Hayrettin ÇAKMAK


BİR ŞAPKA YAZISI

“Atatürk bir gün, bu husustaki fikrimi sormuşlardı. O sırada Musul işi, aleyhimize sonuçlandığı için, rahmetli hayli sıkıntılı idi. Şu cevabı vermek cesaretinde bulundum:


İstiklâl Mahkemeleri, Meclis’te yer alan hızlı ve radikal kişilerden oluşturulmuştur.

Kel Ali, Kılıç Ali ve Necip Ali, yani Üç Aliler divanı. Türkiye’yi teröre boğmuş olan bu mahkemelerin yalnızca ismi “mahkemeydi”. Önce idam edip sonra yargılama yapan mahkemeler (Prof Dr. Osman Can)

Ankara İstiklal mahkemesi 26 Ocak 1926 tarihli celsede, heyet başkanı Kel Ali

Başındaki sarıkta çaput, şu şapkada, onu çıkarıp bunu giysen ne olur?

Reis bey, arkanızdaki bayrakta çaput, İngiliz bayrağı da çaput, bunu çıkarıp onu assanız ne olur! (bu okkalı cevap sonrası)

Yarın müdafaalarınız ve son sözleriniz dinlenecektir.

O Akşam Tahir-ül Mevlevi ile mahkeme konusunda konuşurken bir yandan da müdafaa hazırlamaktadır.  Bir an için uykuya dalar ve uyanır.

Beni idam edecekler Tahir!

Fakat nasıl olur? Savcı sizin için en fazla 3 yıl istedi

Rüyamda Peygamberimizi gördüm,

Fahri Kâinat efendimiz ne dedi biliyor musun?

Yanımıza gelmek dururken ne diye Müdafaa (savunma) karalayıp duruyorsun Atıf

İskilipli Atıf hoca ertesi gün savunma yapmaz. Bu düzmece mahkeme tarafından idam cezası verilir ve bir hafta sonra Ankara Samanpazarı meydanında idam edilir.

Atıf Hoca, 4 Şubat 1926 seherinde, idam sehpası yanında sabah namazını kıldıktan sonra Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ile beraber asılır. O sırada Kılıç Ali "Giy domuz!” diyerek, başına pis bir şapka geçirmiştir. Bu iki mazlum, şapka karşıtlarına gözdağı vermek için üç gün darağacında "asılı" bekletilmişti!

Şapka Kanunu ile ilgili olarak idam edilen sembol isim İskilipli Atıf Hoca'dır. Şapka Kanunu çıkmadan bir buçuk sene önce yazdığı "Frenk Mukallitliği (taklitçiliği) ve Şapka" isimli kitabıyla Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) tarafından takdir alan İskilipli Atıf Hoca, Kanun çıktıktan sonra yargılanır. Giresun’da mahkemece suçsuz bulunur beraat eder. Bunun üzerine salıverilmez Ankara’da tekrar yargılama yaparlar. İşin aslı idam kararı önceden verilmiş olup mahkemeler sadece tiyatrodur.

Mesela dersek; Reşit Galip (Irkçılık ve kafatasçılıkla suçlanan, andımızın yazarı, Ezanı Türkçeleştiren kişi, aynı zamanda Rodos’ta Alliance İsraelite okulunda okurken Abdülhamit han tarafından oradan alınmıştır ) Atıf hocayı yargılayan mahkeme heyetindedir. İdam edebilmek için bir şeyler bulma gayretiyle Atıf Hoca'ya:

“Sen en karanlık günlerde Teali-i İslamcılık yap, Mustafa Sabri'nin yanında yer al da, sonra karşımızda şöyle böyle söyle. Sözleriniz hiçbir gerçeğe uygun değildir."

Atıf Hoca “Bunun belgesini size gösterdim." der.

Reşit Galip kızar: “Ne belgesi?"

Atıf Hoca “Mustafa Sabri ile bu beyanname meselesini görüşseydim tekzip etmezdim." der. Suçlandığı beyannameyi imzalamadığı gibi Mustafa Sabri'ye açıkça muhalefet ettiğine dair resmî bir tekzip belgesi de sunmuştur mahkemeye. Onu hatırlatır. Mahkeme, belli ki bu belgeyi Sumen altı edip dikkate almak istememiştir.

