FİLİZ ALBAYRAK KÖSE

Tarih: 13.12.2024 20:05

“ERDOĞAN’IN CASUSU VAR”

Facebook Twitter Linked-in

“ERDOĞAN’IN CASUSU VAR”

Vakkas Orhan “Ben şimdi oraya bir ihale almaya gitmiştim. Aslında ben Adıyamanlı bir iş adamıyım. Bu arada ihaleyi biraz ertelediler. Lübnan’a bir haftalık bir seyahate gittim. Dönüşümle bir yerde otururken de 5-6 kişi bana Erdoğan demiş ki; “Beşar Esad’ın babası öldü gitti. Babasından hesap soramadık ama kendisinden buradaki olan olayların hesabını soracağız demiş. Sizin dışarıdan haberiniz yok. Buradan herkes hesap sorar dedim. Bunun üzerine yanımızdaki 2 kişi vardı. Sohbet ortamında muhaberata telefon ederek beni ihbar etmişler. Erdoğan’ın casusu var demişler. Göz altına alındım. 30’dan fazla soruşturma geçirdim, 13 defa mahkemeye çıktım hatta ilk mahkemeye çıktığımda savcı benim üzerime yürüdü. Pis casus filan dedi. Ben de sözünüze İade ediyorum dedim. Üzerime yürüdü. Bende sözünüze iade ediyorum dedim. Üzerime yürüdü” dedi. 

“10 YIL İÇİNDE KALMADIĞIM CEZAEVİ KALMADI”

Orada gördüklerinin bildiklerimin duyduklarının, yaşadıklarımın sadece yüzde üçünü anlattığını anlatan Orhan, “Ben orada 9 sene 7 ay kaldım. Yaklaşık 10 yıl. Suriye’de hemen kalmadığım cezaevi kalmadı görmediğim hücre kalmadı. Toplu mezar da kalmadı. Halep cezaevinde üçüncü kattaydım olduğum yerde dışarıya muhalifler dışarıdan içeriye ateş ediyordu içeriden de dışarı. Üçüncü katta olduğum yerden dışarıya bakıyordum. Ben ranzanın üst ranzada yatıyordum. 2 buçuk sene çıplak gözle harp seyrettim. Ve gündüzleri cezaevinin avlusuna gömülen. Ölüleri, kepçeler ve açık gömdükleri ölüleri sayısını bilemiyorum ama her yattığım cezaevinin önünde ölen ölüleri içeridekileri poşetlere koyup çöp konteynerini atıyorlardı. Subayların ölüleri olduğu zaman subaylara özel muamele yapıyorlar. Onlara kabir açıyorlardı ve onların başında silah sıkıyorlar infaz ediyorlardı” şeklinde konuştu.

“KOĞUŞA FÜZE DÜŞTÜ”

Orhan, “Hatta bir gündü benim koğuşa füze düştü. Füze düşmeden önce 2 çocuk vardı. Çocuklar bakarken dedim ki onlara çocuklar bakmayın size mermi isabet edebilir. 5 dakika amca 3 dakika demeye kalmadan. Tam o arada füze koğuşta patladı. İdlib’li Raşit diye 2 m boyunda bir çocuğu tam belinin ortasından kesmiş bir tarafı bir tarafa, bir tarafı da bir tarafa düşmüş ve diğer İbrahim Sadri diye bir delikanlıyı kafası gövdesi bir yerde kafası bir yerde koğuşta herkes, şok geçiriyordu.” şeklinde konuştu. 

“BİZDEN SANA ERDOĞAN KAZIĞI OLSUN DEDİLER”

78 tane cenazeyle 20 tane yaklaşık cenazeden farkı olmayan insanlarla birlikte kaldığını Suriye’deki hapis hayatını anlatan Orhan, “Bir delikanlı, delikanlı, hemşerim senin işin bitti dedi bana. Meğerse tercümanmış. Kimsin nesin, niye işim bitti filan demeye kalmadan çocuk dışarı fırladı gitti gömleğini, çıkardın. Bir atlet bir iç çamaşırları ile kaldım onları da çıkaracaksın dediler.  Dedim ki siz Müslüman değil misiniz? Siz nasıl bir insansınız? Hayır dedi. Bu sana Erdoğan kazığı olsun. Erdoğan kazığı olsun diyoruz dedi hücreye attılar. 17 gün sonra bir polis gece seni Şama götürüyoruz” dedi. 

“BEN HEP ALLAH’TAN DİLEDİM” 

Dedim ki kendi kendime kaldım. Allah’ım dedim. Ben her şeye hazır hazırım ve razıyım dedim. Ben ölümlerden ölüm beğendim. Yüzlerce defa ölümden döndüm şeklinde konuşan Orhan şöyle devam etti: “Üstüm başım çok daha düzgün olduğundan dolayı cezaevindeki kâtip beni yanına çağırdı. Dosyama bakmış böyle kafasını sallıyor. Olmaz böyle şey yalan söylüyorlar, sahtekarlık ediyorlar. Savcının benim hakkımda yazdığı tutuklama kararını tevhit kararını yalan diyor, inanmıyor. Mahkemelere çıktı. Mahkemeler benim kararlarımı reddettiler. Neden benim kararlarımı reddediyor dedim. Başsavcıya sordum dedim ki siz beni tanımıyorsunuz, ben de sizi tanımıyorum. Benim size bir düşmanlığım yok. Sizin de bana olduğunu sanmıyorum. Neden bana dedim böyle benim kararlarımı reddediyorsunuz. Öyle kararları hiç görmedim dedi. Şimdi 45 savcıdan böyle bir kararın orayı istiyorum ki bundan sonraki zamanlarda eğer birisi ihbar edersek baş savcı rüşvet aldı, o adamı bırak demesinler diye ben seni bu yüzden dolayı tuttum dedi ama şimdi kararını imza ediyorum. Gidebilirsin dedi. Yüzlerce defa ölümden döndüm. Bugün yarın bugün yarın gider diyorlardı. Bir arkadaşımız diyor ki; Vakkas  kendine çok güveniyor diyor, çıkarım kurtulurum buradan diyor diyor ama ya diyor kendisini idam edecekler ya da diyor orada kurşuna yiyecekler, bundan haberi yok sanki diyor. Ben de dedim ki öyle inanıyorum ki bir gün şu kara kapı yüzümü açılacak, ben buradan çıkacağım yaratanı ama böyle inanıyorum, böyle güveniyorum inşallah bundan kurtulacağım dedim. O günün sabahı saat 10 gibi cezaevi müdürü geldi. Herkes ayağa kalktı. Yemen’e giden türk askeri gibi diziyorlar. Ben yine aldırmadım. Bugün seni bugün göndereceğim dedi. Çok duydum onları hep yalan söylüyorsunuz, inanmıyorum dedim. Ondan sonra kalk dedi. 2 saat zaman veriyorum. Kimseye böyle bir zaman vermedim. Hakikaten aldılar götürdüler beni. Benim beraat kararım var. Türkiye’ye gitmem lazım dedim. Olmaz burada duracaksın dedi. Fakat gelince onların rüşveti alışık olduğunu bildiğim için 10.000 TL verdim. Beni buradan çıkartın. Dosyasına bakayım dedi ve baktı göndereceğiz.” 

FOTO: Vatana dönerken

“6 BİN KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ”

18 tane karakolda yattığını ifade eden Vakkas Orhan, “Halep Cezaevi’ne ilk geldiğinde 7.000 mahkûm olduğunu belirten Vakkas Orhan, iki buçuk yılın sonunda sadece 1.400 kişinin hayatta kaldığını belirterek, 
"Bu süre zarfında 6.000 kişi öldürüldü. Açlıktan ölenler de vardı, isyanlara katılanlar da. Ben isyanlara karışmadım, çünkü onların meselesi olduğunu söyledim. Bu sizin meseleniz dedim ve kurtuldum. İsyancılardan daha hepsi öldürüldü.” dedi

Tutukluların hepsinin siyasilerden ziyade daha çok sivillerin olduğunu ifade eden Orhan, “Tutuklularını zorla getirip hapse attırıyor ve zorla Beşar Esad’a bağlılık yemini ettirdiklerini söyleyen Vakkas Orhan , “İnsanlara yemin ettiriyorlardı. Bir tiyatro gibi tiyatro salonu gibi bir yere götürdüler. Orada herkes yemin ediyor. Onlar yemin Türkçesi şu. “Anam babam sana kurban olsun kanım canım sana helal olsun ya Beşar Allah seni başımızdan eksik etmesin diyor. Ben içimden, ‘Allah seni kahretsin, yüzünü bir daha kimseye göstermesin diyordum. Sen ne diyorsun? Dedi. Ben yanımdaki çocuğa dedim ki benim bu yeminin Türkçesini söylediğimi söyle dedim ve öyle kurtuldum. Bu şekilde kurtuldum ama herkes bu kadar şanslı değildi." açıklamalarında bulundu.

“ŞAM’DAÖLÜM KORİDORU”

Türk iş adamın dehşet verici esaretinde Şam devlet hastanesinin koridorlarında gözleri bağlı elleri kelepçeli ve ayaklarında prangalardan yürüyen 65 yaşındaki Vakkas Orhan,

"Davranırsam rapor verecekler, dayanamazsın idama yürüyeceğim, zincir seslerinin yankılandığı koridorlarda insanlık dışı muamelelerle gözleri bağlı bir şekilde uzun koridorda yürüt yürütülürken, etraftan insanların feryatlarının sesleri yükseliyordu. Adamcağıza yazık, ihtiyar bir insan. İşkenceye nasıl dayanır diyorlardı. Ancak askerler ve gardiyanlar sağır olmuş hiç kimseyi duyuyorlardı ifadelerini kullandı.

“ZİNCİR SESLERİYLE KORİDORU YIKIYORDUM”

Orhan, “Koridorda bir adamın haykırışları Şam devlet hastanesini sarsmış vicdansızlar, zavallı adamı neden böyle yürütüyorsunuz? Eğer gücünüz yetiyorsa beni dövün. Diyen bu kişi halkı ayağa kaldırmaya çalışsa da askerlere karşı yapılan müdahaleler sonuçsuz kalmıştı.” şeklinde ifade etti.

 “65 YAŞINDAKİ BİR TÜRKE NABIZ 11 RAPORU”

Hastanedeki muayene sırasında doktorların kasıtlı olarak sahte rapor düzenlediklerini ifade eden Orhan” 65 yaşındayım bu nabzım 20 30 yaşındaki birine ait olması lazım. Verecekleri rapora inanmıyorum. Beni öldüreceksiniz, öldürün dedim. Onlar ise kendi aralarında Türk'ün inadı tuttu dediler ve beni tekrar hücreye götürdüler" dedi.

“OSMANLI’YI DÖVÜYORSUNUZ”

Koridorda yürütüldüğü sırada bir adam Türk olduğunu öğrenmesi üzerine “ Siz babanızı, dedenizi dövüyorsunuz ! Osmanlı'yı dönüyorsunuz ! diyerek zalimlere meydan okuduğunu belirtti. Bu olay hastanede bulunanların dikkatini çekmiş ve kısa sürede bir infial yaratmış. 

"BEN ESARETİ YAŞADIM, TÜRK MİLLETİ DİRENMEYİ ÖĞRENSİN” 

Vakkas Orhan, Şam cezaevlerinde ve hastanelerinde yaşadığı insanlık dışı şartları tüm açıklığıyla anlatmaya devam ederken, yaşadıkları bir insanlık onuruna sığmıyor. Ancak bu sadece benim değil, o zindanlarda kalan binlerce kişinin hikayesidir. 

Vakkas Orhan,  Türk milleti direnmeyi, mücadele etmeyi hiçbir zaman bırakmasın diyerek sözlerini tamamladı. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —