Bir ağacın gövdesinde, bir ormanın derin sessizliğinde insanın kendine dair unuttuğu bir şey saklıdır: varoluşun sadeliği…
Toprağa kök salan her ağaç, bize sabrın, direncin ve sürekliliğin öğretisini fısıldar. Dalları gökyüzüne uzandıkça, insanın düşüncesi de sonsuzluğa uzanır; tıpkı felsefenin kökleri gibi, derinlere indikçe güçlenir.
“Yeşil Vatan” dediğimiz şey yalnızca ağaçlardan ibaret değildir…
O, insanın vicdanıdır .Bir yaprağın düşüşünde bile evrenin döngüsünü görebilen insan, varlıkla kurduğu ilişkiyi yeniden hatırlar.
Doğayı anlamak, aslında kendini anlamaktır. Çünkü insan, doğadan kopmadığı sürece yaşamın özünü kavrayabilir.
Ormanlar, insanın tüketme hırsına rağmen suskun kalır; onlar konuşmaz, ama öğretir.
Bir filozofun düşünceleriyle bir çınarın gölgesi arasında benzer bir bilgelik vardır. İkisi de zamanı aşar, ikisi de insana gölge olur.
İnsanoğlu, doğayı koruduğu sürece sadece çevresini değil, kendi varoluş nedenini de korur. Çünkü yeşil yok olduğunda, düşüncenin de rengi solar.
Doğa; insana sabrı, paylaşmayı ve varlığın bütünlüğünü öğretir. Her çiçek, her ağaç, her damla su, evrenin sessiz öğretmenidir.
Onları dinlemeyi öğrenen insan, aslında kendi iç sesini duymayı da öğrenir.Bu yüzden felsefenin en derin sorularından biri şudur: “Doğadan ayrı düşen insan, kendini nasıl bulabilir?”
Bizler doğayı korumanın, düşünceyi korumakla eşdeğer olduğuna inanıyoruz. Çünkü doğa, bilimin ve felsefenin ilk laboratuvarıdır.
Öğrencilerimizin sadece bilgiyle değil, bilinçle de büyümelerini hedefliyoruz. Her bir fidan, geleceğe dikilmiş bir umut; her bir düşünce, insanlığa açılmış bir ışıktır.
Bir felsefe öğretmeni olarak, öğrencilerime her zaman şunu söylerim:“Doğa, sadece bir çevre değil; insanın aynasıdır.”
Bir ağacın gölgesinde düşünmeyi, bir yaprağın düşüşünde anlam aramayı öğrenen genç, yalnızca doğayı değil, kendini de tanır.Bu yüzden derslerimizde, düşüncenin yeşerdiği o sessiz vatanın kıymetini hatırlatırım.
Yeşil vatanın nefesini hissettiğimiz sürece, hem çevremize hem de insanlığa borcumuzu ödemiş oluruz.
Unutmamalıyız ki, doğayı korumak sadece çevre bilinci değil; insan olmanın en derin sorumluluğudur.Çünkü orman yoksa nefes yoktur, nefes yoksa düşünce de yoktur.
Ve biz, düşüncenin yeşerdiği bu vatanın çocukları olarak; her gün bir yaprağın düşüşünü bile fark edecek kadar duyarlı, bir ormanın sessizliğinde bile düşüncenin yankısını duyacak kadar bilinçli bireyler olmayı hedefliyoruz..
Gözde Şahin
Sunucu-Öğretmen
