Yolun sonu görünüyor*
Bana ne yazdan bahardan, bana ne borandan kardan
Bana ne yazdan bahardan, bana ne borandan kardan
Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor
Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor
Geçtim dünya üzerinden, ömür bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden yolun sonu görünüyor
Ezrailin gelir kendi, ne ağa der ne efendi
Sayılı günler tükendi yolun sonu görünüyor
Bu dünyanın direği yok, merhameti yüreği yok
Bu dünyanın direği yok, merhameti yüreği yok
Kılavuzun gereği yok yolun sonu görünüyor
Kılavuzun gereği yok yolun sonu görünüyor
Ezrailin gelir kendi, ne ağa der ne efendi
Sayılı günler tükendi yolun sonu görünüyor
Geçtim dünya üzerinden, ömür bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden yolun sonu görünüyor
(*Söz: Dursun Ali Akınet, Beste: Musa Eroğlu)
…
Yılın sonu, yolun sonu mu? Her akşam yatarken çoğumuz ertesi sabah uyanacağımızı neredeyse garanti görürüz ya da bu konu hiç aklımıza gelmez. Yılın sonuna gelirken de, o kadar eminizdir ki, gelecek yıl da yaşamda olacağımızdan… Ümitli / umutlu olmak lazım şüphesiz ancak biraz durup düşünmek de lazım değil mi? 2024 yılında kaybettiğimiz “canları” azıcık düşünürsek, “yolun sonunda” ölümün olabileceği de aklımıza gelmeli.
…
Ölüm duygusu doğasında üzüntü ve biraz karamsarlık içerse de, “negatif pekiştireç” işe yarayabilir (yaramalı). Yılın sonunda insanlar ve toplumlar daha olumlu duygular taşırlar (taşımak isterler). Her akşamın sabahında doğan gün, yılın son akşamına gelince değişen takvimdeki sayılar olsa da, insanoğlu topyekun tüm isteklerini yeni gelecek yıla yükleyip, onun bize bunları getirmesini dileriz. Oysa; yeni yıl da önceki yıllar gibi tertemiz , içi boş bir “heybeyle” gelir. O heybeyi doldurmak asıl “bizim sorumluluğumuzdadır.” Özetle yeni yılın bize ne getireceklerine odaklanmak yerine her birimizin hem “fert fert” hem de “topluluklar ve toplum” olarak “ne / neler vereceğimize / katacağımıza” odaklanmamız gerekiyor.
…
Yakınmak, şikayet etmek, hatayı başkalarında aramak o kadar alışılagelmiş bir “kalıp davranış ki”, onu elimizden alıverseler karanlıkta üzerine ışık tutulan tavşan misali kalıvereceğiz orta yerde… Her şeyi başkasından beklemek, “o yapsın” deme kolaycılığından, “ben ne yapabilirim” sorusuna yer açmaz oluyoruz.
Toplumsal hedefler, umutlar, beklentiler daha somut olmalı lakin bunların gerçekleşmesi de somut davranışları zorunlu kılar. Toplumsal hedeflere inanmak gerek, hedeflerde iddialı olmak gerek ve illa ki tutkuyla bağlılık gerek. İNANÇ, İDDİA ve TUTKU…
Tarihte kitleleri ardından sürüklemiş kişilerin hayatlarına bakarsak her birinin inandığı şeyleri topluma benimsettiklerini, bu konuda ne kadar iddialı bir toplum oluşturduklarını ve en nihayetinde tutkuyla bağlı oldukları hedefleri nasıl da teker teker tüm toplumsal yaşama dahil ettiklerini göreceğiz.
...
Günümüz bilgi çağı ötesinde “bilgi teknolojisi” çağı, zekamızın suyu çıktı ki, yapay zeka hepimizi bir yöne doğru sürüklüyor. Sadece bu ifadeden yola çıkarak, “ne yani yapay zekayı yok mu sayalım?” diyenleri duyar gibi oluyorum. Amacım yok saymak değil ama “bu işin sonu nereye varacak?” diye kaygılanıyorum hem kendi adıma hem toplum adına. Her teknolojik gelişme, insanın konfor alanını geliştirir. Günlerinizi, aylarınızı hatta yıllarınızı alan iş ve işlemlerin daha hızlı yapılmasına imkan tanır. Peki zamandan bu kadar tasarruf edilince kalan zamanda ne / neler yapacağımız konusunda bir planımız var mı?
…
Çok yıllar öncesine gitmeyelim. Pandemi (Covid-19 / Korona) dönemini hatırlayalım. Her birimiz zamansızlıktan yakınırken, 25 inci saat, haftanın 8 inci gününü, 13 üçüncü ayına ihtiyaç duyarken, bir anda hayat durdu. Evlerimizde nasıl zaman geçireceğimizi bilemez olduk. Hayatımızı hem bireysel hem de toplumsal hedefler doğrultusunda yaşamak yaşamımızı daha planlı ve hareketli sürdürmemize yardımcı olur. Hedefler toplumların “kızıl elması” ise “karınca misali yangını söndürmek için çaba gösterip” tarafımızı ortaya kaymak gerek.
…
Toplumsal gelişmenin önünde engel, sırtında yük olmaktan uzaklaşıp, gelişmenin “lokomotifi”, yükün taşınmasına omuz veren kişiler olmamız gerek. Azıcık hatırlayalım Cumhuriyetimizin 100 üncü yılı 2023 30 Aralıkta, 2024ü beklerken durum bugünden farklı mıydı? Günlük rutin sahibi olmak çok değerli ve önemlidir. Ancak 2025 yılı bitince yani seneye bu zamanlar 21 inci yüz yılın ilk çeyreği de geride kalmış olacak. Birbirinin aynı, tıpkı basım gibi geçip giden yıllardan beklenti içinde olmak bana pek sağlıklı gelmiyor.
…
Sizi ne heyecanlandırır? 2025 yılında kendi kişisel gelişiminiz ve içinde bulunduğunuz toplumun gelişimi için ne / neler yapmaya hazırsınız? Gelin birlikte detaylı bir “içsel değerlendirme / iç hesaplaşma” yapalım.” Aynaya bakmaya hazır mısın? Aynalar yalan söylemez (sihirli ayna değilse:).
Kuran- Kerim’de; Rum Sûresi 8. Ayette;
“Onlar, Allah’ın gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunan her şeyi ancak gerçek bir sebep, derin bir hikmet, şaşmaz bir kanun ve belirli bir ecel ile yarattığını kendi içlerinde hiç düşünmezler mi? Ne var ki, insanların çoğu, öldükten sonra dirilip Rablerine kavuşacaklarını kesinlikle inkâr etmektedir.” (https://www.kuranvemeali.com/)
Peygamberimiz (S.A.V.) hadislerinde;
“İnsanların en kârlısı, ömrü uzun, ameli güzel olandır.” (Tirmizî, Zühd 21, 22) / Bu hadisin bir başka rivayetinde “İnsanların en zararlısı da ömrü uzun, ameli kötü olandır” ilâvesi bulunmaktadır.( https://www.islamveihsan.com/)
Canın Özünden, Can-ı Gönülden
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars