6 Şubat 2024'teyiz...
Depremin birinci yılında hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.
11 ilimizi doğrudan etkileyen, 53 binden fazla canımızı yitirdiğimiz, ‘asrın felaketi’ olarak nitelendirilen o acı günün ardında tam bir yıl geçti ama yaralarımız da hâlâ taze.
Felaketin üzerinden bir yıl geçti fakat enkaz çalışmaları devam ediyor ve çalışmalar sırasında hâlâ cesetler bulunuyor.
Barınma ihtiyacı en temel ihtiyaçlarımızdan biri... Depremzedelerimiz sağlıksız konteynerlerde yaşam mücadelesi veriyor. Öyle ki elektrik kaçağı nedeniyle bir çok konteynerde yangın çıkıyor ve konteynerler yağmurlu havalarda şu kaçırıyor. Bu da ciddi bir felaket olasılığını daha gözler önüne seriyor. Bununla beraber bu kadar süreye rağmen hâlâ konteynere dahi yerleşememiş, çadırlarda yaşamaya çalışan vatandaşlarımız var.
Depremin üzerinden bir yıl geçti ve maalesef kayıp ilan edilen depremzedeler için yakınları gaiplik kararı almazlarsa ölüm karinesi olayı devreye girecek. Yani kayıp olan depremzedeler ölüm tehlikesi bulunan bir olayın içerisinde var olduklarından dolayı öldü kabul edilecekler.
Ayrıca kaybolan çocuklarımızın organ mafyası, çocuk tacirleri ya da tarikatlarca kaçırıldığı düşünülürken, devlet tarafından çocuklarımızın kaybolmadığı yönünde gelen açıklama dikkatleri çekti.
Depremde can kaybına neden olan yapıları inşaa eden müteahhitler bir yıl önce tutuklandı, bir çoğu serbest bırakıldı fakat akıbetleri açısından ‘adalet yerini buldu’ diyebileceğimiz bir açıklama gözler önüne serilmedi.
Özet olarak; yaralar tam anlamıyla sarılamadı. Acımız ilk gün ki kadar taze.
Akıllarda yüzlerce soru,
Yeni imarlarda gerçek bir denetim yapılıyor mu?
Doğal afetlerde yeteri kadar toplanma alanı mevcut mu?
Olası bir depremde ne kadar daha can kaybedeceğiz? Tedbirler ne aşamada?
Kentsel dönüşüm yapıları depreme dayanıklı inşaa ediliyor mu?
İmar affına bir son verecek miyiz?
Bitişik kentleşmeye bir son verecek miyiz?
Dahası bin yıldır deprem görmeyen bir fay hattının varlığından bahseden deprem bilimciler dikkate alınmadığı için ciddi can kayıplarıyla gerçekleşen bu depremin üzerine, deprem bilimciler olası deprem senaryolarını bildirdikleri halde artık dikkate alınacaklar mı?
Coğrafya kaderdir derler. Coğrafya kader değildir. Kaderimizi kendimiz tayin ederiz. Tedbir her alanda kaderi değiştirebilir...
Böyle acıların tekrarlanmaması adına gerekli tedbirlerin gerektiği gibi alınması dileğiyle...
