Betül ÜNLÜ

Tarih: 22.10.2023 18:19

DON DIEGO RODRIGUEZ DE SILVA Y VELASQUEZ

Facebook Twitter Linked-in

 

DON DIEGO RODRIGUEZ DE SILVA Y VELASQUEZ

6 Haziran 1599 yılında dünyaya gelen ünlü ressam İspanyol sanatına “Bodegones” ismiyle girecek olan realist resimlerin sahibiydi.
Sanat tarihinin en büyük portrecilerinden biri olarak adını tarihe altın harflerle yazmıştır.
17.yüzyılın başlarında Endülüs’ün incisi olan türlü yerlerden gelmiş şairlerin,ressamların,sanatçıların mevcut olan yoğunluğuyla bilinmekteydi sanat şehri Sevillia.
-Bu ünlü üstadımızın ismini Diego veya Velasquez olarak belirteceğim çünkü , hem yazarken hemde telaffuz ederken zorlanmadığımı söylesem , bunun doğru olmadığını siz de ben de anlayabiliriz :) 
Sanatçımızın hayatına devam ediyoruz..
Endülüs geleneğine göre Diego soyadını annesinden almış ve Diego Velasquez olmuştur.
Diego’nun  babası şairlere çok imrenmiş ve oğlunu bir şair olarak yetiştirmek istesede ,resime olan ilgisini fark ettiğinde bu isteğinden vazgeçmiştir.
Sevillia’nın o dönemlerde en ünlü Resim hocası Francisco de Herreda’ydı.
Sevillia’nın Michelangelo’su diye nam salmış bu adamın yanına giren Diego , burda hocasının kendini beğenmiş , kibirli ve egolu bir adam olduğunu farkedince , kalbur üstü kişilerin ders aldığı bu kişiden ders almayı istememiştir. 
İkinci ustası vasat bir ressam olsa bile kendi halinde iyi bir hoca olması Diego için yeterli olmuştur.
Hocasının adı Francisca Pacheco’dur.

Diego’nun ilk yaptığı eserler ,İspanya’da “bodegones” olarak tanınan tarzda resimlerdi.
Meyhanede içki içen adamlar,yemek pişiren kadınlar,sokak çalgıcıları gibi resimler fırçasından tuvaline yansıyordu.
Diego’nun maniyerizm tarzında yaptığı denemelerde ,  bu üslubun babası olan Michelangelo da ,Caravaggio ‘nun tesiri altında kalarak yapmıştır.
Realizm ile natüralizmi daima ön planda tutan sanatçı ,çanak ,çömlek ,tabak gibi resimleri büyük bir titizlikle işlemiştir.
Bu durumda genç Diego Velasquez’in üslubu İtalyan ve Flaman resminin bir karşımıdır.

Peki nasıl olurda ünlü İtalyan ressamı Carravaggio ‘nun tesirinde kalan Diego ,henüz Sevillia’dan dışarıya adımını atmamışken ,Carravaggio’nun bir tek resmi bile Sevillia’ya gelmemişken , hangi durumda bu üstada hayranlık oluşmuştur diye sorgularken!
Belki de İtalya’da yapılan ve Sevillia’nın San Padro Kilisesinde Carravaggio’nun resminin kopyasının yapıldığı bir resme denk gelmiş olabilir mi ihtimalleri söz konusu olmuştur.

Diego hocasının yanında beş yıl eğitim alıp bir süre sonra Madrit’e doğru yola çıkmıştır ve tek arzusu IV.Philip’in resmini yapmak olsada ,Kral yerine sadece Kral mahiyetinde çalışan Şair ve Rahip’in portresini yapmıştır.
Fakat Madrit’te geçirdiği bu süre içerisinde Titian ve Greco gibi devletin resimlerini görmüş, aristokrat bir çevrenin sanat zevkini inceleme fırsatı bulmuştur.
Bir süre sonra Sevillia’ya dönen Diego için bu masal şehri Sevillia , onun için artık küçük bir kasabadan öteye gitmez ve ruhunun derinliklerini bu şehre sığdıramayan Diego’nun hiç beklemediği bir anda ,Madrit’te tanıştığı Kralın yakının olan, Rahip Fonseca’dan bir mektup ve bir miktar nakit ile hayatının değişeği satırları okumaya başlamıştır.
Mektupta Rahip;Kralın sağkolu’nun  ,Kont Olivare’yi kendisinin saraya çağrılması konusunda ikna ettiğini ve hiç vakit kaybetmeden Madrit’e dönmesi gerektiğini bildiren satırları okuyan Diego Madrit’e gider ve Kralın huzuruna çıkar.
IV.Philip’in At üstünde portresini yapmıştır ve bu resim çok beğenilmesiyle birlikte Diego Velasquez saray ressamları arasına girer. 
Yaptığı resimler karşılığında güzel paralar ve altınlar kazanan Diego ,bu zamana kadar İspanya Sarayında çalışan hiç bir ressamın görmediği itibarı kazanır.
Henüz 24 yaşında olan sanatçı üstün başarısı ile adından bir çok ülkede söz ettirmiş ve bu duruma Kralda şahit olmuştur.
Diego Velasquez 1628 yılına kadar Madrit sarayında sadece portreler yapmıştır.
1628 yılında kendinden 22 yaş büyük olan Peter Paul Rubens ile dostluk kurmuş çok iyi anlaşmışlardır.

Rubens ,meşhur Titian kopyalarını yaparken Diego’da tekniği incelemiştir fakat Rubens’i taklit etmek istesede başarılı olamamıştır.
Velasquez’in tarzı aslında bambaşkadır.
Nitekim her sanatçının üslubu farklıdır.
Diego’ya İtalda resmi bir görev eklenir ve Milano’ya Vali tayin edilen General Spinola ile birlikte 1629 yılında İtalya’da gönderilir.
İtalya’da 1,5 sene süre zarfında yepyeni çizgiler ve renkleri gören Diego ,Roma’ya büyük bir hayranlık duyar.
Sistin kilisesini ve Raphael’in resimlerini uzun uzun inceleme fırsatını bulmuştur.
Ama ilginç olan durum şudur ki ,Diego Raphael’in resimlerini beğenmediğini açık bir şekilde belirtmiştir.
Geçmiş devirler , dini ve klasik kostümler hiç bir zaman ilgisini çekmemiştir Diego’nun.

Roma’da şiddetli bir sıtmaya yakalanan sanatçı memleketine dönmek üzere Napoliye gelir ve gemi yelken açarken bambaşka bir insan olarak İspanya’ya döndüğünün farkına varır. 

İtalya’da Titian ,Veronese ve Tinteretto’nun eserlerini doya doya seyretmiş ,klasik Roma okulunu görmüş ve tanımıştır.
Sanatçı tekrar Madrit’e döndüğünde Sarayı muhteşem bir ihtişam içinde bulur fakat ,saray kapıları dışında kan gövdeyi götürmektedir.
İberik Yarımadası Katolik Kilisesi’nin tesiri altında Araplara karşı topyekun savaş açmıştır.
Öte yandan İspanyol işgali altında bulunan Hollanda ve Portekiz’de ayaklanmalar başlamış,buna rağmen saray mensupları kendilerini batı dünyasının mutlak hakimleri saymaya devam etmektedir.

Diego’nun hayatı tamamen mücadelesiz sırf sanata hasredilmiş rahat bir ömür olarak geçmiştir.
Daha 25 yaşında İspanya saraylarında bulunan kıymetli eşya muhafazası bakım ve direktörlüğüne ,ayrıca sanat Müşavirliği’ne bunada takiben, imparatorluk fabrikalarının idare amirliğine getirilmiştir.
23 Nisan 1618 yılında ikinci hocası olan Pacheco’nun tek kızı Juana ile evlenen Diego için hocası; 
“Beş yıllık hocalıktan sonra kızımı Diego Silva Velasquez’e verdim.
Damadım çağımızın sanatçılarının kralıdır, dürüstlüğü ,tevazu ve olağanüstü istidadı beni bu kararı almaya sevk etti ama bu ünlü sanatçıya hocalık etmiş olmak benim için kayınpederi bulunmaktan daha çok şereflidir, oysaki aslında o benim hocam oldu “diye bahseder.
Bir kızı olan Diego 1634 yılında 15 yaşında olan kızını bir ressam‘la evlendirir .
Diego Velasquez’in en önemli resimlerinden “Breda’nın Teslim oluşu” ve “Las Lanzas” yani “mızraklar” isimli resminin Orjinal büyüklükte bir kopyası İstanbul güzel Sanatlar akademisi yanmadan önce okulun duvarlarına süslemiştir.
Nasıl ki Rembrandt’ın gece nöbeti resmi en mükemmel Hollanda resmi olarak görülüyorsa, Breda’nın  teslim oluşuda İspanyol resmi olarak tarihe geçmiştir.
Bu yıllarda sanatçı el üstünde taşınıyor ,kralın en yakın dostu olarak hep sofrasında yer alıyordu .
IV.Philip’in bir düzine yakın portresini yapmıştır.
1647 yılında kral Floransa’da sekiz köşeli bir saray yaptırır ve eldeki mevcut eserlerin yanı sıra Diego bu saray için İtalya’ya gidip Tinteretto’nun  Veronese’in ve Titian’ın resimlerini satın almıştır.
1659 yılında asalet ünvanı verilmiştir ünlü ressama.
Bir süre sonra korkunç bir titremelerle yatağa düşen Diego iki ay  sonra hayata gözlerini yumar.
Büyük bir törenle gömülürken mezarının başucunda hüngür hüngür ağlayan kral VI.Philip’in dudaklarından şu kelimeler dökülür . =artık mahvoldum.

Bunu söyleyen insan bütün dünyayı hükmü altında tutmak isteyen katı yürekli bir sarayın başıydı ,ona bu sözleri söyleten de mütevazi bir sanatçı…

Sanat ölümsüzdür…
Sanatçılarda.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —