TANSEL GEYİK


GAZETE TİYATROSU & BEŞİNCİ PERDE

"OPERASYON YAPMACA OYUNU"


 

[Yazdığım bu hikâyedeki kişi yada kişiler, tamamen hayal ürünüdür. Ayrıca hiçbir kurum ya da kuruluşla ilgisi bulunmamaktadır.]

"OPERASYON YAPMACA OYUNU"

BEŞİNCİ PERDE
Yer: Hâlâ çok gizli bir yer.
Zaman: Hiç gizli olmayan bir yıl. 
(2018 yılı başları.)

–Hah! Oğlum geldin mi?
–Evet babacım geldim. Bakın, sukıtırla geldim hem de. Taa nerelerden geliyorum ama sizin odanızın bir ucundan bir ucuna sukıtır olmadan gelmek mümkün değil babacım. Yol yormuyor ama sizin odanız yoruyor valla. 
Şey diyorum, acaba siz benim odama, çatı katına mı geçseniz? Böylece ben de odanızda bol bol ata biner, cirit atarım...
–Bana bak! Bırak şimdi çatıyı, odayı da söyle; bu hâlin ne oğlum? 
–Sizin de gözünüzden hiçbir şey kaçmıyor valla babacım. Leb demeden leblebiyi hemen görüyorsunuz.. Sahi, nasıl anladınız?
–Neyi nasıl anladım?
–Sabah evden çıkarken yine iç çamaşırı giymeyi unutmuşum. Onu nasıl anladınız yani?
–Ben onu mu diyorum lan oğlum? Üstün başın çamur içinde!! Ne oldu sana böyle? Hem senin bileklerin  niye öyle mosmor?
–Bizim derneğin tanıtım filminde oynadım babacım. 
–Ee...
–Yani film çekerken, daha doğrusu çekmeye çalışırken, daha doğrusu film çekmeye çalışmadan önce, daha do....
–Tamam, tamam yeter! Ne filmi ulan bu?
–Derneğin reklam filmi babacım. Senaryo gereği, ata binip üstünde cirit atmam gerekiyordu.
–Ee, ata binip cirit attın mı bari?
–Hayır atmaya fırsatım ne yazık ki olmadı babacım. Oysa bizim sarayın yüz dönümlük bahçesinde çok da iyi hazırlanmıştım. İlk başta bahçıvanların kafalarının üstüne papaz eriği koyup alıştırma yapayım dedim ama nedense hepsi işi bırakıp arkalarına bile bakmadan kaçtı. Sonra nasıl antrenman yapacağım, kime, neye cirit atacağım diye kara kara düşünürken, sizin kocaman bir maketinizi buldum. Bulduğum bu maketinizin üstünde atışlar yapmaya başladım. Ondan sonra bayağı  kendimi geliştirdim. İnanmazsınız babacım, sizi hep başınızın ortasından vuruyorum!! Tak!;  yani tam on ikiden!
–Sen beni tam on ikiden vurmayı bırak şimdi de, ne oldu? Üstün başın neden çamur içinde, bana onu anlat.. İnsan hiç böyle dolaşır mı? Ayıp, ayıp.. Kaç yaşına geldin artık, biraz dikkatli ol yavrum..
–Çok haklısınız ama biraz aksilikler oldu babacım.
–Ne gibi aksilikler, hem senin telefonun neden kapalı yahu? Sana defalarca söyledim, tefonunu kapatma diye!
–Aaa, babacım anlayamadım, telefonum kapalı mı?
–Yahu telefonunun kapalı olup olmadığını bana mı soruyorsun? Sen bilmiyorsan ben nereden bileyim ulan?!
–Ama ben de bilemem ki, babacım.
–Anlamadım?!!
–Çünkü telefonum bende değil ki. 
Bu yüzden kapalı olup olmadığını nerden bileyim babacım? Ya ilahi babacım yaa..!
–O da ne demek, telefonum bende değil de ne demek?  Yoksa yine tuvalete mi düşürdün? Bu kaçıncı telefon?
–Hayır babacım, yok bir yere falan düşürmedim.  Dağın başındaki o çoban istediydi, ona verdim telefonumu. Demek ki telefonumu o kapatmış.
–Lan oğlum!!! Senin  dağın başında ne işin var? Artı çobanın seninle ne işi var ?? Bana bak!! Neler oldu, başına neler geldi, bana şimdi en ufak ayrıntısına kadar anlat! Yoksa.!!
