Betül ÜNLÜ

Tarih: 02.10.2023 13:51

EL GRECO

Facebook Twitter Linked-in

 

EL GRECO
Asıl adı Domenikos ‘tur.
Kesin olmamakla birlikte doğum tarihi 1541 olarak kayıtlara geçmiş, medeniyetlerin kavşağı olarak bilinen Asya ,Avrupa ve Afrika’ya eşit mesafelerde bulunan Girit adasının ücra bir köyünde dünyaya gelmiştir.
El Grego dünyaya geldiğinde Girit adasının sahipleri Venedik’lilerdi.
Chios ve Naxos adasının Türkler tarafından zaptedildiğinin bildirilmesi üzerine El Grego ,bir tekne ile Venedik’e gönderildi.
Nitekim Girit’in zaptı uzun yıllar sürecekti ve sanatçının ölümünden 50 yıl sonra Osmanlı imparatorluğuna girecekti.
Girit’den Venedik’e giden sanatçı ,renkli bir palet halinde rengarenk sanat eserlerinin varlığını barındıran bu şehri gördüğünde hayretler içinde kalmış , bu görsel şölenin karşısında bildiği bütün sanat çalışmalarını unutmuştu.
Titian ,Tinterotto ,Michelangelo gibi üstatların eserleri karşısında kendinden geçen Greco iç aleminde gizli duran sanat eserlerini dışa vurmak için , sanatına üstatların eserlerini kopya etmekle başlamıştı.
Bu süreçlerde 25 yaşından büyük olan El Greco,sanat bilgisine çok fazla sahip olmamakla beraber her hangi bir yerde çırak olarak çalışmak içinde yaşca uygun değildi.
Ama kendi iç alemindeki cevherin farkındaydı.
Titian ,El Greco’nun sanat becerisinin farkında olup , ona atölyesinde çalışma imkanı sunmuştu.
Titian’nın sanatına hayranlık duyan Greco , yaşadığı zaman boyunca, Titian’ı benimsemişti.

Venedik’te bulunduğu dönemde, buranın ustaları gibi resimleri bez üzerine yapmayıp, tahta üzerinde çalışmalar gerçekleştirmişti.
Büyük ustaların eserlerini kopya eden El Grego , gece gündüz soğuk sıcak demeden yorgunluktan yıkılana kadar çalışıyordu.
Bu irade çevresinde nam salmış , 
El Greco adına, Kardinal Alessandro Fronese’ye mektup yollanmış , 
mektupta ;
“Titian’nın talebesinden Girit’li bir ressam Roma’ya gelmiş bulunuyor. Naciz kanaatime göre bu genç yakın gelecekte bütün çağlarını geride bırakacaktır,hele son zamanlarda yaptığı kendi portresi ,bütün Roma’lı ressamları hasetlikten çatlatacak derecededir .
Bu istinatlı gence muhteşem sarayınızda bir oda ayıracağınıza eminim”

İşte bu satırları yazan 16 kasım 1570 tarihinde İtalya’da Makedonya’lı minyatür ressam Julıo  Clovio’nun ,aynı zamanda başka bir arkadaşına yazdığı başka bir mektupta da El Greco’yu tanıma fırsatını bizlere sunmuştur.

“Dün ziyaretine gittim ,niyetim kendisiyle birlikte şehirde ufak bir gezinti yapmaktı.Nefis bir gündü. İlk bahar güneşi bütün Roma’ya ışık saçıyordu ama odasına girdiğim zaman perdeleri inik buldum.Bir köşeye sinmiş,loşluk içinde sabit bir noktaya bakıyordu,ne çalışıyor nede uyukluyordu.
Kendisine benimle çıkmasını teklif ettiğim zaman reddetti.Anlaşılan iç aleminin ışığı ona yetiyordu.
Garip bir insan.
Sessizliğe ,inzivaya hatta zulmete tapıyor”

Kardinal mektuba yanıt olarak El Greco’yu hizmetine almış ve bu müddet içinde yaptığı resimlerin en önemlileri bir kaç portre olmuştu.

Asıl adı Domenikos olan sanatçının El Greco oluş hikayesi ise ;
Sanatçı 1576 yılında Klasik İtalyan müziğinin en önemli bestecisi Palestrina ile tanışır. Palestrina’nın kutsal müziğinin tesiri altında kalan sanatçı, Allaha yakınlaştığını hisseder ve 
sanatını dahi Allah inancı doğrultusunda geliştirmeye başlamıştır.
Yine aynı yıl İspanyol yazarı Cervantes ile dostluk kurar ve Cervantes ,Dominikos ismini telaffuz etmekte zorlanınca dostuna El Greco (yunanlı) adını takar ve sanat dünyası ünlü sanatçıyı artık bu ismi ile tanımaya başlar.

Cervantes’in İspanya hakkında bahsettiği güzellikler karşısında rüyalarında bile İspanya’yı görmeyen başlayan El Greco 1577 yılında Toledo ya varır.
Allaha daha yakın olma tutkusu içerisinde bu şehre gelmiş ve binlerce manastırın varlığı sanatçının benliğinde yer etmiştir.
Burada herşey kutsal temellere dayanmış bulunup sanatıda bu kutsal temellere dayalı olarak biçimlendirmişlerdir.

İspanya’da henüz bir sanat okulu mevcut olmayıp,Leonardo da Vinci ‘nin ve Titian’ın çırağı ustalarından öğrendiklerini yapıyor , Titian ve Tinteretto’nun eserleri Escorical sarayının duvarlarını süslüyordu.
İspanya’da ki ilk milli sanat okulu Yunanlı bir ressam El Greco sayesinde olmuştur.

İşte El Greco yu mahkemelik yapan resim ve konusu.
2 Temmuz 1577 yılında Toledo Katedralinin rahipleri ustadan İsa’nın çarmıha gerilmesi ile ilgili bir çalışma ister.
Çalışma bitince resmin sanat değerini taktir etmekle beraber büyük bir eleştiri ve yorum yaparak ustayı mahkemeye verirler. 
1577 yılında evlenen El Greco’nun bir oğlu olur , bir kaç defa evlenip ayrılan sanatçı hapse atılır 
El Greco’nun resimlerinin başında ölüm gelir ve sanatçı için ölüm ,bir son değil yeni bir hayatın başlangıcıdır.
Montaigne’nin de sözünde olduğu gibi;
“Onu ürküten ölüm değil ölmektir”der.
Ömrünün son günlerini yaşayan sanatçı Kral II.Pliphin’in baskısı altındaki ülkede zor günler geçirmeye başlamış,yahudilerin sürülmesinden sonra iş hayatı durmuş şehir sessiz bir mezara dönmüştü .
İnsanlar ve kitaplar açık meydanlarda yakılıyor,sanatın konusunu mutlaka kiliseden alması şart koşuluyordu.Din adamlarının baskısından usanan halk ve dine yakınlığı ile bilinen El Greco , bu zihniyetten hür bir insan olarak yaka silkemeye başlamış ve uğradığı hayal kırıklığı ile  birlikte 1625 yılında hayatını kaybetmişti.
 Ölüm onu bu zulümden kurtarmıştı.

Sanat ölümsüzdür …
Sanatçılarda…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —