Ekrem İmamoğlu ve onunla bağlantılı 100’den fazla kişi hakkında, ceza kanununun "terör ve örgütlü suçlar" maddesi kapsamında savcılık kararıyla soruşturma başlatıldı. İmamoğlu dahil çok sayıda şüpheli, gözaltına alındı ve önemli bir kısmı tutuklanarak cezaevine atıldı...
Soruşturmada, İmamoğlu'nun suç örgütü elebaşı olduğu, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminden itibaren yanında bulunan ve kendisine bağlı kişileri İBB Başkanı olduktan sonra Büyükşehir Belediyesinin birimlerinin ve iştiraklerinin başına getirdiği kaydedilen açıklamada, suç örgütünün devamını sağlamak maksadıyla kendi alt yapılanmalarını oluşturan şüphelilerin, birçok belediye iştirakinde usulsüz ihalelerle "ihaleye fesat karıştırma", "nitelikli dolandırıcılık", "kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme", "rüşvet" ve "irtikap" suçlarını örgütlü bir şekilde işlediklerinin tespit edildiği aktarıldı.
Ekrem İmamoğlu kim?
İmamoğlu, ‘Zulüm 1453’de başladı’ diyenlerin karanlık projesidir. Bu karanlık projenin, yeni inşa edilen milli bağımsız devlete karşı ince ince yürütüldüğü zaten biliniyordu.
Bu faaliyetlerin uzun zamandır ilgili kurumlar tarafından takip edildiği anlaşılıyor. FETÖ paralel yapısı gibi İstanbul Belediyesi’nin maddi imkanları yasadışı yöntemler kullanılarak farklı bir paralel yapı oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Bu tehlikeli yapı çökertilmiştir.
İmamoğlu çevresine nasıl güven veriyor?
İmamoğlu, kendisini Atatürk’ten sonra, yüzü Batıya dönük, ülkenin genç ve modern varisi olarak gösteriyor. Dolayısıyla bu savaşta “Tüm Batı dünyası arkamızdadır. Rahat ve huzurlu olun” mesajı veriyordu. Savcılık dosyasından anlaşıldığına göre bu faaliyetlerde kullanılanların finansal olarak yüksek miktarda desteklendikleri sonucu çıkıyor.
İmamoğlu niçin seçim tarihinden üç buçuk sene önce adaylık açıkladı?
Cumhuriyet tarihi boyunca cumhurbaşkanı seçimleri sürecinde adaylar sadece birkaç ay önce belirlenir ve seçime gidilir. Mesela Abdullah Gül, seçimden sadece 3 gün önce aday olarak açıklanmıştır. Çünkü hiçbir aday yıllar önce adaylığını açıklayıp kendini tartışmaya açtırmaz ve yıpranmak istemez.
Peki İmamoğlu yıllar öncesinden niçin kendini ortaya attı?
Ekrem İmamoğlu, kendi yapıp ettiklerinden dolayı başına gelecekleri bildiği için CHP yönetimini de zorlayarak seçim tarihinden 3,5 sene önce alelacele kendini cumhurbaşkanı adayı ilan ettirdi. Şimdi de şahsi suçlarını, bir siyasi dava algısına dönüştürmeye çalışıyor. Cumhurbaşkanı adayı olduğu için Tayyip Erdoğan’ın yargıyı kullanarak kendisini engellediğine halkı inandırmaya çalışıyor.
Bu bir devlet operasyonudur
İmamoğlu operasyonu, kesinlikle hükümetin baskısıyla başlatılan siyasi bir süreç değil. Bunu böyle gösterenler iftira ediyorlar. Bana göre Devlet, milletin hukukunu korumak ve devlete karşı yabancı güçlerle ortak iş tutmaya çalışanları temizlemek için görevini yapıyor.
1998'de Erdoğan, masum bir şiiri okudu diye 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Ayrıca ömür boyunca siyaset yapması da yasaklanmıştı. Bazı gazeteler, "Erdoğan'ın siyasi kariyeri sona erdi" ve "Bundan sonra muhtar bile olamaz" manşetleri attılar. Bunlar, o zaman, “Seçilmiş başkan nasıl yargılanır” diye tepki göstermedikleri gibi bu yasağı sevinçle alkışladılar. O zaman böyle diyenlerin önemli bir kısmı şimdi Ekrem İmamoğlu gözaltına alınınca “Seçilmiş başkan yargılanamaz” diye feryad ediyorlar. Üstelik Erdoğan şiir okuduğu için cezalandırılmıştı. İmamoğlu “terör, organize suç örgütü, rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırmak” gibi yüz kızartıcı suçlardan yargılanıyor.
Hepimizin bilmesi gereken şeyler var.
Dünya düzeni çökmüştür. ABD, kontrolü kaybetmiş, bir terör örgütü gibi kovboyluğa, eşkiyalığa soyunmuştur. Bu koskoca süper gücün geldiği nokta, tamamen çaresizlikten ve çıkış yolu arama ihtiyacından kaynaklıdır. AB ise darmadağın durumdadır. Bugünkü küresel sistemi kurup, idame ettirenlerin tamamı da çaresizlik içinde kıvranmaktadır. Batının dünya üzerinde kurmuş olduğu bu saltanatın sonuna gelinmiştir.
Dünya ve batı bu kadar aciz bırakılmışken, onların, ülkemiz içindeki aparatlarına dokunmamak elbette düşünülemez. Demokratik süreçleri istismar ederek sevk ve idare ettiği kurumları ülke ve millet düşmanı yerli-yabancı herkesin hizmetine açıp, devleti de yönetmek için meşru-gayrimeşru her yolu kullananlara fırsat verilmeyecektir.
Çok şükür ki devletimiz güçlüdür. Herkes müsterih olsun. Partisi, derneği, zihniyeti, ırkı, dini, rengi, cemaati aidiyeti ne olursa olsun ihanet edenler muhakkak bedelini ödeyecektir. Masum olanların da elbette hukuku korunacaktır. Zalim devlet değil artık kerim devletimiz var.
Ülke çapında temizlik hızlanarak devam edecek
Önümüzdeki dönem zarfında devlet içinde, bürokraside, belediyelerde, siyasette, iş dünyasında, sivil toplum örgütlerinde, medyada ne kadar yanlış insan varsa ortaya çıkarılacak ve gerçek yüzleri kamuoyu ile paylaşılacaktır.
Küresel sistemi yerle bir edenler, ülkemizdeki 40 yıllık terörün kökünü kazımaya çalışanlar son derece dinamik ve güçlü. Burunlarından kıl aldırmayan ABD ve AB ile Siyonist sistem kurucuları ise öyle zordalar ki, yeniden düzen kurmaları için her yönden Türkiye’ye muhtaç bırakılmışlardır. Ülkemiz dünyada bu noktaya gelmişken içerdeki bu eski statüko artıklarına, Batının aparatlarına, İslam düşmanlarına asla fırsat verilmeyecektir. Yaptıkları her türlü yanlışın hesabı görülecektir.
Bu ülkede ekonomik olarak en güçlü olanlar, büyük iş adamı dernekleri, bölücü ideolojik örgütler, kafatasçı ırkçılar, bozguncular ve mezhepçilere asla meydan bırakılmayacaktır. Bu ülkenin parazitlenmiş bağırsakları mutlaka temizlenecektir. Bugünkü çaba budur.
Bu ülkeyi bu devleti sevenlere, inançlara saygılı olanlara, yeni dünya düzeninde ruhen var olmak isteyenlere, dış güçlerin maşası olmayanlara yepyeni bir ülke ve dünya doğmaktadır…