Nihal Atsız “Türk Ülküsü” adlı eserinde; “İnsanları hayvandan ayıran özellikleri, utanma, ülküye bağlanma ve bir fikrin uğrunda ölebilme hasletidir. Utanan insan suç işlemekten, ayıplanmaktan sakınır” der.
Sosyolojik anlamda “mahalle baskısı” gibi.
Bende bu doğru tanıma ekleme yapmak isterim. İnsanı hayvandan ayıran özellikler akıl, düşünme, irade, karar verebilme ve muhakeme yetisidir.
Prof. Dr. Hüseyin Atay; “akıl Allah’ın okunmayan vahyidir” diyor.
Ama maalesef insanların önemli bir kısmı bu özelliklerinin farkında görünmemektedirler.
Kendilerine, ben kimim?
Diğer canlılardan ayıran özelliklerim nedir?
Bu özellikler ne işe yarar? Vs. gibi soruların muhatabı olduklarının farkında değiller.
Ve daha üzücü bir tespit yapayım. İnsan olarak bizler kendimizin farkında değiliz. Biz kimiz? Nasıl meydana geldik? Diğer canlılardan ayıran özellik nedir, ne işe yarar? vs.
Bir damla sıvı ve hücrelerin karşılıklı birleşmesinden meydana gelen bir canlı olduğunu, bu inanılması zor işlemin hangi güç tarafından planlanıp uygulamaya konulduğunun farkında ve şuurunda değiliz, düşünmüyoruz bile.
Bir damlalık sıvı, anne karnı, karanlık ortamda kendilerine sunulan besinler, belli bir süre o karanlık ortam hayatı ve izin verilip dünyaya adım atarken ki, bulunduğu duruma göre iri cüssesi ile dar bir pencereden çıkıp hayata merhaba demesi.
Bir süre dünyada bulunup, ömür denilen yaşam süresi dolduğunda nefesin bitmesi ve bir et yığını olarak toprakla buluşmak.
Aslında bunları düşünmek bile insanın atacağı olumsuz adımların engellenmesini getirir. Ama nefis denilen yine yaratıcı tarafından insanlara verilen gücün terbiye edilmediği zaman ortaya çıkardığı acı sonuçlar.
Bu gerçeklerin idrakinde olamayan insan dünyevi ve uhrevi değerlerin farkında olmaması nedeniyle çılgınca olumsuzluklar içinde bulunabilir.
Yaşadığı hayatın içinde ki gerçeklerin farkında olmaz. Kalıcı ve sevilen işler yapma unvanına sahip olmayı düşünmez.
İsraf, kötülük, vurgun, ahlaki yoksulluk, yalan, haksızlık tercih ettiği yollardan olur. Tabi bu tespitlerim genele şamil değildir.
Yine herkesi kapsamayan ama 21. yüzyılın önemli ve büyük sorunlarından olan, ebeveynlerinin kendilerine ihtiyaçları olduğu zamanda, onları kendi başlarına bırakarak rahat yaşamın dışına itmek gibi.
Üzüntü veren bir gerçek, kendisini meydana getirmesi için görevlendirilen, herkesten önce onları düşünen, hayatını iyi yaşasın diye her türlü fedakârlığı yapan anne ve babayı bir hayvandan daha geride tutmak insanın kendinde olmadığının sonucudur.
Hâlbuki ömür denen, doğduğun ve öldüğün tarihler arasındaki zaman dilimidir. Yarınlar bilinmezlikler içindedir.
Ne yaparsan o konuşulur, ne verirsen o görünür.
