Prof Dr Nesrin Çobanoğlu Yüksel
Biyoteknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte, biyogüvenlik ve biyokorsanlık konuları daha da önem kazanmıştır. Biyokorsanlık, biyolojik materyallerin kötü niyetli kullanımını ifade eder. Biyolojik silah geliştirme, biyoterörizm, biyolojik casusluk ve biyolojik materyallerin yasadışı ticareti gibi faaliyetler bu kavramın altında yer alır. Biyokorsanlık, ulusal güvenlik, kamu sağlığı ve çevre güvenliği açısından ciddi riskler oluşturabilir.
Anadolu, biyoçeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Biyokorsanlık açısından da hedef ülkelerden birisidir. Geçtiğimiz günlerde, Amerika’da New York Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Müdürü Prof. Lorenzo Prendini, İstanbul Havalimanı’nda 1500 civarında endemik akrep, tarantula ve örümcek ile yakalandı. Bu haberler ışığında biyokorsanlık vakaları tekrar gündemimize geldi. BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin (UNODC) raporuna göre, 4000’den fazla türün kaçakçılığı yapılıyor ve yakalananlar sadece aysbergin görünen ucu olarak, gerçekte varolanın çok küçük bir bölümünü oluşturuyor
Biyokorsanlık Tehditleri
Biyokorsanlık, çeşitli şekillerde insanlığı tehdit edebilir. Biyolojik silahlar, genetik mühendislik yoluyla modifiye edilmiş mikroorganizmaların kullanımıyla insanlara zarar verebilir ve hastalık salgınlarına yol açabilir. Biyoterör saldırıları, panik ve korku yaratma potansiyeline sahiptir ve toplumsal düzeni bozabilir. Ayrıca, biyolojik casusluk faaliyetleri, ulusal güvenliği tehlikeye atabilir ve biyoteknoloji alanındaki yenilikleri rakiplerle paylaşma riskini artırabilir.
Biyokorsanlıkla Mücadele Stratejileri
Biyokorsanlıkla mücadele etmek için bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir. Bunlar arasında:
Biyogüvenlik Altyapısının Güçlendirilmesi çok önemlidir. Araştırma laboratuvarları, biyoteknoloji firmaları ve diğer kuruluşlar biyogüvenlik standartlarını uygulamalı ve geliştirmelidir. Böylece biyolojik materyallerin yetkisiz kişilerin eline geçmesi engellenir.
Biyolojik Materyallerin İzlenmesi ve Denetlenmesi gereklidir. Biyolojik materyallerin üretimi, taşınması ve depolanması süreçleri sıkı denetim altında tutulmalıdır. Bu, yasadışı kullanımların önlenmesine yardımcı olabilir.
Uluslararası İş Birliğinin Artırılması yaşamsaldır. Biyokorsanlıkla mücadelede uluslararası iş birliği önemlidir. Bilgi paylaşımı, kapasite geliştirme ve ortak operasyonlar aracılığıyla, bu tehditlerle daha etkili bir şekilde mücadele edilebilir.
Toplumun Bilinçlendirilmesi ve Eğitimi gereklidir. Toplumun biyokorsanlık konusunda bilinçlenmesi ve eğitilmesi önemlidir. Bu, şüpheli faaliyetleri tanıma, yetkililere bildirme ve kriz durumlarında doğru tepki verme konularında insanları bilinçlendirebilir.
Biyokorsanlık, modern dünyanın karşılaştığı önemli güvenlik tehditlerinden biridir. Ancak, etkili önlemler alınarak bu tehditle başa çıkılabilir. Biyogüvenlik altyapısının güçlendirilmesi, biyolojik materyallerin izlenmesi, uluslararası iş birliğinin artırılması ve toplumun bilinçlendirilmesi gibi stratejiler, biyokorsanlıkla mücadelede önemli adımlar olarak öne çıkmaktadır. Bu stratejilerin bir araya getirilmesi ve sürekli olarak güncellenmesi, biyokorsanlıkla mücadelede daha etkili bir yaklaşımın benimsenmesine yardımcı olabilir.