KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde bulunan Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'ın AB ile yaptığı anlaşmayla ilgili olarak Türk devletlerinin dikkatli olmalarını ifade etti.
Avrupa Birliği barışı sağlama konusunda Türkleri oyuna getirerek bir kez daha sınıfta kaldı.
Hafızalarımızı tazeleyelim: Osmanlı Devleti çatısı altında, dövülmüş, ayrıştırılmış ve ezilmiş halklar, yüz yıllar boyunca barış ve huzur içinde yaşadı. AB’nin değil, barışı ve medeniyeti dünyaya getirmek Türklerin işi.
Avrupa Birliği , yaşlı Avrupa’nın yaptığı en iyi barış hamlesiydi görüldü ki başaramıyor. Bugün Türklerin Avrupa Birliği kapısında nöbet tutar gibi beklemesi, yapılabilecek en yanlış tercihlerden biridir. Türk milleti, yüzünü yeniden Anadolu’ya, bilime ve ortak tarihi mirasına dönmelidir.
-Zaten kurulmuş bir Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) varken neden Avrupa?
Kendi tarihi gücünü hatırlayıp, yüzünü bilime ve tekrar ediyorum Anadolu’ya dönmeli. Bilim kurtuluş reçetesinin Anadolu olduğunu açıklayalı yıllar olmuş biz hâlâ farkında değiliz.
Son yaşanan gelişmeler ise bu gerçeği bir kez daha hatırlatıyor. Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın Avrupa Birliği ile 4 Nisan 2025’te gerçekleştirdiği zirvede, yalnızca Türkiye’nin tanıdığı Kuzey Kıbrıs’ın kuruluşunu kınayan ve devletlere tanımama çağrısı yapan BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına bağlı kalacaklarını açıklamaları, Türk kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Bu kararlar yalnızca KKTC’nin bağımsızlığını reddetmiyor; aynı zamanda Maraş gibi bölgelerde Rum tezlerini destekleyen, Kıbrıs Türk halkını yok sayan bir anlayışı temsil ediyor. Tam da bu noktada, “İşgalci” ifadesinin yer aldığı belgelerin altına imza atan kardeş devletlerin bu hamlesi, Türkiye açısından bir kırılma anıdır. Zira bu tür ifadeler, maddi çıkarlar uğruna Türk dünyasının birlik hayalini zedelemeden üzerinde özenle durulmalıdır.
-Ortak Alfabe İçin Yola Çıkarken ‘İşgalci’ Diye İmzalamak Ne Demek?
Kısa bir süre önce hep birlikte büyük bir gururla duyurduğumuz Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bayrağı ve ortak alfabe çalışmaları henüz gündemdeyken, bu tür adımların birliği ayrıştırmasına ve güveni sarsmadan diplomatik ilişkiler kurulmasını gerektiren önemli unsurlar olarak karşımızda duruyor.
Bu dönem, Türk birliğini ayrıştırma değil, birleştirme çabalarının hız kazanması gereken bir zaman dilimidir.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın birleştirici tavırla söyledikleri ise Türk dünyasına verilen net bir mesajdır. Kırgın ama mağrur bir ifadeyle söylediği şu cümle, hâlâ Türkiye’de yankılanıyor:
“Ülkemizin aynı kültür ve dili konuşan ülkelerin birliğinde bulunmasından daha doğal bir şey olamaz.”
Kırmızı Çizgimiz KKTC, Türk Dünyasının Vicdanıdır
Ersin Tatar, Avrupa Birliği'nin TDT üyesi devletlerle yaptığı son anlaşmaların arkasındaki asıl niyetin, 2022’den beri TDT’de gözlemci statüsünde bulunan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dışlamak olduğunu açıkça ifade ediyor. Bu noktada Türk devletlerine düşen görev nettir: Rum kesimiyle kurulan ilişkiler kadar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile de bağları güçlendirmek.
Çünkü Kuzey Kıbrıs, Türk dünyası ve özellikle Türkiye için bayrağındaki kırmızı çizgidir.
Türk Birliği Yolunda AB Gölgesi
Avrupa Birliği, eski gücünden çok uzak. Savaşlardan yorulmuş, demografik ve ekonomik krizlerle mücadele eden bir yapı olarak, artık Türk milletlerine vaat sunmaktan da aciz. Geçmişte Balkanlar'da ve Türkiye'de oynanan oyunlarını unutup evinde ya da huzur evinde mutlu yaşlılığını yaşamalıdır. Geçmiş yangınları bugün yeniden sahnelenmek şöyle dursun hayalini dahi kuramayacak bir yapıda olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Avrupa bize gösterildiği gibi değil, küçülüyor genç nüfus yok,bitiyor, tuzaklara düşecek bir Türk milleti de yok.
Bu yüzden artık Türk milletleri kendi içinde güçlenmeli, birliğinden, dirliğinden taviz vermeyecek bağlarını hatırlamalı, tarihi misyonunu hatırlayıp Kızılelma ülküsünü bilimle ve barışla tesis etme yoluna girmelidir. En başta ve acil, eğitim sistemlerini reforme etmeli, bilimsel temele dayalı, tarihsel köklerini unutmadan geleceğe yönelmelidir.
1941’de ders kitaplarından Etrüsk-Türk medeniyetini çıkarıp yerine Roma ve Yunan tarihini koyan zihniyetten hâlâ kurtulamadıysak, bu da başka bir uyanış çağrısıdır.
Artık Türk Devletleri Teşkilatı’nın her bir parçası, Türk birliği için hayati önem taşıyor. AB ile yapılan ekonomik ya da siyasi anlaşmalar, kardeşliği zedeleyecek maddeler taşıyorsa o imzalar atılmamalı. Çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yalnızca bir devlet değil, ortak tarihimizin ve ortak geleceğimizin sembolüdür. Bu sembole sırt çevirmek, Türk milletine sırt çevirmektir.