–Tamam, babacım tamam. Sinirlenmeyin lütfen. Sağlığınızı düşünün lütfen.
–Tamam, anlat hadi. Halletmem gereken operasyonlarım var benim! Zamanımı boşa harcama!
–Yine mi operasyon babacım? Geçmiş olsun, hem benim neden haberim olmadı. Televizyonlar da bir şey söylemedi. Yoksa haberim kesin olurdu, söylemediği için benim de böylelikle haberim olmadı. Gerçi yandaşlarımız böyle haberleri paylaşmıyorlar, o yüzden de ben ne yapıyorum biliyor musunuz babacım? Ee, doğal olarak; her şeyden haberim olsun diye, sürekli muhalif kanalları izliyorum. Böylelikle herbi şeyden haberim oluyor, yoksa bir şeyden haberim olmayacak. Bizimkiler ancak çiçek, böcek haberi yapıyor. Belgesel kanalları bile bunlardan az gösteriyor.  Acaba siz de "Kalk TV" ' yi, "Gözcü TV" yi mi izleseniz babacım.? Böylece sizin de her şeyden haberiniz olur. Ayrıca bu kanallar sabahtan akşama kadar sürekli olarak sizden söz edi......
–Bana bak, başlatma yandaşına, muhalefetine! Beni zıvanadan da çıkarma gece gece! Anlat, anlat şu telefon işini!!!
–Tabi tabi babacım. Siz nasıl emrederseniz.. Şöyle oldu olay..
Söylemiştim ya, bizim derneğin reklam filminde oynayacaktım ya hani ..
–Ee..
–İşte bunun için sabah erkenden sete gittim. Şey, sizin üstünden düştüğünüz hayvanın adı neydi, daha doğrusu sizi üstünden atan hayvanın adı.......................???
Hani dört ayağı var, arkasında da kocaman bir kuyruğu??...
Aa, görüyor musunuz babacım, birden aklımdan gitti...
–At'tı o, at!
–Hah, aklınızla yüz yaşayın, şey bin diyecektim.. Nasıl da aklıma gelmedi. Oysa ilk okul birinci sınıfta ilk öğrendiğim şeydi. "Ali topu at!!”  Neyse işte, sizi üstünden atan o at varya; işte o sizi üstünden atan atın sanki ikizini bulup sete getirdiler. Sonra filmin yönetmeni "Bu da babası gibi attan düşer, filmi bir senede çekemeyiz. Hemen ellerini ve ayaklarını bileklerinden ata bağlayın, çabuk!" diye oradakilere buna benzer bir şeyler söyledi. Onlar da el ve ayak bileklerimden kalın halatlarla beni bir güzel ata bağladılar. 
–Telefona gel, telefona! Bırak şimdi atı, matı!!
–Tamam babacım.. Ama henüz taa oraya gelemedim babacım. Birazdan gelicem, siz merak buyurmayın.. 
Ben ne diyordum? Hah, beni güzelce bağladılar. Bu reklam filminin senaryosunu da  ben yazdım biliyor musunuz? Şey neyse... 
Beni bi güzel bağladıktan sonra, tabii ellerim bağlı olduğu için mecburen koca ciriti ağzıma aldım. Dişlerimle iyice sıkıştırdım, atın dizginlerini de boynuma doladım. Ve yönetmenin "Motor!!" diye elindeki o megafonla  bağırmasıyla at birden ürktü ve şahlandı. Sonra da hızlıca koşmaya başladı, ama ne koşma! Valla Veli Efendi'deki bütün atların tozunu attırır, yani öyle bir koşu.. 
Rüzgar gibi saatlerce sanki uçtum.
Sonra gözümü bir açtım ki; çoban başımda!
–Gözünü mü açtığında mı? O da ne demek oğlum?!!
–Şey, atın üstünde ne kadar gittiğimi hatırlamıyorum babacım, içim geçmiş demek. Film gerçekçi olsun diye saat de takmadığım için zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Gerçi olsa da saate bakmam mümkün değildi ki. Yani ellerim bağlı ya, hani o yüzden dedim di.. Ama bir ara atla birlikte nehre doğru yuvarlandığımı sanki hayal meyal hatırlıyorum. Çünkü suya girince doğal olarak ayıldım tabii. 
–Ne nehri be?!!
–Sakarya Nehri babacım. Taa oralara kadar at üstünde bağlı gitmişim. Hem atların bu kadar güzel  yüzücü olduğunu bilmiyordum. Nehrin bi kıyısından taa diğer kıyısına kadar öyle harika yüzdü ki size anlatamam. Hani laf olsun diye değil, gerçekten nasıl yüzdüğünü anlatamam. Çünkü ben yüzme bilmiyorum. Siz de biliyorsunuz babacım, girişteki olimpik havuzun yanındaki çocuk havuzuna giriyorum hâlâ... Şayet o at olmasaydı ben sizlere ömür yani........
Sonrası dediğim gibi, uyandığımda sağ olsun koyun çobanı el ve ayaklarımdaki halatları kesiyordu. 
–Hay Allah! Oğlum büyük geçmiş olsun. Yav,  bu atların bizim aileye garezi mi var ne? Aferin ama çobana. Allah'ın sevdiği kuluymuşsun da iyi insana denk gelmişsin çok şükür! Aman dikkat et oğlum; dışarda arlısı arsızı var, hırlısı hırsızı var. İnsan bu devirde kime güveneceğini şaşırıyor valla.
–Evet babacım. Bu çoban çok iyi bir insan olmasının yanında aynı zamanda çok da kültürlüydü..
–Öyle mi, bak sen! 
–Evet babacım. Benimle sürekli ingilizce konuştu.
–Vay canına!. Bir de bizim yaptıklarımızı beğenmezler! Bak, ülkedeki çoban bile yabancı dil biliyor. Vay be!! Ülke neredeeen nerelere geldi?. Ah bir de bunları Bay Cemal görebilse keşke. Yapılanları sürekli eleştirsin, başka bir şey bildiği yok!
–Babacım, bu çobanlık işinde çok mu para var?
–Vardır,  tabii vardır. Ne iş olursa olsun, adam gibi yapınca, para kazanırsın elbet.. Neden sordun oğlum?
–Telefonumu ona verdikten sonra bir helikopter gelip çobanı dağın başından aldı da onun için sorduydum.. Hani ben de mi bu işe girse....?
–Bi dakka, bi dakka! Ne dedin sen? Helikopter gelip çobanı dağın başından mı aldı?
–Evet babacım, hem helikopterin üstünde yazılar da vardı.
–Ne gibi yazılar vardı?
–Babacım İbranice yazılar. Ha şey de vardı, şey.
–Ney ulan, ney!!
–İşaretler de vardı!
–Nasıl işaretler? Söylesene be çocuk!!
–Beyaz zemin üstünde iki tane mavi üçgen. İç içe geçmiş ama birisi ters, biri düz duruyordu. Bana hiç yabancı gelmedi, bi yerden hatırlıycam ama... Buraya gelene kadar hep bunu düşündüm durdum..
–Bana bak! Her şeyi iyice hatırla! Ne konuştun bu çobanla? 
–Hiç babacım, öyle havadan sudan. Ama telefonumdaki bütün uygulamalara ve fotoğraflara çok dikkatlice baktı, telefonumu çok inceledi. Beğendi galiba, e ne de olsa en son model..
–Bana bak ulan! Başka ne yaptı? İyi düşün!
–Sonra, sanırım zamanı yoktu..
–O ne demek, zamanı yoktu da ne demek?
–Babacım, telefonumun içinde birçok şey var ya. Ha, o da baktı ki zaman alacak. Cebindeki flaşbebelleği çıkarıp benim telefonuma taktı. 
–Ee, anlat anlat! Sonra?
–Sonrasında  baktı ki, cebinden çıkardığı flaşbelleğin de hafızası almayacak, benden telefonumu vermemi rica etti.. Zaten tam o sırada da helikopter geldi. 
–Peki helikopterden inenleri gördün mü?
–Elbette gördüm, görmez miyim hiç? Adamların hepsi çok ciddiydi. Ben hiç böyle kamuflaj elbisesi giymiş avcılar görmemiştim. 
–Ne avcısı? Sana tam olarak ne söylediler?
