Bireyselliğin kutsandığı toplumlarda, aileye, gruba, topluluklara ve topluma aidiyet, o kadar da kolay oluşmuyor. Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi”ndeki, beş ana ihtiyaçtan birisi de “Ait olma /aidiyet ve sevgi ihtiyacı”.
…
Dünya ülkelerini sınıflandırmışlar:
1- Gelişmiş ülkeler
2- Gelişmekte olan ülkeler
3- Az gelişmiş ülkeler
Bu ülkelerde "Aidiyet" duygusu ters orantılı; yani az gelişmiş ülkelerde aile, aşiret ve grup / cemiyet /cemaate bağlılık daha yoğun. Gelişmiş ülkelerde aile bağlılığına ulaşmak bile zor. Her türlü genelleme, özgün durumları ortadan kaldırmaz. Yani Gelişmiş ülkelerde de aile bağlarının güçlü olduğu örnekler vardır. “Muassır medeniyet seviyesine” gelmiş toplumlarda da temel sorunlar yaşanmaktadır. Bu toplumlarda yaşanan sorunlara her düzeyde çözüm bulmak için, sistemli ve bilgi temelinde kurumsal çözüm mekanizmalarının kurulmuş olmasıdır. Ancak bu çözüme herkesin ulaşması bu toplumlarda bile mümkün olmayabiliyor. “Evsizlik” gibi bazı sorunlar gelişmiş toplumlarda daha yaygın görülmektedir.
…
Özellikle gelişmekte olan ve az gelişmiş toplumlarda, toplumsal bilinç istenilen düzeyde olamıyor. Bir yanda kutsallaştırılmış bireysel özgürlük, diğer yanda sosyal sorumluluk... Oysa az gelişmiş toplumlarda yardımlaşma ve dayanışma duygusunun daha insani ölçülerde, adeta elindekilerin tamamını ihtiyaç sahiplerine verdiklerine ilişkin örnekler günümüz de bile yaşanmaktadır (çok şükür).
…
Her düzeyde (aile, işletme, ticari oluşumlar, Sivil toplum kuruluşlar) içinde bulunduğun topluma aidiyet geliştirmek çok kolay değil. Sadece başkalarının sizi kabullenmesi yetmez, sizin de bir şeyler yapmanız gerek.
Doğal Cüceloğlu İletişim Donanımları kitabında; İnsanoğlu varoluşunu bu beş soruyla ilişkiler içinde tanımlar:
1) Kaale alınıyor muyum? Beni umursuyorlar mı?
2) Kabul ediliyor muyum? Beni olduğum gibi, yargılamadan kabul ediyorlar mı?
3) Değerli miyim? Beni vazgeçilmez ve eşsiz olarak görüyorlar mı?
4) Yeterli miyim? Beni becerikli, bir şeyler yapabilecek güçte görüp yapabileceğime güveniyorlar mı?
5) Sevilmeye layık mıyım? Beni ben olduğum için özleyip, benimle zaman geçirmek istiyorlar mı?
Ait olma ve sevgi ihtiyacımızla, bizim karşımızdakine davranışımız ya da karşımızdakilerin bize karşı davranışları açısından bu temel beş soru da özel önem taşıyor.
Karşımızdaki kişi bizi kale alırsa, bizi olduğumuz gibi şartsız kabul ederse, bizi değerli hissettirirlerse, sadece yetersizliklerimizden dem vurmayıp yeterli olduğumuz alanlarda bizler güven duyulursa, bizlerin sadece insan olmamızdan dolayı sevilmeye layık olduğumuzu hissettirirlerse, kendimizi o kişiye, ortama ve o kurumsal yapıya daha yakın ve içten bağlanmaz mıyız? Kendimizi oraya ait hissetmez miyiz? O kişiye, aileye, gruba, topluluğa, kurumsal yapıya sevgiyle bağlanmaz mıyız?
...
Ömür boyu içinde olduğunuz nice grup, Aile - Akraba Toplulukları, eğitim ve çalışma ortamımız, sosyal gruplarınız, daha nice topluluklar içinde bulundunuz. Peki bunlar içinde en çok hangisini içinde olmak sizi onurlandırdı. İnsanın içine doğduğu yuvayı, aileye seçme imkanı olmuyor belki. Nasıl ki, doğduğun coğrafya kaderinde önemli bir rol oynadığı gibi, Aile de en önemli faktör. Sonrası biraz şans biraz çaba ile elde ettiğimiz statü ve konumlar. İnişli ve çıkışlı bir kariyerleri birlikte pek çok ortamda bulunuyoruz.
...
Belki bugüne kadar içinde bulunduğun ortamlardan sürekli şikayet ettin. Onu vermediler, bunu vermediler, mağdurum da mağdurum edebiyatı... Peki sen içinde bulunduğun ailene ne verdin? Yaşadığın şehre katkın ne oldu? Çalıştığın yere, işine tutkuyla bağlı mısın? Ülkene ve dünyaya kattığın artı değerler ne oldu? Sadece alan mısın, Veren misin? Alma - Verme dengesine kavuştun mu?
...
İçinde bulunduğun grup, topluluk ve ortamlarda seni ne mutlu eder? İletişim kalıplarını gözden geçirdiniz mi? Sadece şikayet mi ediyorsun? Ne kadar Şükran duygusuyla yaşıyorsun?
...
Dün dinlediğim şarkılardan birinin sözlerinde (Şebnem Ferah’ın aynı adlı şarkısının sözleri); “sil baştan başlamak gerek bazen...” diyordu;
Gücün var mı? sevgilim
Derin sularda inci tanesi aramaya
Cesaretin kaldıysa
Hala benle aşktan konuşmaya
Söyle canım sevgilim
Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi?
Yorgun gibi bir halin var
Duyguların karışık olabilir mi?
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi, unutmak
Sanki bugün son günmüş gibi
Dolu dolu yaşamak istiyorum ben
Her ne çıkarsa yoluma
Selam verip yürümek istiyorum ben
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi, unutmak
Unutmak, unutmak, unutmak, unutmak, unutmak
...
Kendini nasıl hissediyorsun? “Sil baştan” demeye, yeniden yapmaya / yapılanmaya gücün var mı? Bol şanslar…
Kuran- Kerim’de; Mü’min Suresi 58. Ayette;
“Kör ile gören bir olmaz; aynı şekilde iman edip sâlih ameller işleyenlerle kötülük yapanlar da bir olmaz. Ne kadar da az düşünüp öğüt alıyorsunuz!”
Peygamberimizin (S.A.V.) Veda Hutbesinde;
“'Ey İnsanlar!' Rab'biniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arap'ın Arap olmayana Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır.” Diye buyurmuştur.
Canın Özünden, Can-ı Gönülden …
Sağlıklı ve topluma faydalı afiyet içinde günler geçirmeniz dileğiyle, saygı ve selamlarımla...
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars
