Türkiye’de onlarca yıllar boyunca siyasi liderlerin farklı düşünceler içinde olduklarını zannediyor musunuz?
Bilmem, takdir sizindir…
Başta CHP’deki Genel Başkanlık kavgasının farklı siyasi sebeplerden dolayı olduğunu kimse ikna edemedi.
Gazetecilikte 45 yılını tamamlamış bir yazar olarak, siyasi farklılık durumu bence bir tek 12 Mart Muhtırasının Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının imza ettiği belgenin, TBMM’de okunması olayı ile gündeme getirtmesi konusu idi.
Adalet Partili bir Milletvekili, “söz konusu belgenin TBMM’de hukuken okunması onaylamak anlamına gelir, bunu yapmayalım” demişti. CHP Genel Başkanı rahmetli İsmet İnönü “Okunsun!” deyince asker-siyaset ilişkisindeki denge tepe taklak edilmiş oldu. CHP Genel Sekreteri rahmetli Bülent Ecevit, görevinden istifa ederek, bir sonraki Kurultay’da Delegelerden aldığı destek sonucu Genel Başkan ve oradan da Başbakan olmuştu.
Şimdi bu yaşanılan gerçek CHP’de de yaşanıyor mu sizce? Sanmıyorum!
Çünkü rahmetli Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanı iken, hapishaneden çıkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclise girebilmesi için bir İldeki Milletvekillerinin istifa etmesi sonucu ara seçimlerinde Meclis’e girmesini sağlaması fikir farklılığı mıydı? Yine sanmıyorum.
Ama bu olaylar medeniyet çerçevesinde bir ilke düşüncesi çerçevesinde yapıldığını sanalım. Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken bir mitingde söylediği şiir, DSP ağırlıklı Hükümetler döneminde yargılanmasına sebep oluşturmuştu.
Siyasi farklılık vardı. CHP ise siyaseti farklı düşünmeye başlamıştı.
Deniz Baykal, Altan Öymen’e, Hikmet Çetin’e, oradan da Kılıçdaroğlu’na ve şimdi Özgür Özel’e dönüştü.
Ey CHP’liler; iktidara geldiğinizde ekonomik trajedimizi nasıl çözecekleriniz konusunda bir fikriniz var mı?
İngiltere, ABD ziyaretleri ile “Ben iktidara geldiğim gün borçlarımızı beş dakikada çözeceğiz” diyen politikacılar nasıl çözeceklerinden hiç bahsetmediler. Bana oy verin, biz hallederiz demekle siyaset olmuyor.
Evet, CHP beşe bölündü. 20 seneyi aşmış yıllar boyunca partinin delegeleri memleketin sıkıntılarını ortaya çıkaran bir rapor mu yazdınız?
Kapalı kapılarda 6’lar döneminde yeni Anayasa taslağı hazırlayarak 1924 yılının Anayasasına döneceğiz diye kapalı kapılarda kaleme alanlar ne diye dünya medyasına neler yaptıklarını anlatmıyorlar.
Bu Kılıcdaroğlu dönemi değil miydi? Şu anda tutuklu olan Prof. Dr. Ümit Özdağ, gizli toplantılarınızı Mecliste basması üzerine kıyameti koparıp siyasi partisinden attıran siz değimliydiniz?
Gündemin konularından başka fikri olmayan partilerin zikriyati da yoktur bilirsiniz.
Mehmet Ali Gürler; Cumhuriyet Gazetesi Yazarı; köşesinde İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya neden tam üye olduğunu anlatıyor, kimsenin haberi yok. Hani, İsveç başkenti Stokholm’de Kuranı Kerimi yakan insanlar, Türkiye’nin iki ülkenin NATO üyeliğine itiraz etmemesini sağlamak için yaptıklarını bu makalede okuyorum. Daha önemlisi Danimarka Krallığına ait olan Grolland ülkesinin ABD, Rusya, Çin ve NATO üyesi ülkelerin gücü ile oradaki maddenler, gaz ve altın üretiminde büyük önem arz etmesini bu yazıdan öğreniyorum.
NATO üyesi olarak İsveç, Finlandiya ekonomisini artıracak.
Tabi biz de bu işten faydalanacağız ama nasıl?
Onu da yakın gelecekte görürüz. Dostlar!
