…
sığınak*
gölgesine sığınırız
ağacın
babanın
bayrağın
duanın
Mehmet Fatih KOŞAN
(gerisini sen tamamla kısmına ben de şunları yazmışım:)
ya kim sana sığında
kimler
sen
sen ki sürekli Ben dersin
evet sen
sen kimsin?
sadece sığınacak bir yer arayan mı?
sığınacaklara sığınak mı?
(*Bir Yemin Gibisin, Sinada Yayınevi, 2022. Değerli dostum Fatih beye paylaşım izni için teşekkür ediyorum.)
...
Şair dostum Fatih bey gölgesine sığındıklarımızı hatırlatmıştı, şiir kitabını okuyucuyla paylaştığı bölümünde, biz de birkaç kapıdan geçmişiz vakitsiz bir zamanda ki, tarih de koymamışız. Ağladığın zaman bir omuz arayanlardan mısın? Yoksa ağlama duvarı mı? Her iki durumda da dikkatli olmak lazım…
…
Dün metroda bir baba ile kızı arasında yaşananlara dair kısa kısa gözlemeler aktarmak isterim. Metroda ayakta beklerken bir elimde çantam ve paltom, diğer elimle de tutunmaya çabalarken, kitabımı çıkarıp okumam mümkün olmayınca, sıkıcı bir yolculuğun sıkıntılarını bu küçük kız çocuğu giderdi. Tahminimce babası çocuğunu hastaneye götürüyordu. Çocuk hayli yorgun, ayakta durmak için babasına yaslanmak zorunda hissediyordu. Babası tutunma demirine yaslanabileceğini söyleyince, “ama orada yaslanmak yasaktır” yazıyor dedi, baba da kapıya yaslanmanın yasak olduğunu açıkladı. Babanın elinde kızının ve kendisinin beresi ve küçük su şişesi var. Bir yandan tren durup kalkarken sert hareket ediyor (sanki yolda buzlanma var). Oturanlardan biri baba-kıza yer verdi. Ama kızcağız oturmak istemedi. Mızmız bir çocuk değil ama… Çocuğun elinde bir hayali kahramanlardan bir oyuncak (at desen at değil, kuş desen o da değil. Bu dönemin çizgi filmlerinden ne kadar uzak kaldığım o kadar belli, pelüş bir “yaratık” ama pembe:) Tren bir kez daha kalkışta ani fren yapınca çocukta “vatmanın” kapısına gayri ihtiyari baktı. Aslında içerideki metro sürücüsünün kabinini merak ediyordu. Baba çocuğunun elindeki oyuncağı elinden aldı. Kızının başının üstüne koydu. Kızından parmaklarının ucunda yükselmesini istediği, kızının arkadaşı içeriyi görsün diye… “Sen de görmek ister misin? diye sordu babası, kız bir babasının elindekilere baktı, bir trende kendisine yönelen bakışlara, sonra vazgeçti, arkadaşının bakışı ile yetindi. Çocuk masumiyeti ne güzel. Vagonda çocuğa bakan birkaç kişi vardı. O birkaç kişiyi “kendi çocukluklarıyla bütünleşmiş bakışlarından tanıdım”. Lakin bazıları hiç bakmıyordu, oysa onların yüzü de çocuğa dönüktü. Acaba kendi çocukluk dönemine gitmişti, bazı yüzlere baktım çok gergindi…
…
Çocuğun olduğu ortam bile bir insanın yüzünde tebessüm oluşturamıyorsa, o kişilerin kalplerinin yumuşaması için dua etmek dışında bir şey gelmiyor elimizden. Onları kınamıyorum. Belki geçmişe gittiler, acılarını hatırladılar, altında kötü bir şey aramaya gerek yok, belki de benim gibi, çocukluk yılları o kadar geride kalmasına rağmen, zamanda yolculuk yapıp, kendi çocukluğuna gitmişlerdir: 1970’li yılların ortalarıydı, henüz okula bile başlamamıştım. Babam bizi Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) içindeki Hayvanat Bahçesine götürmüştü. Nasıl oldu bilmiyorum ama kafeslerin etrafında yalnız yürürken birileri beni “hayal dünyasındaki yolculuğumdan” uyandırdı galiba. Şaşkın şaşkın insanların yüzüne bakarken ağlamaya başladığımı, birilerinin beni sakinleştirdikten sonra, danışmaya götürdükleri, bana sorular sorduklarını hatırlar gibiyim. Babamın adını anons ettiler. Babam geldi ve beni aldı… İşte metroda bir baba ve çocuğu beni de yıllar öncesine götürdü. Hem de babamın vefatının birinci yılına birkaç gün kala. Hani Yunus Emre demiş ya:
Ana başa taç imiş
Her derde ilaç imiş
Bir evlat pir olsa da
Anaya muhtaç imiş
İnsan anne ve babasını kaybedince, biraz yolunu kaybediyor. Yolunu bulması da zaman alıyormuş demek (annemim ölümü de 3 yıla yaklaşıyor)…
…
Çocukların dünyasında yer edinmek için bugün iyi şeyler yapmak lazım. Bugün yapılan iyi şeyler yıllar sonra “iyi bir anıya dönüşüveriyor”. Zaten insanoğlu kötü şeyleri unutarak iyi şeyleri hatırlayarak “iyileşiyormuş”…
...
Çocukluğunuzu hatırlamak için uyanık olun, eğer “içinizdeki çocuğa” ihtiyacınız varsa, merak etmeyin, o sizi rüyanızda da bulur. Kişisel gelişimin anahtarlarından birini de çocukluk döneminde aramak gerek. Sürekli birilerini şikayet etmekten, birilerine faturayı kesmekten vazgeçip, “kendimizle barışıp” “kendimizi yeniden inşaa etmek” lazım. Kimse kolay olacağını söylemiyor. Ama daha iyi olması için önce sen kendine bir iyilik yapman gerek: Kendinle barış…
…
Kuran- Kerim’den Lokman Suresi 14. Ayette;
“Biz insana, anne-babasına mümkün olan en iyi şekilde davranmasını emrettik. Annesi onu nice zahmetlere katlanarak karnında taşımış; sütten kesilmesi de iki yılı bulmuştur. Onun için, ey insan, bana şükret, ana-babana da teşekkür et. Unutma ki, sonunda bana dönecek ve yaptıklarının hesabını vereceksin.”
…
Peygamberimizin (S.A.V.) Hadislerinde;
“Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak ana kapılardan birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık senin arzuna kalmış”(Tirmizi, Birr, 3, www.islamveihsan.com)
Canın Özünden, Can-ı Gönülden …
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars