Bu Hafta Okurlarıma Bir Sır Açıyorum.
“Kök”ün Girişini İlk Kez Paylaşıyorum
Bazı yazılar vardır, yazan kişinin değil, yazıldığı milletin kaderinden bir parça taşır.
Bugün siz kıymetli okurlarımla işte böyle bir metni paylaşıyorum.
Uzun zamandır üzerinde çalıştığım, zihnimi yakan sorularla yoğurduğum “KÖK – Yitik Ruhların Dirilişi, Yeni Çağın Yürüyüşü” isimli eserimin hazırlıklarında artık son aşamaya geldim.
Ve bu yolculukta bana eşlik eden siz değerli okurlarıma bir vefa borcu olarak, kitabın giriş yazısını ilk kez sizlere sunmak istedim.
Bu yazı, sadece bir kitabın başlangıcı değil…
Bu milletin evlatlarına açılan bir seslenişin, bir çağrının, bir diriliş yürüyüşünün başlangıcıdır.
Aşağıda okuyacağınız satırlar, “Kök”ün giriş metnidir.
Bu kelimeler, kaybolmuş bir gençliğin yeniden kendini bulması için yazıldı; vakti gelen bir uyanışın kapısını aralamak için…
“Kökü Kuruyan, Gölge Veremez”
**Yitik Ruhların Dirilişi, Yeni Çağın Yürüyüşü için…
Bir gençlik…
Kendisini tanımayan.
Kendisi tanıtılmamış.
Kendisine yabancılaştırılmış bir gençlik...
Ruhu Batı’dan ithal edilmiş hayallerle uyuşturulmuş,
Aklı teknolojik oyuncaklarla meşgul edilmiş,
Vicdanı çıkar hesaplarıyla susturulmuş bir nesil…
İnançsızlık özgürlük diye pazarlanıyor,
Ahlâksızlık sanat,
Kimliksizlik evrensellik,
Maziden kopmak ilericilik sanılıyor.
Dizlerinin üzerine çökmüş bir milletin çocuklarıyız artık.
Çünkü göğe bakmayı unuttuk.
Çünkü köklerimizi unuttuk.
Bugün Türk gençliği, kendi toprağında sürgünde yaşıyor.
Kalbi bu vatanda atıyor, ama zihni bambaşka coğrafyaların kodlarıyla çalışıyor.
Dilini konuşuyor ama anlamıyor.
Adını taşıyor ama özünü bilmiyor.
Yaşadığını sanıyor ama sürükleniyor.
Sözde özgür bir dünyada, ekranların hapsindeyiz.
Yüz binlerce takipçimiz var ama kendimizi takip edemiyoruz.
“Kim olduğumuzu” değil, “ne giydiğimizi”, “hangi diziyi izlediğimizi” konuşuyoruz.
Ve bu büyük sessizlikte, içimizdeki “ben kimim?” çığlığı boğuluyor.
İşte bu kitap, bu çığlığa cevap, unutulmuş bir duaya karşılık, yitik ruhlara, kaybolmuş benliklere, dağılmış zihinlere, küllenmiş ideallere bir diriliş çağrısı olma niyet ve gayretiyle kaleme alınmıştır, Rabbim maksatımız dahilinde anlaşılıp, faydalanılmasını nasip etsin.
Ey genç kardeşim…
Bu kitabı okuyorsan, içindeki sızı henüz ölmemiş demektir.
Sorguluyorsan, hâlâ dirilme ihtimalin var.
Ve eğer hâlâ soruyorsan: “Ben kimim?”
Bil ki cevap, bu sayfaların arasında değil,
Senin köklerinde saklıdır.
Kendine dön!
Kendi sesini işit!
Maziden geleceğe uzanan o kadim yürüyüşte, yerini al!
Çünkü zaman sana emanet,
Ve bu vatan, bu millet, bu dava,
Sana bakıyor…
Bu kitap, işte bu dirilişe bir katkı sunmak için yazıldı.
Milletine, dinine, ecdadına, ruhuna, istikbaline yabancılaştırılan bu büyük ve köksüzleştirilen nesle, yeniden kök salmanın yollarını göstermek için...
Her bölümde, bir adım daha yaklaşacağız hakikate.
Çünkü artık susmanın, unutmanın, ertelemenin zamanı değil.
Dirilmenin, yürümenin, şahlanmanın vaktidir.
Ve unutma:
Kökü kuruyan, gölge veremez.
Ama sen, köklerini hatırladığında…
Gelecek senin gölgende yeşerecek!
⸻
Kıymetli okurlarım,
Bu hafta sizlerle bir köşe yazısı paylaşmaktan öte, yüreğimin en derin yerinde büyüyen bir emaneti paylaştım.
“Kök” kitabı, milletine, dinine, benliğine yabancılaştırılan gençliğin yeniden dirilişi için yazıldı.
Sizlere şimdiden teşekkür ederim.
Bu yolculukta birlikte yürüyoruz.
Bir sonraki hafta görüşmek üzere…
Kökleriniz daim, yolunuz açık olsun.
S. Tarkan Bozkurt
