Bundan yıllar önce, bir adres tarif edilirken sokak isimleri, dönemeçler ve belirgin binalar dikkatlice anlatılırdı. Bir telefon numarası ezberlenir, önemli tarihleri hatırlamak için takvimler tutulurdu. Bugün ise telefon rehberlerimiz, ajandalarımız, hatta hatıralarımız bile dijital birer veri yığını haline geldi. Artık bir şeyi öğrenmek için uzun uzun kitap karıştırmaya ya da büyüklerimizin hafızasına başvurmaya gerek yok; her şey birkaç tıklama uzağımızda. Ancak bu kolay erişim, gerçekten bilmenin yerini alabilir mi?
Bildiğimiz Şeyleri Hatırlamıyor muyuz?
Teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte insan hafızasının işleyişi de değişiyor. Columbia Üniversitesi'nden psikolog Betsy Sparrow’un yaptığı araştırmalar, bireylerin bir bilgiye kolayca ulaşabileceklerini bildiklerinde onu hafızalarında tutma ihtiyacını hissetmediklerini gösteriyor. Başka bir deyişle, hatırlamak yerine Google’a güveniyoruz. Bu fenomen, "Google etkisi" ya da "dijital amnezi" olarak adlandırılıyor. Bilgiye erişimin kolaylaşması, onu gerçekten öğrenmeyi ikinci plana atmamıza sebep oluyor.
Örneğin, çocukluk anılarımız arasında yer eden ilk öğrendiğimiz telefon numaraları ve adresleri bugün kaybolmuş durumda. Birçoğumuz kendi telefon numaramızı bile ezbere bilmiyoruz. Daha da kötüsü, bu unutkanlık sadece günlük bilgilerle sınırlı değil. Derinlemesine öğrenme süreci de bu durumdan nasibini alıyor. Artık birçok insan, bir konuyu gerçekten anlamak yerine sadece hızlıca özetini okuyarak yetiniyor.
Ezberin Ölümü mü, Zihinsel Tembellik mi?
Ezberin eğitimdeki yerini sorgulayanlar için dijital çağ büyük bir avantaj sundu. "Bilgiye ulaşmak, onu ezberlemekten daha önemli," görüşü sıkça dile getiriliyor. Ancak ezberin tamamen ortadan kalkması, analitik düşünmeyi ve problem çözme becerilerini de sekteye uğratabilir. Çünkü hafızaya alınmayan bilgiler, üzerinde düşünülmeyen, sorgulanmayan, birbiriyle ilişkilendirilmeyen veriler haline geliyor.
Bu nedenle, hatırlamak yerine sürekli Google’a yönelmek, zihinsel kaslarımızın zayıflamasına neden olabilir. Üstelik bu durum sadece bireysel hafızamız için değil, kolektif hafızamız için de risk taşıyor. Örneğin, eski toplumların sözlü tarih anlatımları, kültürel aktarımın en önemli unsurlarından biriydi. Günümüzde ise pek çok bilgi kaydedilmesine rağmen hatırlanmıyor, yaşanmıyor, bir nesilden diğerine organik bir şekilde aktarılmıyor.
Dijital Hafıza Bize Nasıl Zarar Veriyor?
Sürekli olarak dijital kaynaklara bağımlı olmak, beyin üzerinde çeşitli olumsuz etkiler yaratabiliyor:
1. Dikkat süresinin kısalması: Kısa sürede çok fazla bilgiye maruz kalmak, derinlemesine düşünme becerimizi zayıflatıyor. Makaleleri baştan sona okumak yerine, sadece başlıkları tarıyor ve hızlıca sonuca ulaşmak istiyoruz.
2. Yaratıcılığın azalması: Zihin, bildiklerini harmanlayarak yeni fikirler üretir. Ancak her şeyi dış kaynaklardan alıyorsak, düşünsel süreçlerimiz durağan hale gelebilir.
3. Unutkanlık ve bağımlılık: Sürekli olarak telefonumuza, bilgisayarımıza veya internete başvurmak, gerçek dünyadaki bağlantılarımızı zayıflatıyor. Bir bilgiye kolayca erişebildiğimizde, onu hatırlama ihtiyacı hissetmiyoruz.
Hatırlamanın ve Bilmenin Yeni Yolu Ne Olmalı?
Tamamen ezberciliğe dönmek elbette mümkün değil, hatta gereksiz. Ancak, dijital çağın getirdiği kolaylıkları hafızamızın zayıflaması pahasına kullanmamalıyız. Bunun yerine, bilginin kalıcı hale gelmesi için şu yöntemler uygulanabilir:
· Bilinçli öğrenme: Bir konuyu öğrendiğimizde, onu sadece okumak yerine not almak, tartışmak ve farklı kaynaklardan teyit etmek, bilginin uzun vadeli hafızaya kazınmasını sağlar.
· Tekrar etmek ve ilişkilendirmek: Bir bilgiyi hatırlamanın en iyi yolu, onu bağlam içinde anlamaktır. Örneğin, tarihleri ezberlemek yerine olayların neden-sonuç ilişkisini kurarak öğrenmek daha kalıcı olur.
· Dijital oruç uygulamak: Arada sırada telefonlardan ve internetten uzak kalmak, beynin kendi hafızasını kullanmasını teşvik eder.
· Anıları kaydetmek yerine yaşamak: Sürekli olarak fotoğraf çekmek veya her şeyi not almak yerine, bazı anları zihnimize kazımaya çalışmak, hatırlama pratiğini güçlendirebilir.
Dijital çağ, bilgiye erişimi kolaylaştırarak hayatımızı dönüştürdü. Ancak bilmek, hatırlamakla eşdeğer olmaktan çıkmamalı. Google her şeyi hatırlıyor olabilir ama önemli olan, bizim neyi gerçekten hatırladığımızdır.