Alper TAN

Tarih: 14.07.2025 15:59

Erdoğan’ın Ezber Bozan Çıkışı ve Türkiye’nin Yeni Hamleleri

Facebook Twitter Linked-in

Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 Temmuz 2025’te Kızılcahamam’da yaptığı tarihi konuşmada bazı taşları bir nevi yerinden oynattı. Konuşmasında, üzerinde ciddi anlamda düşünülmesi gereken açık ve örtülü çok sayıda mesajlar yer alıyordu. Fakat Türkiye’de geniş kesimlerin bu mesajların çoğunu anladığını zannetmiyoruz. Medya da zaten genel manada her zamanki gibi meseleyi magazinleştirerek “Emine Erdoğan’ın gözyaşlarını” öne çıkarıp sulandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajlarını anlamaya çalışmak yerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, partisinin içine düştüğü foseptik çukurunu göstermemek için gündemi saptırmaya çalıştığı lüzumsuz konulara geniş yer vererek işi bağlamından uzaklaştırdı.

Büyük hamleler geliyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye yüzyılının kapıları sonuna kadar açılmıştır” derken Türkiye düşmanlarının, terörü kullanarak devletimizin çıkış kapılarının önüne yığdığı engellerin temizlendiğini ve bundan sonra küresel çapta büyük hamlelerin geleceğini işaret ediyordu. 

“Türkler, Kürtler ve Araplar ittifak ettiğinde hiçbir güç karşısında duramadı” cümlesi mühim bir vurgudur. Hz. Ömer, Selahattin-i Eyyubi, Selçuklu ve Osmanlı ruhunu yansıtan bu ifadeler, Türkiye’nin yeniden bu misyonu üstleneceğini ve bir kere daha tarihin akışına yön vermeye başlayacağını anlatıyor.

Sykes-Picot rejimi çöpe atılıyor

“Türk, Kürt, Arap… Bu üçlü birbirinden ayrılıp aralarına sınır çizildiğinde kaybettik” tespiti 1916’da işgalci devletler Birleşik Krallık ve Fransa arasında imzalanan, Rusya ve İtalya tarafından da onaylanıp Osmanlı Devleti’ni parçalayan Sykes-Picot parsellemesine atıf yapıyor. İşgalciler tarafından suni şeklinde masa başında çizilmiş olan bu sınırları kaldırıp eski dönemlerdeki gibi güven ve huzur içinde yaşamamın mümkün olduğunu anlatıyor. "Gönüller bir olunca sınırlar ortadan kalkar" diyerek de bu sahte sınırların kalkacağına işaret ediyor.

Gemiler ve silahlar yakıldı, geri dönüş yok

Kürt kardeşlerimize, devletin geçmişte yanlış davrandığına, red ve inkar siyasetinin geride kaldığına temas ettikten sonra “Silahı aramızdan çıkarıp her meselemizi yüz yüze konuşup çözeceğiz” cümlesiyle bu hususta devletin kararını ve kararlılığını kesin bir dille ilan ediyor. Bu noktada PKK’nın silahları yakması, sembolik manada çok şey anlatıyor. Tıpkı, Kuzey Batı Afrika’dan, Cebeli Tarık Boğazı’nı İspanya tarafına geçtikten sonra geçişte kullandıkları gemileri yakarak Avrupa içlerine ilerlemede taşıdıkları kararlılık gibi sembolik bir mana içeriyor. Artık onların da yeniden “terör”e dönmeyeceklerine dair kararlılığı anlatıyor. Zaten yarım asırlık dönemde bunun sonuçsuz olduğunu fiilen tecrübe ederek de anladılar.

Hiç kimse rencide edilmeyecek

Cumhurbaşkanı, “Yaralarımızı sarar, yolumuza çok daha güçlü, çok daha kararlı devam ederiz. Ülke ve millet olarak bu özgüvene, bu iradeye ziyadesiyle sahibiz. Hiç kimseyi incitmeden, üzmeden sürecin hassasiyetine uygun şekilde işin süratle nihayete ermesi için kolaylaştırıcı olacağız, silah teslimini kurulan mekanizma vasıtasıyla titizlikle takip edeceğiz. Şehit anaları, şehit babaları ellerinizden öpüyorum, hiç kimse şehitlerimizin aziz hatırasına el uzatamaz onların mirasına leke süremez” ifadesiyle, şehit aileleri ve gazilerimizi de silah bırakıp teslim olan örgüt mensuplarını da rencide ettirmeyeceklerini söylüyor.

Tarihten alınan ilhamla güçlü Türkiye’nin şafağı söküyor

Bu hususta tarihi birliktelikleri hatırlatıyor ve şöyle diyor:

“Bugün Malazgirt ruhu, bugün Kudüs ittifakı, bugün İstiklal Savaşı'nın nüvesi yeniden şekilleniyor, bugün büyük ve güçlü Türkiye’nin şafağı söküyor. Şimdi konuşacağız. Her meselemizi konuşarak halledeceğiz.” Burada hem bir hedef gösteriliyor hem de taahhütte bulunuluyor.

AK Parti-MHP-DEM Parti el ele

Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün bu büyük vizyondan sonra önyargıları ve alışılmış ezberleri yerle bir eden hamleyi yapıyor. "Çok farklı bir Türkiye'ye çok yakında ulaşacağız. AK Parti, MHP ve DEM Parti el ele, gönül gönüle Türkiye Yüzyılı'nı birlikte inşa edeceğiz."

Bu hamle, 1960 darbesi sonrası ABD’nin Türkiye’de toplumu, Türkçüler, Kürtçüler, İslamcılar diye suni gruplara bölerek çatıştırdığı kesimlerin, yaklaşık 60 sene sonra gerçeği görerek korkunç tezgahı bozup aynı safta yer alması anlamına geliyor. Bu, küresel hegomonik güçlerin oyunlarının bitişidir. Ak Parti ile birlikte MHP ve DEM Parti’nin bundan böyle Cumhur İttifakı içinde hareket edeceklerini gösteriyor.

Müslümanların ve mazlum milletlerin çağı

Erdoğan, “İstiklal Savaşı, Türklerin, Kürtlerin, Arapların ve daha nice Müslüman halkın ortak savaşıdır, ortak zaferidir. Birbirimizin yüreğine ‘La ilahe illallah Muhammedün Resulullah’ hattını hep beraber kazıdık” hatırlatmasıyla bunu yeniden yapmanın mümkün olduğunu anlatıyor. Burada, Türk, Kürt, Arap konularını aşan bir büyük vizyon saklı. Bütün Müslümanlara ve mazlum milletlere yönelik bir hedef var.

Cumhurbaşkanının “İsimleri bizde mahfuz arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum” cümlesi bu tasavvuru icra eden kıymetli devlet adamlarımıza olan vefayı barındırıyor.

Tarihi konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugüne kadar belki de ilk defa dikkat çektiği konu İskitler (Sakalar) vurgusu. İskitler, milattan önce kurulmuş büyük Türk devletlerinden biridir.

Tarihi manifestoda İskitler vurgusu 

İskitler, Milattan Önce 8. yüzyılın sonlarından itibaren Milattan sonra 3. Yüzyıla kadar yaklaşık bin yıl hüküm süren bir Türk devletidir. İskit savaşçıları geniş Avrasya kıtasının büyük bir bölümünü fethedip birleştirerek Batı, Yakın Doğu, Hindistan ve Çin’de olmak üzere antik dünyanın neredeyse tamamında felsefe çağını ve Klasik Çağ’ı doğuracak, yenilikçi bir imparatorluk kurdular. Atların ve bozkırların efendisi olan İskitler, kurdukları şehirleri, başkentleri, çarpıcı şıklıktaki giyim tarzları, devlet yapıları ve filozoflarının fikirleriyle dünya medeniyetine çarpıcı katkılarda bulunmuştur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İskitler vurgusunu niçin yapmış olabilir? Bu, üzerinde derince düşünülmesi gereken bir husus. Arama motorlarından İskitler konusuna bakıp haritalarına dikkat edilirse mesele daha iyi anlaşılabilir.

Avrupa’nın doğusu, Karadeniz’in kuzeyinin tamamını, Kafkasya bölgesinin en geniş halini, İran içlerine ve Asya’nın doğu kesimlerine kadar devasa bir coğrafyayı içine alan toprakları anlatan bu telmih mühimdir. Belki konuşmada odaklanılan bu noktanın önemi önümüzdeki yıllarda daha iyi anlaşılacaktır.

Kısacası Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuşma ile yeni bir dönemin işaret fişeğini attı.

MİT’in (Türkiye’nin) 2007 vizyonu yeni bir evreye girdi

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın kuruşunun 80. Yıldönümünde 6 Ocak 2007’de kadim Türk Devleti'nin ilan ettiği stratejik vizyon yeni bir evreye geçmiştir. Bu vizyonu o tarihte ortay koyan eski MİT Müsteşarı Emre Taner’i hürmetle anmak gerekmektedir.

Hamleler art arda gelecek

Artık Türkiye, kabuklarına sığmayan büyük bir küresel güçtür. Önümüzdeki süreçte bu vizyonun fiili hamlelerini art arda görebiliriz.

Ayasofya’dan, Emevi Camii’ne ve Mescidi Aksa’ya

Ayasofya’nın özgürlüğünü takiben Şam’daki Emevi Camii’nin hürriyetinden sonra Mescid-i Aksa ve daha ilerisine… Bölgede ve Dünyada yeni hamlelere yeni sürprizlere hazır olalım.

Bugün ve istikbal, Türklerin, Kürtlerin ve Araplarındır. Artık bunun önüne kimse geçemeyecek ve engel olamayacak. Zafer Allah’a inanlarındır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —