeler ve taşıma güzergahları.
Milyonlarca köle kötü şartlar nedeniyle yollarda öldü
Tarihi kayıtlara göre, transatlantik köle ticareti sırasında yaklaşık 12 ila 15 milyon Afrikalı köleleştirilmiş ve Amerika kıtasına taşınmıştır. Ancak, köle ticareti sırasında yolda ölenlerin sayısı göz önüne alındığında bu rakam çok daha yüksektir. Tarihçiler, Afrika’dan Amerika’ya yapılan köle taşımaları sırasında, kötü koşullar, hastalıklar ve kötü muamele nedeniyle yaklaşık 2 milyona yakın insanın Atlantik Okyanusu’nu geçerken hayatını kaybettiğini tahmin ediyorlar. Bu rakamlar, köle gemilerinde çok kötü koşullarda yapılan uzun yolculuklar nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Afrika’dan Amerika’ya kadar uzanan bu süreçte, köleleştirilmiş insanlar sadece denizde değil, karada da büyük sıkıntılar yaşamışlardır. Köle avlama ve taşıma süreçlerinde Afrika içlerindeki zorlu yürüyüşlerde, yakalanan kölelerin bir kısmı denize ulaşmadan, yolda hayatını kaybetmiştir. Bu yüzden, toplam kayıpların da 12 ila 15 milyonun çok üstünde olduğu düşünülmektedir. Yani yakalanan ve taşınmaya çalışılan kölelerin yarısı, insanlık dışı transfer şartları nedeniyle yollarda vefat etmiştir. Ancak bu rakamların çoğu tahminlere dayandığından, farklı araştırmalarda verilen sayılar değişiklik gösterebilmektedir.
Köle ticaretinin insan kayıpları konusundaki bu dramatik rakamlar, tarihçilerin ve araştırmacıların dikkatini çekmiş ve çok sayıda araştırmaya konu olmuştur. Lakin resmi bir kayıt tutulmadığı için verilen rakamlar genellikle tahmini ve istatistiksel analizlere dayanmaktadır.
Köle tacirlerinin eğitim(!) yöntemleri.
Köle ticaretinde kiliselerin günahları
Köle ticaretiyle ilgili olarak Batı'daki kiliselerin de tarihsel sorumluluğu gündeme gelmiştir. Özellikle Katolik Kilisesi, köle ticaretine katkıda bulunmuş ve bu konuda ağır eleştiriler almıştır. Papa Francis, adalet ve eşitlik konularına vurgu yaparak, kilisenin tarihsel sorumluluğunu ele alması gerektiğini belirtmiştir. 2022’de Vatikan’da yapılan bir toplantıda, Katolik Kilisesi temsilcileri, köle ticaretiyle ilgili geçmişteki zararları onarmak için diyaloğu sürdürme sözü vermiştir.
İşkence.
Amerika ve Avrupa'daki kiliseler, köle ticaretinde tarihsel olarak önemli roller oynamıştır. Özellikle Katolik Kilisesi, transatlantik köle ticaretini destekleyen veya buna göz yuman bazı papalık fetvalarıyla meşruiyet vererek bu ticarete katkı sağlamıştır. Örneğin, 15. yüzyılda Papa V. Nicholas, Portekizlilere köle ticaretini yapma yetkisi veren belgeler yayınladı. Bu durum, Afrikalı insanların köleleştirilmesini meşrulaştırdı ve köle ticaretinin büyümesine katkıda bulundu.
Günümüzde, özellikle Katolik Kilisesi, geçmişteki bu rolünü ele almak için bazı adımlar atmakta. Papa Francis, adalet ve eşitlik üzerine vurgu yapan Fratelli Tutti adlı ansiklopedisinde, tarihi adaletsizliklerin giderilmesi gerektiğini belirtti ve bu, kilisenin reparasyon (Onarım veya yaralanmış bir dokunun kendini tamir etmesi) konusunu ciddiyetle ele almasını teşvik etti. Kilise yetkilileri, köleliğin etkilerini kabul edip bu konudaki zararları onarmak için çalışacaklarını belirttiler. 2022’de Vatikan’da düzenlenen bir toplantıda, kilise temsilcileri ve reparasyon savunucuları, kilisenin kölelik tarihindeki rolünü üstlenip telafi için adım atılması gerektiği üzerinde durdular. Görüşmeler olumlu geçti, ancak henüz somut bir reparasyon politikası oluşturulmadı; bunun yerine diyaloğun ve bilinçlendirme çalışmalarının süreceği ifade edildi.
