…
gidiş*
iyi gelelim hep
kötü gidişlere
Mehmet Fatih KOŞAN
Gerisini sen tamamla kısmına, ben de şunları yazdım:)(bu yazıyı kaleme alırken…)
dönüş (**)
Yolun sonu görünürken açık seçik,
Neden bu ısrar?
Kötülüğe giden yoldan dönüş,
Küçük bir iyilikle başlar.
(**Can’ın Özünden / 22 Nisan 2025)
(*Mehmet Fatih Koşan, Bir Yemin Gibisin, Sinada Yayınevi, 2022. Değerli dostum Fatih beye paylaşım izni için teşekkür ediyorum.)
…
İyilik ve Sivil Toplum
Kötülükler (Bireysel ya da Organize) iyiliklerden (bireysel ya da örgütlü) neden daha hızlı yayılıyor?
İyiliğin toplumsal bulaşıcılığı kötülükten neden daha yavaş?
İyilik konusunda "ırgatlığa" kimler talip?
“Şu sorunun düzeltilmesi için kim var?" Sorusuna "sağına ve soluna bakmadan "ben varım" diyecek, kaç kişi tanıyorsunuz?
…
İyilik sizsiz olmaz, olamaz. Her şeyi devletten beklememek lazım. "Sana Belediye bakınsın" cümlesinde bile ibretlik dersler var. Bugüne kadar "yaşamdan hep isteyen" tarafta mısın? Veren tarafta mı?
"Alma - verme dengesi" konusunu tüm “İyilik Hareketleri” de ayrıca ele almalıdır? Gönüllü kişileri sadece veren, bağışçı gözüyle görmek de yanlıştır.
…
Hafta sonu sivil toplumu konu alan bir sempozyumun ilk oturumuna katılabildim. Bir cümle, bir eleştiri dikkatimi çekti: Kadın katılımcılardan biri soru cevap oturumunda yazılı olarak görüşünü iletti (sorular ve katkılar da yazılı iletildiği için): "Bu sempozyumda ırgata da ihtiyaç yok muydu? (Biz de bir katkı verseydik anlamında... panelistler arasında da kadın yoktu.) Sivil toplumu birlikte inşaa etme talebiydi bence. Bu görüş oturum Başkanı tarafından okundu ama dile getirilmesi için ya da ırgatlıktan kastın açıklanmasına zaman imkan vermedi. Her bilimsel toplantı bu zaman baskısının ezici çarkları arasında bazen konuşmacıların konuştuğu, dinleyicilerin soru sormak için bile konuşamadığı tek taraflı bir bilgilendirme sürecine dönüşüyor.
Sivil toplum özünde bir iyilik hareketi aslında. Amaçları farklı olsa da özünde haklarını savundukları kesimin / topluluğun -toplumun sorunlarının çözümüne bilerek ve isteyerek destek sunarlar.
…
Halen okumaya devam ettiğim kitapta (Stephen R. Covey, Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı, Varlık Yayınları, 80. Basım, Temmuz 2024, İstanbul) ; 4 temel insani özellik / yetenek(*) üzerinde duruluyor:
1- Öz-bilinç; kendimizden uzaklaşıp hoşlandığımız ve hoşlanmadığımız şeyleri gözlemleme yeteneği
2- Vicdan; doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneği
3- Hayal gücü; yeni olasılıkları gözümüzde canlandırma yeteneği
4- Özgür irade; diğer tüm etkilerin dışında hareket etme yeteneği
Bu temel yeteneklerin kuşaklar arası aktarılması gerekir.
…
Temel sorulardan / sorunlardan biri de; sivil toplum örgütlerinde bu yeteneklerin ne kadar var olamadığıdır? Diğer bir anlatımla; çalışmalarını yakinen bildiğiniz hatta içinde olduğunuz yapının (dernek, vakıf, sendika, platform, inisiyatif grubu, birlik, oda vs.) temsil ettiği alana ilişkin;
- öz-bilinci ne düzeyde?
- vicdanın sesi olabiliyor mu?
- hayal gücünü destekleniyor mu?
- özgür irade ile hareket ediliyor mu?
…
Sivil toplumun kendine özgü bir yapısı vardır. Her biri neredeyse bir diğerinden farklı olsa da; aynı insan gibi birbirlerine benzer yönleri de var, farklılıkları da. Özgünlük ayırt edici bir özellik tıpkı parmak izi gibi DNA gibi. Bu da ayrı bir yazının konusu olabilir...
…
Sivil toplum örgütlerinin "kurumsal yapıları" onları tanımamız açısından bize fikir verir. Çalışma alanı, genel merkezi nerede? Şubeleri var mı? Üye sayısı? Gönüllü sayısı? Kuruluş amacını ortaya koyan ana belgelerde (tüzük ya da senet) ifade edilen amaçlar ve hedefler ne kadar biliniyor? Benimseniyor ve uygulanıyor?
…
Gönüllü çalışmalar için kurumsal bir yapı ön şart değildir. Bireysel inisiyatif esastır. Lakin çoğu zaman “yel değirmenleri ile savaşta” yetersiz kalabiliyor insanoğlu. Aynı konuda “gönül yarası olan, o konuyu dert edinip çare arayanların biraraya gelerek amaç, güç ve işbirliği yaptığı “örgütlü” yapıların daha fazla “ses getirme”, o soruna ilişkin çözüm üretme konusunda daha fazla mesafe katetme şansları olabiliyor.
…
Son olarak bu yazının “kaleme alınmasına vesile olan o soruyla noktalayalım yazımızı:
İyilik konusunda "ırgatlığa" kimler talip?
…
Kuran- Kerim’de, Bakara Sûresi 177. Ayette;
“Yüzlerinizi doğu ya da batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanan; malını sevdiği halde akrabasına, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, dilenenlere, hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren; namazı dosdoğru kılıp zekâtı ödeyen; antlaşma yaptığında sözünde duran; sıkıntı, darlık, hastalık ve şiddetli savaş zamanlarında sabredenlerin yaptığıdır. Kulluklarında samimi ve dürüst olanlar işte bunlardır; gerçek takvâ sahipleri de yine bunlardır.” (https://www.kuranvemeali.com/)
Peygamberimizin (S.A.V.) Hadislerinde;
Hz. Âişe’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle derdi:
“Allah’ım! Beni, iyilik yaptıkları zaman sevinç duyan, kötülük yaptıkları zaman da bağışlanma dileyen kullarından eyle.” (İbn Mâce, Edeb, 57; İbn Hanbel, VI, 188 / https://www.islamveihsan.com/bayram-ile-ilgili-hadisler)
Canın Özünden, Can-ı Gönülden …
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars