Hasan Yakup CANGÜVEN


BİR ÖMÜR DEĞİL, İKİ ÖMÜR…

Tüm kayıplara, tüm yorgunluğa, bitmeyen fırtınalara, yaşanan her şeye rağmen yürekte kalan yalnızca umuttur. Umut varsa, hayat vardır.


Ülkücü camianın kıymetli isimlerinden Emir Kuşdemir; Keçiören Belediyesi’nde birlikte danışmanlık yaptığı, yol ve dava arkadaşı, Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Alişan Satılmış Başkanın yüreğe dokunan bir sözünü paylaştı geçtiğimiz gün:

“Bize bir ömür daha lazım. İlkini heba ettik. Size eksik anlatmışlar. Biz daha fazlasını yaşadık…”

Bu söz, gönüllerimizde derin yankılar uyandırırken, Alişan Başkan’ın bir başka sözü daha düştü hafızalarımıza:

"Anlaşılmak gibi bir endişem yok..."

Bazı hayatlar vardır, anlaşılmayı değil, yaşanmayı ister. Bazı zamanlar olur ki, geriye dönüp baktığımızda hayatın satır aralarında kayboluruz. Baharın taptaze coşkusuyla başlayan gençlik yılları, kalbimizin en derin köşelerinde birer tomurcuk gibi filizlenir. Her yeni gün umutlarla yeşerir, hayaller büyür, rüzgâr daha meltemsi, güneş daha sıcak dokunur insanın ruhuna, hayatın melodisi kulaklarımızda daha bir yankılanır.

Ve zaman, mevsimlerin değişmez döngüsünde akıp giderken, o bahar günleri yerini sonbaharın sarı hüznüne bırakır. Coşkunun yerini sessizlik, çiçeklerin yerini solmuş yapraklar alır. Sonbaharın sarı hüznü, geçmişin hatıralarını önümüze serer. Dökülen her yaprak, yaşanan anıların sessiz vedası gibidir. O an anlarız; ne kadar sıkı sıkı sarılsak da geçmişimize, kayıp gidenin bir daha geri gelmeyecek, bir daha yaşayamayacağımız ömrümüz olduğunu…

İlkbaharda heyecanla çıkılan yollar, derin düşüncelere evrilir sonbaharda. Her döngüde belki de bilmediğimiz bir güzellik saklıdır. Belki de her soluş, yeniden doğuşun habercisidir. Aslında hayat dediğimiz şey, coşku ve hüzün, umut ve özlem, başlangıç ve son arasında gidip gelen bir ritim değil midir?

Zaman bir ömür törpüsüdür. Yavaş yavaş, için için, yer, bitirir, tüketir insanı. Koparılan her takvim yaprağı, bir daha geri gelmeyecek bir günü daha alır götürür bizden. Ne kadar isteseniz de örseleyip buruşturduğunuz, koparıp attığınız takvim yapraklarını yerlerine geri yapıştıramaz, geçmişi geri getiremez, takvimi geriye döndüremezsiniz.

Oysa her yeni gün, kalplerimizi tazeleyen yeni umutlar barındırır içinde. Bizler, bu fani devranda kalplerimizi tazeleyen her günün sabahında, dökülen yaprakların ardında gizlenen sonsuz ihtimalleri umutla bekleriz. Sonbaharın hüznü ne kadar sararsa sarsın yüreğimizi, biliriz ki ilkbahar yine gelecek, tomurcuklar yeniden açacaktır.

Evet, başkanım, size bir ömür daha lazım. İlkini heba ettiniz belki ama heba olan sadece ömrünüz mü? Ya uğruna tükettiğiniz gençliğiniz, yarım kalan sevdalarınız, çekilen çileler, katlanılan zulümler, kalbinize kazınan yaralar? Onları boşa gitmiş mi sayacağız? Yok, öyle unutmak...

Yaşanmış her acı, verilen her mücadele, geleceğe bırakılan birer mirastır. Bütün bu yaşanmışlıklarınız geleceğe bıraktığınız değerli izler olarak anlatılmaya devam edecek… Her düşüş, yeniden ayağa kalkmanın sessiz bir çığlığıdır. Sizin ömrünüz; içinizde yanan koca bir yangının külleriyle yazıldı. Hem, küller bile bazen yeniden doğuşun habercisi değil midir? Sizi siz yapan bir ülkünün sevdası, o sevdanın içindeki küçücük bir ateş parçası değil midir?

Evet, başkanım sizi hep eksik anlattılar.

Biliyoruz ki sizler, anlatılanlardan daha fazlasını yaşadınız.

Biliyoruz ki sizler, gazetelerin sürmanşetlerinde büyük puntolarla verilen haberlerin çok daha ötesinde, çok daha derin, çok daha hüzünlü hikâyelerin kahramanlarısınız…

Biliyoruz ki sizler, sözlerin kifayetsiz kaldığı o derin yaraları, içinize gömdüğünüz, kelimelere sığdıramadığınız acıları, içinizde yaşanan kayıpları yıllardır saklıyorsunuz…

Dışarıdakiler; dört duvar arasında yaşadığınız derin hüznü nereden bilecekler ki?

Dışarıdakiler; uğruna savaş verdiğiniz davanın sessiz sedasız taşıdığınız ağır yükünü, sırtladığınız acıları nasıl hissedecekler ki?

Dışarıdakiler; mahkemelerde haykırdığınız adalet çığlığını nereden duyacaklar ki?

Dışarıdakiler; sıradan, olağan bir yaşammış gibi gördükleri hikâyelerinizi nasıl okuyacaklar ki?