–Babacım, helikopterden inenler de çok akıcı İngilizce konuşuyorlardı. ”Biz avcıyız, buraya domuz avlamaya geldik. Ama kimseye sakın söyleme.!” diye de sıkı sıkıya tembihlediler beni..
–Neden kimseye söyleme dediklerinin nedenini de söylediler mi?
–Evet babacım. Av sezonu bitmiş.  Şayet yakalanacak olurlarsa çok ağır cezası varmış. 
–Seni tanımadılar di mi?
–Tanımadılar babacım. Ama sizin oğlunuz olduğumu söyledim!
–Ne yaptın, ne yaptın...??!!
–Sizin oğlunuz olduğumu söyledim babacım....
–Oğlum böyle bir şeyi tanımadığın insanlara nasıl söylersin ulan?!
–Dedim ya babacım. Beni tanımadıkları için söyledim.
–Ee, onlar ne dedi peki?
–Hepsi kahkayahı bastı babacım. Dakikalarca güldüler. Neden bu kadar güldüklerini de anlayamadım ayrıca.. İçlerinden biri o kadar çok güldü ki, krize girdi galiba. Onu da sedyeye koyup helikoptere götürdüler. Sedyede bile bana bakıp bakıp gülüyordu. 
–(“İyi ki tanımamışlar”..) 
Peki başka bir şey var mı? 
–Evet babacım, bi şey daha var..
Bir de muskaya benzer bana bi şey verdiler.
–Ne muskası? Ver bakayım şunu!!
–Bakın, işte burada..... 
Buyurun alın babacım. “Bunu sakın yanından ayırma, sürekli yanında taşı, hatta duş alırken bile yanında olsun!” dediler!
–Oğlum bu muskaya hiç benziyor mu ha, benziyor mu?  Benim akılsız oğlum! Ah ah ah!!!
–Evet hiç benzemiyor. Haklısınız babacım.
–Ah benim oğlum! Ah benim oğlum! Bu ne biliyor musun sen ha, biliyor musun?!!
–Hayır babacım ilk kez görüyorum. Nedir acaba?
–Oğlum bu görüntülü dinleme cihazı! 
–Aa! Bi el sallasam o çoban kardeş beni görür o zaman. İzin verin de bi el sall...
–Ulan indir elini kolunu! İndir dedim!!!   Al şunu da, masadaki kahve fincanının içine at hemen!
–Tamam, kahve fincanınızın içine attım babacım.....
Ha, anladım. Bu aynı zamanda  tatlandırıcı mı babacım? Yani hem görüntülü dinleme cihazı, hem de tatlandırıcı! Vay be, adamlar yapıyor valla! Helal olsun.
–Neyi yapıyor ulan?
–Yani üçü bir arada diyorum babacım. Hem görüntü alıyor, hem dinliyor, hem de tat veriyor. 
–Bana bak ulan! Evlat demem;  Sana buradan bir uçarım, üçü bir arada nasıl olurmuş görürsün!! Hem yumruk, hem tekme, hem de kafa yani!! Anladın mı?
–Anladım babacım, anladım. Özür dilerim.  Biliyor musunuz babacım. Zaten ben de şüphelenmiştim..
–Neden şüphelendin, söyle hemen!
–Bunun muska olmadığını tahmin etmiştim.
–Hımm. Nasıl anladın peki?
–Şayet gerçek  muska olsaydı duş alırken bile mutlaka yanında olsun demezlerdi. Muska olmadığı için öyle söylediler. Öyle değil mi babacım!!
–Bana bak şimdi!! Bırak şimdi muskayı falan!  Beni şimdi çok iyi dinle!!! Bu olaydan hiç kimseye, ama hiç kimseye tek söz etmiyorsun. Anladın mı?
–Elbette babacım. Yoksa av sezonu bittiği için o kaçak avcıların başı belaya girer, hiç kimseye söz eder miyim? Hem onlara söz verd....
–Ulan ben onu mu diyorum sana??!!!
–Peki, hangisinden bahsetmeyeyim babacım?
–Bugün olanlardan hiç kimseye bahsetmeyeceksin!  Yoksa vallahi seni odana kitlerim! Anlaşıldı mı?
–Anlaşıldı babacım, hem de bugüne kadar hiç anlamadığım kadar anlaşıldı!
–Kızım hemen Teşkilatı Mahsusiye'nin Başçısı buraya gelsin. Acil!! Hem de çok acil!!! Hemen!!!

-----------------------!!!!!!!!!!!

–Ulan oğlum, seni neden buraya çağırdığımı bile unuttum be! 
Kafa bırakmadınız ki adamda!! 
–Hakikaten beni apar topar buraya neden getirdiniz babacım? Ben yine sete dönmem ger...
–Bana bak! Film setinden de, beşli tencere setinden de bir başlarım! Bundan sonra filim milim yok sana! Dizini kır otur evinde! Dışarı çıkmak yasak! Hep gözümün önünde olacaksın. Bir dakika bile buradan ayrılmayacaksın!!
–Peki bir şey isteyebilir miyim sizden babacım?
–Ne, söyle hadi!
–En azından sukıtırım kalsın burada. Salondan girip çıkışta çok yoruluyorum valla. Ayaklarımın ağrısından gece uyuyamıyorum babacım.
–Tamam, tamam. Kalsın!
Hah! Hatırladım, hatırladım.. Seni neden çağırdığımı şimdi hatırladım!
Bana bak! Bu yüzbin adet ejder meyvesi fidesinin siparişini sen verdiydin di mi?
–Hayır babacım. Bana söylediniz ama onların siparişini Kerat eniştem verdi.. Hem neden sordunuz ki babacım? Yoksa fideler meyve vermedi mi hâlâ?
–Ulan enişteni bu işe niye karıştırdın? 
Bi doğru işin olmaz mı senin yavv? Ben o işi sana söyledim, ona mı söyledim?
Hem nerede şimdi o enişten olacak adam? Epeydir ortalarda gözükmüyor..
–Şu anda teknede olması lazım babacım..
–Ne teknesi?
–Bana ve ablama yeni aldığı tekne babacım..
–Sana tekne mi aldı enişten? Hayırdır o günahını vermez kimseye!! Peki senin teknende ne işi varmış?
–Valla babacım sabah konuştuk. Ben evden çıkmadan. Ata binmeden, suya düşmeden, çobana telefonumu vermeden, helikopter inmeden, domuz avcılarını henüz görmed..
–Yeter! Yeter!.  Sus!!!!
Ne işi var eniştenin teknede, onu söyle be oğlum, onu söyle!!
–Ha, tamam babacım anlatayım. Tekne kaç km hız yapıyor onu deneyecekmiş. Ayrıca mankenlerin sorunlarını dinlemek için onlarla birlikte mavi tura çıktı kendisi..
–Sana böyle mi söyledi?
–Evet babacım.
–Sen de inandın!!
–Evet babacım, neden inanmayım??
–Ejder meyvesi işini neden ona söyledin peki?
–Babacım siz beni aradığınızda, o da sizinle yaptığım telefon konuşmasına şahit oldu. Tabi istemeyerek. Yani istemeden oldu, yani istemeden de olsa şahit oldu. Aslında o istemedi, siz eniştem yanındayken beni arayınca ona denk geldi. Çünkü siz aradığınızda benim yanımdaydı. Hani uzakta olsaydı zaten duymazdı. Yani  benim yanımda olunca; ister istemez, doğal olarak konuşmalarımıza istemeden de olsa...
–Yeter, vallahi yeter! Billahi yeter!. (“Allah'ım dejavu mu yaşatıyorsun bana? Daha önce de aynı konuşmayı bizim bacıyla yapmıştım! Sen aklıma mukayyet ol Ya Rabbim! Beni bunlarla sınama. Bu çok ağır bir sınav, çok ağır!”)
Bana bak! Neden siparişi sen değil de enişten verdi? Bana tek cümle ile anlat, hiç öyle uzatmadan; yalnızca tek cümle ile!
–Babacım eniştem bana bu siparişten para kazanalım, para boş yere gitmesin dedi. 
–Nasıl yani?
–Fide siparişini ben vereyim. Kaça aldıysam senin derneğe yüz katı satayım. Böylece para kazanalım, sana ve ablana da kocaman bir tekne alayım dedi. 
–Sen de yedin!!
–Hayır babacım, ben bir şey yemedim, sabahtan beri acım valla..
–Neyse sen devam et bakalım..
–İşte, öyle oldu babacım. Eniştem fideleri aldı, bizim derneğe sattı, ben de paraları ona ödedim, o da tekneyi ablama ve bana aldı. 
–Fideleri ne kadar ödedin peki?
–Babacım eniştem fidenin tanesini üç dolardan almış, bize yüz dolardan sattı. Yani üç yüz bin dolara almış, bize on milyon dolara sattı.
–Yuh, yuh!!
–Ama babacım ablama ve bana tekne alacam diye şey yaptım dı...
–Ulan şu anda teknede kim var?
–Eniştem!
–Yanında kimler var?
–Mankenler..
–Ablan nerede?
–Evde...
–Parayı kim ödedi?
–Dernek.
–Dernek kimin?
–Bizim elbette babacım.
–E o zaman parayı kim ödemiş oldu?
–Dernek babacım..
–Ulan dernek madem bizimse, parayı zaten biz ödemiş olmuyor muyuz benim akılsız oğlum??! Peki enişten mankenlerle teknedeyse, sen neredesin?
–Evde, sizin yanınızdayım babacım.
–Enişten nerede?!
–Teknede!
–Yanında kimler var?
–Mankenler.
–Demek ki enişten kime almış tekneyi?
–Ablama ve bana babacım tabii ki..
Babacım çok geç oldu, dinlenmeniz gerek. Aynı soruları defalarca sormaya başladınız. Yoksa yine şekeriniz falan.....
–Ulan bana bak, beni çıldırtma! Enişteni hemen ara, buraya gelsin. Sen de odana git ve kendini kilitle.
–Anlaşıldı babacım.. Şey yalnız bi şey sorucam. İçerden mi, yoksa dışardan mı?
–Anlamadım??
–Babacım, kendimi odaya kitliyecem ya, içerden mi kitleyeyim yoksa dışarıdan mı diye sordum..
–Bana bak, hemen odana git! Hemen!!!.............

Ha, sayın Huylu arıyor.
–Alo, efendim iyi geceler.
–İyi geceler, iyi geceler.
–Operasyon için talimatınızı bekliyoruz efendim. 
–Tamam, "Hedef Enişteyi Yamyamların Elinden Şafakta Kurtarma 888 Operasyon Tatbikatı" başlasın...
–Anlaşıldı Efendim. Operasyona başlıyoruz.. Siz de önünüzdeki monitörden canlı olarak izleyeceksiniz Efendim.
–Harika, harika. Hadi bakalım Enişteyi sağ salim getirelim...
–Emredersiniz Efendim....
         

                    * * * * * * * * *

Önümüzdeki hafta acaba neler olacak? 
Hep birlikte göreceğiz.

Sürçülisan ettiysek affola.

Sağlıcakla kalın.
 

ENERJİDE MERKEZ ÜLKE :TÜRKİYE...

RUSYA SALDIRI BAŞLATTI!...

Donald Trump, Kasım Seçimlerinde Aday

Trump'a suikast girişimi

ULUSLARARASI İLİŞKİLER UZMANI VE SİYASET BİLİMCİ İSMAİL CİNGÖZ YAZDI: "5 TEMMUZ 2009 URUMÇİ KATLİAMI"

Gazetecilerin Diaspora Faaliyetlerine Destek Kamu Birliği Başkanı Fuad HÜSEYİNZADE Yazdı: "Azerbaycan Gerçekleri"

ULUSLARARASI İLİŞKİLER UZMANI VE SİYASET BİLİMCİ İSMAİL CİNGÖZ, "ŞUŞA BEYANNAMESİ TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİNİ ÜST SEVİYEYE ÇIKARTMIŞTIR"

Resul DAĞSARAY SDE İçin Yazdı: "İran'da Cumhurbaşkanlığı Seçimi; Güç Oyunlarında Yeni Bir Cephenin Defakto Olarak Tanımlanma Sahnesi"

Gazeteci Yazar Mesut Haray Yazdı: "Güney Azerbaycan Milli Hareketi: Özgürlük, Adalet ve Ulusal Devlet Hedefiyle Mücadeleye Devam"

ULUSLARARASI İLİŞKİLER UZMANI VE SİYASET BİLİMCİ İSMAİL CİNGÖZ İSRAİL'İN OLASI LÜBNAN SALDIRISI HAKKINDA ÖNEMLİ DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Fenerbahçe 5 4 0 1 11 13
2.Galatasaray 4 4 0 0 11 12
3.İstanbul Başakşehir 4 3 0 1 6 10
4.Beşiktaş 4 3 0 1 6 10
5.Eyüpspor 5 2 0 3 4 9
6.Konyaspor 5 2 2 1 -1 7
7.Sivasspor 5 2 2 1 -1 7
8.Antalyaspor 5 2 2 1 -3 7
9.Göztepe 4 1 0 3 2 6
10.Samsunspor 4 2 2 0 1 6
11.Kasımpaşa 5 1 2 2 -2 5
12.Rizespor 5 1 3 1 -10 4
13.Trabzonspor 3 0 0 3 0 3
14.Gazişehir Gaziantep 3 1 2 0 -1 3
15.Alanyaspor 5 0 2 3 -5 3
16.Bodrum FK 5 1 4 0 -5 3
17.Kayserispor 3 0 1 2 -1 2
18.Hatayspor 5 0 3 2 -5 2
19.Adana Demirspor 5 0 4 1 -7 1

YAZARLAR