Otuz yıl önce Karabağ’a çöken Ermenistan’ın en büyük destekçileri Rusya, Fransa, İran, ABD ve AB idi. Tıpkı Suriye’de Esad’a verdikleri destek gibi... İki tarafta da bir kaç günde koskoca ülkeler (Ermenistan ve Suriye) çöktü, yok oldular. Kimseden çıt çıkmadı.
Somali
Somali’ye, ABD ve AB ile bizim BAE çökmek istedi ama bir gecede Türkiye Somali’ye girerek tüm ülkeyi kontrol altına almak için kurulan işgal sistemini dağıttı, yok etti. Kimseden çıt çıkmadı.
Libya
Libya’da Kaddafi’yi devirdiler ve leş kargaları gibi tepesine yine aynı kadro (ABD, AB, Rusya, BAE) çökmek istedi ama bir gecede Türkiye Trablus’a girerek leş kargalarını dağıttı. Yine çıt çıkmadı. Doğuda Mısır üzerinden Hafter’i kullanarak Bingazi ve çevresine çökmek istediler ama yapamadılar. Güvendikleri, destekledikleri Halife Hafter ve oğlu artık İstanbul’da veya Ankara’da boy gösteriyorlar. Libya’yı parçalamak isteyenlerin kendileri parçalanıyorlar. Afrika’dan onursuzca kovuluyorlar.
Etiyopya
Etiyopya’ya, Tigray Halk Kurtuluş Ordusu üzerinden gözdağı verip çökmek istediler. Bu ülkeye çökmek isteyenler de gene malum aynı ekipti. Yani aynı devletler. Ne oldu? Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ankara’ya gelerek yardım istedi. Ertesi gün Türkiye Etiyopya’ya el attı ve Tigray Halk Kurtuluş Ordusu silah bırakmak zorunda kaldı.
Batı Afrika
Mali, Nijer ve Burkina Faso… Batı Afrika’nın üç sınır ülkesi kafa kafaya verdiler, mevcut kukla yönetimlerine karşı darbe yaptılar. ABD, AB, başta Fransa ve işbirlikçi Afrikalı örgütler bu darbelere karşı askeri operasyon yapacaklarını söylediler. Ne oldu? İşgalci-sömürgeci devletlere askeri darbe yapan bu vatansever genç askerleri, Türkiye, kanatları altına alarak gelebilecek tüm batı merkezli operasyonlara karşı korudu. Bu üç ülke, Batıya köle olmuş bütün Afrikalı ittifakları hiçe sayarak diğer mazlum Afrikalı ülkelere emsal oluşturdular. Bu Batılı ittifaklardan gene çıt çıkmadı.
Bangladeş
Suriye’de Baas rejiminin kurulduğu sene yine Baas’a benzer bir rejimle dünya sahnesine çıkan Muciburrahman rejimi ve Hasine iktidarı bir kaç günde alaşağı edildi, Bangladeş halkı hürriyetine kavuştu. Bu rejimin destekçilerinden çıt çıkmadı.
Balkanlar
Balkanlar’da Sırbistan ile Kosova savaşın eşiğine gelmişlerdi. Batılılar Balkanlar’da yeniden bir ölüm ateşi yakmaya çalıştılar. Ne oldu? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sırbistan’ı ziyaret ederek uslu durmasını, bir takım yerlere güvenip, bölgeyi tekrar ateşe atmamasını söyleyerek, sağa sola güvenmemesini tembihleyip krizi çözdü ve yatıştırdı.
Sudan
Bu arada Sudan ordusu ikiye bölündü. ABD, AB, BAE, Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanlığı vasıtasıyla Sudan’ın meşru yönetimine karşı cephe aldılar ve iç savaş başlattılar. 8 Aralık 2024’te Sudan Askeri Konseyi ve Devlet Başkanı Orgeneral Abdulfettah El Burhan Türkiye’yi arayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan destek istedi. Erdoğan, Burhan’a destek sözü verdi. Yakında burası da sulha erecektir.
Rusya-Ukrayna Savaşı
Rusya-Ukrayna arasındaki savaşta dünyada en dengeli politikayı yürüten ülke yine Türkiye olmuştur. Tüm Batılı devletler Ukrayna’nın arkasında dururken ve en ağır silahları Ukrayna’ya gönderirken Türkiye, Rusya’nın yanında durarak ve Putin ile konuşarak Dünya’yı 3. Dünya savaşına taşımamaları telkininde bulunuyor. Görülecektir ki “Ankara’nın planladığı vakit” geldiğinde bu savaşı yine Türkiye durdurup iki tarafı da sulha taşıyacaktır.
ABD/PKK/YPG
Gelelim Suriye’deki devrimci halk harekatına. Türkiye, İdlib merkezli örgütler üzerinden 61 yıllık Baas rejimini çökerterek ülkenin, işgalcilerden kurtuluşunun yanında durmuş ve bu efsanevi zaferi, Rusya, İran, ABD ve AB ülkelerinin ağzı açık seyretmelerine vesile olmuştur. Yani pılı-pırtısını toplayıp giden sadece Baas rejimi ve Beşar Esad olmamış aynı zamanda Rusya ve İran da kaybetmiştir. Ülkenin kuzey doğusunda ABD eliyle konuşlandırılan İslam düşmanı PKK/YPG gibi terör örgütlerinin de paçası tutuşmaya başlamıştır. Tıpkı Vietnam ve Afganistan’da olduğu gibi ABD, Suriye’den kaçarken, bu ülkedeki islam düşmanı PKK/YPG’li teröristler de kaçmak için Amerikan uçaklarının, helikopterlerinin tekerleklerine yapışarak metrelerce yukarıdan aşağıya düştüklerinde, uykularından/rüyalarından uyanacaklardır. O uçaklara ve helikopterlere bindik ve ABD bizi götürüyor, huzura, rahata kavuşacağız diyerek sevinenleri ise Washington veya New York’a indirmeyecekler. Onları da tıpkı Afganistan’dan kaçan onursuz ajanlarına yaptıkları muamele gibi Afrika’nın ücra köşesi Uganda’ya indirecekler ve orada unutacaklar. İşte o zaman gerçekle yüzleşecekler ama artık iş işten çoktan geçmiş olacaktır.
Arz-ı Mev’ud’dan, Azab-ı Mev’ud’a
Ürdün, Lübnan, Suriye, Türkiye’nin bir kısmı ve Irak’ı işgal ederek hem Arz-ı Mev’ud hayallerini gerçekleştirmek isteyenler hem de Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden bir Şii hilali, güya Direniş Ekseni kurmaya çalışanların da kirli hayalleri suya düşmüştür. Hatta burada yukarıdan aşağıya yazılanlanlar dikkatle okunursa asıl onların yani İsrail ve İran’ın nasıl kuşatıldıkları çok net olarak görülecektir.
Herkes son 15-20 gündür görüyor ki Suriye’deki her çeşit etnik ve mezhepsel gruplar bir araya gelmiş, omuz omuza özgürlük bayramlarını, kurtuluşlarını kutluyorlar. Yine o koskoca dünya bütün olup biteni ağzı açık hayretle seyrediyorlar ve çıt çıkmıyor. Aksine Suriye’deki yeni rejimi tanımak üzere kuyruğa giriyorlar. Bükemedikleri eli öpüyorlar.
İsrail Suriye’ye attığı bombalarla Türkiye’yi davet ediyor
Elbette tepki gösterebilirler. Bölgenin şımarık çocuğu İsrail ve ABD sahaya inip güç gösterisi de yapabilirler. Türkiye buna da hazırdır, hazırlıklıdır.
Türk Devletleri Teşkilatı, adım adım tek devlet, tek dil ve tek orduya doğru hızla gidiyor. Bunlardan henüz bahsetmiyoruz.
Ayrıca Türkiye’nin son 10-15 yılda kurduğu savunma şirketlerine ortak olacak ülkelerle 300 milyar dolarlık devasa bir savunma sanayi kapasitesinden de bahsetmiyoruz.
Sadece bugün artık gözle görülüp elle tutulan dünya arenasındaki Türkiye lehine gelişen olaylardan bahsediyoruz. “Türk’ün Türkten başka dostu yoktur” sloganının aksine, bütün bunlara baktığımızda veya izlediğimizde, Türkiye’nin sadece Türkiye’den ibaret olmadığını çok net görebiliyoruz. O nedenle bugünkü dünya düzenini kurup bütün devletleri bir asırdır yönetmiş olanlar, sadece seyrediyor ve çıt çıkarmıyorlar. Kim bilir belki de çıkaramıyorlar.
Evet çıt yok.
Neden yok!
Belki de onların nefesini kesen, gücünü tüketen ve gözünü korkutan ama itiraf edemedikleri, dünyaya anlatamadıkları şeyler vardır.