Reşit Galip, Kızgın bir tonda “Belgeyi göster." diye hırçınlaşır.

Atıf Hoca “Belgeyi arz ediyorum. “Vakit” gazetesinin 1034. nüshasında tekzibim duruyor. Şimdi bu durup dururken bendenize belge sormak bilmem nasıl olur?"

Düştüğü komik durumu hazmedemeyen Reşit Galip, Atıf Hoca'nın tekzip metnini kendisini kurtarmak için yayımladığını söyler.

Atıf Hoca “Öyle olsaydı onlarla beraber olurdum." der, yollarının ayrıldığından bahseder. Demek ki, tekzip metni çok kuvvetli bir belgedir.

Reşit Galip bunun üzerine şu akla ziyan cümleleri zırvalar.

“Sus! Bizi çileden çıkarma! Biz budala olmalıyız ki, bu sözlere inanalım. Bol bol atıyorsun" (Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtları 1926, İşaret: 1993, s. 109-115.)

Yahu ne sözü ne atması adam tekzip etmiş belge gösteriyor sana belge!

Atıf Hocanın savcı tarafından hapsi istendiği halde idama mahkûm edilmesi, hele aleyhindeki suçlamanın, olaylardan çok önce yayımlanmış bir risale olması dolayısıyla, İstiklal mahkemesinin en haksız kararlarından birini oluşturmuştur.

(Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyetinde Tek parti Yönetiminin kurulması 1923-1933 Yurt yayınları 1981, sayfa 158, dipnot 43)

Şapka devrimi (kanunu) çok acılara sebep olmuştur.

1 Aralık 1925: Bursa mebusu Sakallı Nurettin Paşa Mecliste şapka kanunu aleyhine bir önerge verir. Kanunun Anayasaya ve insan haklarına aykırı olduğunu ileri sürer. (Aslında verdiği teklif Milletvekilleri memur olmadığı için şapka mecburiyeti olmaması yönündedir, buna bile tahammül edilememiştir) Kanuna itiraz eden tek milletvekiliydi. Cumhuriyet gazetesi başta olmak üzere devrin gazeteleri Kutul Amare kahramanı olan Nurettin Paşa’nın Mecliste ne işi olduğunu sorma hadsizliğiyle hücum başlatmıştı.

Görüntü ile (şapka takmakla) batılılaşma olamayacağını, ömrünü Atatürk’ün yanında geçiren Kemalist Falih Rıfkı Atay (4 Şubat 1954)  şu itiraf cümlelerini söylemiştir. “Halbuki yalnız kafamızın içinde garplılaşabiliriz (batılılaşabiliriz). Şapka, bizi Tanzimat’ın setre pantolonundan daha fazla Batıya yaklaştırmaz.”

(Mustafa Armağan 27 Ağustos 2023 Yeni Akit)

Halide Edip Adıvar Yurtdışında yaşadığı için daha “cesur” yazmaktadır. Şöyle diyor:

“Şapka Kanunu bu dönemde girişilen devrimlerin en göz alıcısı olmakla birlikte, aynı zamanda en beyhude (yarasız, anlamsız, boşuna) ve sathî (yüzeysel) olanıdır. Bu yasaya sokaktaki adamın karşıtlığı, yasayı yapanlardan gerçekte daha çok Batılıdır.” (Mete Tuncay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931), Yurt Yayınları, Ankara, 1981, s.151).

Osmanlı döneminde de kılık kıyafet reformu yapılmıştır. Mesela Fes o dönemde gelmişti. II. Mahmut batılı reformları yüzünden “Gâvur padişah” olarak anılmıştır.

II.Mahmut reformlarından (yok ya! Denecek) bazı notlar aktaralım.

Yurt dışına özellikle Paris, Londra ve Viyana’ya daimi elçiler gönderilip yenilikler izlenmeye devam edildi.

İstanbul’da bol miktarda kilise yapılmaya başlandı.

Bol bol Av partileri düzenlenerek Avrupalılar İstanbul’a davet edildiler.

25 Ocak 1835 ‘de İngiliz sarayında verilen baloya İstanbul’dan Saray Bandosu gönderildi. Valsler, dans müzikleri çalındı. Baloyu Osmanlı Başkumandanı (Serasker) Fransız sefiresini dansa kaldırarak açtı.

Resmi dairelere, Sultan II. Mahmud’un setre pantolonlu, fesli ve kısa kesilmiş sakallı resimleri asıldı. Resmi dairelerde setre pantolon ve fes giyilmesi adet haline geldi.

Galatasaray Lisesi karşısında (Mikail Nauma Efendi tarafından) ilk tiyatro binası açıldı.

1850 ’de Fransız hukukuna uygun Ticaret Kanunu yürürlüğe girdi 

 Yılmaz ÖZTUNA; “Bugünkü Türkiye’de Atatürk ne ise, o günün Türkiye’sinde Sultan Mahmut da o idi. Öyle prensipler koydu ki, öldükten sonra bile mezarından rejimini yönetiyor, kimse dokunamıyordu” der. (Bir darbenin anatomisi 13-14 Y.Öztuna)

Prusya ordusunda Mareşal olan Helmuth Von Moltke:1837-1839 seneleri arasında kurmay binbaşı olarak Osmanlı ordusunda danışman olarak görevliydi. Anılarında,

II. Mahmut'u; Rus çarı Büyük (Deli) Petro ile mukayese edenlere karşı reformlarını takdir eder, ancak “ Büyük Petro ülkesine toprak kazandırdı, Sultan Mahmut ise  kaybettirdi”) der. (Osmanlı imparatorluğunun son 300 yılı Alan Palmer S:87)

Bugünkü ADD başkanı önceki dönemler CHP milletvekili M. Hüsnü Bozkurt’un dedesi Mahmut Esat Bozkurt bakın şapka konusunda neler yazmışlar:

“Atatürk bir gün, bu husustaki fikrimi sormuşlardı. O sırada Musul işi, aleyhimize sonuçlandığı için, rahmetli hayli sıkıntılı idi. Şu cevabı vermek cesaretinde bulundum:

“Şapka giymek, bu millet hesabına bir Musul fethinden üstündür!”

Atatürk hafifçe gülümsedi ve başını bir kaç defa eğerek beni taltif etti.”

(Mahmut Esat Bozkurt. Atatürk İhtilâli, s.154-155).

Gâvur olmak yetmez şapka takılacak

Tahirü’l Mevlevi Hapishanelerdeki günlerini, Anadolu'nun dört bir yanından Şapka'ya muhalif olarak görülüp de getirilenlerin hali pür melalini anlatır. Hatta bunlardan birisi de Kayseri'den tutulup getirilmiş bir Ermeni'dir; karısı ona sürekli, “efendi efendi cimrilik etme de bir şapka al” demiştir ama o illa ki “bre ben gâvurum zaten” demektedir, mamafih şapkası olmadığı için “gavurluğu” onu yine de kurtaramamıştır, gözaltına alınmıştır... (Sibel Eraslan 25.8.2024 Star gazetesi)  

Gâvur demişken; 25 Kasım 1925: Şapka kanunu kabul edilince; Erzurum’da halk çarşıyı kapatıp Vali’nin evinin önünde “Biz gâvur memur istemiyoruz” diye bağırarak şapkayı protesto eder. Şehirde sıkıyönetim ilan edilir. Sıkıyönetim mahkeme kararlarına TBMM onayı gerekmez yetkisi verildi. 27 kişi tutuklandı. 13 kişi idam edildi. (Murat Aksoy, Başörtüsü, Türban: Batılılaşma, Laikleşme, Laiklik ve Örtünme, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2005")

İstiklal mahkemelerinden İsmet paşa’nın bile korktuğu söylenir. Mahkeme başkanı Kel Ali, Kazım Karabekir’in tutuklanmasını engellediği için başbakan İsmet İnönü’yü tutuklamaya karar verir. İsmet Paşanın tutuklanmasını Atatürk engellemiştir.

Kapanışlarından bir gün önce Atatürk’le İnönü arasında şu konuşma geçer: İnönü “ Paşam, İstiklal Mahkemesi''ni Demokles’in kılıcı gibi elinizde tutmayı ne zaman bıkacaksınız?” (İnönü’nün bahsettiği Ankara İstiklal Mahkemesidir) (Kel Ali, Kılıç Ali; Necip Ali. Bu Ali'lerin 3'ü de hukukçu değildi. Yılmaz Karakoyunlu kitabında; Cellâdın adı da Ali idi der. İdamlarda kadrolu olarak görevlendirilen Bu Keskinli Cellât Kara Ali, son posta gazetesinde yayınlanan hatıralarında şöyle diyordu: “Bizim patronlar yalan söylüyor, o kadar cellâdın içinde cellât kara Ali olarak sadece benim sallandırdığım kişi sayısı 5.216’dır.”

(Son pasta gazetesi 3 Mart 1931).

Bu rakam sadece bir cellâdın Ankara’da yaptığı infazlardır. Türkiye’nin birçok yerinde kurulup görev yapan 17 istiklal mahkemesinin kararlarını varın siz düşünün.

İnönü’nün isteği üzerine İnönü ile Atatürk’ün istiklal mahkemesi hakkında konuşmasının ertesi günü akşamı balo var. Hem Başbakan hem de dehşet havası estiren Ankara İstiklal Mahkemesi tam kadro orada. Atatürk, Kel Ali''ye dönüp şöyle diyor: “İstiklal Mahkemelerini kapattım, Ali Bey. Mesainize teşekkür ederim”.                     Kel Ali şaşırıp, “Paşam, meseleyi tetkik edip bir rapor halinde size arz edeyim.” deyince, Atatürk hırsla ayağa kalkarak şöyle diyor, “Ne raporu, ne diyorsun sen? Kurdum ve kapattım.  Astığı astık, kestiği kestik Üç Ali’lerin yargıçlık saltanatı, Atatürk''ün tek bir cümlesiyle son bulmuştu.

 


 

SURİYE ORDUS KÜRT GRUPLARIN SALDIRLARINI PÜSKÜRTTÜ

BATI ÜLKELERİNDEN NETANYAHU İÇİN TUTUKLARIZ AÇIKLAMASI

ULUSLARASI CEZA MAHKEMESNDEN NETANYAHU İÇİN TUTUKLAMA KARARI

RUSYA NÜKLEER DOKTRİNİNİ GÜNCELLEDİ

BAŞKAN ERDOĞAN'DAN G-20 DE GAZZE MESAJI

İRAN'DA TÜRKİYE VE SURİYE'NİN NORMALLEŞMESİ UMUDU

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: BEN HALA ESED' DEN UMUTLUYUM

ABD'YE SOYKIRIM KINAMASI

COP 29 İKLİM KONFERANSINDAN START

KREMLİN'DEN YALANLAMA

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 13 11 0 2 22 35
2.Fenerbahçe 13 10 1 2 24 32
3.Samsunspor 14 9 3 2 15 29
4.Eyüpspor 14 6 3 5 6 23
5.Beşiktaş 13 6 3 4 7 22
6.Göztepe 13 6 4 3 5 21
7.İstanbul Başakşehir 13 5 4 4 3 19
8.Rizespor 13 6 6 1 -5 19
9.Sivasspor 14 5 6 3 -4 18
10.Konyaspor 14 5 6 3 -5 18
11.Antalyaspor 13 5 6 2 -8 17
12.Trabzonspor 13 3 4 6 2 15
13.Gazişehir Gaziantep 13 4 6 3 -2 15
14.Kasımpaşa 13 3 4 6 -3 15
15.Alanyaspor 13 3 5 5 -4 14
16.Kayserispor 13 2 5 6 -12 12
17.Bodrum FK 14 3 9 2 -11 11
18.Hatayspor 13 1 7 5 -8 8
19.Adana Demirspor 13 0 11 2 -22 2

YAZARLAR