Efendilerin(!) kölelere muamelesi.
Özetle, Amerika ve Avrupa’daki bazı kiliseler geçmiş rollerini kabul etme eğilimindeyken, bu konuda somut bir tazminat veya onarım mekanizması üzerinde çalışmaları yeni bir süreç olarak devam ediyor.
İngiliz kilisesinin köle ticaretindeki payı
İngiliz kilisesi köle ticaretini konu edinen bir Birleşmiş Milletler raporu ve akabinde 2023’te Gana’da düzenlenen bir konferans sonucu doğan tazminat taleplerini dikkate alarak 18 ve 19’uncu yüzyıllarda kilisenin köle ticaretine yatırım yaptığı ve bu ticaretten kâr elde ettiği iddialarına karşı, kendi atadığı bağımsız bir kurum oluşturarak akademik bir rapor hazırlatmıştı. Bu rapor sonucunda iddiaların doğru olduğu ortaya çıkmış ve kilise, kölelikle ilgili eğitim ve araştırma programlarını desteklemek ve geçmişte köle ticaretinden olumsuz etkilenmiş toplumların ekonomilerine katkıda bulunmak için 100 milyon sterlinlik bir fon oluşturmuştu.
İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, 5 Kasım 2024’te, Nijerya’da, kölelikten etkilenen Afrika'daki eski sömürge ülkeleri için talep edilen tazminatları, "ekonomik krizi" gerekçe göstererek, nakit ödemeyi reddetti. Lammy, kendisinin de "köleleştirilmiş insanların soyundan geldiğini" vurgulayarak, kölelik döneminin "korkunç ve dehşet verici" olduğunu ve insanların üzerinde "kalıcı izler" bıraktığını söyledi. Hayat pahalılığına ve ekonomik krize dikkati çeken Lammy, kölelikten etkilenen Afrika'daki eski sömürge ülkeleri için talep edilen tazminatları nakit ödeyemeyeceklerini kaydetti. David Lammy, kölelikten etkilenen ülkeler için tazminat kavramının "nakit para transferiyle ilgili olmadığını" belirterek, İngiltere'nin nakit tazminat yerine Afrika ülkeleriyle beceri ve bilim paylaşımı yapacağını aktardı.
Kölelere, insanlığa sığmayan bir muamele yapılıyordu.
Firmalar, şahıslar, emeklilik fonları, devlet varlık fonları ve vakıfların da suçlu
Bu miktarın yeterli olmadığı ve yükseltilmesi çağrılarına karşılık olarak da köleleştirilmiş Afrikalıların soyundan gelen üyelerin çoğunlukta olduğu bağımsız bir araştırma komisyonu göreve getirilmişti. 2024’te bu komisyon tarafından hazırlanan rapor, fonun 1 milyar sterline yükseltilmesini talep etti, ayrıca kiliseyi siyah Afrikalıların beyazlar gibi Tanrı'nın benzerliğinde yaratılmadıklarını iddia ederek onları aşağı bir ırk olarak görmek ve Afrikalıların kendi geleneksel dini inanç sistemlerini yok etmeye çalışmakla suçladı ve bu sebeple kiliseyi özür dilemeye çağırdı. Komisyon başkanlığı yapan Afrika kökenli piskopos günümüzde bile dünyanın her bölgesinde hala hissedilen acı ve travmayı hiçbir mali tazminatın telafi edemeyeceğini ekledi. Kilise yönetimi buna itiraz etmediği gibi köle ticaretinden kendi paylarına düşeni almış olan firmalar, bireyler, emeklilik fonları, devlet varlık fonları ve vakıfların da suç ortağı olarak belirlenmesi ve bu nedenle de bu fona katkıda bulunmaları gerektiğini belirtti.
Köle ticaretini yapan fonun sahibi kraliçe
İngiliz Kilisesinin köle ticaretine yatırım yapmaya başlaması 1704 yılında yoksul Hristiyan din adamlarını desteklemek amacıyla kraliçe Anne adına kurulan ‘Queen Anne's Bounty’ yatırım fonunun kurulması ile başlıyor. Bu fon köle ticareti yapan Güney Denizi Şirketine (South Sea Company) yaptığı yatırımlarla büyük kazançlar edindi. Bu şirket yalnızca İngiliz ve İskoç plantasyon (ticari tarımsal işletme) sahiplerine değil aynı zamanda İspanyol kolonilerine de köle nakliyatı yaptı.
Köleleri diri diri denize atıyorlardı
Güney Denizi Şirketi'ndeki kilise yatırımlarının 19. yüzyıla kadar devam ettiği, şirketin 1710'lardan itibaren 30 yıldan fazla bir süre boyunca Afrika'dan Güney Amerika'daki İspanyol kolonilerine köle taşımak için de özel bir sözleşme imzaladığı ve milyonlarca kölenin nakil sırasında öldüğü tarihe geçmiş bir gerçek. Kaynaklar, gemilerin fırtına nedeni ile batma noktasına geldiği durumlarda mürettebatın kurtarılmasına öncelik vermek amacıyla kölelerin alt güverteye kilitlendiğini, gemilerdeki su ve erzak sıkıntısı başladığı zaman da kölelerin canlı canlı okyanusa atıldığını belirtiyor.
Mevcut İngiltere halkının, atalarının yalnızca küçük bir azınlığının köle ticaretine doğrudan katıldığı doğru olabilir. Ancak şu anda hayatta olan İngiliz vatandaşlarının hepsinin köle ticaretinden elde edilen kanlı ve kirli servetlerle gerçekleştirilen Sanayi Devrimi'nin sağladığı zenginlik ve refahtan az ya da çok yararlandığı inkâr edilemez.
Köleler…
ABD ve Avrupa ülkelerinin çoğu bu insanlık suçunu işlediler
İngiltere’deki bu gelişmelerin arkasından köle ticaretindeki tek sabıkalının İngiliz kilisesi olmadığı, Roma Katolik Kilisesinin yüzyılı aşkın bir süre, Avrupa’nın dışındaki diğer kıtalardaki genişlemesini ve kurumlaşmasını, köleleştirdiği Afrikalıların alım satımından elde ettiği servetlerle finanse ettiği biliniyor. Afrikalıların kitlesel olarak kaçırılması ve köleleştirilmesini; Portekiz, İspanya ve Fransa'nın küresel genişleme çabalarında köleleştirilmiş iş gücü kullanmasını onayladığı da bilinen diğer gerçekler. Avrupa’dan kıtaya göç eden Protestan kitlelere ulaşmada geride kalan Amerika Katolik Kilisesinin de genişlemesini finanse etmek için yalnızca köle emeğine değil köle alım satımına yöneldiğine dikkat çekmeliyiz.
Diğer ülkeler de bedel ödemeli
Afrika’nın ve diğer kıtalara dağılmış diasporanın beklentisi diğer Avrupa kiliselerinin de İngiliz kilisesini takip ederek suçlarını kabullenmeleri. Tazminat konusunda ise Birleşmiş Milletler raporunda belirtildiği gibi, köle ticaretinin neden olduğu acıları ve travmayı hiçbir mali tazminat telafi edemeyecek ve geçen zaman nedeniyle, suçların gerçek faillerini ve mağdurlarını tespit etmek mümkün olamayacak.
vlanan köleler, kaçmasınlar diye böyle götürülüyordu.
Batının endüstrisi ve teknolojisi kölelerin kanından ve emeğinden beslenerek büyüdü
Köle ticareti, Avrupa ve Amerika'nın ekonomik ve teknolojik gelişiminde önemli bir rol oynadı. Özellikle 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar süren transatlantik köle ticareti, Batı ekonomilerini hızla zenginleştirdi ve bu ülkelerin sanayi devrimini finanse etmesine katkı sağladı. Köleleştirilmiş Afrikalıların emeğiyle üretilen şeker, pamuk, tütün gibi ürünler, Avrupa ve Amerika ekonomileri için büyük kazanç kaynağıydı. Örneğin, Amerika’daki pamuk endüstrisi, tekstil üretimini besleyerek İngiltere’nin sanayileşmesini destekledi. İngiltere, Fransa, Portekiz ve İspanya gibi ülkeler, köle ticaretinden elde ettikleri kârlarla altyapılarını ve askeri yapılarını güçlendirdiler.
Köle emeği, Batı dünyasında ekonomik sermayenin birikimine katkı sağlayarak bankacılık, sigorta ve ulaşım gibi sektörlerin büyümesine de imkan tanıdı. Bankalar köle ticareti için finansman sağlarken, sigorta şirketleri köle gemilerini ve kargolarını sigortalıyordu. Ayrıca, köle ticareti ile oluşan sermaye birikimi, Avrupa'daki teknolojik gelişmelerin finansmanına ve bilimsel araştırmalara kaynak ayırmayı kolaylaştırdı. Sanayi devrimi ile birlikte bu sermaye, Batı'nın teknolojik ve askeri olarak güçlenmesini de sağladı.
Kölelerin karada ve denizde transferleri korkunç bir trajedi ve işkence şeklindeydi…
Bu nedenle, köle ticareti Batı'nın zenginleşmesinde ve yükselmesinde kritik bir ekonomik temel oluşturdu ve bu etkiler günümüzde de geçerli olmak üzere kuşaklar boyunca sürdü.
Sömürgeci ülkeler tazminat ödemezse neler olabilir?
Avrupa ve Amerika'nın tazminat ödememesi durumunda, köle ticaretinde kullanılan kuşakların torunları ve bu hareketi destekleyen aktivist gruplar, alternatif stratejiler geliştirmeye çalışıyorlar. Bu stratejiler arasında, uluslararası kamuoyu oluşturmak, siyasi baskı yaparak uluslararası kuruluşlarda bu konuyu gündeme getirmek ve ülkelerin ticari ya da diplomatik ilişkilerini etkilemeye çalışmak bulunuyor.
İşte medeni zannedilen vahşi Batının gerçek yüzü.
Bir diğer yaklaşım, ekonomik ve kültürel boykot çağrılarıdır. Bu çağrılar, özellikle sömürge geçmişine sahip Avrupa ülkelerine karşı olabilir. Örneğin, bazı Afrika ve Karayip ülkeleri, Avrupa'daki müzelerde bulunan tarihi ve kültürel varlıkların iadesini talep ediyor; bu talep, bir tür kültürel tazminat olarak görülüyor. Ayrıca, tazminat talepleri karşılanmadıkça, Afrika ve Karayip ülkeleri ekonomik işbirliği anlaşmalarında ve diplomatik ilişkilerde bu konuyu masaya koyabilirler.
Uluslararası mahkemelerde davalar açılabilir
Bazı gruplar, adalet arayışlarını uluslararası mahkemelere taşıyarak Avrupa ve Amerika'ya karşı hukuki yollarla baskı yapmayı planlıyor. Bu süreçlerde Birleşmiş Milletler ya da Uluslararası Adalet Divanı gibi kurumlara başvurarak Batı ülkelerinin tarihi sorumluluklarını tanımalarını sağlamayı hedefliyorlar. Özetle, bu gruplar, hem diplomatik hem de hukuki yollardan baskı oluşturarak tazminat taleplerinin karşılanması için alternatif yollar geliştirmeye çalışıyorlar.
BM’nin köle ticareti yapanlarla ilgili raporu
Birleşmiş Milletler (BM), ilgili ülkeleri, geçmişte yaptıkları Atlantik ötesi köle ticareti nedeniyle mali tazminat ödemesi gerektiğine dair rapor yayımladı. BM Genel Sekreteri António Guterres'in raporunda, hiçbir ülkenin 400 yıldan uzun süredir Afrika kökenli insanların kitlesel köleleştirilmesinin mirasıyla ilgili kapsamlı bir muhasebe yapmadığı ve bu mirası ele almadığı belirtildi.
Çocuk yaşta köleleştirilen insanlar…
Raporda, "Uluslararası insan hakları hukukuna göre, ihlalin ağırlığına ve her bir olayın koşullarına uygun ve orantılı olarak ekonomik olarak değerlendirilebilen herhangi bir zararın tazmini de bir tür onarım teşkil edebilir" denildi. “Sömürgecilik ve köleleştirmenin sonucu olarak yaşanan tarihi haksızlıklar ve zararlar bağlamında, geçen zamanın uzunluğu ve faillerin ve mağdurların tespitinin zorluğu nedeniyle ekonomik zararın değerlendirilmesi son derece zor olabilmektedir” tespiti yapılan raporda, tazminat talebinde bulunmanın zorluğunun, “temel yasal yükümlülüklerin varlığını ortadan kaldırmanın temeli olamayacağı” vurgulandı.
Kölelerin torunları sömürgecilerin peşini bırakmıyor. Bu konuda kampanyalar yürütülüyor. "Köleleştirilenler tazminat talep edebilecek konumda değildi, ancak Afrika köleliğinin etkisini yaşamaya devam eden torunları tazminat talep edebilecek konumdalar" diyen kampanya yürütücüleri, BM raporunu, onarıcı adalet mücadelesinde önemli bir adım olarak nitelendirdi.
BM Afrika Kökenli İnsanlar Daimi Forumu üyesi ve araştırmacı Michael McEachrane, raporun "büyük bir ileri adım" olduğunu ifade etti. McEachrane şunları söyledi: "Raporda, tazminatların mali tazminat meselesi olarak büyük bir vurgu yapıldığı görülüyor. BM düzeyindeki çeşitli girişimler, Caricom'un da aralarında bulunduğu tazminat adaleti çağrısı, tazminatların mali tazminat meselesi olarak anlaşılmasının çok ötesine geçiyor. 500 yıllık kölelik ve sömürgeciliğin maddi bir telafisi yok ve çoğumuzun talep ettiği şey sistemsel ve yapısal bir dönüşümdür.”
BM, Afrika Kökenli İnsanlar Daimi Forumu'nun İnsan Hakları Konseyi ve Genel Kurulu'na gönderdiği son raporda da telafi edici adalet çağrısı yapıldı. Genel Sekreter'in raporunda, devletlerin köleleştirme ve sömürgeciliğin bıraktığı mirasla başa çıkmak için adalet ve tazminat arayışı ve uzlaşmaya katkıda bulunma da dahil olmak üzere "birçok önlemi" göz önünde bulundurmaları gerektiği sonucuna varıldı.
Slobodan Milošević'i mahkum eden ünlü yargıç Patrick Robinson: İngiltere direnemez!
BM'nin önde gelen yargıçlarından, Eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Milošević'in davasına başkanlık eden Patrick Robinson, kölelik tazminatı konusundaki uluslararası dalganın değiştiğini belirterek İngiltere'nin tavrını değiştirmesi çağrısında bulundu. İngiltere'nin Atlantik ötesi kölelik için artan tazminat çağrılarını artık görmezden gelemeyeceğini belirtti. Başbakan Rishi Sunak, İngiltere'nin köle ticaretindeki rolü için özür dilemeyi veya tazminat ödemeyi reddetmişti. Ünlü yargıç Robinson, "İngiltere'nin tazminat ödeme yönündeki bu harekete direnemeyeceğini düşünüyorum. Bu hem tarih hem de hukuk tarafından gerekli kılınmıştır" dedi.
ABD köle ticareti konusunda gerçeklerle yüzleşmeye başladı
Köle ticareti konusunda tartışmalar ve bu konuda tazminat ödenmesi, ABD’de de gündemde. Siyah Amerikalıların köleleştirilmesi nedeniyle tazminat ödenmesi konusundaki tartışmalar ABD’de uzun bir geçmişe sahiptir. 2021'de Evanston, Illinois, Siyahi sakinleri için bir tazminat planı oluşturan ilk ABD şehri oldu ve Kaliforniya o yıl ülkenin ilk eyalet düzeyinde tazminat görev gücünü kurdu. 2022 yılı başlarında Harvard Üniversitesi, akademisyenlerin kölelik konusunda araştırmalara destek vermek için 100 milyon dolarlık bir "Kölelik Mirası" fonu oluşturdu.
Köleler avlanıp yakalandıktan sonra gemilerde insanlık dışı şartlarda transfer ediliyordu.
Pew Araştırma Merkezi'nin 2021’de yayınlanan bir anketine göre, Amerikalıların tazminat ödeme ihtimaline çoğunlukla olumsuz baktığını gösterdi. ABD'li her 10 yetişkinden 3’ü, ABD'de köleleştirilmiş insanların torunlarına tazminatın, verilen toprak veya para ile bir şekilde geri ödenmesi gerektiğini söylüyor. Yaklaşık 10 kişiden 7’si (%68) ise geri ödeme yapılmasına karşı çıkıyor.
Kölelik için tazminat görüşleri ırk ve etnik kökene göre büyük ölçüde farklılık gösteriyor. Özellikle de Siyahi ve Beyaz Amerikalılar arasında. Siyahi yetişkinlerin yaklaşık dörtte üçü (%77), ABD'de köleleştirilen insanların torunlarına bir şekilde geri ödeme yapılması gerektiğini söylerken, Beyaz Amerikalıların sadece %18'i aynı şeyi söylüyor.
ABD’de parti taraftarlarına göre de dikkate değer farklılıklar var. Demokratların %48'i köleleştirilmiş insanların torunlarına tazminat ödenmesi gerektiğini söylerken, %49'u bunu reddediyor. Buna karşılık, Cumhuriyetçilerin yalnızca %8'i bu torunlara tazminat ödenmesini uygun görürken, %91'i ödeme yapılmaması gerektiğini söylüyor.
Demokratların %82’si, köleliğin mirasının ABD'deki siyahi insanları oldukça fazla veya çok fazla etkilediğini söylüyor; bunu söyleyen Cumhuriyetçilerin oranı ise sadece %29.
Kölelerin torunları ne kadar tazminat istiyor?
2021'in Mayıs ayında, Amerikan Uluslararası Hukuk Derneği (The American Society of International Law (ASIL), ve The University of the West Indies ile ortaklaşa, “Amerika ve Karayipler'de Afrikalı Kişilerin Köleleştirilmesi İçin Uluslararası Hukuk Altında Tazminat” konulu ilk sempozyuma ev sahipliği yaptı. Uluslararası Adalet Divanı Yargıcı Patrick Robinson tarafından düzenlenen sempozyum katılımcıları, işlendiği dönemde uluslararası hukuk kapsamında transatlantik köleliğin yasadışı olduğunu tartıştılar ve transatlantik köleliğin tarihsel bağlamını ve çağdaş mirasını incelediler.
Batılı ülkelerden istenen kölelik tazminatı 130 trilyon doları geçiyor!
Şubat 2023'te ikinci bir sempozyum düzenlendi ve transatlantik kölelikten kaynaklanan ve bu köleliğin sebep olduğu uluslararası hukuk ihlalleri için ödenmesi gereken tazminatların hesaplanmasına odaklanıldı. Bu ikinci sempozyum için ASIL (The American Society of International Law), üyeleri, transatlantik kölelikle ilgili uluslararası hukuk ihlalleri için tazminatların hesaplanmasına yardımcı olacak ekonomik bir çerçeve oluşturmak üzere Brattle Grubu'ndan uzmanlarla çalıştı. İkinci sempozyumun ardından, Brattle'ın analizini içeren bir bildiri, Yargıç Patrick Robinson'ın giriş konuşmalarıyla birlikte 8 Haziran 2023'te The University of the West Indies'ta düzenlenen bir etkinlikte sunuldu.
Brattle'ın ekibi, tazminatların belirli unsurlarını 100-131 trilyon dolar olarak belirledi. Bu tazminatlar, iki kategoriye ayrılmış zararlar içindir: Köleliğin yapıldığı dönemdeki zarar 77-108 trilyon dolar ve köleleştirme sonrası devam eden zarar 23 trilyon dolar. Brattle'ın tahminlerine göre, köleleştirme dönemindeki zararlar, 4 yüzyıl boyunca 19 milyon kişiye, Amerika ve Karayipler'e kaçırılıp nakledilen Afrikalılar ve köle olarak doğanlar dahil olmak üzere, tazmin edilmesi gereken toplam 802 milyon yaşam yılı için verilmiştir.
Ahlaki, siyasi, inanç ve ekonomik açılardan hızla çökmeye başlayan Batı medeniyeti, kanlı, kirli ve karanlık tarihiyle yüzleşme noktasına geldi. Bu güne kadar güçlü olduğu için insanlık dışı yöntemlerle baskı ve güç kullanarak susturduğu, bastırdığı toplumlar, milletler ve insanlar artık korkmuyorlar ve meydan okuyorlar. Şimdilik ne kadar direnirse dirensin, Batı medeniyeti geçmişte yaptıklarının bedelini ödemek zorunda kalacaktır. Bu fatura büyük bir fatura ve bu bedel çok ağır bir bedel olacaktır…
Ötekini köle olarak görme ve ticari malzeme gibi kullanma anlayışıyla hareket eden Batının hala aynı duygularla Afganistan, Irak ve bugün Gazze’de çoluk çocuk, kadın erkek demeden soykırım yapmalarının hesabı da çok yakında maddi-manevi görülecektir.
Bundan kimsenin şüphesi olmasın…