Dışarıdakiler; uğruna harcadığınız ömrünüzün, vermedikleri, bilmedikleri bir savaşın izlerini hangi kalple anlayacaklar ki?

Dışarıdakiler; hücre duvarlarının insanın ruhuna işleyen soğukluğunu, havalandırmaya çıkarken hissedilen özgürlük kırıntısını, ufacık bir pencere aralığından sızan ışığın umuda dönüşmesini nerden bilecekler ki…

Bilemezler, anlayamazlar, hissedemezler ve istemezler de...

Çünkü bu davayı bilmeyen, bu sevdayı tanımayan, bu ülküyle büyümeyen biri, bu kadar derin bir adanmışlığı nasıl anlayabilir ki?

Bazı anılar vardır; anlatıldıkça eksilir…

Bazı yaralar vardır; üzerinden yıllar geçse de kabuk bağlamaz, içten içe kanar durur. Aynı yarayı taşıyan biri onu fark edene kadar bir köşede saklı kalır…

Bazı acılar vardır; sadece sessizliğin içinde büyür. Yaşadıklarını kalbinin en derin köşesinde saklar insan…

Bazı aşklar vardır; vatandır, millettir, devlettir, ülküdür, bayraktır… 

Bazı mücadeleler vardır; tarihe iz bırakır…

Ve bazı duygular vardır; anlaşılmayı beklemez…

Bırakalım dışarıdakiler sizi hep yanlış ve hatta hep eksik anlasın…

Evet, Alişan Başkanım…

Evet, Emir Başkanım…

Biliyoruz ve biliyorsunuz ki; ardınızda koca bir dava, devasa bir mücadele, onurlu bir miras bıraktınız. Sizlere bir ömür değil, iki ömür verilse de, ilk heba olan ömrün yerini asla doldurmaz…

Biliyoruz ve biliyorsunuz ki; hayat asla adil değildir. En cesur olanları, en yürekli olanları, en delikanlı olanları harcar, yorar ve geride bırakır. Hayat, geriye dönüp bakmaz, yaşattıkları için “pardon” demez.

Biliyoruz ve biliyorsunuz ki; sizler, bize anlatılanlardan daha fazlasını yaşadınız.

Bu fani dünyada sizlerden, bu dava uğruna şehit düşmüş, çile çekmiş, ağır işkencelerden geçmiş, ama devletine ve milletine küsmemiş serdengeçtilerden “helallik dilemekten” başka ne isteyebiliriz ki…

Hakkınızı helal edin, Alişan Başkanım…

Hakkınızı helal edin, Emir Başkanım…

Haklarınızı helal edin, bu dava için, ülkü için, vatan için, devlet için, milleti için, bayrak için toprağa düşmüş şehitlerimiz…

Haklarınızı helal edin, aramızda, hayatta olan bu davanın sessiz kahramanları…

Evet… Sizler sıralarınızı savdınız…

Sıra şimdi yenidünya düzenini inşa etmek isteyen Siyonist, globalist çetelere, onların yerli işbirlikçilerine karşı mücadele edecek, ülkemizi, devletimizi ve milletimizi yarınlara taşıyacak gençlerimizde...

Umutlu muyum?

Dünden daha çok, bugünden daha fazla…

Ve her şeye rağmen…

Unutmayalım ki; unutmamız için, anılarımız ve acılarımız için kimse bize yardım edemez. Tüm kayıplara, tüm yorgunluğa, bitmeyen fırtınalara, yaşanan her şeye rağmen yürekte kalan yalnızca umuttur. Umut varsa, hayat vardır. Her gece ölür, her sabah yeniden doğarız. 

Her yeni gün, her yeni başlangıçtır.

DIŞ İŞLERİ BAKANI FİDAN'DAN İSRAİLE TEHLİKELİ DEĞERLENDİRMESİ

ZELENSKİY'E BİR DERSTE JAPONLARDAN

İran dini lideri Hamaney'in danışmanından Türkiye açıklaması: 'Sessiz kalmayacağız'

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bölgemizde sadece barış istiyoruz

Trump'tan Zelenskiy yorumu: 'Bu adam barış olmasını istemiyor'

İngiltere Başbakanı Starmer: Ukrayna’ya asker gönderilmesinden yanayız

AB'DEN SİLAHLANMA PLANI

İSRAİL SURİYE'Yİ VURMAKLA TEHDİT ETTİ

Vatikan duyurdu: Papa kriz geçirdi, durumu kritik

Mesud Barzani: Türkiye'deki barış sürecini destekliyoruz

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 25 20 0 5 36 65
2.Fenerbahçe 25 19 2 4 40 61
3.Samsunspor 25 14 6 5 13 47
4.Beşiktaş 24 12 4 8 15 44
5.Eyüpspor 25 11 7 7 10 40
6.Göztepe 24 10 8 6 12 36
7.İstanbul Başakşehir 24 10 8 6 9 36
8.Rizespor 25 10 12 3 -9 33
9.Trabzonspor 24 8 8 8 10 32
10.Gazişehir Gaziantep 24 9 10 5 -1 32
11.Kasımpaşa 25 7 7 11 -5 32
12.Alanyaspor 25 8 10 7 -7 31
13.Antalyaspor 25 8 11 6 -18 30
14.Konyaspor 25 7 11 7 -7 28
15.Bodrum FK 25 6 13 6 -12 24
16.Sivasspor 25 6 13 6 -13 24
17.Kayserispor 24 5 10 9 -20 24
18.Hatayspor 24 2 15 7 -19 13
19.Adana Demirspor 25 2 19 4 -34

YAZARLAR