Sosyo-Analiz / Sosyal - Toplumsal Bakış / Birey – Toplum / Yaşama Dair…
Can’ın Özünden-8 / Kişisel – Toplumsal Gelişim-4 / Sosyal Bakış-1
…
Kuran- Kerim’de Nahl Sûresi 90. Ayette; “Şüphesiz ki Allah adâletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar” denilmektedir. Bu ayet her Cuma hutbesinde okunur (hem Arapça olarak hem de mealen).
...
Son günlerde ülkemizde yaşanan masum bir çocuğun öldürülmesi, derin bir üzüntü ve toplumsal hassasiyet oluşturmuştur. Yaşarken erişemediği oyuncakların, kitap ve kalemlerin mezarı başına bırakılması da en yumuşak ifadesiyle “dramatik bir sahne” oluşturmaktadır. Oysa Narin kızımızın geçensen okuduğu, öldürülmeseydi bu sene gideceği okuldan başlayarak, ana okul ve ilkokullarda “oyuncak kütüphanesi” ve “kitaplıklar” kurulabilir. Narinin mezarına bırakılan kitap ve kırtasiyeler, kıyafetler, yardıma ihtiyacı olan çocuklarımıza “gösteriş yapılmadan / sağ elin verdiği sol ele hissettirilmeden” ulaştırılabilir. Bu konuda gönüllü kişi ve kurumları, hayırseverleri, sivil toplum örgütlerini (dernek ve vakıfları) “düzenli ve sistemli, birbirleriyle yarışarak değil yardımlaşarak, işbölümü yaparak” çalışmaya davet ediyorum.
Narin cinayetinin mahkeme safahatı devam etmektedir. Bu satırların yazıldığı günlerde pek çok insan konu hakkında bilgi edinmek için haberleri ve haber programlarındaki tartışmaları ısrarla izlemektedirler.
Konuya sosyal açıdan bakmak da gerekiyor. Toplumun temeli ailedir. Bu çok bilinen bir ifadedir. Çocukların bakımı ve yetiştirilmesi sorumluluğu öncelikle ailenin en temel görevidir. Daha aile birlikteliğinin temelinin atıldığı “resmi nikah” öncesinde, ebeveyn (anne /baba) adaylarının “aile ve aile fonksiyonları” hakkında temel bilgi ve becerileri durumu ne düzeyde acaba? Eşlerin evlilik öncesi temel eğitim süreci boyunca edindikleri “Aile Eğitimi” konusundaki temel düzeyde (aile okur-yazarlık düzeyi) bilgileri, ailenin temel değerleri ve görevleri konusundaki bilgi ve beceri düzeyi ne kadar korunabilmiş ve geliştirilebilmiştir.
Günümüzün değişen koşullarında, ebeveyneler doğacak çocuklarının yaşayacakları dönemde sahip olacakları bilgi ve becerileri de dikkate alarak, çocuklarının bakım ve yetiştirilme sorumluluğunu yerine getirebilmeleri mümkün mü?
Hayat boyu öğrenme yaklaşımı içerisinde gerek eğitim kurumlarınca gerekse de ilgili bakanlıklarca (MEB, Sağlık Bakanlığı ve Aile Bakanlığı öncelikli) “aile eğitimleri” konusunda yapılan çalışmaların önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Her bir Belediye Başkanlığında bulunan “Evlendirme Müdürlükleri” sadece resmi nikahın resmi işlemlerini yapmak ve kayıtlarını tutmakla mı sınırlı bir şekilde görevlerini yürütmek zorundadırlar. Aile eğitimi hakkında yerel ve ulusal düzeyde tam bir işbirliği ve uyum içerisinde bu çalışmalar yeniden ele almanın zamanı geldi de geçiyor…
Halen okuduğum kitaptaki (Vivek H. Murthy, “Birlikte: Yalnızlaşan Dünyamızda İnsan İlişkilerinin iyileştirici Gücü, Kronik Yayınları) bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum: “…Betonun gücünün büyük bir kısmını, döküldükten sonraki günlerde üstüne dökülen sudan alması gibi, her birimizin gücünü dünyaya gelmekten değil, sonraki günlerde, aylarda ve senelerde bize gösterilen sevgiden aldığımızı anlamam senelerimi aldı. Sevgi de bize etrafımızdaki kişilerle kurduğumuz ilişkiler aracılığıyla gelir” (sy.161).
İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisindeki beş temel düzeyi yeniden hatırlamakta yarar var. Her bir aile içinde ebeveynler /anne-babalar çocuklarının bu ihtiyaçlarını ne kadar karşılamaktalar / karşılayabilmektedirler?
İhtiyaçlar;
1. Düzey: Fizyolojik ihtiyaçlar
2. Düzey: Güvenlik ve emniyet ihtiyacı,
3. Düzey: Sosyal ihtiyaçlar
4. Düzey: Saygınlık ihtiyacı
5. Düzey: Kendini gerçekleştirme ihtiyacı
Ailenin çocuk gelişimi ve eğitimi konusundaki görevi hakkında Türkçe ve yabancı dillerde pek çok değerli eser bulabilirsiniz. Her bir çocuğun içinde yaşadığı (bazı durularda yaşayamadığı) ortam kendine özgü ve farklı olmakla birlikte, çocuklarımızın çoğu zaman temel düzeydeki (fizyolojik) ihtiyaçların karşılanmasın da bile zorluklar yaşandığına tanık olmaktayız. Gelin hep beraber çocuklarımızın “karnı tok, sırtı pek” olmasının yanında, aile ve toplum içindeki güvenliğinin (can ve mal) sağlanması, iletişim kurma, arkadaşlık ve diğer sosyal ihtiyaçları, kendisinin bir çocuk ve birey olarak değerli olduğu, insan olduğu için saygıya değer bir varlık olduğunu hissetmesi, son olarak da kendisini gerçekleştirme ihtiyacının karşılandığı bir ortamda büyüme hakkın tüm çocuklarımız gibi nice Narin’ler gibi Narin’in de hakkıydı. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi tüm çocukların en temel hakkının “yaşama hakkı” olduğunu ifade eder.
Her Cuma hutbesinde (hem Arapça olarak hem de mealen)okunan, Nahl Sûresi 90. Ayette; “Şüphesiz ki Allah adâletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar” denilmektedir.
Canın Özünden, Can-ı Gönülden …
Sağlıklı ve topluma faydalı günler geçirmeniz dileğiyle, saygı ve selamlarımla...
Dr. Özcan Kars / drozcankars.yenibaskent@gmail.com / @drozcankars
