…
Her yüzyılın bir adı var. İçinde bulunduğumuz çağın da farklı adları var. Ortak özelliği “hız”. Her şey o kadar hızlı akıp gidiyor ki, “haz” ortadan kalktı sanki. Biri çıkıp “bi’dur!!!” dese, tepeleyip geçeceğiz. Hayat aşırı hızla akıp giderken durmayı, dinlemeyi ve dinlenmeyi denesek keşke… Çağın en büyük hastalığı “hız”, hatta o kadar ileri gitti ki; “hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun” diyenlerin yaşam felsefesi …
…
“Toplumsal egonuz / egomuz ne zaman tavan yaptı?”, “Hangi maçtan sonraydı? Hangi depremden ya da felaketten sonraydı?” Kederde ve sevinçte birlik, hepimize iyi gelir…
Kendine şefkatli davranmayan, etrafına da yeterince faydalı olamaz…
…
Kırsalda her bir bireyin görevi ve gerekliliği varken, kentlere (ne kadar kent bilinmez?) “sıkışmış / sıkıştırılmış” yaşamlar bize “dünyayı dar etmeye” başladı. Herkesin dilinde; “alıp başını gideceksin küçük bir yerleşim yerine, organik tarım yapacaksın, bakacaksın keyfine…” İyi tamam da, kentte sahip olduğun / olamadığın bilgi ve tecrübe sana kırsal yerleşimde ne kadar yarayacak? Madem “radikal” bir “U dönüşü” yapacaksın, toprağı, doğayı tanıyor musun? Elli dört yıldır kent yerleşkesinde yaşıyorum bende bu cesaret yok açıkçası…
…
İnsanlar mutlu değil, yaşadığı hayattan hoşnut değil. Herkes mutluluğun peşinden koşarken “yaşamı ıskalıyoruz” neredeyse. Toplumsal ve bireysel iyilik – esenlik halimizi (Wellness) geliştirmek için, biz kentlerde fırsat kolluyoruz. Etkinlik bulmak, fobilerimizden kurtulup hobi sahibi olmak o kadar da kolay değilmiş. Ne zaman var, ne imkan ne de para… Spor yapacağız ama nerede? PT Hocası var mı? Kendinle başbaşa kalmak istiyorsun ama nerede yoga yapsak, bize kim öğretecek? Doğa yürüyüşleri yapsak ama kimlerle? Nerede? Kendi vücudumun şurasını ya da burasını beğeniyorum, estetik kaygılarımı ne yapmalı? Hangi güzellik ve SPA merkezine gitmeli? Son zamanlarda kilo mu aldık ne? On bin adım atmak ne mümkün. Bir de boğazımı tutabilsem ama önce beslenme danışmanı bulmam lazım. Kendimi kaybettim kendimi bulmam lazım ama “yaşam koçu” nerede? Uzun zamandır mutsuzum evden çıkamıyorum. Her yerim ağrıyor, “doktora gidiyorum bir şeyin yok” bitkisel takviyeleri ağız yoluyla mı alsam, transdermal terapötik sistemle (TTS) mi? İkisi arasında ne fark var acaba…
…
Kentlere sıkıştırılmış kişiler olarak bizler “wellness sektörünün öznesi miyiz? Nesnesi mi?”. Bu sektörün bilinçli bir tüketicisi miyiz? Wellness sektörünün sadece hedef kitlesi miyiz? Onların gözünde “müşteri miyiz? İş ortağı mı?”, bu sektörün “payladığı, kendini kötü hissettirdiği kişiler miyiz? Yaşamı birlikte kolaylaştırmak için yol arkadaşı mıyız? Wellness sektöründe seçenek çokken neden herkes bir diğerini değersizleştirmeye çabalıyor. Oysa insan özgün bir varlık, kendisine iyi gelecek yolu o seçecek. Bizler wellness sektör temsilcileri olarak onlara seçenek sunacağız.
...
Her şeyin minimize edildiği ve bireye indirgenip kişiselleştirildiği bir dünyada, gelişim de kişisel boyuta indirgendi. Maden toplu olarak gelişemiyoruz o zaman kişisel gelişelim dedik. Toplumsal sağlık durumu kötüye gidiyor, kişisel sağlığımızı ayakta tutalım bari dedik demesine de, sağlığın makro boyutunu yok sayamayız ki? Covid-19 / Corona - pandemi bize ne öğretmişti? Koruyucu sağlık hizmetleri olmazsa, salgın hastalıklar tetikte bekliyor. Dün kolera, sonra covit, gelecekte kim bilir adı ne olacak başka bir hastalık. Ortadoğu coğrafyası kan ağlıyor. İnsanlık can çekişiyor. Bu da geçecek ama ardında derin “post-travmatik bozukluklar” bırakacak…
…
Alternatif sağlık mı? Tamamlayıcı sağlık mı? Sağlığın alternatifi olamaz. SAĞLIĞI KORUMAK için çok taraflı işbirliği ortamı geliştirilmelidir. Dünya Sağlık Örgütünün sağlık tanımını yeniden hatırlayarak fiziksel, ruhsal ve sosyal boyutlarda “bi’şey yapmalı”. Yoksa görmedim, duymadım, bilmiyorum demek hepimizi silkeleyecek…
…
Gelin Tanış Olalım
Hak cihana doludur,
Kimseler Hakk’ı bilmez.
Onu sen senden iste,
O senden ayrı olmaz.
Dünyaya inanırsın,
Rızka benimdir dersin.
Niçin yalan söylersin?
Çün sen dediğin olmaz.
Ahret yavlak ıraktır,
Doğruluk tek azıktır
Ayrılık sarp firaktır
Hiç varan geri gelmez
Dünyaya gelen göçer
Bir bir şerbetin içer
Bu bir köprüdür geçer
Cahiller onu bilmez
Gelin tannış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz
Yunus sözün anlarsan
Ma’nisini dinlersen
Sana bir amel gerek
Bunda kimesne kalmaz
YUNUS EMRE
Canın Özünden, Can-ı Gönülden …
Sağlıklı ve topluma faydalı afiyet içinde günler geçirmeniz dileğiyle, saygı ve selamlarımla...
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars