İnsanlar yaşadıkları zaman içerisinde pratik hayatın her safhasında her şeyi kendi lehlerine çevirmeyi isterler.
O uğurda çalışırlar, gayret gösterirler fakat yaptıkları hesaplar bir türlü istedikleri gibi tutmaz. Tutmadığı gibi kendilerince birçok sebepler, gerekçeler yaratırlar.
Eksiklerini, hatalarını kontrol etmek yerine, öz eleştiri yapmak yerine ya da empati yapmak yerine kendilerince birçok gerekçe bulurlar.
Bu tutum ve davranış hemen bütün insanların fıtratında vardır. Ne hikmetse kendimize toz kondurmayız. Oysaki esas suçlu biz kendimiziz.
İnsanların kendilerine yaptığını dünyayı toplasanız yapamaz. Demek ki düşman içimizde, nefsimizde. Kendimizi kontrol edemiyoruz. Canlı ya da cansız düşmanlar yaratıyoruz.
Şimdi diyeceksiniz ki düşmanın cansızı da mı var evet var. Kim bu cansız düşmanlar? Hırsımız, kinimiz, şiddetimiz, hiddetimiz… say sayabildiğin kadar.
İşte içimizdeki düşmanlar. Daha niceleri var. Şuna gelmek istiyorum. Irak’ta ‘Saddam gitsin de ne olursa olsun’ dediler. Saddam gitti, gitmesi de gerekiyordu ama Saddam’ın gidişi ile Irak’ın ve Iraklıların başına gelmeyen de kalmadı.
Irak halkı bunun için mi Saddam’ın gitmesini istedi? Bunun için mi düşmanlarından yardım istedi? Tam tersine huzur için, daha güzel bir hayat daha güzel bir yaşam ve bütün güzellikler için, demokrasi için insan hakları için, hür dünyanın insanları gibi yaşamak için istedikleri onların tabii hakları idi.
Fazla bir şey mi istediler? Hayır. Sadece insan gibi yaşamak bütün istekleri arzuları onurlu bir yaşamdı. Ne var ki yardım istediklerinin Saddam’dan da azılı bir düşman olduğunu bilmiyorlardı.
İçlerinde bilenler elbette vardı lakin onlarda Saddam’a rahmet okutacak düşmanlardı. Amerika’nın, Batı’nın uşaklarıydı.
Şimdi bakınız yirmi yılı geçti Irak’ta hala düzelen bir şey yok. Hala Iraklılar öldürülüyor. Iraklıların onurlu bir yaşam adına hiçbir şeyi kalmadı.
Amerikan, İngiliz askerlerinin kanlı çizmeleri altında şeref, haysiyet, onur adına hiçbir şey kalmadı.
Irak halkı şimdi düşman bildikleri yıllarca yıkmaya devirmeye çalıştıkları Saddam’ı arar oldular. Daha ne kadar ararlar bilemeyiz.
Ülke paramparça. Kendi ülkelerinde horlanıp aşağılanıyorlar. Dövülüp sövülüyorlar tecavüze uğruyorlar her şeyleri ellerinden alınıyor fakat ses çıkaramıyorlar.
Irak’ı Iraklı olmayanlar idare ediyor. Irak halkının Iraklıya benzer, Araba benzer bir hali şekli rengi mi kaldı? Yani yeni neslin birçoklarının saçı sarı gözü mavi oldu.
İleride sarı saçlı mavi gözlüler Iraklılara mı Araplara mı hizmet edecek? Kesinlikle hayır.
Müslümana Hıristiyan aşısı yapıldı. Hangi Hristiyan Müslümana hizmet etmişti ki onlar da etsin. Amerikalıya İngiliz’e Fransız’a Almana hizmet edecekler. Yani dedelerine hizmet edecekler.
Eğer siz Müslümansanız bütün Hristiyan alemini düşmanısınız. Siz onlara düşmanlık etmeseniz de onların düşmanlarısınız.
Onlar size hemen her alanda sinsi bir şekilde düşmanlıklarını unutmazlar. Unutmayalım ki Amerikalı, İngiliz, Fransız ya da diğer Hristiyanlar gittikleri yere o yerli halkın huzuru, selameti, güvenliği için değil sömürmek için, asimile etmek için gittiler.
Nereye gittilerse o halka huzur vermediler. Gittikleri yerleri yıktılar, yaktılar, sömürdüler, harabeye çevirdiler. Şimdi Irak halkı ne yaptığını anladı ancak her şey geçmişte kaldı. Şimdi Saddam’ı arıyorlar. Düşman bildikleri Saddam’ı arıyorlar. Allah düşmanlarımızı aratmasın. Allaha emanet olun