Bir şirketin patronu işleri iyi gitmediği için CEO'sunu (En üst düzey yönetici) değiştirmeye karar verir. Kısa bir süre sonra bu değişiklik gerçekleşir.
Yeni gelen CEO''ya eski CEO şöyle der:
'Çekmecene üç mektup bırakıyorum. Şayet işler kötü gitmeye devam ederse sırasıyla bu mektupları aç. Tavsiyelerimi dinlersen sen kârlı çıkarsın."
Yeni CEO çok sevinir, teşekkür ederek hemen işleri yoluna sokmak için gece gündüz çalışmaya başlar. Ancak işler daha da kötüye gider. Aklına mektuplar gelir. Hemen bir numaralı mektubu açar. İçinde şöyle bir not çıkar:
"Geçmişi suçla."
Yeni CEO geçmişi suçlamaya başlar. Ne de olsa ondan önceki yönetici ve CEO 'lar şirketin bu hale gelmesinde payları bulunmaktadır.
"Enkaz devraldım, biraz daha zamana ihtiyacım var. " der ve biraz zaman kazanır elbette.
Ancak işler her geçen gün daha da içinden çıkılmaz bir hal alır. Pazar payı hızla düşer. Çalışanların çoğu işi bırakmak zorunda kalır.
Sıra gelir ikinci mektubu açmaya.
İkinci mektuptaki not şöyledir:
"Etrafındakileri suçla."
Yeni CEO bu kez de yanındakileri suçlamaya, kötülemeye başlar.
"Aslında ben gayet başarılı biriyim. Her şey onların yüzünden bu hale geldi!" der.
Zaman kaybetmeden bu kişilerin bir çoğunu değiştirir ve işleri duzeltebilmesi için biraz daha süre ister.
Zaman geçer geçmesine ama işler bir türlü düzelmez. Şirket hiçbir bankadan kredi alamaz, hatta hammadde bile tedarik edemez hale gelir.
Ve sıra gelir üçüncü mektuba.
Yeni CEO büyük bir merak ve umutla üçüncü mektubu açar. Belki de bu son mektup içinden çıkılmaz duruma bir son verecektir.
Üçüncü mektuptaki not aynen şöyledir:
"Sen de bir an önce mektup yazmaya başla!"
.........................
Hayatta en kolay şey insanın kendi başarısızlıklarına hemen bir kılıf bulup sorumluluğu başkalarına yüklemesidir.
Oysa yapılması gereken; kendi yetersizliğini kabullenip görevini başarıyla yapabilecek liyakatli insanlara devretmesidir.
Onurlu olan budur.
Sanırım ülkemizin de en önemli sorunu da bu: Yeteriz olduğunu kabul etmemek, asıl sorumlu kendisi iken başkalarını suçlamak ve bilmem kaçıncı mektubu okumak için aramak...
Hele hele artık bir kelam bile edemeyen, kullanım tarihleri çoktan geçmiş olanların toplum tarafından hâlâ umut olarak görülmesi; çok acı...
Ve daha da acı olanı; bu arkadaşların koltuklarından vazgeçip bir türlü mektup yazmaya niyetlerinin olmayışı...
Sağlıcakla kalın.